TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
YASİN TINAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/14698)
Karar Tarihi: 15/6/2022
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Yasin TINAZ
Vekili
Av. Ömer KAVUTLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, müşterek çocuğun yurt dışında bulunan mutat meskenine iade edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/4/2021 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Bölüm tarafından başvurucunun oğlu H. D. Tınaz'ın İngiltere'ye iade edilmesine dair kararın geçici olarak durdurulması yönünde 14/4/2021 tarihinde tedbir kararı verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinden sonra beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. İngiltere Merkezî Makamı tarafından Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığına iletilen başvuru dilekçesi ve eklerinde; başvurucu ile N. J.'nin evliliklerinden 2008 doğumlu H. D. Tınaz adında bir erkek çocuklarının olduğu, anne ve babanın 2011 yılında boşandığı, boşanma kararı uyarınca çocuğun velayetinin babaya verildiği belirtilmiştir. Dilekçede; Newcastle Upon Tyne Aile Mahkemesinin 22/8/2018 tarihli kararıyla çocuğun velayet hakkının babadan alınarak vesayet makamı olarak adı geçen mahkemenin belirlendiği ve aynı mahkemenin 31/8/2018 tarihli kararıyla da kesin olmamakla beraber çocuğun annesi ile yaşamasına karar verildiği ifade edilmiştir.
9. Bu kapsamda annenin 7/12/2018 tarihinde yapmış olduğu başvuru ile adı geçen çocuğun 22/8/2018 tarihinden bu yana başvurucu tarafından annenin bilgisi ve rızası hilafına Türkiye'de alıkonulmakta olduğu bildirilmiştir. Çocuğun mutat ikametgâhı olduğu iddia edilen İngiltere'ye iadesini teminen Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukukî Veçhelerine Dair Lahey Sözleşmesi (Lahey Sözleşmesi) uyarınca gerekli işlemlerin başlatılması talep edilmiştir.
10. Bu başvuru kapsamında 21/12/2018 tarihinde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) yer tespiti ve dostane çözüm amacıyla ilk yazı yazılmış olup, başvurucu rıza ile teslimi kabul etmemiştir. Bunun üzerine Lahey Sözleşmesi ile 22/11/2007 tarihli ve 5717 sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun uyarınca Adalet Bakanlığı'nın talep yazısı üzerine Başsavcılık tarafından 29/4/2019 tarihinde çocuğun iadesine yönelik dava açılmıştır.
11. Söz konusu dava kapsamında Muğla Aile Mahkemesi 11/7/2019 tarihli kararı ile iade talebinin reddine karar vermiştir.
12. Söz konusu karara karşı merkezi makam adına o yer Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Bunun üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin (Daire) 2/11/2019 tarihli kararı ile ilk derece mahkemesinin kararını kaldırmış ve dosyayı ilk derece mahkemesine göndermiştir. Gerekçede özet olarak; Cumhuriyet savcısının katılımı olmadan davanın görülmesinin ve yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği ifade edilmiştir.
13. Daha sonra Cumhuriyet savcısının katılımı ile yapılan duruşma sonunda29/1/2020 tarihli karar ile yine aynı şekilde çocuğun yurt dışında bulunan mutat meskenine iadesine yönelik talebin reddine hükmedilmiştir.
14. O yer Cumhuriyet savcısı tarafından karara karşı tekrar istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairenin 9/6/2020 tarihli ilamı ile Aile Mahkemesinin kararı kaldırılmıştır. Bu kapsamda başvurucunun oğlu H. D. Tınaz'ın mutat meskeni olan İngiltere ülkesine iade edilmesine dair karar verilmiştir.
15. Bunun üzerine Dairenin söz konusu kararına karşı başvurucu tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur. Karar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 1/2/202 tarihli hükmüyle onanarak kesinleşmiştir.
16. Başvurucu vekili, mahkeme tarafından yapılan bir tebligatın bulunmadığını ve nihai kararın 23/3/2021 tarihinde müvekkili tarafından şifahen öğrenildiğini ifade etmiştir. Bu kapsamda 7/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 15/6/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu özetle; Türkiye'de birlikte yaşadığı oğlunun mutat meskenine iadesinin talep edilmesi üzerine çocuğun fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalma tehlikesi bulunduğu, annesinin çocuğun bakımını ihmal ettiğini belirterek iade edilmemesi gerektiğini ve talebin kabul edilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca -duruşma sırasında- davacı tarafı temsil etmekte olan Başsavcılık tarafından dahi dosyada yer alan deliller çerçevesinde talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirilmiş olmasına rağmen, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesiz olarak istinaf mahkemesince kaldırılması sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde; mahkemelerce verilen kararlarda uzman değerlendirmelerine, çocuğun aile yaşantısı hakkında önceki yabancı mahkeme kararlarına, başvurucu ve çocuğun beyanlarına yer verilerek delillerin değerlendirildiği ayrıca Lahey Sözleşmesi’nin ilgili maddelerinde yer alan çocuğun iadesinden kaçınmaya ilişkin istisnalara yönelik açıklamalara yer verildiği ifade edilmiştir. Ayrıca çocuğun ebeveynleri ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma hakkı ile çocuğun üstün menfaatlerine aykırı veya sağlığına ve gelişimine zarar verebilecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğünün yapılacak değerlendirmede göz önünde tutulması gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesinin önceki kararları uyarınca ebeveyn ve çocuklar arasındaki ilişkileri konu alan uyuşmazlıklarda, sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili idari ve yargısal işlemlere dair şikâyetlerin bir bütün hâlinde aile hayatına saygı hakkı bağlamında incelenmesi gerekmektedir (Marcus Frank Cerny [GK], § 82; Levent Aşıklar, § 59). Bu doğrultuda başvurunun Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması gerekir.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "
22. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
23. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.
24. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz.
25. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).
26. Bireysel başvuruda başvuru süresinin başlangıcı, ihlalin, başvurucu ve/veya vekili olması fark etmeksizin hangisi tarafından öğrenilirse öğrenilsin ilk öğrenilme tarihinden itibaren başlamaktadır (Kadir Turgut, B. No: 2014/4985, 6/7/2017, § 25). Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
27. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).
28. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, henüz avukatına tebliğ edilmemiş olmakla birlikte nihai karar olan gerekçeli Yargıtay ilamının ilk derece mahkemesine ulaştığı, başvurucunun avukatının ise bireysel başvuru formunda bu karardan haberdar olduklarını belirttiği tarihten daha önce ilk derece mahkemesine söz konusu ilamın tebliğe çıkarılması için birden fazla talepte bulunduğunun anlaşıldığı bir bireysel başvuruda başvuru süresinin avukatın ilk yazılı talep tarihinden itibaren işlemeye başladığını kabul etmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar ilk derece mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda UYAP Avukat Bilgi Sistemi'ni kullandığı görülen başvurucu vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu konusunda şüphe olmadığını ifade etmiştir (Suat Bircan [GK], B. No: 2014/16800, 1/12/2016, §§ 25-27).
29. UYAP, kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi ve belgelere ihtiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde ulaşabilmelerini sağlamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP üzerinden elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede gerçekleştirilebilmektedir (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 26).
30. Yargı sisteminin parçası olarak avukatlar; sistemde vekâleti bulunan dava dosyalarını internet üzerinden UYAP'tan yararlanarak inceleyebilmekte, bu dosyalardan suret alabilmekte, elektronik imza ile sistemdeki dava dosyalarına evrak ekleyebilmekte, yeni dava dosyası açabilmekte ve harç ödeyebilmektedirler. Ayrıca nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği durumlarda başvurucu avukatları bu sistemi kullanmak suretiyle nihai kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedirler (Hüseyin Aşkan, § 27).
31. Tüm bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son hâli, değişmez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına alınmaktadır. Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır. Kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı soyadı, sıfatı, birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır (Hüseyin Aşkan, § 28).
32. Yargılama sürecinde nihai karar olan Yargıtay ilamına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede ilgili kararın başvurucu tarafından vatandaş portal uygulaması üzerinden 17/2/2021 günü saat 09.47’de açılarak okunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.
33. Sonuç olarak bireysel başvuru konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karardan 17/2/2021 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucunun otuz günlük bireysel başvuru süresinden sonra 7/4/2021 tarihinde gerçekleştirdiği başvurusunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
C. Tedbir kararının ortadan kalkması nedeniyle kararın bir örneğinin bilgi için Kale (Denizli) İcra Dairesine (E.2021/105) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/6/2022tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.