logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Agit Ergün [1.B.], B. No: 2021/17364, 10/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AGİT ERGÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/17364)

 

Karar Tarihi: 10/12/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mustafa Erdem ATLIHAN

Başvurucu

:

Agit ERGÜN

Vekili

:

Av. Yusuf ERDOĞAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kolluk görevlilerince fiziksel şiddet uygulanması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Kolluk görevlilerinin düzenlediği ve başvurucunun imzadan imtina ettiği 24/7/2019 tarihli tutanağa göre Diyarbakır il merkezinde bulunan bir karakola bombalı saldırıda bulunanlar arasında başvurucunun da olduğuna ilişkin bir ihbar üzerine başlatılan çalışmalar esnasında saat 21.10 sıralarında bir sokakta durdurulan başvurucu ile yanındaki M.A.ya kimlik kontrolü yapılmıştır. Şahıslar üst aramaları yapılırken kolluk görevlilerine direnmiş, başvurucunun bir polis memuruna yumruk atmaya çalışması ve "Gidin lan başkasıyla uğraşın, gelmiyorum sizinle. Alabiliyorsanız alın beni, burası bizim mahallemiz" demesi üzerine görevlilerle şahıslar arasında boğuşma yaşanmıştır. Yine tutanağa göre boğuşma esnasında başvurucu, yere düşerek belini kaldırıma vurmuş, şahısların kendilerine ve çevrelerine zarar vermemelerini sağlamak ve dirençlerini kırmak amacıyla kademeli güç uygulanmış ve şahıslar yakalanmıştır.

3. Başvurucu 27/7/2019 tarihinde kollukta verdiği ifadesinde, yakalandığı esnada kolluk kuvvetlerinin kendisine sert davranması sonucu vücudunda yaranmalar meydana geldiğini belirterek şiddet uygulayan polis memurlarından şikâyetçi olmuştur.

4. Başvurucu vekilinin 1/8/2019 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) verdiği şikâyet dilekçesine göre 24/7/2019 tarihinde saat 17.00 sıralarında bir arkadaşıyla birlikte yakalanarak karakola götürülen başvurucu, burada on dakika kadar tutulduktan sonra serbest bırakılmış ancak karakolun önündeki polis memurları başvurucuyu tekrar yakalayarak bir polis aracına bindirmiş; başvurucuyu, Silvan yolu üzerinde bulunan Çamlıca mevkiine götürmüş, Komiser Y. Başvurucuya şiddet uygulamıştır. Başvurucu, Başsavcılığa verdiği 2/8/2019 tarihli şikâyet dilekçesinde ise olay günü saat 17.00 sıralarında yolda yürürken polislerin kendisini durdurduğunu, Şehitlik Semti'ndeki karakola götürüldüğünü, on dakika sonra Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde çalışan (TEM) dört polisin gözlerini kapatarak kendisini bir araca aldığını, araca bindiği gibi fiziksel şiddetin ve tehditlerin başladığını, toprak bir alanda araçtan indirildikten sonra da cop ve silah dipçikleriyle fiziksel şiddet uygulandığını, polislerin "Seni de aileni de artık öldüreceğiz. Burada devlet biziz. Ne yapsak kimse çıt diyemez." diyerek tehdit ettiğini, fiziksel şiddetin beş altı saat boyunca aralıksız devam ettiğini, gördüğü ağır işkence nedeniyle kendisinden geçtiğini ileri sürmüş; kendisine fiziksel şiddet uygulayan polislerin onu aynı araçla hastaneye götürdüklerini, işkencenin izlerinin düzenlenen sağlık raporuna yansıdığını ifade ederek kendisine fiziksel şiddet uygulayan polis memurlarından şikâyetçi olmuştur.

