TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖMER RÜŞTÜ ŞIRAYDER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/13247)
Karar Tarihi: 10/1/2024
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Çağlar ÖNCEL
Başvurucu
Ömer Rüştü ŞIRAYDER
Vekili
Av. Ahmet Tuğfan AYDERE
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; haksız yakalama ve gözaltı tedbirleri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, hukuka aykırı ve ölçüsüz arama işleminden kaynaklı zararın tazmin edilmemesi sebebiyle etkili başvuru hakkının, el konulan eşyaların iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, adli kontrol kararı nedeniyle yerleşme ve seyahat özgürlüğü ile çalışma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında beyanı alınan tanıkların başvurucu hakkındaki beyanlarında; Kayseri Polis Meslek Eğitim Merkezinde bulunan mescitte FETÖ'ye ait kitaplar bulundurduğu, bu kitapların bazılarını kaldırmasına rağmen örgüte ait yayınevlerine ilişkin kitapları bulundurmaya devam ettiği, Fetullah Gülen'i kastederek "hocamızdan izinsiz hiçbir iş yapmayız, bana imamlığı bırak dese hemen bırakırım" şeklinde söylemlerde bulunduğuna dair bilgiler verilmesi nedeniyle Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır.
3. Bu soruşturma kapsamında başvurucunun evinde arama yapılmış ve herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır. Ayrıca başvurucunun cep telefonu ve sim kartına el konularak 21/9/2018 tarihinde bir gün süre ile gözaltı tedbiri uygulanmıştır. Başvurucu soruşturmada alınan ifadesinde; atılı suçlamayı ve tanık beyanlarını kabul etmediğini, örgüt üyesi olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu adli kontrol altına alınması talebi ile Kayseri 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk edilmiştir.
4. Hâkimlik 30/1/2018 tarihinde başvurucunun yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakılmasına karar vermiştir. Başsavcılık 20/2/2018 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlemiştir.
5. Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi 5/4/2018 tarihinde başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar vermiştir. Gerekçede; tanık beyanlarının soyut ve çelişkili olması nedeniyle başvurucunun atılı suçtan cezalandırılmasına yeterli herhangi bir delil elde edilmediği ifade edilmiştir. Anılan karar istinaf yoluna başvurulmadan 13/4/2018 tarihinde kesinleşmiştir.
6. Başvurucu 13/7/2018 tarihinde Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) hukuka aykırı gözaltı tedbiri dolayısıyla tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde; somut bir delil bulunmadan uygulanan gözaltı tedbiri nedeniyle 22.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
7. Mahkeme 13/7/2018 tarihinde davanın kısmen kabulü ile başvurucuya 53,45 TL maddi, 100 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu, istinaf talebinde bulunmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi (Daire) 6/1/2021 tarihinde, Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını belirterek istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.
8. Nihâi karar başvurucunun vekilince 16/2/2021 tarihinde öğrenilmiştir. Başvurucu 12/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu, hukuka aykırı yakalama ve gözaltı tedbirleri nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen tazminat miktarlarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Bakanlık görüşünde; Mahkemece başvurucunun bir gün süre ile gözaltında kalması nedeniyle belirlenen maddi ve manevi tazminatın ödenmesine karar verildiği belirtilerek Anayasa Mahkemesinin benzer konulardaki kararlarına yer verilmiş ve somut olayın kendine özgü şartları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak dokuzuncu fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.
13. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak ([G.K.], B. No: 2020/1554, 27/4/2023) kararında haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettikten sonra yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurularda başvuru yollarının tüketilmiş kabul edilebilmesi için yalnızca 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir tazminat davasının açılmasının yeterli olacağı sonucuna varmıştır. Zira bu hükümle yakalama, gözaltı ve tutuklamanın daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararıyla hukuka aykırı hale geldiğinin kabul edildiği, dolayısıyla 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca açılan tazminat davalarının Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilmişitir. Bu çerçevede bu bent kapsamında açılan davalarda hukuka aykırılık kanun gereğince kabul edildiğinden ağır ceza mahkemesince bu bende dayanılarak tazminat ödenmesi durumunda Anayasa’nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (Gülseren Çıtak, §§ 36-38).
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Derece mahkemelerinin tazminat için somut olayın şartlarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından düşük olması tek başına Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığını değerlendirirken somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerekir (M.E., B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 48).
16. Bunun yanında manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren derece mahkemesinin karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır. Anayasa Mahkemesince yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın cereyan tarzı, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır (bkz. Siyami Hıdıroğlu, B. No: 2018/11489, 11/1/2024 kararındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların incelendiği başlık altındaki açıklamalar).
17. Başvurucunun maddi tazminat talebiyle ilgili olarak Mahkeme ilgili yıl asgari ücreti uyarınca yapılan hesaplama sonucu başvurucunun hukuka aykırı gözaltı tedbiri nedeniyle mahrum kaldığı miktar olarak hesaplanan miktarda maddi tazminata hükmetmiştir. Bu veriler ışığında belirlenen maddi tazminat miktarının davanın koşullarında orantısız olduğu söylenemeyecektir.
18. Somut başvuruya konu tazminat davasını inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun yakalanıp bir gün süreyle gözaltında tutulması nedeniyle 100 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Dolayısıyla yapılacak inceleme bu miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarına nazaran yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır. Hükmedilen 100 TL manevi tazminat miktarının, somut olayın koşullarında ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde değerlendirildiğinde; -tazminata karar veren ilk derece mahkemesinin karar tarihi itibarıyla- Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verebileceği tazminat miktarına göre oldukça düşük olduğu ortadadır (Anayasa Mahkemesinin gözaltının hukukiliği ile ilgili iddialarda bir günlük gözaltı süresi için hükmettiği tazminat miktarı derece mahkemesinin karar tarihi olan 2018 yılı için asgari 400 TL, 2024 yılı için ise 2.970 TL'dir). Ağır Ceza Mahkemesince hükmedilen tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte somut olayın şartlarında ödenmesine hükmedilen miktarın tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı ve Konut Dokunulmazlığı Hakları ile Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu; evinde yapılan arama işleminde kendisinin bulunmamasının hukuka aykırı olduğunu ayrıca komşularının duyacağı şekilde aleni olarak arama yapıldığını belirterek özel hayata saygı hakkı ile konut dokunulmazlığının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Başvurucunun hukuka aykırı arama işleminden kaynaklı zararlarının tazmin edilmesi talebiyle açtığı davanın reddedildiğine ilişkin şikâyetleri, Anayasa'nın 20. ve 21. maddeleriyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmiştir. Etkili başvuru hakkı bakımından yapılacak incelemenin sonucuna göre bu aşamada özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı hakkı bakımından ayrıca bir inceleme yapılmayacaktır (aynı yönde değerlendirmeler için bkz. Murat Haliç, § 40; İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, § 40; Özgür Açıkgöz, B. No: 2018/30692, 19/10/2021, § 26).
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı hakları ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. Etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç, B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).
24. Öte yandan şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olması ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması yalnız başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen koşullar somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddiaların bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmesi, koşulların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durumun yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanması gerekir (İlhan Gökhan, B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).
25. Kişilerin etkili başvuru hakkı açısından sahip oldukları güvencenin kapsamı, ihlal iddiasına konu edilen hakkın niteliğine göre değişmektedir. Fakat genel olarak ifade edilmelidir ki Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca sağlanması gereken başvuru yolunun hem teoride hem de uygulamada ileri sürülen ihlali önleme, ihlal devam etmekte ise sonlandırma veya gerçekleşip sona ermiş ihlallere yönelik olarak da makul bir tazmin imkânı sunma açısından etkili olması gerekmektedir (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, § 71). Bu nitelikte bir başvuru yolu yoksa etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılacaktır.
26. Anayasa'nın 40. maddesinin amaçları bakımından herhangi bir iç hukuk yolunun etkililiğinin değerlendirilmesi başvurucunun şikâyetinin mahiyetine bağlıdır. Arama kararının hukukiliğine ilişkin şikâyetler yönünden iki tür telafinin mümkün olabileceği görülmektedir. Bunlardan ilki, arama kararından kaynaklanan ve devam eden ihlalin sonlandırılması; ikincisi ise gerçekleşip sona ermiş ihlallere yönelik olarak makul bir tazmin imkânı sunulmasıdır.
27. Somut olayda başvurucu yalnızca bir tazminat elde etmek istediğinden arama tedbirinden kaynaklı olarak Anayasa’da öngörülmüş güvencelere aykırılık nedeniyle söz konusu hakların ihlal edildiğini özü itibarıyla tespit etme ve yeterli giderim sağlama imkânı sunan bir yolun bulunup bulunmadığı ve bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunup sunmadığının incelenmesi gerekir. Hakkın ihlal edildiğinin özü itibarıyla tespit edilmesi öncelikle arama kararının hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesini zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla arama kararının hukuka uygun olup olmadığı yönünde mahkemeye bir denetim yetkisi vermeyen herhangi bir dava yolunun özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı haklarına yönelik ihlali tespit etme kapasitesini haiz olduğu söylenemez.
28. Somut olayda başvurucunun arama kararının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla açtığı tazminat davası derece mahkemesince hiçbir değerlendirme yapılmadan reddedilmiştir. İstinaf mahkemesi de bu kararı onamıştır.
29. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde, hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebilecekleri öngörülmüştür. Bu konudaki güncel Yargıtay uygulaması, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde arama tedbiri yönünden öngörülen tazminat başvuru yolunun yalnızca aramanın ölçüsüz uygulanması hâllerinde işletilmesi şeklindedir. Arama kararlarının hukuka aykırılığına ilişkin şikâyetler yönünden anılan yolda bir değerlendirme yapılmamaktadır (Yargıtay kararları için bkz. § 26, benzer yöndeki tespitler için bkz. Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 90).
30. Arama kararının ölçüsüz bir biçimde gerçekleştirilmesi arama kararının uygulandığı yer, zaman ve icra ediliş şekli bakımından her somut olay için ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu durum çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Arama işleminin başvurucunun tüm komşularının duyacağı şekilde aleni yapılması gibi hâllerde arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirildiği söylenebilecektir. Başvurucu tazminat davası açarken arama kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüş olmasının yanı sıra tüm komşularının duyabileceği şekilde aleni olarak arama yapıldığını da belirtmiş ve esasında arama kararının ölçüsüzlüğüne ilişkin de bir şikâyet dile getirmiştir.
31. Ancak yargısal makamların süreçte verdiği kararlara bakıldığında başvurucunun arama tedbirine ilişkin talepleriyle bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Derece mahkemesi başvurucunun iddialarının arama kararının hukuk aykırılığına veya ölçülülüğüne ilişkin olup olmadığına yönelik lehte yada aleyhte bir herhangi değerlendirme yapmamış, başvurucunun talebiyle ilgili bir karar vermemiştir. Başvurucunun arama tedbirine ilişkin iddiaları açısından bir değerlendirme yapılmamasının ve bunun bir sonucu olarak söz konusu talep yönünden hüküm kurulmamasının başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağlamadığı açıktır. Neticede somut olayın koşullarında özel hayata saygı ve konut dokunulmazlığı hakları bağlamında oluşan zararlarının tazmini konusunda başvurucuya asgari güvenceleri içerecek şekilde etkili bir hukuk yolu sunulmadığı sonucuna varılmaktadır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. ve 21. maddeleriyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
33. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Mehmet Ali Aslan, (B. No: 2013/2429, 30/3/2016) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle; yerleşme ve seyahat özgürlüğünün kısıtlandığına ilişkin iddiasının (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014) kararı doğrultusunda konu bakımından yetkisizlik nedeniyle; çalışma hakkının engellendiği iddiasının (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013) kararı doğrultusunda konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
34. Başvurucu, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
35. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
36. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı haklarıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi ve konu bakımından yetkisizlik nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 1. Gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması dolayısıyla ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 20. ve 21. maddelerinde güvence altına alınan özel hayata saygı ile konut dokunulmazlığı haklarıyla bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2018/446, K.2018/532) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.