TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASGÜL METAL MAKİNE İNŞAAT REKLAM TAAHHÜT TİCARET İTHALAT İHRACAT SANAYİ LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/10463)
|
|
Karar Tarihi: 17/12/2024
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Eren Can BENAKAY
|
Başvurucu
|
:
|
Asgül Metal Makine İnşaat Reklam Taahhüt Ticaret İthalat İhracat Sanayi Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. Ebru ÇITLAK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, itirazın iptali davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu şirket ile B.P. Yönetimi (Plaza) arasında 2/6/2012 tarihinde eser sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme uyarınca başvurucu şirket üç çıtalı krom korkuluk işini yapmayı taahhüt etmiştir. Yapım maliyeti olarak 236.000 TL belirlenmiştir. Bu bedelin % 30'u peşin, geriye kalan %70'i için vadeli sıralı çekler verilmiştir.
3. Başvurucu, maliyetin 166.000 TL'lik kısmı karşılanmasına karşın 70.000 TL ödemenin yapılmadığını belirterek Plaza aleyhine ilamsız icra takibi başlatmıştır. Ödeme emri 27/3/2014 tarihinde Plazaya tebliğ edilmiş, Plazanın ödeme emrine itiraz etmesi üzerine icra takibinin durmasına karar verilmiştir.
4. Başvurucu, Plazanın haksız olarak borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, takibe yapılan haksız itirazın kaldırılmasını ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talebiyle 28/4/2014 tarihinde itirazın iptali davası açmıştır. Dava dilekçesinde, işin bitirilmesine rağmen ödemelerin yapılmadığı, bu nedenle haksız olarak itiraz edilerek takibin durdurulduğu belirtilmiştir.
5. Plaza 26/10/2015 tarihinde dava dilekçesine cevap vermiştir. Dilekçede başvurucu ile krom korkuluk, yürüyen merdiven ve otomatik açılır kapanır kapı montajı işini yaptırmak üzere iki adet sözleşme imzalandığını, ilk sözleşmenin 20/1/2012 tarihli olduğunu ve bu sözleşme ile yürüyen merdiven ve otomatik açılır kapanır kapı işi için anlaşmaya varıldığını, bu sözleşme uyarınca başvurucuya dört adet 17.500 TL ile toplam 70.000 bedelli çek verildiğini ve bu çeklerin vadelerinin 20/5/2012, 20/6/2012, 20/7/2015 ve 20/8/2015 tarihleri olduklarını ve karşılıklarının ödendiğini belirtmiştir. 20/1/2012 tarihli sözleşmede belirtilen işlerin başvurucuya yaptırılmasından vazgeçilmesi üzerine başvurucu ile 2/6/2012 tarihli ikinci bir sözleşme imzalandığını ve krom korkuluk işinin yaptırılması için anlaşmaya varıldığını, iptal edilen ilk sözleşme ile ödenmiş olan toplam 70.000 TL ikinci sözleşmede kararlaştırılan ödemenin peşinatı sayılmasına rağmen başvurucunun söz konusu ödemeyi yeniden talep ettiğini ifade etmiştir.
6. Başvurucu 17/10/2017 tarihinde Plazanın cevap dilekçesine yanıt vermiştir. Dilekçede 20/1/2012 tarihli sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, sözleşmede bahsedilen işin kendisi tarafından yapılmadığını ve ödeme alınmadığını belirtmiştir. Plaza işin bitirilmediğini iddia etse de Plazanın bu beyanında kötü niyetli olduğunu ve hiçbir hukuki delile dayanmadığını, zira işin bitirilmiş olduğunu ve keşif esnasında bu durumun görüldüğünü ifade etmiştir. İş bitirilmemiş olsaydı davalı tarafın delil tespitine başvuracağı, iş bitirildikten sonra kullanımdan kaynaklanan tamir gerektiren işlerin dahi bildirilmesi üzerine derhâl yapıldığı buna rağmen haksız olarak takibe itiraz edildiği yer almıştır.
7. Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 17/5/2019 tarihinde davayı kabul etmiştir. Kararda, inşaat bilirkişi tarafından düzenlenen 28/5/2018 tarihli bilirkişi raporunda sözleşmede akdedilen ve yerinde yapılan mevcut krom korkuluk işinin kaç davacı ve kaç davalı tarafından gerçekleştirildiğinin gözlemsel olarak tespit etme imkânının bulunmadığının, bu tespitin faturalar, nakit ve sıralı çek ile yapılan ödemeler ile muhasebe kayıtları incelendikten sonra tespit edilebileceğinin bildirildiğini ifade etmiştir. Mahallinde yapılan keşifte bilirkişi tarafından yapılan inceleme ve sunulan raporda; taahhüt edilen korkulukların tamamının yaptırıldığı ve uzun süredir kullanımda olduğunun görüldüğünü, Plazanın yapılan işin bir başka firmaya yaptırıldığına dair bir bilgi ve belge sunmaması, belirttiği ilk sözleşmenin bu davanın konusu olmaması nedeniyle dosyanın hesap bilirkişisine gönderilmediğini, başvurucunun edimini yerine getirmesine karşın alacağını alamadığını belirtmiştir.
8. Plaza, karara karşı 16/7/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dilekçede; başvurucu ile önceden eser sözleşmesi akdedildiğini, bu yapılan sözleşmeden vazgeçilmesine rağmen 70.000 TL ödendiğini, ödeme yapılmasına rağmen başvurucunun tekrardan ödeme yapılmasını talep ettiğini belirtmiştir. Krom korkuluk işi yarım bırakılmasına rağmen Mahkeme tarafından bu durumun kabul edilmediğini, hesap bilirkişisi tarafından inceleme yapılması gerektiğini, 20/1/2012 tarihli sözleşmenin ve bu sözleşme sonucunda yapılan 70.000 TL ödemenin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ifade etmiştir.
9. Başvurucu, istinaf başvuru dilekçesine 22/7/2019 tarihinde cevap vermiştir. Cevap dilekçesinde 20/1/2012 tarihinde imzalanan sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını, bu sözleşmede belirtilen işin kendisi tarafından yapılmadığını ve kendisine 70.000 TL ödeme yapılmadığını, kendisi tarafından üstlenilen işin tam ve eksiksiz yapıldığını belirtmiştir.
10. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 17/5/2019 tarihinde Mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir. Kararda, taraflara ihtarlı davetiye gönderilerek veya taraflara duruşmada ticari defterlerini mahkemeye sunmaları için süre verilmesini, ticari defterlerin ibraz edilmesi hâlinde dosyanın hesap bilirkişisine verilerek defterler üzerinde inceleme yaptırılmasını ve ödemelerle ilgili dekont vs. belgelerin temini ile gerekirse bilirkişiye banka kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi verilerek dava konusuyla ilgili denetime ve hüküm kurmaya elverişli, gerekçeli, ayrıntılı ve somut olaya uygun rapor aldırılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
11. Mahkeme 17/7/2020 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğrultusunda karar vermiştir. Kararda; ticari defterlerin incelenmesi üzerine 10/3/2020 tarihli bilirkişi raporunun düzenlendiğini, raporda bilirkişi tarafından ticari defterlerin incelendiğini ve davacı şirket ile ilgili herhangi bir kayda rastlanmadığını, mevcut bilgilere göre davalının yaptığını iddia ettiği ödemeler tespit edilmedikçe davacı şirketin 70.000 TL alacağının olduğu sonucuna varılabileceği şeklinde görüş belirtildiğini ifade etmiştir. Aynı raporun son kısmında, bilirkişi tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanlığına müzekkere yazılmasını ve dava dosyasına dekontları sunulan çeklerin kim tarafından tahsil edildiği bilgisinin sorulması yönünde görüş bildirilmesine karşın hukuki görüş belirtilmiş olması nedeni ile bu doğrultuda TMSF ile herhangi bir yazışma sürecine girilmediğini belirtmiştir. Bilirkişi raporunda, başvurucu ile ilgili herhangi bir kayıt olmadığının tespit edildiğini ve bu durumun başvurucunun 70.000 TL alacaklı olduğunu gösterdiğini, bu alacağın miktarı belirli bir alacak olduğunu ve yargılama sonunda ortaya çıkan bir miktar olmadığını, yani likit bir alacak olduğunu aktarmıştır.
12. Plaza karara karşı 28/9/2020 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dilekçede 10/3/2020 tarihli bilirkişi raporunda, davacının alacak durumunun tespitinin mümkün olmadığını, tacir statüsündeki davacı şirketin ticari defterleri sunmaktan imtina ettiğini, dekontlarda bahsi geçen 70.000 TL tutarındaki dört adet çekin şubeden ödendiğinin tespit edildiğini, davacı şirketin söz konusu çekler üzerinde hamil ya da ciranta olarak gözükmesi hâlinde davalının borcunu ifa ettiği yani davacı şirketin takip tarihi itibarıyla alacağı bulunmadığını, söz konusu çeklerin ön ve arka yüzlerinin görsellerinin ve kim tarafından tahsil edildiği bilgisinin tespiti için müzekkere yazılması gerektiği tespitlerinin yapıldığını belirtmiştir. Bu sebeple Mahkeme tarafından TMSF Başkanlığına müzekkere yazılmayarak eksik inceleme sonucu verilen kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
13. Başvurucu, istinaf başvuru dilekçesine 16/10/2020 tarihinde cevap vermiştir. Cevap dilekçesinde; davalının delil sunma, iddia ve savunmasını genişletmek istediğini, sözleşmede belirtilen işi tam ve eksiksiz yerine getirmesine rağmen hak etmiş olduğu ödemenin kendisine yapılmadığını, Plaza ile arasında 20/1/2012 tarihli bir sözleşme bulunmadığını, böyle bir durumun var olması durumunda 2/6/2012 tarihli sözleşmede bu durumun yer alması gerektiğini, 20/1/2012 tarihli sözleşmede yer alan imzanın kendisine ait olmadığını ifade etmiştir.
14. Bölge Adliye Mahkemesi 15/1/2021 tarihinde Mahkeme kararının kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararda; TMSF'ye ve çeklerin takasa verildiği ilgili banka şubelerine müzekkere yazıldığını, gelen cevabi yazıda Plazanın Bank Asya İzmit Şubesi 2605253-1 no.lu hesabından verilme B-4832275, B-483277, B-4832276, B-4832273 numaralı her biri 17.500 TL tutarlı çeklerin keşidecisinin Plaza ve lehdarın başvurucu olduğunun görüldüğünü ve ödenmeyen 70.000 TL'nin bu dört adet çekle ödendiğini belirtmiştir. Gelen yazı cevaplarına göre Plazanın 70.000 TL borcun ödediğine ilişkin savunması yerinde olması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
15. Nihai karar başvurucuya 6/2/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 22/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildikten sonra başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
16. Başvurucu; 20/1/2012 tarihli sözleşme ile 2/6/2012 tarihli sözleşmenin birbirinden farklı olduğunu, birbirlerinin devamı niteliğinde sözleşmeler olmadığını, 2/6/2012 tarihli sözleşmede 20/1/2012 tarihli sözleşme ve bu sözleşmede yapıldığı iddia edilen ödemeye dair herhangi bir hüküm bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen çeklerin hangi sözleşmeye ilişkin olarak ödeme olduğunu belirtmediğini, yine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 20/1/2012 tarihli sözleşmeye ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, silahların eşitliği ilkesinin ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
20. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, söz konusu kararı inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz merciilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).
21. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak yargı mercilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi söz konusu kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).
22. Başvurucu ile Plaza arasında 2/6/2012 tarihli eser sözleşmesi akdedilmiştir. Başvurucu, işin tamamlanmasından sonra ödenmeyen alacağı için ilamsız takip başlatmıştır. Plazaya ödeme emri tebliğ edilmesi üzerine borca itiraz edilmiştir. Başvurucu, itirazın iptali istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, davayı kabul etmiştir. Kararda, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapora göre başvurucuya alacağının ödendiğinin tespit edilemediğini ifade etmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise Mahkeme kararını kaldırarak davayı kesin olarak reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, TMSF'ye yazılan yazı uyarınca gelen cevabi yazıda başvurucunun 17.500 TL tutarlı dört adet çekin lehdarı olduğunu ve bu çekler uyarınca başvurucuya toplam 70.000 TL ödeme yapıldığının anlaşıldığını belirtmiştir. Öte yandan olayda Plaza tarafından başvurucu ile imzalanan 20/1/2012 tarihli bir eser sözleşmesi bulunduğu ileri sürülmesine karşın başvurucu söz konusu sözleşmenin kendisi tarafından imzalanmadığını dava ve istinaf başvurusuna cevap dilekçelerinde defalarca vurgulamıştır.
23. Yargılama makamlarınca gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir.
24. Olayda Bölge Adliye Mahkemesi TMSF'ye yazdığı yazı sonucunda elde ettiği çeklere binaen başvurucuya ödeme yapıldığı sonucuna vararak davayı reddetmiştir. Ancak söz konusu çekleri kararında herhangi bir şekilde değerlendirmemiştir. Çeklerin hangi sözleşme uyarınca düzenlendiği belirtilmediği gibi bu sözleşmenin başvurucu tarafından imzalanıp imzalanmadığı, sözleşmede belirlenen işin tamamlanıp tamamlanmadığı, bu sözleşmenin başvurucu ile Plaza arasında imzalanan ve uyuşmazlığa konu olan 2/6/2012 tarihli sözleşme ile bağlantısının bulunup bulunmadığı açıklanmamıştır. Ayrıca 2/6/2012 tarihli sözleşmede, başvurucu ile Plaza arasında daha önce imzalanan bir sözleşme ve bu sözleşme kapsamında yapılan herhangi bir ödemeye dair bir madde bulunup bulunmadığı da Bölge Adliye Mahkemesince açıklanmamıştır. Kararda, başvurucunun ödeme yaptığını gösteren çeklerin neden başvurucu ile paylaşılmadığı belirtilmediği gibi paylaşılmama nedeniyle Plaza karşısında zayıf konuma düşme durumunu telafi edecek herhangi bir yolun denendiğine ilişkin açıklamaya da yer verilmemiştir.
25. Sonuç olarak çeklerin, başvurucu tarafından hangi sözleşme uyarınca düzenlenerek başvurucuya ödeme yapıldığının Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde yer almadığı görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesi, çeklerin kaynağını ve hangi nedenle başvurucuya ödeme yapıldığını herhangi bir şekilde değerlendirmemiş; işin esası ile ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun işin tamamlanması sonucunda kendisine ödeme yapılmadığına dair iddiaları yeterli bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu nedenle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde, başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
26. Diğer yandan bu ihlal kararının davanın sonucuyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Zira gerekçeli karar hakkı, taraflara yargılama sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmelerine imkân sağlayan bir hak olup yargılama sonucuna yönelik bir teminat sağlamaz. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu iddiayla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek yine yargılama mercilerinin takdirindedir.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucunun mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmekte ise de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiası hakkındaayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
29. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 200.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
31. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine (E.2020/635, K.2021/24) iletilmek üzere Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2019/134, K.2020/257) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.