Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Avni Cumhur YAMANOK
|
Vekili
|
:
|
Av. Eda LERMİ ZORER
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; işçilik alacaklarına ilişkin açılan davada ıslah talebinin bir kısım alacak yönünden zamanaşımından dolayı reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu; işçi olarak çalışmaktayken 30/9/2011 tarihinde iş akdinin feshedilmesi üzerine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL kıdem tazminatı, 500 TL ihbar tazminatı, 500 TL fazla çalışma ücreti, 500 TL yıllık izin ücreti, 1.000 TL ücret farkı alacağı, 500 TL seyahat ve harcırah alacağı, 500 TL ikramiye (sosyal haklar) telefon ücreti alacakları olmak üzere toplam 4.500 TL'nin faizleri ile işverenden alınarak tarafına ödenmesi talebiyle İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 19/12/2013 tarihinde dava açmıştır.
3. Mahkeme 3/1/2017 tarihli kararla davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar karar vermiştir. Mahkeme 27.098,64 TL kıdem tazminatının, 258,92 TL ihbar, 5.696,20 TL yıllık izin ücreti alacağının, 49.529,16 TL ücret alacağı talebinin, 4.740,00 TL seyahat ve harcırah alacağının başvurucuya ödenmesine, diğer alacak istemlerinin reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde somut olaya ilişkin ayrı ayrı bilirkişilerden rapor alındığını, başvurucunun 14/10/2016 harç tarihli ıslah dilekçesiyle alacak taleplerini 82.563,80 TL arttırarak toplam 88.564,00 TL'nin tarafına ödenmesini istediğini belirtmiştir. Başvurucunun1/8/1997-30/9/2011 tarihleri arasındaki tüm çalışmalarının davalı işveren şirket nezdinde gerçekleştiğini kabul etmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen raporlara tarafların ücret yönünden açıkça itiraz etmediklerini ifade etmiştir. Ayrıca aksi yönde de yeterli delil bulunmadığını vurgulamıştır. Başvurucunun ücret farkı talebine ilişkin dosya içine getirtilen kayıtlardan diğer çalışanlara her ay maaşının 1/3 oranında ikramiye ödemesi yapıldığını, ayrıca eşit olarak yakacak yardımı ve bayram harçlığı ödemesi yapıldığı anlaşılmakla başvurucunun ücret bordrolarında bu yönde bir tahakkuk bulunmadığının tespit edildiğini, eşit davranma ilkesi gereği başvurucunun bu alacaklara da hak kazandığını belirtmiştir. İşveren tarafından başvurucuya kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmiş olması ve 30/9/2011 tarihli fesih bildiriminde geçerli nedenle feshe dayanılmış olması nedenleri ile başvurucunun kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığının tartışmasız olduğunu ve aksi durumunda işverence ispat edilemediğini vurgulamıştır. Bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatına tarafların açıkça itiraz etmedikleri anlaşıldığından bilirkişinin yaptığı hesaplamaların kabul edildiğini ifade etmiştir.
4. İşveren tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 30/1/2018 tarihinde mahkeme kararını kaldırarak yeniden hüküm kurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi davanın kısmen kabulüne, 27.098,64 TL kıdem tazminatının,258,92 TL ihbar tazminatının, 500 TL yıllık izin ücreti alacağının, 1.000 TL ücret alacağının, 500 TL seyahat ve harcırah alacağının başvurucuya ödenmesine, diğer alacak istemlerinin reddine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde başvurucunun 30/9/2011 tarihinde sona eren hizmet akdine bağlı alacaklar için 14/10/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle alacak taleplerini arttırdığı, işverenin de zamanaşımı definde bulunduğunu belirtmiştir. Somut uyuşmazlıkta başvurucunun talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatı alacağının fesih tarihi itibarıyla on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirterek dava ve ıslah zamanaşımına uğramadığını vurgulamıştır. Yıllık izin alacağının, seyahat harcamalarının ve ücret farkı alacaklarının beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirterek ıslah tarihi itibarıyla beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu durumda ıslah dilekçesi ile arttırılan miktarların reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
5. Başvurucu, temyiz talebinde bulunmuş; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 12/1/2021 tarihinde onama kararı vermiştir.
6. Başvurucu vekiline karar 27/2/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 25/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucu; vaktinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak belirsiz alacak davası açmışken bilirkişi raporlarının Mahkemece geç alındığını ve alacak miktarlarının belirlenebilmesi için dört farklı bilirkişi raporu alındığını, istinaf kararı nedeniyle 57.965,36 TL hak kaybına uğradığını, Mahkemenin ihmali nedeniyle alacak miktarlarının geç belirlendiğini, bu nedenle ıslah talebinin zamanaşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 34).
11. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
12. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin öngörülmesi hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle usul kurallarını uygularken mahkemelerin yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
13. Başvuru konusu olayda başvurucunun iş akdi 30/9/2011 tarihinde sonlandırılmıştır. Başvurucu, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak işçilik alacaklarına ilişkin 19/12/2013 tarihinde dava açmıştır. Mahkeme, başvurucunun alacak taleplerine ilişkin olarak 14/1/2015 tarihli, 31/7/2015 tarihli, 10/12/2015 tarihli ve 19/9/2016 tarihli bilirkişi raporları almış; başvurucu 14/10/2016 tarihinde bilirkişi raporunda belirlenen miktarı dikkate alarak alacak taleplerini toplam 87.063,80 TL'ye çıkardığını belirten ıslah dilekçesi sunmuştur. Mahkeme, başvurucunun ıslah talebini dikkate alarak karar vermiş; Bölge Adliye Mahkemesi ise 30/1/2018 tarihinde mahkeme kararını kaldırmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi, kararda 30/9/2011 tarihinde sona eren hizmet akdine bağlı alacaklar için 14/10/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile alacak taleplerinin arttırıldığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı alacağının fesih tarihi itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan zamanaşımına uğramadığını ancak diğer alacak kalemleri yönünden 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu nedenle ıslah dilekçesi ile arttırılan miktarların reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Karar Yargıtayca karar onanmıştır.
14. Uyuşmazlığın işçilik alacağından kaynaklandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucunun iş akdinin feshedildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre kıdem ve ihbar tazminatı için zamanaşımı süresi 10 yıl, diğer işçilik alacakları için 5 yıl olarak öngörülmüştür.
15. Başvurucu, ıslah ve zamanaşımı konusundaki mevzuat hükümlerinin hatalı yorumlandığını ileri sürmekte ise de bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, ilgili mevzuatı yorumlamak ilk derece mahkemesi ve kanun yolu mercilerinin görevi olup Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda incelediği husus,anılan mahkemelerin gerekçelerine esas yorumun ölçülü olup olmadığı,Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğidir (Şeyma Kayaoğlu, B. No: 2014/5491, 5/7/2017, § 53). Bu kapsamda başvuru konusu olayda uygulanacak zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlayacağını, ıslah ile artırılan kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığını belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi olmayıp Anayasa Mahkemesi, yargı mercilerinin yorumlarının Anayasa'da güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlal edip etmediğini inceleyecektir (Hüseyin Berat Şengül, B. No: 2019/22031, 10/7/2024, § 38).
16. Anayasa Mahkemesi zararın tamamının yargılamanın başlangıcında bilinmesinin başvurucudan beklenemeyeceği durumlarda yani davaya konu zararın tespit edilmesinin belli bir uzmanlık gerektirmesi ve mahkemenin de bilirkişi incelemesiyle alacağın miktarını belirleyebildiği uyuşmazlıklarda, zamanaşımı süresinin başlangıcının davanın açıldığı tarih dikkate alınarak davanın ıslah ile arttırılan kısmının reddedilmesininbaşvurucuya ağır bir külfet yüklediğini kararlarında ifade etmiştir. Nitekim bu durumun başvurucunun bilirkişi raporuyla belirlenen tazminat tutarının tamamını talep edebilme imkânını ortadan kaldıran orantısız bir müdahale olduğunu da vurgulamıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Çetin Akboğa [GK] B. No: 2019/430, 23/3/2023, Hüseyin Berat Şengül, §§ 22-46).
17. Somut olayda başvurucunun iş akdinin feshi nedeniyle açtığı alacak davasında alacak miktarlarının davanın açıldığı tarihte belirli olmadığı, bu hususların yargılama sırasında olaya ilişkin alınan bilirkişi raporları neticesinde öğrenildiği görülmüştür. Nitekim uyuşmazlığa ilişkin üç ayrı bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Teknik hesaplama gerektiren uyuşmazlık konusu alacak miktarı belirlendikten sonra başvurucu ıslah talebinde bulunmuş, dava konusu alacak talebini arttırmıştır. Birçok defa bilirkişi raporunun alındığı davada davaya konu söz konusu alacak kalemlerinin başvurucu tarafından bilinebilir olmamasına rağmen Mahkemenin ıslah ile arttırılan bir kısım alacak yönünden başvurucunun talebini zamanaşımı nedeniyle reddetmesi başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemiştir. Başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmektedir.
20. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu, 57.965,36 TL hak kaybına uğradığını belirterek anılan miktarınödenmesi talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçları bakımından yeterli bir giderim oluşturduğundan başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama (istinaf incelemesi) yapılmak amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesine (E.2017/1197, K.2018/139) iletilmek üzere İstanbul Anadolu 3. İş Mahkemesine (E.2013/879, K.2017/1) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.