TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUTLU MERT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/2641)
Karar Tarihi: 22/11/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Ekin ÇANKAL
Başvurucu
Mutlu MERT
Vekili
Av. Mert ELEKÇİ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Facebook hesabından yaptığı paylaşım ve yorum sebebiyle aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğünü, ilk derece mahkemesi kararının kesin nitelikte olmasının ise adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi başkan yardımcısı vekili olan, Tekirdağ'da tanınan ve aynı zamanda ana muhalefet partisinin Tekirdağ il teşkilatlanmasında etkin konumda olduğu ileri sürülen M.K.nın ana muhalefet partisinin aldığı karara aykırı hareket ederek tarla vasıflı bir taşınmazın 1/1.000 imar planı değişikliğine olumlu oy kullanması yerel medyada haberlere konu olmuştur. Bunun üzerine yerel bir gazetenin Facebook hesabından 10/1/2020 tarihinde ''CHP'li Meclis Üyesi Neden Evet Dediğini Açıkladı'' başlıklı haber yayımlanmış ve muhabir, M.K.nın neden parti kararına rağmen olumlu oy kullandığına dair bazı iddialarda bulunmuştur. Başvurucu bu haberin altına, ''CHP'sini kendi çıkarları için rant çukuruna sokan bu meclis üyesi kesinlikle ihraç edilmelidir'' şeklinde bir yorum yapmıştır. Başvurucu yine Facebook hesabından olaya ilişkin başka bir paylaşımda daha bulunmuştur. Başvurucunun ihtilafa konu paylaşımı şöyledir:
''Chp Süleymanpaşada kendi yerini imara açmak ve parasına para katmak isteyen meclis üyesi yüzünden imar rantına bulaştırılmıştır, CHP Süleymanpaşa İlçe Başkanlığı bu meclis kararına itiraz etmelidir, burada kamu yararı yoktur. kendi yerini imar rantına açmak için el kaldıran meclis üyesi hakkında tüzük gereği işlem yapılmalıdır.''
3. Başvurucu aleyhine Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına, M.K.ya görüntülü ve sesli yayın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla şikâyet dilekçesi sunulmuştur. Savcılık, ihtilaflı ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, hakaret suçunun sübuta ermediğini değerlendirdiğinden başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
4. Yine başvurucunun ifadeleri sebebiyle 5.000 TL manevi tazminat talebiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açılmıştır. İlk derece mahkemesi somut olayda, ihtilaflı sözlerin eleştiri sınırlarını aştığını değerlendirmiş; ifadelerin ağırlığı, davacının konumu ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını dikkate alarak davanın kısmen kabulüne, 3.000 TL manevi tazminatın yasal faiziyle başvurucudan tahsiline karar vermiştir. Kararın hüküm kısmında, kabul edilen ve reddedilen miktarlar yönünden kararın kesin olduğu belirtilmiştir. Kararın henüz taraflara tebliğ edilmediği, başvurucu vekili tarafından UYAP sistemi üzerinden okunduğu anlaşılmıştır.
5. Başvurucu 17/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
6. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin layıkıyla yerine getirilmemesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle derece mahkemeleri nezdinde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
7. Somut olaya gelince, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiası değerlendirilmeden evvel, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın miktar yönünden kesin olduğu gerekçesiyle kararı istinaf edememesinin adil yargılanma hakkını ihlal edip etmediği ele alınacaktır.
8. Anayasa Mahkemesi Umut Öztürk [GK] (B. No: 2017/37079, 29/9/2021) kararında, istinaf yolu açık olduğu hâlde ilk derece mahkemesinin kararı kesin olarak tefhim ederek kanun yoluna başvuru imkânını ortadan kaldırması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" kenar başlıklı 341. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlara karşı istinaf dilekçesi sunulması ve bu dilekçenin reddi hâlinde ret kararına karşı kanunlarda öngörülen süre içinde kanun yoluna müracaat edilmesinin mümkün olduğunun altı çizilmelidir. Böylelikle kanun yolu mercii, bir alt derece mahkemesinin kararının kesinliğine dair tespitinin usul kanunlarına uygun olup olmadığını inceleyecek ve alt derece mahkemesinin değerlendirmesini isabetli görmediği takdirde ret kararını kaldırarak kanun yolu başvurusunun esasını inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesi de anılan kararda, ilk derece veya istinaf mahkemesince kesin olduğu belirtilerek verilen kararlara karşı kanun yolunun açık olduğu iddia edilerek yapılan şikâyetlerin öncelikli olarak kanun yolu nezdinde (istinaf/temyiz) dile getirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu çerçevede kesin olarak verilen kararlara karşı kanun yoluna başvuru hakkının engellendiği iddiasıyla doğrudan Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Başvurucunun kararın kesin olmadığı iddiasının öncelikle istinaf/temyiz merciinde tartışılması gerekmektedir. İlk derece/istinaf mahkemesinin kesin kararlarına karşı -kararın kesin olduğu belirtilsin veya belirtilmesin- kanun yoluna başvurulması kural olarak bireysel başvuru süresini etkilemez. Bununla birlikte karara karşı üst kanun yollarına başvurmada tartışmalı durumların söz konusu olduğu hâllerde yani başvurucunun üst kanun yoluna başvurmasının kabul edilebilir nedenlerinin bulunması durumunda başvuru süresi kanun yolu merciinin kararının öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır (Umut Öztürk, §§ 25-36).
9. Sonuç olarak başvurucunun Mahkemece kesin olarak verildiği belirtilen karara karşı istinaf yolunun açık olduğu iddiasıyla söz konusu kanun yoluna başvurma imkânı olmasına rağmen bu yola başvurmadan ihlal iddialarını doğrudan bireysel başvuruda dile getirdiği, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut ve etkili yargı yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun olağan kanun yollarını tüketmeksizin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu dikkate alındığında ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının henüz derece mahkemesi tarafından incelenmeden Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesinin bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi ile çelişki oluşturacağı da açıktır.
10. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Basri BAĞCI bu sonuca katılmamıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Basri BAĞCI'nın karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/11/2023 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
İlk derece mahkemesince verilen manevi tazminata dair karar “kesin” nitelikte olmamasına rağmen, mahkeme kararında kesin olduğu ifade edilmek suretiyle kanun yollarının gösterilmemesi ve başvurucunun yanıltılmasının Umut Öztürk ([GK], B. No: 2017/37079, 29/9/2021) kararında kaleme alınan karşı oyda dile getirilen gerekçeler çerçevesinde, mahkemeye erişim hakkı açısından ihlal oluşturduğunu değerlendirdiğimizden, çoğunluğun başvuru yollarının tüketilmemiş olduğu yönündeki kabul edilmezlik gerekçesine iştirak edilmemiştir.
Üye