logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özkan Dokuzlardan [1. B.], B. No: 2021/11463, 14/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZKAN DOKUZLARDAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/11463)

 

Karar Tarihi: 14/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

C. Ece YALIM

Başvurucu

:

Özkan DOKUZLARDAN

Vekili

:

Av. Nilay TOPRAK KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, araçta bulunan tedbir şerhinin trafik siciline işlenmemesinden dolayı satın alınan araca el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Hırsızlık suçundan şüpheliler hakkında yapılan bir soruşturma kapsamında 45 LK... plakalı aracın suçun işlenmesinde kullanıldığı gerekçesiyle Bartın Sulh Ceza Mahkemesi tarafından söz konusu araca 20/8/2007 tarihinde el konulmasına karar verilmiştir.

3. Yapılan soruşturma sonucunda Bartın 1. Asliye Ceza Mahkemesinde (Asliye Ceza Mahkemesi) dava açılmış ve 5/4/2018 tarihinde 45 LK... plakalı aracın müsaderesine karar verilmiştir.

4. Anılan karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir. Karar gereğinin yerine getirilmesi için Hopa Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazının sonucunda söz konusu aracın plakasının 08 AZ... olarak değişmiş olduğu ve başvurucu adına tescilli olduğu tespit edilmiştir.

5. Başvurucunun 17/1/2018 tarihinde satın aldığı 08 AZ... plakalı araç 13/6/2018 tarihinde trafikte seyir hâlinde iken hakkında müsadere kararı bulunduğu ve trafikten men edildiği gerekçesiyle başvurucudan alınarak araca el konulmuştur. 13/6/2018 tarihli Araç Trafik Men Tutanağı'nda, trafikten men ve müsadere işleminin Bartın Sulh Ceza Mahkemesinin 20/8/2007 tarihli elkoyma kararı ile Asliye Ceza Mahkemesinin 5/4/2018 tarihli müsadere kararıgereğince yerine getirildiği bildirilmiştir.

6. Başvurucu; kendisine tebliğ edilmiş hiçbir kararın bulunmadığını ve söz konusu dosyalarda taraf olmadığını, sanık sıfatı olmamasına rağmen altı ay önce satın aldığı aracına el konularak mağdur edildiğini, 2007 yılında el konulan aracın birden fazla kez el değiştirdiğini ve bu süreçte plakasının da değişmiş olduğunu öğrendiğini belirterek 7/9/2018 tarihinde İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesine dayanarak maddi ve manevi tazminat istemiyle dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde aracına el konulması nedeniyle araç kiralamak zorunda kaldığını, yağma ve hırsızlık suçundanelkoyma işleminin gerçekleştirildiğini, bu nedenle kendi çevresinde suça karışmış olduğu izlenimi uyandığını, itibarının zedelendiğini ileri sürmüştür.

7. Mahkeme 27/3/2019 tarihli kararla oyçokluğu ile manevi tazminat talebi yönünden davanın reddine; maddi tazminat talebi yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar vererek başvurucuya 30.896,56 TL maddi tazminat ödenmesine hükmetmiştir.

8. Mahkeme; gerekçesinde başvurucunun Asliye Ceza Mahkemesinin dosyasında taraf olmadığı, aracı üçüncü kişi olarak satın aldığı, Bartın Sulh Ceza Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen elkoyma işleminin fiilen yapılmadığı, araç yediemin olarak iade edilirken aracın trafikteki kaydına "Satılamaz." şerhi konulmadan iade işleminin gerçekleştiği, başvurucunun bu aracı suçta kullanıldığını bilmeden satın aldığı kanaatine vardığını belirtmiştir. Başvurucunun taraf olduğu alım satım sözleşmesinde aracın satış bedelinin 27.550 TL olarak belirtildiği gerekçesiyle anılan bedel tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda aracın günlük kira bedelinin 34,86 TL olarak hesaplandığı, araca el konulduğu tarih ile davanın açıldığı tarih arasında bulunan 96 günlük kira bedelinin 3.346,56 TL olduğu belirtilerek toplam maddi tazminat miktarı 30.896,56 TL olarak tespit edilmiştir. Mahkeme, manevi tazminat davası açma şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle de manevi tazminat talebi yönünden davanın reddine karar vermiştir.

9. Karara muhalif olan üyenin karşıoy yazısında; suç işlenmesinde kullanıldığı iddia edilen dava konusu aracın sanıkların yargılamasının yapıldığı davada müsadere konusu edilebilmesi için araca fiilen el konulması veya trafik kaydına şerh konulmasının şart olduğu belirtilmiştir. Karşıoyda; her ne kadar Mahkemece söz konusu aracın müsaderesine karar verilmiş ve karar Yargıtayca onanmışsa da dosyadaki belgelere göre denetime olanak verecek şekilde hazırlık aşamasında Bartın Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen elkoyma kararının infaz edilip edilmediğinin belli olmadığı değerlendirilmiştir. Karşıoy yazısında ayrıca yargılama aşamasında teminatla ve bir başka şekilde aracın iade edilip edilmediğinin denetlenemediği, 5271 sayılıKanun'un 141. maddesinin (j) bendi gereği hukuka aykırı işlemin bulunup bulunmadığının netlik kazanmadığı, başvurucunun iddialarının yargılamanın yenilemesine konu edilebileceği, bu hâliyle kanun yollarının tüketilmediği, bu nedenlerle davanın reddedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

10. Mahkeme kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi (Daire) 4/12/2019 tarihli kararıyla hükmün bozulmasına karar vermiştir. Daire; kararının gerekçesinde Bartın Sulh Ceza Mahkemesince 20/08/2007 tarihinde elkoyma kararı verilen aracın 17/01/2018 tarihinde başvurucu tarafından önceki malikinden satın alındığını, suçta kullanıldığından bahisle aracın müsaderesine karar verildiğini, elkoyma işleminin müsadere ile neticelenmesi nedeniyle elkoyma tedbirine dayalı tazminat davası açma koşullarının kalmadığını değerlendirmiştir. Daire ayrıca başvurucunun olası zararlarının tazmini için aracı satın aldığı kişiye karşı genel hükümlere göre dava açabileceğini de belirterek Mahkemece davanın reddi şeklinde hüküm kurulması gerektiğini belirtmiştir.

11. Mahkeme tarafından 29/1/2020 tarihinde Dairenin bozma kararı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Başvurucu; anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş olup istinaf dilekçesinde yasal faaliyetin kusurlu yürütülmesinden kaynaklanan zararlardan Hazineyi sorumlu tutmak yerine, durumdan haberdar olup olmadığını bilmediğimiz satıcının kusursuz sorumluluğuna başvurmayı zorunlu tutmanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

12. Daire 22/12/2020 tarihinde mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

13. Nihai karar başvurucu vekiline2/2/2021 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvuru 1/3/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; 2007 yılında verilen tedbir kararının kanuna uygun şekilde trafik siciline işlenmemiş olması nedeniyle aracı satın aldığını, yargısal faaliyetin doğru yürütülmediğinden zarara uğratıldığını, zararının genel hükümlere göre satıcıdan istenebileceğinin belirtilerek davanın reddedildiğini, devletin sorumluluğunun tartışılmadığını, tedbir kararının verildiği andan müsadere kararının verilmesine kadar geçen süreçte aracın yedi kez el değiştirdiğini, en son kendisinin satın aldığı aracın müsadere edilmesine karar verilmesiyle birlikte araca el konulduğunu belirterek adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun satın aldığı araç hakkında verilen müsadere kararına ilişkin olarak satıcının zapttan sorumluluğu hükümlerine ya da satıcının ayıptan sorumluluğu hükümlerine başvurmamasının yapılacak kabul edilebilirlik değerlendirmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.

16. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında elkoyma tedbirinin usulüne uygun uygulanmaması sonucu zarara uğradığını, zarara uğramasına neden olan yargısal faaliyetlerin yok sayılarak sınırlı ve kusursuz sorumluluğu olan satıcıdan zararlarını talep etmesinin beklenmesinin hukuka uygun olmadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca hem aracından mahrum kaldığını hem zararının karşılanmadığını iddia etmiştir.

17. Başvurucunun şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

18. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz [1. B.], B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri [1. B.],B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).

19. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuk yolunun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuk yolunun iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39). Bununla birlikte norm düzeyinde makul bir başarı sunma kapasitesi bulunan bir yolun uygulamada başarıya ulaşmayacağına dair şüphe, o başvuru yolunun tüketilmemesini haklı kılmaz (Sait Orçan [1. B.], B. No: 2016/29085, 19/7/2017, § 36).

20. Başvurucunun başvuru yollarının tüketilmesi noktasında kendisinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A. [1. B.], B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 27, 28). Ancak somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının tüketilmesinin yarar sağlamayacağının veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde anılan yollar tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz [2. B.], B. No: 2013/8975, 23/7/2014, § 33). Öte yandan başvuru yollarının tüketilmesi, çok katı olarak uygulanması gereken mutlak bir kural değildir. Teorik düzeyde var olan bir başvuru yolunun tüketilmesinin somut olayın koşullarında başvurucuya aşırı külfet yüklemesi hâlinde bu yolun tüketilmesinin gerekli olmadığına karar verilebilir (Rasul Kocatürk [GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019, § 38).

21. Somut olayda adli makamlarca verilmiş elkoyma kararının trafik siciline işlenmemesi nedeniyle başvurucu, müsadere riski olan aracı üçüncü kişiden satın almış; başvurucunun satın aldığı araç hakkında müsadere kararı verilmiştir. Başvurucu, satın aldığı araç hakkında verilen müsadere kararının uygulanması, bir başka deyişle aracın elinden alınması sırasında araçta daha önceden verilmiş bir tedbir şerhi bulunduğunu öğrenmiştir.

22. Başvurucu, aracı üzerinde tedbir şerhi bulunduğu bilmeden satın aldığını ve araç hakkında müsadere kararı verildiğini belirterek uğradığı zararın tazmini istemiyle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine göre Hazine aleyhine dava açmıştır. Mahkemece müsadere kararı verilmekle elkoyma tedbirine dayalı tazminat davası açma koşullarının ortadan kalktığı, başvurucunun satıcıya karşı genel hükümlere göre dava açarak zararlarını isteyebileceği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

23. Başvurucu, tedbir şerhinin trafik sicilinde usulüne uygun olarak belirtilmemesi şeklinde gerçekleşen idarenin kusurlu eylemi sonucu zarara uğradığını iddia ederek Hazine aleyhine tazminat davası açmıştır. Ancak başvurucunun açtığı tazminat davası 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenmiş olan koruma tedbirleri nedeniyle zarara uğranması hâlinde açılabilecek bir davadır. Başvurucu, satın aldığı aracın uygulanan koruma tedbiri nedeniyle değil tedbir şerhinin sicile işlenmemesi nedeniyle müsadere edilmesi sonucu zarara uğradığını iddia etmektedir. Nitekim Mahkeme de elkoyma işleminin müsadere ile sonuçlandığını, elkoyma tedbirine dayalı tazminat davası açma koşullarının kalmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Bu durumda başvurucu tarafından tercih edilen bu yolun etkin bir giderim sağlamaya elverişli olmadığı açıktır. Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yoluna başvurulmaksızın yapılan bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün bulunmamaktadır.

24. Başvurucu; yargısal faaliyetin doğru yürütülmemesi sonucu zarara uğratıldığından ve zararını genel hükümlere göre satıcıdan isteyebileceği belirtilerek devletin sorumluluğunun tartışılmadığından yakınmaktadır. Başvurucu, tedbir şerhinin sicile işlenmemesi nedeniyle tedbir kararının verildiği andan müsadere kararının verilmesine kadar geçen süreçte aracın yedi kez el değiştirdiğini, en son kendisi satın aldıktan hemen sonra aracın müsadere edilmesine karar verilerek kararın infaz edilmesiyle birlikte aracından mahrum kaldığını, bir başka deyişle idarenin kusuru nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürmüştür.

25. Bu durumda başvurucunun satın aldığı araçta bulunan elkoyma tedbirine ilişkin şerhin trafik sicilinde görünmemesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği zarar hakkında bir bütün olarak idari işleyiş yönüyle kusur durumuna ilişkin bir incelemenin idari yargı yerlerinde yapılabileceği anlaşılmaktadır. Öte yandan başvurucunun adli yargı yerlerinde 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun satıcının zapttan sorumluluğuna ilişkin hükümlerine göre dava açması da mümkün bulunmaktadır. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak tazminat davası açma yoluna gitmekle birlikte somut başvuru açısından etkili giderim yolu olan idareyebaşvurma, idari yargıda veya adli yargıda dava açma imkânını kullanmaksızın bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Özkan Dokuzlardan [1. B.], B. No: 2021/11463, 14/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı ÖZKAN DOKUZLARDAN
Başvuru No 2021/11463
Başvuru Tarihi 1/3/2021
Karar Tarihi 14/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, araçta bulunan tedbir şerhinin trafik siciline işlenmemesinden dolayı satın alınan araca el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Müsadere ve Elkoyma Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi