logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Oğuzhan Kaya [1. B.], B. No: 2021/24297, 5/2/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

OĞUZHAN KAYA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/24297)

 

Karar Tarihi: 5/2/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Saliha AKSOY

Başvurucu

:

Oğuzhan KAYA

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, geçici görevlendirme işleminin ve bu görevlendirmenin iki ay süreyle sınırlı tutulması istemiyle idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/5/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, Manisa İli, Salihli İlçe Nüfus Müdürlüğünde şef olarak görev yapmakta iken22/1/2020 tarihli işlemle geçici olarak Köprübaşı İlçe Nüfus Müdürlüğünde görevlendirilmiştir. Anılan işlem başvurucuya 3/2/2020 tarihinde tebliğ edilmiş ve 4/2/2020 tarihinde başvurucu göreve başlamıştır.

9. Başvurucu 31/3/2020 tarihinde ilgili idareden geçici görevlendirmenin iki aylık süre ile sınırlı tutulması talebinde bulunmuştur.

10 Başvurucunun talebi 29/4/2020 tarihli işlemle reddedilmiş, işlem 30/4/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu, 22/1/2020 tarihli geçici görevlendirme işleminin ve söz konusu görevlendirmenin iki ay süreyle sınırlı tutulması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 29/4/2020 tarihli işlemin iptali talebiyle dava açmıştır.

12. Manisa 2. İdare Mahkemesi 13/10/2020 tarihli kararıyla başvurucunun görevlendirilmesine ilişkin dava konusu işlemde süre belirtilmediğinden geçici görevlendirmenin "belli bir süre için ve geçici bir hizmete yönelik olması" şartının ihlal edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline hükmetmiştir.

13. Mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 30/3/2021 tarihli kararıyla istinaf talebi kısmen kabul edilmiş ve 22/1/2020 tarihli geçici görevlendirme işlemi yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine kesin olarak karar verilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:

"(...) davacının Köprübaşı İlçe Nüfus Müdürlüğünde görevlendirilmesine ilişkin işlemin 03/02/2020 tarihinde davacıya tebliğ edildiği dikkate alındığında, bu tarihten itibaren işlemeye başlayan 60 günlük dava açma süresi içerisinde doğrudan veya 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında kabulü gereken ve işlemeye başlayan dava açma süresinin 57. gününde 31/03/2020 tarihinde yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işlemin tebliğ edildiği 30/04/2020 tarihinden itibaren kalan 3 günlük dava açma süresinin son günü 03/05/2020 tarihine kadar dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra Köprübaşı İlçe Nüfus Müdürlüğünde görevlendirilmesine ilişkin işleme karşı 15/05/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır."

14. Başvurucu, nihai hükmü 30/4/2021 tarihinde öğrendikten sonra 10/5/2021 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. Kanun Hükümleri

15. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Kanun'un;

i. "Dava açma süresi" kenar başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür."

ii. Aynı Kanun'un "Üst makamlara başvurma" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:

"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır. "

16. 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:

"(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;

a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,

...

itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır."

2. Danıştay İçtihadı

17. Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/12/2022 tarihli ve E.2022/1297, K.2022/8127 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.

"(...) davacı tarafından çalışma izninin haksız olarak iptali nedeniyle kazanmaktan mahrum kaldığı tüm parasal haklarının hesaplanarak ödenmesi, çalışmasının engellendiği sürenin prim gün sayısına eklenmesi ve mahrum kaldığı tüm mali ve sosyal haklarının ödenmesi istemiyle yapılan 23.03.2020 tarihli başvuruya ilişkin zımni ret süresinin 15.06.2020 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıktır. Zira 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen istisnalar haricinde sürelerin durması bakımından herhangi bir ayrım yapılmamıştır.

Bu durumda, davacının başvurusu üzerine 14.08.2020 tarihinde oluşan zımni ret işlemine karşı 13.10.2020 tarihine kadar dava açma imkanı bulunmakta olup 30.09.2020 tarihinde açılan işbu davanın süresinde olduğu sonucuna varılmıştır. "

18. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/12/2022 tarihli ve E.2022/2587, K.2022/4074 sayılı kararının ilgili kısmı şu şekildedir.

"(...) Davacıların, 03/02/2020-04/03/2020 tarihleri arasında askıya çıkarılan imar planlarına askıda itirazları bulunmadığından, dava açma süresinin imar planlarının askıdan indiği tarihten itibaren 60 gün içinde ve son olarak 03/05/2020 tarihinde dolduğu, ancak yukarıda yer verilen mevzuat gereği dava açma süresinin 13/03/2020 tarihinden itibaren durduğu ve durma süresinin 15/06/2020 tarihine kadar uzatıldığı dikkate alındığında 05/08/2020 tarihinde, yasal dava açma süresi içinde alt ölçekli imar planları ile birlikte 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının iptali istemiyle açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır."

B. Uluslararası Hukuk

19. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Cemil Hırca, B. No: 2019/8549, 23/11/2021, § 16-18.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 5/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

21. Başvurucu; davanın süresinde açılmadığı yönünde verilen istinaf mercii kararında 7226 sayılı Kanun uyarınca pandemi nedeniyle duran sürelerin dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Anılan Kanun yarınca 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamındaki dava ve idari başvuru sürelerinin de durduğuna dikkat çeken başvurucu, bu husus dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

22. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

25. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "... ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

26. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

27. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

28. Somut olayda iptal davasının süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

29. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

30. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

31. Başvuru konusu olayda, davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle istinaf merciince verilen ret hükmüyle mahkemeye erişime getirilen sınırlamanın kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

32. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

33. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

34. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesinde (olay tarihinde yürürlükteki haliyle) ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği düzenlenmiştir. İlgili hükümde bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı belirtilmiştir. İdari başvuruya altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde ise dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş süreninde hesaba katılacağı vurgulanmıştır.

35. Diğer yandan COVID-19 salgın hastalığı (pandemi) tedbirleri kapsamında yayımlanan 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile dava açma süreleri ile zorunlu idari başvuru sürelerinin 13/3/2020 tarihinden 30/4/2020 tarihine kadar durması öngörülmüş, sürelerin duracağı son tarih daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından aynı fıkrada tanınan yetkiye istinaden 15/6/2020 olarak tespit edilmiştir (Senih Özay, B. No: 2020/13969, 9/6/2020, § 32).

36. Bu kapsamda, Covid 19 pandemi sürecinde yargılama faaliyetlerinde hak kaybı oluşmasını önlemeye matuf yasal düzenleme çerçevesinde yargılama usulünde bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin belirli dönemler itibariyla durdurulduğu, bununla birlikte 7226 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen istisnalar haricinde sürelerin durması bakımından herhangi bir ayrım yapılmadığı görülmüştür.

37. Somut olayda başvurucunun iptal davası açmadan önce 31/3/2020 tarihli dilekçe ile geçici görevlendirme işleminin iki ay süreyle sınırlı tutulması talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. İdarece anılan talep 29/4/2020 tarihli işlemle reddedilmiştir.

38. 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca Covid-19 tedbirleri kapsamında dava açma ve idari başvuru süreleri 13/3/2020 tarihi itibarıyla durmuştur. Bu durumda, 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında idari başvuru yolu için öngörülen süre, işlemin başvurucuya tebliğ edildiği tarih olan 3/2/2020 tarihinden itibaren 38 gün sonra durmuştur. Başka bir ifadeyle idari başvuru veya dava açma için öngörülen altmış günlük sürenin dolmasına 22 gün kala süreler durmuştur. Ancak 15/6/2020 tarihinden itibaren anılan süreler tekrar işlemeye başlamıştır. Dolayısıyla, derece mahkemelerince sürenin hesabında açık bir biçimde hatalı değerlendirme yapılarak başvurucu açısından öngörülemez şekilde yargı yollarına ulaşımın engellendiği görülmektedir.

39. Bu kapsamda, Mahkemece hatalı bir yorumla davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle ret kararı vermesi mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi kanunilik unsurundan yoksun bırakmaktadır. Bu durumda, Mahkemenin davayı süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

VI. GİDERİM

41. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

42. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

43. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılması için İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine (E.2020/994, K.2021/436) iletilmek üzere Manisa 2. İdare Mahkemesine (E.2020/340, K.2020/565)GÖNDERİLMESİNE,

D. 487,60 harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 5/2/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, Manisa İli, Salihli İlçe Nüfus Müdürlüğünde şef olarak görev yapmaktayken, Köprübaşı İlçe Nüfus Müdürlüğünde geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin işleme karşı açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi ile karşı vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının çeşitli unsurlarının ihlal edildiğini ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur.

2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesine göre istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarla bireysel başvuru hakkının açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin 2.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilebilir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31).

3. Bu kapsamda başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven Ulusoy, § 32).

4. Başvurucu vekili, 10/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmasından sonra, 18/5/2021 tarihinde İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine (Daire), aynı zamanda bireysel başvuru konusu yapılan karşı vekalet ücreti hakkında maddi hatanın düzeltilmesi talebiyle başvuruda bulunmuş ve Daire tarafından talep uyarınca 31/5/2021 tarihinde “YANLIŞLIĞIN DÜZELTİLMESİ HAKKINDA KARAR” verilmiş ve bu karar 6/9/2021 tarihli düzeltme şerhi ile hükme eklenerek 8/9/2021 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.

5. Başvurucu, bireysel başvuru formunda başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde bunu Anayasa Mahkemesine bildireceğini beyan etmesine rağmen İçtüzük'ün 59. maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklerine açıkça aykırı bir şekilde, yukarıda belirtilen olguya ilişkin olarak, başvurunun birinci bölüm tarafından karara bağlandığı 5/2/2025 tarihine kadar geçen üç (3) yılı aşkın süre içinde herhangi bir bildirimde bulunmamıştır.

6. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermediği, bu süreçte vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeyle ilgili olarak, yeterli zamana sahip olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesini bilgilendirmemek suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasını engellediği anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine vardığımdan çoğunluğun öncelikle başvurunun kabul edilebilir olduğu yönündeki kararına katılmak mümkün olmamıştır.

7. Yukarıda yer verilen hususların aşıldığı ve başvurunun kabul edilebilir bulunduğu halde dahi adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönündeki karara katılmak mümkün değildir. Şöyle ki;

8. Somut olayda iki idari işlem söz konusudur. Birincisi başvurucunun Köprübaşı İlçe Nüfus Müdürlüğünde geçici olarak görevlendirilmesine ilişkin işlem, ikincisi geçici olarak görevlendirilmenin iki aylık süre ile sınırlı tutulması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemdir. İdare mahkemesi başvurucunun görevlendirilmesine ilişkin dava konusu işlemde süre belirtilmediğinden geçici görevlendirmenin "belli bir süre için ve geçici bir hizmete yönelik olması" şartının ihlal edildiği gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline hükmetmiştir.

9. Bölge İdare Mahkemesi ise geçici görevlendirilmeye ilişkin işleme karşı açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Geçici olarak görevlendirilmenin iki aylık süre ile sınırlı tutulması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işleme yönelik olarak ise Bölge Adliye Mahkemesi geçici olarak görevlendirilmenin belirli bir süre ile sınırlı tutulması gerekirken bu husus dikkate alınmadan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık görülmediğini, bu nedenle davalı idarenin istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.

10. Dolayısıyla sonuç itibarıyla başvurucunun geçici görevlendirilmesine ilişkin işlemin iptali talebi Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiş ise de geçici görevlendirmenin belli bir süre ile sınırlı tutulması talebi kabul edilmiştir. Nitekim geçici görevlendirmenin belli bir süre ile sınırlı tutulması hususu, idare mahkemesinin başvurucunun geçici görevlendirilmesi işlemini iptal etmesinin de gerekçesini oluşturmuştur. Bu nedenle geçici görevlendirmenin belli bir süre ile sınırlı tutulması talebinin kabul edilmesi, geçici görevlendirme işlemi iptal edilmese de başvurucu açısından dengeleyici bir durum oluşturmuştur. Sonuç itibarıyla geçici görevlendirilmenin iptali talebinin süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle başvurucuya yüklenen külfetin aşırı olduğu veya müdahalenin orantılı olmadığı söylenemeyecektir.

11. Açıklanan gerekçelerle öncelikle başvurunun kabul edilebilir bulunmasına ardından ise adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Oğuzhan Kaya [1. B.], B. No: 2021/24297, 5/2/2025, § …)
   
Başvuru Adı OĞUZHAN KAYA
Başvuru No 2021/24297
Başvuru Tarihi 10/5/2021
Karar Tarihi 5/2/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, geçici görevlendirme işleminin ve bu görevlendirmenin iki ay süreyle sınırlı tutulması istemiyle idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi