logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Cevat Güler [2. B.], B. No: 2021/18791, 28/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

CEVAT GÜLER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/18791)

 

Karar Tarihi: 28/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Cevat GÜLER

Vekili

:

Av. Abidin İNAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; iş akdinin feshedilmesi üzerine açılan işe iade davasında hukuk kurallarının hatalı uygulanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve çalışma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu 15/12/2010 tarihinden itibaren M.A.İ.V.N.P. Tesisleri İşletme Başkanlığı Batı Bölge İstanbul İşletme Müdürlüğü (Şirket) bünyesinde kalifiye işçi olarak çalışmaya başlamıştır. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında 21/7/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 27/7/2017 tarihinde tutuklanmıştır.

3. Şirket 22/7/2017-27/7/2017 tarihleri arasında başvurucunun devamsızlık yaptığına dair tutanak tutmuştur. İşyeri Disiplin ve Danışma Kurulu tarafından 28/7/2017 tarihinde özürsüz ve mazeretsiz olarak mesaiye gelmeme nedeniyle başvurucunun görevden çıkarma cezası ile tecziye edilmesine karar verilmesi üzerine iş akdi feshedilmiştir. Söz konusu karar başvurucunun eşine 2/8/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

4. Başvurucu 21/8/2017 tarihinde Şirkete dilekçe sunmuştur. Dilekçesinde, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 17. maddesinde düzenlenen sürenin beklenmesini talep etmiş ve tutuklama zaptı örneğini dilekçesine eklemiştir.

5. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 29/12/2017 tarihinde başvurucunun tutukluluğun devamını gerektirir hukuki durum mevcut olmadığından tahliyesine karar vermiştir.

6. Şirket 12/1/2018 tarihinde başvurucunun iş akdinin 17/9/2017 tarihi itibarıyla feshedilmesine karar vermiştir. Fesih kararında, İşyeri Disiplin veDanışma Kurulunun 28/7/2017 tarihli görevden çıkarma kararının usul hatasından dolayı iptal edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinden dolayı ihbar süreleri gözönüne alınarak 4857 sayılı Kanun'un 17. maddesindeki bildirim süresi olan sekiz haftanın beklenmesi ve tutukluluk hâlinin devam etmesi nedeniyle 17/9/2017 tarihi itibarıyla iş akdinin feshedilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

7. Başvurucu 15/1/2018 tarihinde Şirkete başvurarak görevine iade talebinde bulunmuştur. Şirket, başvurucunun tutukluluğundaki süre gözönünde tutularak iş akdinin feshedildiğini belirterek 26/1/2018 tarihinde başvuruyu reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu 1/3/2018 tarihinde feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle dava açmıştır.

8. İstanbul Anadolu 15. İş Mahkemesi (Mahkeme) 26/9/2019 tarihinde davayı kabul etmiştir. Kararda, Şirketin 12/1/2018 tarihli kararı fesih sebebini değiştirme olarak yorumlanmış ve feshe dayanak yapılan sebeplerin sonradan değiştirilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun ihbar süresi içinde 21/8/2017 tarihinde tutukluluk durumunu bildirdiği ve Şirketin bu bildirimle ilgili olarak herhangi bir işlem yapmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun haklı ve mazur görülebilecek, kendi kusurundan kaynaklanmayan ve iradesi dışında gelişen sebeplerle başvuru talebinde bulunamadığı anlaşıldığından davanın kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

9. Şirket 20/11/2019 tarihinde anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu 27/11/2019 tarihinde istinaf başvuru dilekçesine cevap vermiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 11/2/2021 tarihinde istinaf başvurusunu kabul ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda, 12/1/2018 tarihinde devamsızlık nedeniyle yapılan feshin usul hatasından dolayı iptal edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinden dolayı ihbar süresi de gözönünde tutularak 4857 sayılı Kanun'un 17. maddesinde belirtilen sekiz haftalık bildirim süresinin beklendiği ve bu süreyi aşan tutukluluk hâlinin devam etmesi nedeniyle 17/9/2017 tarihi itibarıyla iş akdinin feshedildiği ifade edilmiştir. Şirket tarafından başta tutukluluk hâlinin bilinmediği, daha sonra tutukluluk hâlinin öğrenilmesi ile birlikte 4857 sayılı Kanun'un 25. maddesi uyarınca iş akdinin feshedilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

10. Nihai karar başvurucuya 8/3/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 6/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; Bölge Adliye Mahkemesince feshe bağlılık ilkesinin ihlal edildiğini ve Şirket tarafından fesih sebebinin sonradan değiştirildiğini belirtmiştir. Bunu ısrarla belirtmesine karşın Bölge Adliye Mahkemesince durumun usul hatası olarak kabul edildiğini ifade etmiştir. Tutukluluk hâlini Şirkete bildirmesine rağmen Şirket tarafından bildirim yapılmamış gibi karar alındığını iddia ederek adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin yargı mercilerine ait olduğu ve ilgili yargı mercileri tarafından yapılan tespit ve değerlendirmelerin bariz bir takdir hatası ve keyfîlik içermediği belirtilmiştir. Başvurucunun şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

13. Başvurunun bu kısmı hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

14. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam [2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

15. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda mahkemelerin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

16. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule dair bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin, mahkemelerin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi mahkemelerin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).

17. Başvurucu, Şirket bünyesinde çalışmaktayken 27/7/2017 tarihinde tutuklanmıştır. İşyeri Disiplin ve Danışma Kurulu tarafından 28/7/2017 tarihinde devamsızlığa bağlı olarak görevden çıkarma cezası verilmesi üzerine başvurucunun iş akdi feshedilmiştir. Başvurucu 21/8/2017 tarihinde tutuklanma hususunu Şirkete bildirmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 29/12/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Şirket 12/1/2018 tarihinde görevden çıkarma cezası nedeniyle iş akdinin feshedilmesine dair kararın usul hatasından dolayı iptaline ve tutukluluk hâlinin devam etmesi nedeniyle 4857 sayılı Kanun'un 17. maddesinde yer alan sekiz haftalık bildirim süresi de dikkate alınarak 17/9/2017 tarihi itibarıyla başvurucunun iş akdinin feshedildiğine karar vermiştir. Başvurucu 15/1/2018 tarihinde Şirkete başvurarak işe dönmeyi talep etmiştir. Talebin kabul edilmemesi üzerine feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

18. Mahkeme davayı kabul etmiştir. Kararda; Şirketin 12/1/2018 tarihli kararının fesih sebebinin değişikliği anlamına geldiğini, feshe dayanak yapılan sebeplerin sonradan değiştirilmesinin mümkün olmadığını ifade etmiştir. Başvurucunun ihbar süresi içinde tutukluluk hâlini Şirkete bildirmiş olduğunu, bu durumla ilgili olarak Şirket tarafından herhangi bir işlem yapılmadığını belirterek feshin geçersiz olduğunun tespitine ve başvurucunun işe iadesine karar vermiştir.

19. Bölge Adliye Mahkemesi ise Şirket tarafından 28/7/2017 tarihli kararın sehven alındığı gerekçesiyle usul hatasından dolayı iptal edildiğini belirtmiştir. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devam etmesi nedeniyle sekiz haftalık bildirim süresinin beklendiğini ve bu süreyi aşan tutukluluk hâlinin devam etmesi sonucunda 12/1/2018 tarihli karar ile 17/9/2017 tarihinden geçerli olmak üzere fesih işleminin yapıldığını ifade etmiştir. Kararında ayrıca Şirketin başlangıçta tutukluluk hâlinden haberdar olmaması üzerine devamsızlığa dayalı fesih yoluna gittiğini vurgulamış ve başvurucunun tutukluluk hâlini sonradan bildirmesi üzerine bilahare alınan 12/1/2018 tarihli kararın hukuka uygun olduğu kanaatine varmıştır.

20. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği, ilgili mevzuatı yorumlamak yargı mercilerinin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğidir. Bu kapsamda bilirkişi raporunun değerlendirilmesi ve bu değerlendirmeye göre tazminat miktarının hesaplanması Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, mahkemelerce yapılan yorumların Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkına etkisini somut olayın şartları ışığında incelemektir.

21. Somut olayda başvurucu; tutuklandığını, tutuklandığı tarihten itibaren yaklaşık 1 ay sonra Şirkete bildirmiştir. Şirket, tutuklanma durumunun en başta bildirilmemesi nedeniyle ilk önce devamsızlığı gerekçe göstererek iş akdini feshetmiştir. Daha sonra 12/1/2018 tarihinde karar alarak, usul hatası içeren ilk kararını iptal etmiş ve başvurucunun tutukluluk durumunu gözönünde bulundurarak sekiz haftalık bildirim süresinden sonra iş akdinin 17/9/2017 tarihi itibarıyla feshedilmesine karar vermiştir.

22. Mahkeme, Şirket tarafından verilen 12/1/2018 tarihli kararı fesih sebebinin değiştirilmesi olarak kabul etse de Bölge Adliye Mahkemesi, Şirket tarafından usul hatası nedeniyle 12/1/2018 tarihli kararın alındığını ifade etmiştir. Bu kararda mevzuatta belirtilen bekleme sürelerine riayet edildiğini, zımnen de olsa söz konusu durumun fesih sebebinin değiştirilmesi olarak nitelendirilemeyeceğini belirtmiştir. Bu sebeple yapılan feshin hukuka uygun olduğunu dile getirmiştir.

23. Mahkemelerce sonuca hangi nedenle ulaşıldığının, başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek yeterli gerekçe sunulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesinin yaptığı değerlendirme hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasına yönelik olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir unsur içermediği anlaşılmıştır. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların mahkemelerin delilleri değerlendirmesine ve hukuk kurallarını yorumlamasına ilişkin olduğu, mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, haksız bir şekilde iş akdinin feshedilmesi nedeniyle çalışma hürriyetinin elinden alınmasından şikâyet etmiştir. Öte yandan etkili başvuru hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Başvurunun bu kısmı çalışma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

27. Anayasa Mahkemesinin Onurhan Solmaz ([1. B.], B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) ve Serkan Acar ([1. B.], B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24) kararlarında yer alan tespit ve değerlendirmelere göre özetle ihlal edildiği ileri sürülen çalışma hürriyeti ve çalışma hakkının Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmediği sonucuna ulaşılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 28/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Cevat Güler [2. B.], B. No: 2021/18791, 28/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı CEVAT GÜLER
Başvuru No 2021/18791
Başvuru Tarihi 6/4/2021
Karar Tarihi 28/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, iş akdinin feshedilmesi üzerine açılan işe iade davasında hukuk kurallarının hatalı uygulanması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve çalışma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (bariz takdir hatası, içtihat farklılığı vs.-hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kapsam dışı haklar Kapsam dışı (hak) Konu Bakımından Yetkisizlik
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi