logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Adnan Turan [2. B.], B. No: 2021/22728, 29/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ADNAN TURAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/22728)

 

Karar Tarihi: 29/7/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Adnan TURAN

Vekili

:

Av. Zelal DEMİRAY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, bulundurulan yayınlar sebebiyle konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Olay fezlekesi deliline dayanılarak düzenlenen iddianameye göre olayın gelişimi şöyledir:

- 2021 yılında PKK ve bu örgütle bağlantılı silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinin önlenmesi ve örgüt mensuplarının tespit edilerek yakalanması amacıyla adli soruşturma başlatılmıştır.

-PKK terör örgütünün güdümünde yayın yapan www.firatnews.com adlı internet sitesinde 20/9/2014 ve 21/9/2014 tarihlerinde silahlı terör örgütünün eylemlerinin övülmesine, meşru gösterilmesine ve terör örgütü mensuplarının cenazelerinin sahiplenmesine yönelik çağrılar yapılmıştır.

-PKK/KCK terör örgütünün Suriye yapılanması olan YPG'de (Halk Koruma Birlikleri) faaliyet gösteren bir terör örgütü mensubu 21/9/2014 tarihinde DEAŞ ile çıkan çatışmalarda ölmüştür. Kolluk güçleri, terör örgütü sempatizanlarının Adana'nın Seyhan ilçesinde defnedilecek olan örgüt mensubunun ölümünü protesto etmek amacıyla bazı eylemler gerçekleştireceği bilgisi edinmiştir.

-24/9/2014 tarihinde saat 20.40 sıralarında yaklaşık 20 kişilik grubun caddede ateş yaktığının, taşlarla yolu trafiğe kapattığının ihbar edilmesi üzerine kolluk güçleri olay yerine intikal etmiştir. Ellerinde molotof kokteyli ve havai fişek bulunan, yüzleri kapalı olan grup olay yerine giden kolluk güçlerine yaralayıcı ve yanıcı maddelerle saldırmış ve örgüt lideri lehine slogan atmıştır. Kanuna aykırı eylemin sonlandırılmasına yönelik ikazlara rağmen saldırılarına devam etmeleri üzerine gruba toplumsal müdahale ve zırhlı araçlarla müdahale edilmiştir. Bunun üzerine grup, ara sokaklara kaçarak dağılmıştır.

- 2021 yılında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün arşiv kayıtlarındaki görüntüler üzerinde yapılan karşılaştırmalı inceleme ve POLNET (Polis Bilişim Ağı) sistemi yüz tanıma eşleştirmesi sonucu başvurucunun 24/9/2014 tarihinde cenaze törenine katıldığı tespit edilmiştir. Anılan incelemelerde başvurucunun yolu kapatan ve terör örgütü lehine slogan atan grup içinde olduğu ve ölen örgüt mensuplarının fotoğrafları ile YDK (Kürdistan Demokratik Halk Birlikleri) bayrağına ait resimlerin bulunduğu pankartı taşıdığı tespit edilmiştir.

- Anılan soruşturma kapsamında 19/3/2021 tarihinde başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 8/2/2020 tarihli kararıyla el konulmasına, toplatılmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına karar verilen "Dağın Ardına Bakmak" isimli kitap ile Mersin 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin4/3/2016 tarihli kararıyla el konulmasına, toplatılmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına karar verilen "Dörtlerin Gecesi" isimli kitap ele geçirilmiştir.

3. 21/3/2021 tarihinde ifadeleri alınan şüpheliler, haklarında terör örgütü propagandası yapma suçundan tutuklama kararı verilmesi talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiştir. 22/3/2021 tarihinde Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik), tutuklama talebini reddederek başvurucunun da aralarında olduğu bazı şüpheliler hakkında yurt dışına çıkamama ve konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar vermiştir. Kararda, olayın 2014 yılında meydana gelip üzerinden yedi yıl geçtiğini, bir kısım şüphelinin savunmalarında yüz tanıma ile tespit edilen fotoğraflarını kabul etmediğini, şüphelilerin olay yerinde olup olmadığına ilişkin olarak HTS tespiti yapılmadığını, bazı şüphelilerin samimi beyanlarının olduğunu, dolayısıyla mevcut delil durumu itibarıyla tutuklama tedbirinin ağır ve ölçüsüz olacağını belirten Hâkimlik, ilgililerin sabit ikametgâhları olmasını, delillerin önemli oranda toplanmasını ve suç vasfının değişme ihtimalini gözeterek tutuklamadan beklenen amaca adli kontrol tedbirleri ile ulaşılabileceği sonucuna varmış; başvurucunun evinde yapılan aramada ele geçirilen materyaller sebebiyle de konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirinin uygulandığını açıklamıştır. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Adnan TURAN'ın ev aramasında ele geçirilen materyaller sebebiyle CMK 109/3-J maddesi gereğince konutunu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınması kanaatinin hasıl olduğu, şüphelilerin sabit ikametgâh sahibi oluşu, delillerin önemli oranda toplanmış olması ve suç vasfının değişme ihtimali dikkate alınarak tutuklamadan beklenen amacın CMK 109. maddesinde belirlenen adli kontrol yöntemlerinin uygulanması ile sağlanacağı kanaatine varıldığından tutuklama talebinin reddine..."

4. Başvurucu; kitaplara yönelik yargı merciilerinin kararlarından haberdar olmadığını, evindeki çok sayıdaki kitaptan sadece ikisi hakkında toplatma kararı bulunduğunu, dolayısıyla eylemin terör örgütünün propagandasını yapma niteliğinde olmadığını belirterek 25/3/2021 tarihinde konutu terk etmeme tedbirine itiraz etmiştir. Başvurucu; konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanması hâlinde ekonomik yönden zorluk yaşayacağını ve annesinin engellilik sağlık raporu olduğunu, bu nedenle belli aralıklarla hastaneye gitmek zorunda kaldığını belirterek konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını ve tedbirin değiştirilmesini talep etmiştir. İtirazı inceleyen Adana 5. Sulh Ceza Hâkimliği 29/3/2021 tarihinde isnat olunan suçun kanunda öngörülen cezasının niteliği ve miktarı ile mevcut delil durumunu gözeterek uygulanan adli kontrol tedbirinin usul ve kanuna uygun olduğunu değerlendirmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 6/4/2021 tarihinde öğrendikten sonra 5/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan inceleme neticesinde 31/3/2021 tarihinde başvurucunun da aralarında olduğu yedi kişi hakkında terör örgütü propagandası yapma suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir.

7. Bireysel başvurudan sonraki süreçte Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 7/4/2021 tarihinde düzenlediği tensip zaptı ile başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme tedbirinin kaldırılmasına, yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol tedbirinin devamına, başvurucunun imza atmak suretiyle en yakın polis merkezine başvurması şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar vermiştir. Mahkeme 10/6/2021 tarihinde imza atma şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar vermiştir. Ayrıca yapılan yargılama sonucu Mahkeme 17/3/2022 tarihinde başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası vermiş, anılan hükmün açıklanmasını geri bırakmıştır. Hüküm gerekçesinden başvurucunun 24/9/2014 tarihli gösterideki eylemleri nedeniyle cezalandırıldığı anlaşılmıştır. Hüküm 11/4/2022 tarihinde itirazın reddiyle kesinleşmiştir.

8. Başvurucu 11/5/2022 tarihinde, mahkûmiyet hükmü nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda (B. No: 2022/53201) bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi 3/11/2022 tarihinde Candar Şafak Dönmez ([GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, §§ 38-74) kararına atıf yaparak ihlal iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu, hakkında toplatma kararı olan iki kitabın evinde bulunması nedeniyle konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulandığını, görünüşte haklılık içermeyen Hâkimlik kararının hukuki gerekçeden yoksun olup ölçülü olmadığını, anılan tedbirin uygulanma koşullarının bulunmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.

10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; öncelikle bireysel başvurunun kabul edilebilirlik kriterlerinin karşılanıp karşılanmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Şikâyetin esasına ilişkin olarak kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu yargı merciileri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı incelemenin somut olayın kendine özgü koşullarına göre tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacağına dair kararlarına atıfla yapılacak değerlendirmede anılan ilke ve içtihatların gözetilmesi gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki hususları yineleyerek hukuka aykırı şekilde uygulanan tedbir sonucu uğradığı manevi zarar nedeniyle 250.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

11. Başvurucunun konutu terk etmeme tedbirine yönelik iddiaları kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir (benzer değerlendirme için bkz. Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 68-76). 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına eklenen (l) bendinde öngörülen düzenlemeyle konutu terk etmeme adli kontrol yükümlüğü uygulandıktan sonra haklarında beraat veya kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen kişilere, maddi ve manevi her türlü zararını devletten tazmin etme hakkı tanınmıştır. Ancak başvuruya konu olayın anılan kanun değişikliği öncesine ait olması nedeniyle mevcutbaşvuruda başvuru yollarının tüketilmesine dair kabul edilebilirlik kriteri bakımından bir eksiklik bulunmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa Mahkemesi konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukukiliğine ilişkin yapılacak incelemede esas alınacak ölçütleri Esra Özkan Özakça kararında belirlemiştir. Kararda, müdahalenin tutuklamaya alternatif bir tedbir olması nedeniyle -tutuklama kararlarında olduğu gibi- kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplere dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterleri yönünden incelemeye tabi tutulacağını ifade etmiştir. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasını gözeten Anayasa Mahkemesi ilk olarak, konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin uygulanması için ilgili kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin varlığının şart olduğunu, bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir. Öte yandan anılan tedbirin bilhassa şüphelilerin veya sanıkların kaçmalarını engellemeye veya delillerin yok edilmesini ya da değiştirilmesini önlemeye yönelik de adli bir önlem olarak uygulanabileceğini açıklamıştır. Anayasa Mahkemesi son olarak hakka yönelik sınırlamanın hukuka uygun kabul edilebilmesi için konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli ve ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olması, tedbir ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerektiğini vurgulamıştır (Esra Özkan Özakça, §§ 73-83).

13. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin dayanağı olan 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi başvurucunun suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin varlığının adli kontrol tedbirinin hukukiliğinin belirlenmesi yönünden önemi bulunduğunun bilincindedir (bkz. § 12). Ancak somut olayın değerlendirme yöntemi ve başvurunun koşulları gözetildiğinde adli kontrol tedbirinin hukukiliğine ilişkin incelemenin müdahalenin meşru bir amacı olup olmadığı ölçütü bağlamında yapılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir.

14. Somut olayda 2014 yılında gerçekleştirdikleri eylemler nedeniyle başvurucunun da aralarında olduğu şüpheliler hakkında terör örgütü propagandasını yapma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Anılan eylemler ile soruşturma kapsamında başvurucunun evinde yapılan aramada yargı merciilerinin kararlarıyla satışının yasaklanmasına karar verilen iki kitap ele geçirildiği için başvurucu hakkında konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmıştır (bkz. § 3). Ayrıca yapılan yargılama sonucunda Mahkeme, 24/9/2014 tarihli gösterideki eylemleri nedeniyle başvurucuyu terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırmıştır. Başvurucunun mahkûmiyeti nedeniyle Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru, müdahalenin temel hak ve özgürlüğü ihlal etmediği gerekçesiyle kabul edilemez olarak değerlendirilmiştir (bkz. §§ 7, 8).

15. 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinin (1) numaralı fıkrasında tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde kişinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebileceği belirtilmiştir. Buna göre sadece başvurucunun suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin olması yeterli değildir. Bununla birlikte başvurucunun kaçacağına veya delilleri yok edeceğine, değiştireceğine ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapacağına dair kuvvetli şüphenin de bulunması gerekir (bkz. § 12).

16. Somut olayda Hâkimlik, adli kontrol tedbiri uyguladığı karar gerekçesinde başvurucunun sabit ikametgâh sahibi olduğunu ve delillerin büyük ölçüde toplandığını değerlendirmiştir. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin soruşturma ve kovuşturmaya ne gibi bir faydası olacağı gerekçeden anlaşılamamıştır.

17. Ayrıca 5271 sayılı Kanun'un tutuklama nedenlerine ilişkin bir karine öngörmesi durumunda bile kişi özgürlüğüne müdahaleyi gerektiren somut olguların varlığının objektif bir gözlemciyi ikna edecek biçimde ortaya konulması gerekir (Engin Demir [GK], B. No: 2013/2947, 17/12/2015, § 66). Buna göre her ne kadar başvurucu hakkında isnat edilen suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan katalog suçlar arasında yer alsa da bir suçun tutuklama nedeninin varsayılabileceği katalog suç kapsamında olması tutuklama nedenlerinin, dolayısıyla adli kontrol tedbirinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığını tespit etmeye engel oluşturmamaktadır. Diğer bir ifadeyle bir suçun katalog suç olması adli kontrol tedbirinin varsayılabilmesine imkân tanısa da Kanun'un hâkime tanıdığı adli kontrol tedbiri uygulanma nedeninin bulunmadığı yönündeki tespiti geçersiz kılmaya imkân tanımamaktadır (benzer değerlendirme için bkz. M.O.A. [2. B.], B. No: 2020/8074, 18/1/2023, §20; Şahin Tümüklü [1. B.], B. No: 2021/27498, 13/2/2024, § 20; Muhammed Bedran Çoğaltay [1. B.], B. No: 2021/25973, 13/2/2024, §§ 23-24).

18. Tüm bu veriler ışığında başvurucunun eylemleri nedeniyle cezalandırmanın gerekliliği Mahkemece ortaya konulmuş olmasına rağmen Hâkimlik tarafından uygulanan konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin gerekliliğine ilişkin gerekçenin tedbirin meşru amacını ortaya koymak bakımından yeterli olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca başvurucu yönünden adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının bulunmadığının Hâkimlikçe kabul edildiği bir hâlde Anayasa Mahkemesinin aksi bir sonuca varması mümkün değildir. Varılan sonuç karşısında tedbirin ölçülülüğü yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Başvurucu; evinde ele geçirilen ve toplatma kararı olan iki kitap nedeniyle yaptırıma maruz kaldığını, yargı merciilerinin anılan kararlarını bilmediğini ve bilmesinin beklenemeyeceğini, ayrıca kitap içeriklerini savunduğuna veya örgüt propagandası yapma amacıyla bulundurduğuna dair herhangi bir somut veri olmadığını belirterek yaptırımın meşru gerekçeye dayanmaması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğinden yakınmıştır.

21. Bakanlık görüşünde, ifade özgürlüğünün sınırlandırılabilir nitelikteki haklardan olduğu, gerekçeli karar hakkı incelemesinin uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak yargı merciilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadığından ibaret olduğu belirtilmiş; gerekçelerin hukuka uygun olup olmadığını denetlemenin ve yargı merciilerinin kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermenin Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığına yönelik Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunularak yapılacak değerlendirmede anılan ilke ve içtihatların gözetilmesi gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki hususları yinelemiştir.

22. Somut olayda katıldığı bir toplantıdaki eylemleri ve evinde ele geçirilen yasaklı kitaplar nedeniyle terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla başvurucu hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmıştır. Buna göre müdahalenin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Ancak bireysel başvuru formunda başvurucu, sadece ele geçirilen kitapların adli kontrol tedbirine dayanak olmasından yakınmış; bu nedenle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucunun toplantı esnasındaki eylemlerinin tedbire dayanak yapılmasına ilişkin bir şikâyeti olmadığı da gözetildiğinde ihlal iddiasının Anayasa'nın 26. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

24. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, uygulanan koruma tedbirinin ifade ve basın özgürlükleri, dernek kurma hürriyeti, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları gibi diğer temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisini incelerken öncelikle koruma tedbirinin hukuki olup olmadığını ve/veya tedbirin makul süreyi aşıp aşmadığını değerlendirmekte; sonrasında uygulanan tedbirin hukukiliğine ya da süresinin makullüğüne ilişkin vardığı sonucu da dikkate alarak diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğini belirlemektedir (tutuklama tedbiri bağlamında yapılan değerlendirmeler için bkz. Mutlu Öztürk ve diğerleri [1. B.], B. No: 2020/8525, 28/1/2021, § 84; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 191-203; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, §§ 92-100; Mehmet Baransu (2) [2. B.], B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 157-164; Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 134-147).

25. Anayasa Mahkemesi, adli kontrol tedbirinin hukukiliği bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden yaptığı incelemede başvurucuya uygulanan konutu terk etmeme şeklindeki tedbirin ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu bir müdahale olduğuna dair yeterli gerekçenin ortaya konulamadığı değerlendirmesiyle söz konusu hakkın ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Başvuruya konu olaya ilişkin olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden yapılan bu tespit ve değerlendirmelerin ifade özgürlüğü yönünden de geçerli olduğu açıktır.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin sona ermesi nedeniyle ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

29. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. 1. Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,

2. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Başvurucuya net 40.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Adana 4. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/392 Sorgu No) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/7/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

Başvurucu, konutunda bulundurulan yayınlar nedeniyle konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmede konutu terk etmeme şeklinde uygulanan adli kontrol tedbirinin gerekliliğinin ve meşru amacının yerel mahkemece ortaya konulamadığı gerekçesi ile başvurucunun Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Yine Mahkememiz çoğunluğu tarafından, aynı gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Konutu terk etmeme şeklinde uygulanan adli kontrol tedbiri nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiği sonucuna katılmakla birlikte, aşağıda belirttiğimiz nedenlerle, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkının da ihlal edildiği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;

2021 yılında PKK ve bu örgütle bağlantılı silahlı terör örgütlerinin faaliyetlerinin önlenmesi ve örgüt mensuplarının tespit edilerek yakalanması amacıyla adli soruşturma başlatılmıştır. PKK/KCK terör örgütünün Suriye yapılanması olan YPG’de faaliyet gösteren bir terör örgütü mensubunun 21/9/2014 tarihinde DAEŞ ile çıkan çatışmalarda öldürülmesi üzerine kolluk güçleri, terör örgütü sempatizanlarının, Adana-Seyhan ilçesinde defnedilecek olan örgüt mensubunun ölümünü protesto etmek amacıyla bazı eylemler gerçekleştirileceği bilgisini edinmiştir. 24/9/2014 tarihinde saat 20.40 sıralarında yaklaşık 20 kişilik grubun caddede ateş yaktığının, taşlarla yolu trafiğe kapattığının ihbar edilmesi üzerine kolluk güçleri olay yerine intikal etmiştir. Söz konusu grup, kolluk güçlerine yaralayıcı ve yanıcı maddelerle saldırmış ve örgütün sözde lideri lehine slogan atmıştır. Gruba toplumsal müdahale ve zırhlı araçlarla müdahale edilmiş, grup ara sokaklara kaçarak dağılmıştır.

2021 yılında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün arşiv kayıtlarındaki görüntüler üzerinde yapılan karşılaştırmalı inceleme ve POLNET sistemi yüz tanıma eşleştirmesi sonucu başvurucunun 24/9/2014 tarihinde cenaze törenine katıldığı, yolu kapatan ve terör örgütü lehine slogan atan grup içinde olduğu ve ölen örgüt mensuplarının fotoğrafları ile YDK bayrağına ait resimlerin bulunduğu pankartı taşıdığı tespit edilmiştir. Anılan soruşturma kapsamında 19/3/2021 tarihinde başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 8/2/2020 tarihli kararıyla el konulmasına, toplatılmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına karar verilen "Dağın Ardına Bakmak" isimli kitap ile Mersin 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/3/2016 tarihli kararıyla el konulmasına, toplatılmasına, dağıtım ve satışının yasaklanmasına karar verilen "Dörtlerin Gecesi" isimli kitap ele geçirilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda başvurucu terör örgütü propagandası yapma suçundan 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmış ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Yapılan itiraz reddedilerek hüküm kesinleşmiştir.

Başvurucu tarafından mahkûmiyet hükmüne karşı yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi, 3.11.2022 tarihinde açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Başvurucu terör örgütü propagandası yapmak suçundan mahkûm olduğuna ve bu karara karşı yapılan bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilemezlik kararı verildiğine göre, başvurucunun konutunda elde edilen ve mahkemelerce yasaklandığı tespit edilen yayımlar nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmediği kabul edilmelidir.

Öyle ki, somut olayda başvurucu tarafından, ifade özgürlüğü hakkına müdahale edildiğine yönelik yerel mahkemelerce verilmiş bir mahkûmiyet kararına karşı daha önce yapılmış bir bireysel başvuru mevcut olup, söz konusu başvuruda Anayasa Mahkemesi 2022 yılında kabul edilemezlik kararı vermiştir. Yani, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45 ilâ 47. maddelerinde belirtilen koşulları taşıyan bir bireysel başvuru mevcut olmadığından aynı Kanun’un (6216 sayılı Kanun) 48. maddesi uyarınca, başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları yönünden kabul edilemezlik kararı verilmiştir.

Başvurucunun konutunda elde edilen yayımların mahkemelerce yasaklandığı sabit olup, başvurucunun bu hususu bilmesi de gerekmemektedir. Türk Ceza Kanunun 4. maddesinde, “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” hükmü mevcuttur. Başvurucunun, söz konusu yasaklı yayınların, mahkemelerce yasaklanmış olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiğinin ileri sürülmesi, TCK’nın 4. maddesine aykırı olarak kanunlarda suç olarak düzenlenen bir hususun sanık tarafından bilinmesi gerektiği anlamına gelmektedir ki bu görüşün kabul edilmesi mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmediği kanaatinde olduğumdan, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

 

 

 

 

Üye

Ömer ÇINAR

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Adnan Turan [2. B.], B. No: 2021/22728, 29/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı ADNAN TURAN
Başvuru No 2021/22728
Başvuru Tarihi 5/5/2021
Karar Tarihi 29/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bulundurulan yayınlar sebebiyle konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) İhlal Manevi tazminat
İfade özgürlüğü Terör örgütünün propagandasını yapma İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi