logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hasan Ceyhan [1.B.], B. No: 2021/1399, 21/1/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN CEYHAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/1399)

 

Karar Tarihi: 21/1/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mustafa Erdem ATLIHAN

Başvurucu

:

Hasan CEYHAN

Vekili

:

Av. Sercan KORKMAZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kolluk görevlilerince fiziksel ve psikolojik şiddet uygulandığı iddiasıyla yapılan şikâyet hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Kolluk görevlilerince düzenlenen 27/5/2019 tarihli tutanağa göre görev yerleri olan İstanbul Gayrettepe Metro İstasyonu'nda peron katında bir şahsın baygınlık geçirdiğinin bildirilmesi üzerine polis memurları A.Ş. ve O.G. perona inmiş, 112 Acil sağlık personelinin başvurucuya müdahale ettiğini görmüştür. Ayılması sağlanan başvurucunun sağlık personeline ara sıra baygınlık geçirmesine sebep olan bir rahatsızlığı olduğunu söylemesi üzerine başvurucu, hastaneye götürülmemiştir. Polis memurları, başvurucunun çantasında PKK terör örgütü liderinin posterini ve Yeni Yaşam gazetesinin nüshalarını bulmuş; başvurucuyu kontrol etmek için istasyon amirliğine götürmek istemiş ancak başvurucu buna karşı çıkmıştır. Polis memurlarının kendileriyle gelmesi için başvurucuyu ikna etmeye çalıştıkları esnada başvurucu, tekrar baygınlık geçirerek yüzükoyun şekilde yere düşmüş ve yüzünde hafif yaralanmalar meydana gelmiştir. Kolluk görevlilerinin ayıltmak amacıyla hafif şekilde yüzüne dokunduğu başvurucu, kendine gelerek kolluk görevlilerine saldırmış ancak bir süre sonra sakinleştirilmiştir. İstasyon Amirliğine getirilen başvurucunun burada yapılan kontrol sonucu aranan şahıslardan olmadığı ve çantasında nüshaları olan gazetenin de yasal olduğu belirlenmiştir. Psikolojik rahatsızlığı bulunduğunu ve nöbetleri geldiğinde saldırganlaştığını ifade eden başvurucunun kimseden şikâyetçi olmadığını beyan ettiği ve İstasyon Amirliğinden ayrıldığı tutanak altına alınmıştır. İki polis memuru tarafından tutulmuş olan tutanağın altında istasyon amirinin ve "Davacı, şikâyetçi değilim." notu ile birlikte başvurucunun imzalarının da bulunduğu görülmüştür.

3. Başvurucu 17/7/2019 tarihinde kolluğun fiziki şiddetine uğradığı iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette bulunmuştur.

4. Başsavcılık, şikâyet üzerine başlattığı soruşturma kapsamında 23/7/2019 tarihinde İstanbul Valiliğinden (Valilik) soruşturma izni talep etmiştir. Valilik soruşturma izni talebini Gazetecileri Koruma Komitesi isimli sivil bir kuruluşun yöneticisi olduğunu ifade eden G.S.den gelen 30/5/2019 tarihli e-posta ihbarı üzerine başlattığı idari soruşturma ile birleştirerek değerlendirmiştir. Bu idari soruşturma kapsamında başvurucunun 5/7/2019 tarihinde kollukta ifadesi alınmıştır. Bu ifadeye göre; istasyonda başvurucuya müdahale eden sağlık görevlileri yanlarına gelen polis memurlarına başvurucunun epilepsi atağı geçirdiğini, hastaneye götürülmesinin gerekli olmadığını ve biraz hava almasının iyi olacağını söylemesi üzerine polis memurları hava alması için başvurucuyu içinde klima olan istasyon güvenlik odasına davet etmiştir. Başvurucu polis memurlarıyla birlikte saat 16.30 sıralarında bu odaya gidince bir polis memuru çantasındaki gazetenin yasaklı olduğunu ileri sürerek kendisine tokat atmış, başvurucu "Ne yapıyorsunuz?" diye tepki gösterdiğinde de polis memuru "Seni rahatsız olduğun için kendine getirmeye çalışıyorum." demiştir. Kendinde olduğunu söyleyen başvurucu bu tokata isyan edince, polis memuru ile aralarında tartışma çıkmış, refleks olarak polisi itmesi üzerine bu polis memuru ile odada bulunan bir özel güvenlik görevlisi tekme ve tokatla kendisini darbetmiş, yere yatırıp tehdit ve hakaret etmiştir. Başvurucu, saat 18.00 sıralarında odaya gelen Terörle Mücadele Şubesi polisleri tarafından serbest bırakılmıştır.

5. İdari soruşturma kapsamında kollukta ifadeleri alınan polis memurları, istasyonda kendine gelen başvurucudan kimlik isteyerek yaptıkları genel bilgi toplama işlemi hakkında bir sulh ceza hâkimliğinin arama kararına istinaden başvurucunun çantasını aradıkları ve hava alması için davet etikleri odanın özel güvenlik birimi tarafından kullanılan ve istasyondan camla ayrılan bir oda olduğu ayrıntıları dışında yukarıda yer verilen tutanağa uygun beyanda bulunmuştur.

6. Valilik 3/9/2019 tarihli kararla soruşturma izni verilmemesine karar vermiş, karara gerekçe olarak olayla ilgili tutanağı başvurucunun davacı ve şikâyetçi olmadığı notunu el yazısı ile imzalamış olmasını göstermiştir. Başvurucunun Valiliğin kararına itiraz etmesi üzerine Bölge İdare Mahkemesi 28/11/2019 tarihli kararıyla soruşturma izni verilmemesi kararını kesin olarak kaldırmıştır.

7. Başvurucu hakkındaki sağlık raporları şöyledir:

i. İstanbul Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 27/5/2019 tarihinde saat 19.09'da düzenlenen genel adli muayene raporunda "Yüzde yaygın ekimoz mevcuttur. Sol kulakta ekimoz mevcuttur. Boyun bölgesinde ekimoz mevcuttur. Sağ ...[okunamadı] 3x3 cm'lik ekimoz mevcuttur." tespitlerine yer verilmiştir.

ii. İstanbul Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 28/5/2019 tarihli "Durum Bildirir Tek Hekim (Poliklinik İçin)" isimli belgeye "Yapılan KBB muayenesinde sağ alın bölgesinde ve sol kulak kepçesinde yaygın ekimoz izlendi. Sol kulak zarında travmatik santral geniş perforasyon(yırtık) izlendi. Sağ kulak zarı normal izlendi. Yapılan işitme testinde iki taraflı işitmesi normal sınırlardadır." notu düşülmüştür.

iii. Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 10/2/2020 tarihli raporda "...Arızasının kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, duyularından birinin işlevinin sürekli zayıflaması niteliğinde olmadığı..." kanaati bildirilmiştir.

8. Başsavcılığın olay gününe ait istasyon kamera görüntülerinin temini için yazdığı müzekkereye Metro İstanbul Genel Müdürlüğünün verdiği yanıttan istasyon kameralarının geriye dönük 15 günlük kayıt kapasitesi olması nedeniyle olayın kamera görüntülerine ulaşılamadığı anlaşılmıştır.

9. Başsavcılık 9/9/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş; karar gerekçesinde şüpheli polis memurlarının başvurucuyu kasten yaraladıklarına dair somut delil bulunmadığını, başvurucu yaralanmışsa da başvurucunun beyanında epilepsi hastalığı olduğunu ve bu hastalık esnasında agresif tavırlar sergilediğini belirttiğini, olayda başvurucunun agresif tavırlar sergilediğine dair tanık beyanı olduğunu, başvurucunun agresif tavırları nedeniyle polislerin zor kullanma yetkilerini kullandığını ve zor kullanma yetkisini aştıklarına dair dosyada somut delil bulunmadığını belirtmiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazı Sulh Ceza Hâkimliği 13/11/2020 tarihinde kesin olarak reddetmiştir.

10. Başvurucu, nihai kararı 30/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 25/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu; kolluk görevlilerinin fiziksel ve sözlü şiddetine uğradığını, fiziksel şiddet nedeniyle kulak zarının yırtıldığını, yaralanmalarının doktor raporuyla da tespit edilmesine rağmen şikâyetinin etkili şekilde soruşturulmadığını ifade ederek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun gözaltına alınmasından uzun bir süre sonra kötü muamele iddiasında bulunduğu, bu süreçte doktor raporlarının incelendiği, adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

13. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli, soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 101-103; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

16. Başvuruya konu edilen olay hakkında yürütülen soruşturmada başvurucunun agresif tavırları nedeniyle polislerin zor kullanma yetkilerini kullandığı ve zor kullanma yetkisinin aşıldığına dair dosyada somut delilin bulunmadığı ifade edilerek kamu görevlilerinin kullandığı gücün gerekli ve orantılı olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

17. Somut olayda başvurucu, bir polis memuru ile bir özel güvenlik görevlisinin fiziksel şiddeti neticesinde yaralandığını ileri sürmüştür. Polis memurlarının düzenlediği, başvurucunun imzasını taşıyan tutanağa göre ise başvurucunun yaralanmaları olay sırasında ikinci defa baygınlık geçirdiğinde yere düşmesi sırasında meydana gelmiştir (bkz. § 2). Bu hâlde olayın nasıl geliştiği ve sağlık raporları ile tespit edilen yaralanmaların kollukça düzenlenen tutanakta ifade edildiği gibi başvurucunun ikinci kez geçirdiği baygınlık sırasında yüzükoyun düşmesi nedeniyle mi yoksa başvurucunun iddia ettiği gibi uğradığı fiziksel şiddet sonucu mu meydana geldiği noktasında çelişki olduğu görülmüştür. Olaya ilişkin olarak yürütülen soruşturma dosyasının incelenmesi neticesinde, Başsavcılıkça bu çelişkinin giderilmesi için alınacak bir raporla başvurucunun yaralanmalarının iddia ettiği gibi fiziksel şiddet sonucu mu olduğu yoksa düşme sonucu mu gerçekleştiğinin belirlenmemiş olduğu görülmüştür.

18. Yürütülen soruşturma kapsamında Başsavcılığın kovuşturmaya yer olmadığı sonucuna vardığı kararın gerekçesinde "olayda başvurucunun agresif tavırlar sergilediğine dair tanık beyanının bulunduğu" ifadesine yer vermişse de yürütülen soruşturma kapsamında olayın tanığı/tanıklarının tespitine ilişkin bir işlem yaptığı ya da tanık dinlediği yönünde herhangi bir belge ya da bilgi olmadığı, şüpheli sıfatıyla kolluk görevlilerinin ifadesine başvurmadığı ve olaya ilişkin kamera görüntüsü olup olmadığına ilişkin yapılan araştırma dışında Valilikçe yürütülmüş idari soruşturmanın evrakını soruşturma dosyasına kazandırmakla yetindiği ve olay hakkında kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa bağlı kalarak sonuca vardığı anlaşılmıştır.

19. Kamu görevlilerinin karıştığının ileri sürüldüğü ölüm veya kötü muamelelerle ilgili soruşturmalarda olayın şüphelileri tarafından düzenlenen tutanakların doğruluğu araştırılmaksızın ve başkaca bir delille desteklenmeksizin tek başına hükme esas alınmasının tarafsız ve bağımsız soruşturma ilkelerine aykırılık teşkil edebileceği açıktır (Süleyman Göksel Yerdut [GK], B. No: 2014/788, 16/11/2017, § 61).

20. Başsavcılık, kolluk görevlilerinin müdahale ettiği olayda -başvurucunun özel güvenlik görevlisinin de kendisine fiziki şiddet uyguladığını da beyan etmesine rağmen bu yönde herhangi bir araştırma yapmadan-basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı sabit olan başvurucunun dosyadaki tıbbi raporlarla da tespit edilen yaralanmaları hakkında bir değerlendirmeye yer vermeksizin ve şüpheli kolluk görevlilerinin idari soruşturma kapsamında alınan beyanları ile yine bu kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanağa ağırlık vermek suretiyle soruşturmayı sonlandırmıştır. Bu durumun soruşturma hakkında birtakım tereddütlere yol açacağı açıktır (şüphelilerin ifadelerine ağırlık verilmesinin soruşturmanın bağımsızlığına olan etkisiyle ilgili benzer yöndeki karar için bkz. Şahin Kaya, B. No: 2020/32918, 5/10/2023, § 45).

21. Sonuç olarak soruşturma süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına yönelik etkili bir soruşturma yürütülmesi konusunda gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

22. Soruşturmadaki eksiklikler kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddia hakkında değerlendirme yapılmasına imkân vermediği için bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu yönünden inceleme yapılamamıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

24. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği soruşturma makamınca yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek soruşturma sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

26. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin soruşturmanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı varılan sonuçtan bağımsız olup soruşturmanın şüpheli kişi veya kişiler hakkında kamu davası açılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, soruşturmanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak soruşturma sonunda da delillerin soruşturma ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili soruşturma makamına aittir.

27. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya talebi dikkate alınarak net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun HLAL EDİLDİĞİNE, Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2019/122536) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/1/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir resmî soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

2. Ancak bir soruşturma yükümlülüğünün başlaması için öncelikle işkence ve kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğinin tespit edilebilmesi için her türlü makul şüpheden uzak kanıtların varlığı gerekir. Bu nitelikteki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karinelerden de oluşabilir. Ancak bu uygun koşulların tespiti hâlinde bir soruşturma yükümlülüğünün bulunduğundan bahsedilebilir (C.D., B. No: 2013/394, 6/3/2014, § 28).

3. Kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45, 46).

4. Bununla birlikte kişilerin iddialarını desteklemek için yetkili makamlara zamanında başvurma gibi bir özen yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu tür şikâyetleri esastan inceleyebilmek için bu konuda haklı bir neden ileri sürülmediğinde kişilerin iddialarını desteklemek için kendilerinden makul olarak beklenen her şeyi yerine getirdiğine kanaat getirmek durumundadır. Aksine kanaat getirildiğinde söz konusu iddialar savunabilir düzeye ulaşmadığı için kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin incelenebilmesi mümkün olmamaktadır (Beyza Metin, § 47).

5. Somut olayda tutanağa ve polis memurlarının beyanlarına bakılacak olursa başvurucu olay sırasında baygınlık geçirerek yüzükoyun şekilde yere düşmüş ve yüzünde birtakım yaralanmalar oluşmuştur. Başvurucu ise tekme ve tokatlarla darp edildiğini iddia etmiştir. Başvurucunun gerçekten de düşüp düşmediği, şayet düşmüş ise başvurucuda meydana gelen yaralanmanın düşme ile uyumlu olup olmadığı, uyumlu değilse başvurucuya tekme ve tokat atılmasının ürünü olup olmadığı belli değildir. Nitekim çoğunluk da bu nedenle sadece usul bakımından inceleme yapmakla yetinmiştir.

6. Kötü muamelenin gerçekleşmiş olduğunu gösteren açık belirtiler olmadığı için Savcılığın kendi inisiyatifiyle resen soruşturma başlatmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Böyle bir durumda başvurucunun yetkili makamlara başvurması beklenmelidir. Nitekim somut olayda Savcılık başvurucunun şikâyeti üzerine olaydan haberdar olur olmaz soruşturmaya başlamıştır. Ancak başvurucu olayın üzerinden neredeyse 2 ay sonra şikayetini bildirmiştir. Bunun sonucu olarak olayı aydınlatmak bakımından en önemli delil olabilecek kamera kayıtlarına geriye dönük olarak 15 günlük kayıt kapasitesi bulunması nedeniyle ulaşılamamıştır. Kuşkusuz bu durum başvurucunun şikayetini zamanında iletmemesinden kaynaklanmıştır.

7. Ayrıca olay hakkında polis memurları tarafından tutulmuş olan tutanağa göre başvurucunun yaralanmaları olay sırasında ikinci defa baygınlık geçirdiğinde yere düşmesi sırasında meydana gelmiştir. Başvurucu da bu tutanağı imzalamıştır. Yine psikolojik rahatsızlığı bulunduğunu ve nöbetleri geldiğinde saldırganlaştığını ifade eden başvurucunun kimseden şikâyetçi olmadığını beyan ettiği ve istasyon amirliğinden ayrıldığı da imzalamış olduğu tutanakta kayıt altına alınmıştır (§ 2, 17). Başvurucunun bu tutanağın zorla imzalattırıldığına ilişkin bir iddiası da bulunmamaktadır. Başvurucu iki ay sonra sunduğu şikâyet dilekçesinde ise tutanakta belirtilenlerin aksine bir polis memuru ile bir özel güvenlik görevlisinin fiziksel şiddeti neticesinde yaralandığını ileri sürmüştür. Kuşkusuz bu durum başvurucunun iddialarının çelişkili olduğunu gösterdiğinden kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürmektedir. Böyle bir durumda iddiaların savunabilir olduğundan söz edilemeyecektir.

8. Kararda Savcılık tarafından alınacak bir raporla başvurucunun yaralanmalarının iddia ettiği gibi fiziksel şiddet ürünü mü olduğu yoksa bu yaralanmaların kaynağının düşme sonucu mu gerçekleştiğinin belirlenmesi gerektiğinin düşünülmediği ifade edilmiştir (§ 20). Bu tespite katılmak mümkün değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi başvurucunun polisler tarafından fiziksel şiddete uğramadığını kabul ettiği bir tutanak bulunmaktadır ve başvurucu olayda iki ay sonra Savcılığa şikâyette bulunmuştur. Böyle bir durumda Savcılığın olaydan hemen sonra başvurucunun yaralanmalarının fiziksel şiddet ürünü mü yoksa düşme sonucu mu olduğunu tespit için doktor raporu aldırmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Savcılığın olaydan iki ay sonra başlatılan soruşturmada böyle bir rapor aldırmamış olması da doğaldır. Zira olaydan iki ay sonra alınacak bir raporun söz konusu yaralanmaların -ki bu yaralanmalar basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek niteliktedir- kaynağını tespit etmesi mümkün olmayacaktır. Kötü muameleye uğradığını iddia eden başvurucunun olayın sıcaklığında yaralanmanın kaynağını tespit edecek bir rapor alınması yönünde bir talebi olmadığı gibi, böyle bir rapor almak için girişimde de bulunmamıştır.

9. Yine kararda, Savcılığın şüpheli kolluk görevlilerinin idari soruşturma kapsamında alınan beyanları ile yine bu kolluk görevlilerince yazılmış olan tutanağa ağırlıklı bir önem vermek suretiyle soruşturmayı sonlandırılması eleştiri konusu yapılmış, bu durumun soruşturma hakkında birtakım tereddütlere yol açacağı ileri sürülmüştür (§ 20). Ancak Savcılığın şüpheli kolluk görevlilerini, idari soruşturma kapsamında alınan beyanlarıyla yetinmeyerek bizzat dinlemesinin soruşturmaya ne gibi bir katkı sağlayacağı belirsizdir. Savcılığın kolluk görevlilerini bizzat dinlememesinin bir soruşturma eksikliği olarak görülmesi mümkün değildir. Kolluk görevlilerince yazılmış olan tutanağa ise aksi ispat edilemeyecek seviyede bir üstünlük tanınmamıştır. Somut olayda bu tutanağın aksini ortaya koyacak somut delillerin bulunmadığı görülmektedir. Böyle bir durumda Savcılığın bu tutanağa itibar etmesi makul karşılanmalıdır.

10. Yukarıda açıkladığım gerekçelerle başvurucunun savunulabilir bir iddiası olmadığını ve olayda yeterli bir soruşturma yapıldığını düşündüğümden kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hasan Ceyhan [1.B.], B. No: 2021/1399, 21/1/2025, § …)
   
Başvuru Adı HASAN CEYHAN
Başvuru No 2021/1399
Başvuru Tarihi 25/12/2020
Karar Tarihi 21/1/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlilerince fiziksel ve psikolojik şiddet uygulandığı iddiasıyla yapılan şikâyet hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları İhlal Yeniden soruşturma
İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi