logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yunus Demirörs [1.B.], B. No: 2021/876, 21/1/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YUNUS DEMİRÖRS BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/876)

 

Karar Tarihi: 21/1/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucu

:

Yunus DEMİRÖRS

Vekili

:

Av. Burak Fazıl DEMİRÖRS

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması sonrasında önceki yöneticilik görevine atamanın yapılmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Burdur'un Altınyayla ilçesinde halk eğitim merkezi müdürü olarak görev yapmaktayken hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliğinden devam eden soruşturma nedeniyle Altınyayla Kaymakamlığının (Kaymakamlık) işlemiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 137. maddesi uyarınca görevden uzaklaştırılmıştır. Devam eden süreçte Burdur Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

3. Kaymakamlığın başvurucu hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılmasına karar vermesi üzerine Burdur İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 30/5/2019 tarihinde başvurucunun Burdur'un Karamanlı ilçesinde bulunan Karamanlı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine öğretmen olarak atanmasına karar vermiştir. Atama nedeni "1/9/2016 tarihli ve 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (673 sayılı KHK) 8. maddesi kapsamında yöneticilik görevinden ayrılma" olarak belirtilmiştir.

4. Başvurucu anılan işlemin iptaline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; halk eğitim merkezi müdürü olarak görev yaptığı dönemde yürüttüğü projelerden bahsetmiş, görevi kapsamında sosyal çevresiyle geliştirdiği ilişkilere değinmiş, görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırıldıktan sonra yöneticilik görevine tekrar atanmaması nedeniyle itibarının sarsıldığına vurgu yapmıştır. Bu bağlamda başvurucu, görevine iade edilmiş olmasına rağmen müdürlük görevinden alınarak öğretmen olarak atanmasına yönelik atama işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

5. Isparta İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 18/12/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; atama konusunda idareye tanınan takdir yetkisine ilişkin 657 sayılı Kanun'da var olan düzenlemelere ilave olarak 673 sayılı KHK ile özel bir hüküm getirildiğini, olağanüstü hâl döneminden sonra yöneticilik görevinin yürütülmesinin çok daha fazla hassasiyeti ihtiva ettiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte dava konusu işlem tesis edilirken idareye tanınan takdir yetkisinin kötüye kullanıldığı yönünde başvurucu tarafından somut bir bilgi ve belge sunulamadığını, yöneticilik sıfatının ikinci görev olarak başvurucu üzerinde bulunduğunu ve bunun hiçbir şekilde kazanılmış hak olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Netice itibarıyla başvurucunun yöneticilik görevi dışında görev yaptığı ilçenin küçük olması da dikkate alındığında aynı ilin farklı bir ilçesine idareye verilen takdir hakkı kapsamında öğretmen olarak atanmasının hukuka aykırı olmadığı sonucuna varmıştır.

6. Başvurucu tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi 10/11/2020 tarihinde İdare Mahkemesi kararında usule ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.

7. Başvurucu nihai hükmü 13/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 24/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu bir şüpheyle hakkında başlatılan soruşturmanın kendi lehine neticelenmesine rağmen idarece suçlu ya da sakıncalı olarak değerlendirildiğini ve önceki yöneticilik görevi yerine öğretmen olarak atanması ile zan altında bırakıldığını ve psikolojik olarak yıprandığını belirtmiştir. Anayasa Mahkemesinin 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun 'da yer alan hükmü iptal ettiğini vurgulayan başvurucu, görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması sonrasında yöneticilik görevine atanmaması ve açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Adalet Bakanlığı görüşünde; somut olayın ve yargılamanın bir özeti yapıldıktan sonra mevcut başvuru incelenirken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, bu görüşe karşı önceki beyanlarını yinelemiştir.

11. Mesleki hayata yönelik somut olaya benzer tedbirlerin ya da müdahalelerin hangi durumlarda özel hayata saygı hakkı bağlamında uygulanabilir olduğu hususunda belirlenen ölçütler Tamer Mahmutoğlu ([GK] B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 84-96) kararında açıklanmıştır. Somut olayda, başvurucunun görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması sonrasında önceki yöneticilik görevine atanmaması şeklindeki mesleki hayatına yönelik alınan tedbirin özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmadığı, bununla birlikte başvurucunun mesleki hayatına yönelik müdahalenin özel hayatını ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı anlaşılmıştır. Başvurucunun görevden uzaklaştırılmadan önceki yöneticilik pozisyonuna atanmasının engellenmesinin meslek hayatında üçüncü kişilerle ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânını önemli ölçüde zayıflatmasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı değerlendirilmiştir. Bu durumda başvurunun sonuca dayalı yaklaşım çerçevesinde, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruda özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Somut olayda başvurucu halk eğitim merkezi müdürü olarak görev yapmakta iken hakkında devam eden soruşturma nedeniyle görevden uzaklaştırılmış, soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanması sonrasında ise görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte başvurucu görevden uzaklaştırılmadan önceki yöneticilik görevine değil başka bir ilçedeki okula öğretmen olarak atanmıştır.