5. Başvurucu hakkındaki sağlık raporları şöyledir:

i. Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesinden alınan 24/7/2019 tarihli genel adli muayene raporunda "Belinde hassasiyet ...[okunamadı] soltransvers prosesinde [Transvers prosesler vertebra korpusundan yanlara doğru uzanan, lomber bölgede sakruma doğru inildikçe uzayan ve büyüyen kemik yapılardır. Omurgayı destekleyen bu yapılar, özellikle bel bölgesinde kalın ve güçlü olan kasların yapışma ve tutunmasına yarar.] fraktür [kırık] BTM (basit tıbbi müdahale) ile giderilemez. Hayati tehlikesi yoktur." tespitine yer verilmiştir.

ii. Başvurucu için yine aynı hastaneden 25/7/2019 ile 28/7/2019 tarihleri arasında alınan dört genel adli muayene raporunda ise başvurucunun vücudunda herhangi bir darp veya cebir izi olmadığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucunun vekili aracılığıyla Başsavcılığa ilettiği şikâyet dilekçesi ekinde ailesine TEM polisleri tarafından verildiği iddia edilen ancak hasta ismi ve tarih kaydı bulunmayan, sadece doktor kaşesi olan iki reçete sunmuştur. Bu reçetelerde ismi bilinmeyen hastaya bir iğne ile lomber (bel) korse yazılmıştır. Başsavcılık bu reçetelerin düzenlendiği Ergani Devlet Hastanesine yazdığı müzekkereye verilen cevap ve ekinde reçetelerin hastanede kullanılan manuel reçetelerden olduğu, Acil Servise başvuran hastaların ilk muayenesinden sonra kayıt birimine yönlendirildikleri, bazı durumlarda reçetelerin manuel yazıldığı ancak reçete edilen korsenin bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmaması nedeniyle meçhul hastanın kayıt yapmadan hastaneden ayrılmış olabileceğinin değerlendirildiği bilgisi verilmiştir.

6. Başsavcılık, soruşturma kapsamında başvurucunun yakalanması ile ilgili yakalama, gözaltı tutanakları ile darp cebir raporlarını dosyaya kazandırmış; 9/12/2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık, bu kararına gerekçe olarak başvurucunun yaralanmasının direnme esnasında oluşabilecek türden olduğunu, şüpheli polis memurlarının zor kullanma yetkilerini aşarak başvurucuyu darbettiklerine dair haklarında kamu davası açılması için yeterli delil elde edilememesini göstermiştir. Başvurucunun karara yaptığı itiraz Sulh Ceza Hâkimliğince 18/2/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 1/3/2021 tarihinde öğrendikten sonra 25/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; yakalama anında fiziksel şiddete maruz kaldığını, yakalamadan sonra bindirildiği araçta ve götürüldüğü açık arazidekaba dayağa maruz kaldığını, kendisine sözlü şiddet uygulandığını belirterek kötü muamele yasağının, yürütülen soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle de etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında ihlal iddialarını yinelemiştir.

9. BaşvuruAnayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili olarak ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 101-103; S. D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).

12. Başvurucu, kötü muamele gördüğü iddialarını ilk olarak kollukta yaptığı 27/7/2019 tarihli savunmasında ifade etmiştir. Başvurucunun olay günü yapılan muayenesinde yaralanmaları tespit edilmesine rağmen resen soruşturma başlatılmamıştır.

13. Başsavcılık, başvurucunun şikâyeti üzerine başlattığı soruşturmayı yaklaşık 1 yıl 2 ayda neticelendirilmiştir. Bu durumda sürecin süratle tamamlanması için gerekli özenin gösterilmediği söylenemeyecektir.

14. Diğer taraftan maddi olayın ortaya çıkarılması için şüphelilerin kimlik bilgileri tespit edilmemiş, ifadeleri alınmamış, başvurucunun olayın tanığı olduğunu ifade ettiği ve başvurucuyla birlikte yakalanan M.A.nın tanıklığına başvurulmamış, olaya ilişkin herhangi bir kamera kaydı olup olmadığı noktasında bir araştırma yapılmamıştır.

15. Başvurucunun yaralanması olay günü alınan genel adli muayene raporu ile tespit edilmiştir. Başvurucu, olaydan kısa süre sonra (8 gün sonra) şikâyetçi olarak kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine uğraması neticesinde yaralandığını iddia etmiştir. Olay hakkında kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanağa göre ise başvurucu, üst aramasını yapan kolluk görevlilerine direnmiş ve yaşanan arbede sırasında yere düşerek vücudunun arka kısmını kaldırıma vurmuştur. Başsavcılık tespit edilen yaralanmanın sebebine ilişkin olarak başvurucunun iddiası ile kolluk tutanağı arasındaki çelişkinin ve tıbbi raporlar arasındaki tutarsızlığın (bkz. § 5) giderilmesi için bir çaba göstermeden yakalamayı gerçekleştiren kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanağa bağlı kalarak sonuca ulaşmıştır.

16. Belirtilen bütün bu eksiklikler (bkz. §§ 14, 15) birlikte değerlendirildiğinde yürütülecek adli sürecin mutlaka bir dava açılması ya da açılan davanın belli bir hükümle sonuçlanması gerektiği anlamına gelmemekle birlikte başvurucuya karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlere yönelik olayın aydınlatılması amacıyla etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

17. Kötü muamele yasağının maddi boyutunun da ihlal edildiği iddialarının incelenebilmesi için olayı çevreleyen maddi koşullar, inceleme yapmaya olanak verecek şekilde aydınlatılmalıdır. Olayın aydınlatılması ise ihlal iddiaları ile ilgili etkili bir soruşturma yapılmasına bağlıdır. Dolayısıyla kötü muamele yasağının maddi boyut bakımından ihlal edilip edilmediğinin belirlenebilmesi, devletin etkili soruşturma yükümlülüğünü gerektiği gibi yerine getirip getirmediğinin tespitine bağlıdır. Bu nedenle başvurucunun kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine uğradığı iddiasının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altında alınan kötü muamele yasağının usul boyutu yönünden incelenmesi yeterli görülmüştür.

18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

19. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi, yeniden soruşturma yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

20. Başvuruda tespit edilen kamu makamlarının eylemlerinden ve soruşturma merciinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından kaynaklanan hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcılığı yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

21. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebine bağlı kalınarak net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2019/43674) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 10/12/2024 karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16. maddesinde polisin zor kullanma yetkisi düzenlenmekte ve bu yetkinin bedeni ve maddi güç (basınçlı su ve göz yaşartıcı gaz kullanma halleri dahil) kullanma şeklinde olabileceği, zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarının yapılacağı, ancak direnmenin mahiyeti ve derecesi gözönünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabileceği hüküm altına alınmaktadır.

2. Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu da bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının, sorumluluğunda meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Anguelova/Bulgaristan, B. No: 38361/97, 13/6/2002, § 137; Jasinskis/Letonya, B. No: 45744/08, 21/12/2010, § 72).

3. Kötü muamele yasağına ilişkin pozitif yükümlülüklerin usuli boyutunu oluşturan etkin soruşturma yükümlülüğünün bir sonuç yükümlülüğü değil, araç yükümlülüğü olduğu hatırda tutulmalıdır. Bu cümleden olarak, Anayasa'nın 17. maddesinin başvurucuya üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkumiyetle veya belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği şeklinde yorumlanamayacağı hususunun dikkate alınması gerekmektedir. (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

4. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin, ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu hak ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).

5. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına dair hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

6. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma; bağımsız, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmelidir (Cezmi Demir, § 114; benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Assenov ve diğerleri/Bulgaristan, B. No: 24760/94, 28/10/1998, § 103; Batı ve diğerleri/Türkiye, B. No: 33097/96-57834/00, 3/6/2004, § 136).

7. Somut olayda, 24/7/2019 tarihinde, bir karakola bombalı saldırıya ilişkin yapılan ihbara ilişkin başlatılan çalışmalar sırasında M.A. ile birlikte bulunan başvurucunun üzerinin aranması sırasında, güvenlik güçlerine karşı direnç gösterilmesi sırasında bir arbede yaşanmış ve başvurucu gözaltına alınmıştır.

8. Başvurucu, ceza infaz kurumunda verdiği ifadesi ve vekili aracılığı ile 2/8/2019 tarihinde verdiği dilekçesinde, kendisinin güvenlik güçlerince bir araca bindirilerek darp edildiğini öne sürmüş ve ilgili mesul kişilerden şikayetçi olmuştur. Başvurucu, bu dilekçesinde doktor raporunda yaralanmasına dair bulgulara işaret etmiş ve ilgili doktorun ifadesinin alınması talebinde bulunmuştur.

9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, (Başsavcılık) ileri sürülen iddialara ilişkin olarak derhal bir soruşturma başlatmış ve bu kapsamda başvurucunun olaya ilişkin olarak alınan tüm doktor raporlarının temini noktasında ilgili kamu hastaneleri ile yazışmalar yapmıştır. Başsavcılık ayrıca başvurucunun gözaltına alınmasına dair diğer belgeleri de temin etmiştir.

10. Başsavcılık, başvurucunun 28/7/2019, 27/7/2019, 26/7/2019, 25/7/2019 tarihli Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesinden (Hastane) alınan raporlarında darp cebir izine rastlanmadığı yönünde raporlar düzenlendiğini tespit etmiştir. Başsavcılık, Hastanenin 24/7/2019 tarihli raporuna işaret ederek raporda basit tıbbi müdahale ile giderilemez şeklindeki bulguya işaret ederek söz konusu yaralanmanın 24/7/2019 tarihinde yaşanan ihbar ve şüphe üzerine yapılan gözaltı işlemi sırasında başvurucunun güvenlik güçlerine direnmesi ve tehdit etmesi sırasında, başvurucunun direncinin kırılması amacıyla 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun (PVSK) 16. maddesince verilen hak ve yetkiye istinaden kullanılan gücün kullanımı sırasında meydana geldiğini kabul etmiştir. Başsavcılık, söz konusu müdahalenin PVSK'nın 16. maddesine dayandığını, buna göre mevzuatın görevlilerin kendilerine yapılan saldırıyı bertaraf etmek için kademeli olarak güç kullanabileceğine izin verdiğini değerlendirmiştir. Başsavcılık, bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü gibi, saatlerce işkence ve darp iddiasına dair bulguların var olmadığını, başvurucunun yaralanmasının niteliğinin yaralanmanın direnme esnasında oluşabilecek türden bir yaralanma olduğunu, bunun da ötesine geçen bir güç kullanımının olduğuna dair delil bulunmadığını değerlendirmiştir. Başsavcılık ilgili, ve makul süre içerisinde yürütmüş olduğu soruşturma neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir.

11. Başvurucunun, baştan itibaren ileri sürdüğü hususlara ilişkin olarak ifadeler, şikâyet dilekçeleri ve bireysel başvuru formunda ileri sürülen ve birbirini teyit etmeyen itirazlarına dair Diyarbakır 3. Sulh CezaHâkimliği de ilgili ve yeterli gerekçe sunarak itirazların reddine karar vermiştir.

12. Dosyada yer alan tüm bilgi ve belgeler güvenlikgüçlerinin başvurucunun gözaltına alınması sırasında gösterdikleri müdahalesinin yasal zor kullanma yetkisi kapsamında kaldığı, müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu,, bu yetkinin orantısız biçimde aşılmak suretiyle kötü muamele ve işkence yasağının ihlâl edildiği yolundaki soyut iddiayı destekleyici somut bir bulgu ve kanıtın bulunmadığı, soruşturma ve kovuşturma makamlarının kararlarına bakıldığında ilgili ve yeterli gerekçenin bulunduğunu, böylece anılan yasağa ilişkin olarak devletin pozitif yükümlülüğünün somut olayın koşulları bakımından yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Tüm bu açıklamalar sonrasında, somu olayın koşulları da gözönünde bulundurularak, olaya bir bütün olarak bakıldığında Anayasa’nın 17. maddesinin maddi ve usuli bakımlardan ihlâl edildiğine ilişkin bir sonuca ulaşmanın farazi bir kabule dayanabileceği kanaatine ulaşılmıştır.

13. Açıklanan nedenlerle; Anayasa’nın 17. maddesinin ihlâl iddiası bakımından “ihlâl bulunmadığı” kararı verilmesi gerektiğini değerlendirdiğimden; çoğunluğun aksi yönündeki kararına katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Agit Ergün [1.B.], B. No: 2021/17364, 10/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı AGİT ERGÜN
Başvuru No 2021/17364
Başvuru Tarihi 25/3/2021
Karar Tarihi 10/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlilerince fiziksel şiddet uygulanması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı İhlal Yeniden soruşturma
İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi