|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
VELİ BÜYÜKŞAHİN VE ANADOLU MEDYA İLETİŞİM HİZMETLERİ TİCARET VE SANAYİ A.Ş. BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/23608)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 1/10/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Yusuf KARABULAK
|
|
Başvurucular
|
:
|
1. Veli BÜYÜKŞAHİN
|
|
|
|
2. Anadolu Medya İletişim Hizmetleri Ticaret ve Sanayi A.Ş.
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Seyit DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, bir televizyon kanalının kapatılması nedeniyle basın ve ifade özgürlüğü ile ifade ve basın özgürlüğüyle bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu Anadolu Medya İletişim Hiz. Tic. ve San. A.Ş. (Şirket) "TV 10" logosuyla yayın yapan televizyon kanalının (kanal/televizyon kanalı) sahibi, diğer başvurucu Veli Büyükşahin (şahıs/gerçek kişi) ise şirketin ortağı ve yöneticisidir. Başvuruya konu televizyon kanalı 25/7/2016 tarihli ve 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (668 sayılı KHK) 2. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında kurulan Komisyonun 27/9/2016 tarihli kararıyla kapatılmış ve başvurucu Şirket ticaret sicilinden terkin edilmiştir. 21/10/2016 tarihli ve 9181 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde de terkin işlemi yayımlanmıştır.
3. Başvurucu Şirket, televizyon kanalının kapatılması işleminin iptali için3/3/2017 tarihinde ilk olarak Danıştayda dava açmıştır. Danıştay Beşinci Dairesi (Daire) 16/4/2018 tarihli kararı ile uyuşmazlığın 6/1/1982 tarihli ve 2575 sayılı Danıştay Kanunu'nun 24. maddesinde sayılan uyuşmazlıklardan olmadığını belirterek davanın görev yönünden reddine ve dava dosyasının davayı çözümlemeye görevli ve yetkili olan Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
4. Bunun üzerine Ankara 4. İdare Mahkemesi (Mahkeme) yürütülen yargılama sonucunda davanın ehliyet yönünden reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında; anonim şirketlerin tüzel kişiliği kazandığı tarih ile tüzel kişiliği kaybettiği tarihler arasında bir davanın tarafı olabileceğini, tüzel kişiliğin sona erdiği tarihten sonra herhangi bir biçimde davaya taraf olmalarının ya da sona eren kişilikleri adına sıfatları tüzel kişilikle birlikte ortadan kalkan organları tarafından dava açılmasının olanaklı bulunmadığına ilişkin genel açıklamalara yer vermiştir. Başvurucu Şirketin 21/10/2016 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde ticaret sicilinden terkin edildiğinin ilan edildiğini, eldeki davanın ise 3/3/2017 tarihinde açıldığını belirten Mahkeme, dava tarihi itibarıyla başvurucu Şirketin tüzel kişiliğinin ortadan kalktığını ve bu sebeple başvurucunun dava açma imkânı bulunmadığını belirtmiştir.
5. Karar, başvurucu Şirket tarafından istinaf edilmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından yapılan istinaf incelemesi neticesinde 27/12/2018 tarihli kararla başvurucunun istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Başvurucu Şirketin temyiz başvurusu Dairenin 2/3/2021 tarihli kararıyla reddedilmiş ve Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına kesin olarak karar verilmiştir.
6. Başvurucular, nihai hükmü 12/4/2021 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 6/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucular, televizyon kanalının kapatılmasına ilişkin işleme karşı açılan davanın Şirket'in ticaret sicilinden terkin edilmiş olması sebebiyle dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını, mahkeme kararlarının yeterli açıklama içermemesi sebebiyle gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir. Ayrıca işleme dayanak alınan 668 sayılı KHK'nın ilgili maddesinin kanunlaşması üzerine Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edildiğini, başta gündeme dair haber ve tartışma programları olmak üzere çeşitli konularda yayın yapan televizyon kanalının kapatılmasının ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucuların adil yargılanma hakkı ile ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder . Somut olayda başvurucu Şirket adına açılan dava, dava tarihinden önce Şirket tüzel kişiliğinin sona ermiş olduğu gerekçesiyle ehliyet yönünden reddedilmiştir. Bu kararın kesinleşmesi üzerine hem Şirket hem de Şirketin ortağı ve yöneticisi olan gerçek kişi tarafından aynı başvuru formuyla bireysel başvuruda bulunulmuştur. Bu doğrultuda eldeki başvuru, her iki başvurucu yönünden ayrı ayrı ele alınarak aşağıdaki şekilde vasıflandırılmıştır.
A. Gerçek Kişi Başvurucu Yönünden
10. Gerçek kişi başvurucunun bireysel başvuruya konu davanın tarafı olmadığı için ehliyet yönünden davanın reddedilmesi yönündeki şikâyeti basın ve ifade özgürlüğü kapsamında vasıflandırılmıştır.
11. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
12. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
13. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle yargı mercileri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt [2. B.], B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
14. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin yargı mercilerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).
15. İfade özgürlüğünün gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Bunun yanında pozitif yükümlülükler kapsamında ifade özgürlüğünün korunması amacıyla idari veya yargısal birtakım hukuki mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3) [2. B.], B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek [2. B.], B. No: 2013/4825, 24/3/2016, § 46; Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/11028, 18/10/2017, §§ 56, 57). Somut olayda televizyon kanalının kapatılmasına yönelik işleme karşı idari veya yargısal hukuki yollar harekete geçirilmemiş, bu hâliyle ifade özgürlüğüne yönelik müdahale şikâyetinin giderilmesi imkânı idari ve yargısal makamlara tanınmamıştır. Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yollarına başvurulmaksızın yapılan bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir (Hamdi Akın İpek (2) [2. B.], B. No: 2015/17048, 25/5/2022, § 21).
16. Bu bağlamda başvurucu tarafından, Şirketin ortağı ve yetkilisi sıfatıyla televizyon kanalının kapatılmasına ilişkin işleme karşı görevli ve yetkili mahkemede dava yoluna gidilmesi zorunludur. Başvurucunun etkili olabilecek bu yola başvurmaksızın, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunması mümkün görünmemektedir.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tüzel Kişi Başvurucu Yönünden
1. İfade ve Basın Özgürlüğü İle Bağlantılı Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucunun davanın ehliyet nedeniyle reddine ilişkin şikâyeti ifade ve basın özgürlüğü ile bağlantılı etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.
19. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesi şöyledir:
"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır."
20. Etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlama) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418, 30/5/2019, § 47; Murat Haliç [1. B.], B. No: 2017/24356, 8/7/2020, § 44).
21. Şikâyetlerin esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının bulunması, ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanmasının bir gereğidir. Buna göre kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla öngörülen yargı yollarının mevzuatta yer alması tek başına yeterli olmayıp bu yolun aynı zamanda pratikte de başarı şansı sunması gerekir. Söz konusu yola başvurulabilmesi için öngörülen şartlar, somut olaylara tatbik edilirken dayanak işlem, eylem ya da ihmallerden kaynaklanan savunulabilir nitelikteki iddialar bu doğrultuda geniş şekilde değerlendirilmeli; şartların oluşmadığı sonucuna ulaşılması durumunda ise bu durum yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmalıdır (İlhan Gökhan [2. B.], B. No: 2017/27957, 9/9/2020, §§ 47, 49).
22. 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 588. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre şirket, ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır. Dolayısıyla henüz ticaret siciline tescil edilmemiş bir şirketin tüzel kişilik kazanması mümkün olmadığı gibi ticaret sicil kaydı silinen bir şirketin tüzel kişilik vasfı da sona erer. Başka bir deyişle ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik niteliğini edinen ticari şirketin sicil kaydının silinmesiyle de hukuki varlığı sona erer (Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. [2. B.], B. No: 2015/18554, 25/9/2019, § 20).
23. Bu itibarla sicil kaydı terkin edilen bir ticari şirketin yargı mercileri önünde taraf statüsünde bulunması mümkün değildir (Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş., § 21). Buna göre tüzel kişiliğini yitirmiş bir şirketin dava açması mümkün olmadığı gibi dava açan bir şirketin tüzel kişiliğini dava sürecinin sonuna kadar koruması da gerekmektedir. Dolayısıyla hiç tüzel kişilik kazanmamış veya tüzel kişiliği ortadan kalkmış şirket adına açılan dava ile dava devam ederken tüzel kişiliğini yitiren şirkete ilişkin davanın esasının incelenmesi mümkün değildir.
24. Somut başvuruda, iptal davası açıldığı sırada Şirket'in tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Tüzel kişiliği bulunmayan bir şirket adına dava açılması mümkün değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. (3) [2. B.], B. No: 2018/24685, 8/9/2021, § 38). Bununla birlikte başvurucu Şirketin ticaret sicilinden kaydının silinmesi üzerine tüzel kişiliği yeniden kazanmak adına yargı yoluna başvurulduğuna da rastlanılmamıştır. Bu durumda televizyon kanalının kapatılmasına ilişkin işleme karşı açılan davanın incelendiği tarih itibarıyla başvurucunun ehliyetinin bulunduğu söylenemeyecektir.
25. İlk derece mahkemesince yapılan değerlendirmede, davanın açıldığı tarihte Şirketin ticaret sicil kaydının bulunmaması sebebiyle dava açma ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar istinaf ve temyiz incelemesi sonucunda kesinleşmiştir. Eldeki başvuruda Mahkeme tarafından başvurucunun hangi nedenle dava açma ehliyetinin bulunmadığı başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verilecek şekilde yeterli gerekçeyle ortaya konulmuştur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Burak Akın [2. B.], B. No: 2021/62165, 27/2/2025, § 21). Dahası televizyon kanalının sahibi olan Şirketin gerçek kişi ortaklarının uğradıklarını iddia ettikleri zarar nedeniyle söz konusu idari işlemin iptali davasını açmalarının önünde bir engel bulunmadığı dikkate alındığında, Şirketin dava açma ehliyetine ilişkin yapılan yargısal yorumun ifade ve basın özgürlüğü ile bağlantılı etkili başvuru hakkı bakımından katı bir yorum olmadığı değerlendirilmiştir.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Basın ve İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
28. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir."
29. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup, anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için iki temel ön koşul bulunmaktadır. Bunlardan birincisi başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı "güncel bir hakkının ihlal edilmesi" ve bunun sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesi, ikincisi ise bu ihlalden dolayı kişinin "kişisel olarak ve doğrudan" etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay [2. B.], B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
30. İlke olarak bireysel başvuruda bulunan başvurucu, tüzel kişiliği haiz bir şirket ise şirketin bireysel başvuru anında tüzel kişiliği haiz olması gerektiği gibi bu tüzel kişiliğin bireysel başvuru sürecinin sonuna kadar korunması şirketler tarafından yapılan başvurunun esasının incelenebilmesi için zorunlu bir koşuldur (Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/5016, 12/6/2018, § 36). Şirketin ticaret sicil kaydının silinmesi ve tüzel kişiliğini yitirmesi olgusu bireysel başvurunun esasının incelenmesine engel teşkil eder (Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. (3) [1. B.], B. No: 2016/9785, 10/12/2019, § 20).
31. Anayasa Mahkemesi, Hamdi Akın İpek kararında iki televizyon kanalının dijital yayın platformundan çıkarıldığı tarihte başvurucunun söz konusu televizyon kanallarının bağlı olduğu iki şirketin ortağı ve yöneticisi konumunda olduğuna değinerek başvuruya konu çıkarma kararından kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olan başvurucunun mağdur sıfatının bulunduğunu kabul etmiştir. Diğer taraftan başvuruya konu olayda şirketlerin yönetiminin kayyıma devredildiğini dikkate alarak şirket tüzel kişiliğinin başvurmasını güçleştiren hukuki sınırlamalar nedeniyle bu şirketlerin olay tarihinde ortağı ve yöneticisi olan başvurucunun doğrudan ve güncel bir mağduriyetinin söz konusu olduğu sonucuna varmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özgür Güleç [2. B.], B. No: 2014/11503, 1/2/2017, § 37; Hamdi Akın İpek [2. B.], B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 79).
32. Somut başvuruda da, kapatılan ve yayın faaliyetine son verilen televizyon kanalına ilişkin olarak Şirket ortaklarının ve yetkililerinin mağdur sıfatının bulunması sebebiyle dava yoluna gitmesi hâlinde Hamdi Akın İpek kararındaki yaklaşım uyarınca doğrudan ve güncel bir menfaatinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Bu doğrultuda, tüzel kişiliği sona eren ve ticaret sicilinden terkin edilen Şirketin, kapatılan televizyon kanalı sebebiyle basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Veli Büyükşahin yönünden ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Başvurucu Anadolu Medya İletişim Hiz. Tic. ve San. A.Ş. yönünden,
1. İfade ve basın özgürlüğü ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Basın ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 1/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.