14. Başvurucunun, görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırıldıktan sonra eski yöneticilik görevi yerine başka bir ilçedeki okula öğretmen olarak atanması şeklindeki işlem: 6/2/2018 tarihli ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Görevden uzaklaştırılanların iade usulü" kenar başlıklı 8. maddesinde yer alan "15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi sonrasında kamu kurum ve kuruluşlarınca ilgili mevzuatına göre görevden uzaklaştırılan ve yönetici kadrolarında bulunan personelin görevlerine iadesi, halen bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir." hükmüne dayanılarak tesis edilmiştir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Diğer yandan terör örgütleriyle mücadele kapsamında uygulanan tedbirler dikkate alındığında başvurucunun özel hayata saygı hakkına yapılan müdahalenin millî güvenliğin sağlanması meşru amacına dayandığı anlaşılmıştır. Öte yandan söz konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olup olmadığının ayrıca incelenmesi gerekmektedir.

15. Anayasa Mahkemesi kararlarına göre demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı öncelikle ilgili hak yönünden getirilen sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir (AYM, E.2016/179, K.2017/176, 28/12/2017; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 44; Haluk Öktem [GK], B. No: 2014/13433, 13/10/2016, § 49; Erhun Öksüz [GK], B. No: 2014/12777, 13/10/2016 § 53; Salim Onur Şakar, B. No: 2015/2711, 21/9/2017, § 35; C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, § 114). Bununla birlikte ölçülülük ilkesinin amacı temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden gereklilik ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesi anlamına gelen orantılılık unsurlarını içermektedir (Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 106; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, § 70; Bülent Kaya [GK], B. No: 2013/2941, 11/5/2016, § 82; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 48; C.A. (3), § 115).

16. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan meşru amaç karşısında, bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde bulundurulması ve gözetilen genel yararın gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi zorunludur. Anayasa'nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa'da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge, özel hayata saygı hakkının sınırlandırılmasında da gözönünde bulundurulmalıdır (Bülent Polat, § 107).

17. Anayasa Mahkemesinin 24/12/2019 tarihli ve E.2018/159, K.2019/93 sayılı kararıyla, 7075 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Anılan cümlede müdür yardımcısı veya daha üstü ile bunlara eş değer yöneticilik görevinde bulunmaktayken kamu görevinden çıkarılanların Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) tarafından başvurularının kabulüne ve kamu görevine iade edilmeleri hâlinde atamalarında, söz konusu yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon ünvanlarının dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır.

18. Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararında, Komisyon tarafından başvurunun kabulüne karar verildiğinde kamu görevinden çıkarma işleminin sebep unsurunun tamamen ortadan kalkmış olmasına rağmen Komisyon kararı sonrasında yeniden kamu görevine dönen kişilerin atanmasında yöneticilik görevlerinden önce bulundukları kadro ve pozisyon ünvanlarının dikkate alınmasını öngören kuralın bu kişilerin üyelik, mensubiyet, aidiyet, iltisak veya irtibatlarına dair şüphelerin tam olarak ortadan kalkmadığı izlenimini oluşturduğu, bu durumun kişilerin meslek hayatlarında kişisel gelişimlerinin, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinin ve itibarlarının olumsuz şekilde etkilenmesine sebebiyet verebileceği vurgulanmıştır. Ayrıca bu kişilerin yöneticilik görevlerine atanmamasına neden olabilecek fiilî veya hukuki bir zorunluluk belirtilmeden, kişilerin anılan görevlere atanması yönünde idareye bir takdir yetkisi tanınmadan ve emredici bir hükümle anılan kişilerin zorunlu olarak yöneticilik görevlerinden önceki görevlere atanacağının öngörülmesinin kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacını gerçekleştirmek bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği belirtilmiştir (AYM, E.2018/159, K.2019/93 §§ 29-31).

19. Yine bu kapsamda Abdulkadir Tuncay (B. No: 2019/35343, 30/3/2022) kararında Anayasa Mahkemesi, yöneticilik görevine iade edilmesine dair başvurucuya özgü hukuki ve fiilî şartların değerlendirilmesi söz konusu olmaksızın başvurucunun mesleki hayatı bakımından gerçekleştirilen müdahalenin doğrudan dayanağını oluşturan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığını kabul etmiştir. Kararda, olayın şartları çerçevesinde başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun kamu görevinden çıkarılmadan önceki görevine iade edilmesine engel teşkil edecek hukuki ve fiilî bir zorunluluk bulunduğunun da gösterilmediği ifade edilmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin yukarıda aktarılan iptal kararının, OHAL Komisyonu kararıyla görevine iade edilenlerin eski görevine dönmesinin kategorik olarak yasaklanmasını içeren söz konusu yasal düzenlemenin Anayasa'nın 13. maddesi ve özel hayata saygı hakkını düzenleyen 20. maddesine aykırı olduğunu tespit ettiği vurgulanmıştır. Sonuç olarak yöneticilik görevine iade edilmesine dair başvurucuya özgü hukuki ve fiilî şartların değerlendirilmesi söz konusu olmaksızın başvurucunun mesleki hayatı bakımından gerçekleştirilen müdahalenin doğrudan dayanağını oluşturan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır (Abdulkadir Tuncay, § 50).

20. Öte yandan somut olaya benzer nitelikte olan Selami Gülen başvurusunda da (B. No: 2019/15788, 1/3/2023) Anayasa Mahkemesi, başmüfettiş olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatı gerekçe gösterilerek görevden uzaklaştırılan başvurucunun görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırıldıktan sonra müşavir kadrosuna atanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiasını incelemiştir. Anılan kararda yargısal makamlar tarafından olayın koşulları çerçevesinde başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapılmadığı, ayrıca kamu görevinden uzaklaştırılan başvurucunun önceki görevine iade edilmesine engel teşkil edecek hukuki ve fiilî bir zorunluluğun ortaya konulmadığı belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüyü koruduğunun söylenemeyeceği, olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlere uygun olmadığı değerlendirilerek başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır (Selami Gülen, §§ 50 - 52).

21. 7081 sayılı Kanunla getirilen düzenlemede yönetici olarak görev yapmakta iken görevden uzaklaştırılmış kişilerin, yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de göreve iade edilebileceğine yönelik ilgili idarelere bir takdir hakkı verildiği görülmektedir. Bahse konu takdir hakkının kullanılmasıyla ortaya çıkan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğu sonucuna varılabilmesi için her şeyden önce bu takdir hakkının kullanılması konusundaki ilgili ve yeterli gerekçelerin ortaya konulması gerekmektedir. Bununla birlikte idari ve yargısal makamlar tarafından kamu görevinden uzaklaştırılan ve sonrasında hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırılan başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapılması, önceki yöneticilik görevine atanmasına engel teşkil eden hukuki ve fiilî zorunluluğun ortaya konulması beklenmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yukarıda aktarılan kararlarında da bu hususlar vurgulanmıştır. Bunların ortaya konulmuş olması müdahalede gözetilen genel yararın gerekleri ile bireyin temel hakkının korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının anlaşılabilmesi için elzemdir.

22. Öncelikle başvurucunun öğretmen olarak atanmasına ilişkin 30/5/2019 tarihli idari işlemde atama nedeni olarak sadece "673 sayılı KHK'nın ilgili hükmü kapsamında yöneticilik görevinden ayrılma" şeklinde bir ibare bulunmaktadır. Bundan farklı olarak başvurucunun yöneticilik görevine atanmamasına yönelik başka bir sebep de atama işleminde yer almamaktadır. Yargısal safahatta ise İdare Mahkemesinin gerekçesinde idarenin atama konusundaki takdir hakkına atıfta bulunulmuş, yöneticilik görevinin hassasiyetinden bahsedilmiştir. Ayrıca başvurucu tarafından takdir hakkının kötüye kullanıldığına ilişkin somut bir bilgi ve belge sunulmadığı ifade edilmiştir. Bunun dışından başvurucunun dava dilekçesinde ileri sürdüğü aynı göreve tekrara atanmaması nedeniyle sosyal çevresinde ortaya çıkan olumsuz algının ve itibar kaybettiğine yönelik iddiasının da yargısal makamlar tarafından idarenin kullanmış olduğu takdir hakkı denetlenirken gözönüne alınmadığı, bu hususta ilgili ve yeterli gerekçelere yer verilmediği görülmektedir.

23. Sonuç olarak yargısal makamlar tarafından somut olayın koşulları ve başvurucunun şikâyet ettiği hususlar dikkate alınarak başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapılmamış, kamu görevinden uzaklaştırılan başvurucunun önceki görevine iade edilmesine engel teşkil edecek hukuki ve fiilî zorunluluğa ilişkin bir gerekçe de ortaya konulmamıştır. Bu doğrultuda hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırılan başvurucunun önceki yöneticilik görevine atanmamasının başvurucu üzerindeki etkisi dikkate alındığında ölçülülük şartını sağlamadığı ve başvurucunun özel hayata saygı hakkı üzerindeki sınırlama neticesinde ulaşılabilecek genel yarar ile başvurucunun temel hakkının korunması arasında adil bir denge gözetilmediği anlaşılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

25. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

27. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Isparta İdare Mahkemesine (E.2019/955, K.2019/1666) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine (E.2020/169, K.2020/1587) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/1/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Halk eğitim merkezi müdürü olarak görev yapmakta iken hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma başlatılan başvurucu görevden uzaklaştırılmış, soruşturmanın takipsizlikle sonuçlanmasının ardından ise göreve iadesine karar verilmiştir. Atamasının önceki yöneticilik görevine yapılmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun bu iddiasına yönelik Mahkememiz çoğunluğu, özel hayata saygı hakkı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

2. Görevden uzaklaştırma kararı kaldırıldıktan sonra önceki yöneticilik görevi yerine bir liseye öğretmen olarak atanan başvurucunun dava konusu ettiği bu işlem hakkında İdare Mahkemesi, yaşanan olağanüstü hal döneminden sonra yöneticilik görevinin yürütülmesinin gerektirdiği hassasiyete vurgu yapmıştır. Bununla birlikte İdare Mahkemesi, yöneticilik görevinin başvurucu üzerinde ikinci bir görev olarak bulunduğunu, bunun hiçbir şekilde kazanılmış hak olarak kabul edilemeyeceğini, ayrıca idareye tanınan takdir hakkının kötüye kullanıldığına ilişkin de somut bir bilgi veya belgenin sunulmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu ise İdare Mahkemesi kararının usule ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.

3. Danıştay kararlarında da ifade edildiği üzere görevden uzaklaştırma müessesesi, yalnızca yürütülen soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle suç delillerinin ortadan kaldırılmasını engelleyen bir önlem değil aynı zamanda kamu hizmetinin düzenli, sağlıklı bir şekilde yürütülmesini ve hizmetten yararlananların güven duygusunun sarsılmasının önüne geçilmesini amaçlayan bir tedbir niteliğindedir (Örnek bir karar için bkz. Danıştay 2. Dairesi'nin 26/12/2019 tarih ve E:2017/1888, K:2019/7551 sayılı kararı). Kişiler hakkında uygulanan bu tedbirin kaldırılması halinde ise kazanılmış haklar gözetilerek yeni atama işlemleri tesis edilmesinin, kamu hizmetinin düzenli, sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, güven duygusunun sarsılmasının önüne geçilmesi şeklindeki ilkeler göz önüne alındığında, idarelerin takdir hakkı kapsamında olduğunun kabulü gerekir.

4. Somut olayda Mahkememiz çoğunluğu, hakkındaki görevden uzaklaştırma kararı kaldırılan başvurucunun önceki görevine atanmaması hususunda durumuna özgü bir değerlendirme yapılmadığını ve önceki görevine iade edilmesine engel teşkil edecek hukuki ve fiilî zorunluluğa ilişkin bir gerekçenin ortaya konulmadığını belirtmiştir. Bu bağlamda özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ölçülülük şartını sağlamadığı ve sınırlama neticesinde ulaşılabilecek genel yarar ile başvurucunun temel hakkının korunması arasında adil bir denge gözetilmediği sonucuna ulaşmıştır.

5. Öncelikle İdare Mahkemesi kararı incelendiğinde yöneticilik görevinin başvurucu üzerindeki ikinci bir görev olduğu ve bu görevin kazanılmış hak sayılamayacağına ilişkin somut tespitlerin İdare Mahkemesince ortaya konulmuş olduğu dikkate alınmalıdır. Bununla birlikte olağanüstü hal dönemi ile birlikte yöneticilik görevinin yürütülmesinin daha fazla hassasiyet ihtiva ettiği de kararda vurgulanmıştır. Bu bağlamda İdare Mahkemesinin başvurucunun durumuna özgü bir değerlendirme yapmadığı, önceki görevine atanmasına engel teşkil edecek zorunlulukları ortaya koymadığı söylenemez.

6. Öte yandan başvurucunun öğrenim durumu ve kazanılmış hak aylık derecesine uygun bir kadro ve pozisyona atandığı, öğretmen olarak atandığı okulun da aynı il içerisinde bulunduğu göz önüne alındığında özel hayata saygı hakkı üzerindeki sınırlama neticesinde ulaşılacak genel yarar ile başvurucunun temel hakkının korunması arasında adil bir denge kurulduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

7. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde korunan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği kanaatini taşıdığımdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Yunus Demirörs [1.B.], B. No: 2021/876, 21/1/2025, § …)
   
Başvuru Adı YUNUS DEMİRÖRS
Başvuru No 2021/876
Başvuru Tarihi 24/12/2020
Karar Tarihi 21/1/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırılması sonrasında önceki yöneticilik görevine atamanın yapılmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Meslek (atama, disiplin, OHAL hariç işten çıkarma) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi