TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SÜLEYMAN GÖKTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/28297)
Karar Tarihi: 20/11/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Şahap KAYMAK
Başvurucu
Süleyman GÖKTAŞ
Vekili
Av. Fatih AYDIN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kıymet takdirine itiraz davasının süre aşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu aleyhine, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmaz için Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası açılmıştır. Söz konusu davanın tarafı olan alacaklı, taşınmaz üzerinde ihtiyati tedbir ve haciz kararı verilmesi talebinde bulunmuştur. Asliye Hukuk Mahkemesi ara kararıyla ihtiyati haciz talebinin kabulüne, ihtiyati tedbir talebinin ise reddine karar vermiştir.
3. Ara kararı, gereği için Ankara 22. İcra Dairesine (İcra Dairesi) gönderilmiş, İcra Dairesinin E.2021/332 sayılı dosyasıyla da başvurucu aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlatılmıştır.
4. İcra Dairesince taşınmazın kıymet takdirinin yapılması için Gölbaşı (Ankara) İcra Dairesine talimat yazılmasına karar verilmiştir. Gölbaşı (Ankara) İcra Dairesinin 2021/160 sayılı talimat dosyasında bilirkişi incelemesi yaptırılması neticesinde taşınmaza ilişkin kıymet takdir raporu düzenlenmiştir. İcra Dairesi 26/2/2021 tarihinde kıymet takdir raporunun başvurucuya tebliğe çıkarılmasına karar vermiştir. Anılan rapor başvurucunun eşine 3/3/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
5. Ancak İcra Dairesi 19/3/2021 tarihinde aleyhine açılan tasarrufun iptali davasında başvurucunun vekil ile temsil edildiğinin görüldüğü, kıymet takdir raporunun ise başvurucu vekiline tebliğe çıkarılmadığı gerekçesiyle satış talimatı gönderilmesi talebinin reddine ve bildirildiği takdirde başvurucu vekilinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine (UYAP) kaydedilmesine karar vermiştir. Diğer yandan aynı isimde birden çok vekil bulunduğu için başvurucunun vekilinin tespit edilemediği belirtilmiştir.
6. Daha sonra tasarrufun iptali davasının tarafı olan alacaklının taşınmazın satış işlemlerinin başlatılması ve satış talimatı gönderilmesi talebi, başvurucuya yapılacak tebligatların vekile yapılması ve kıymet takdirinin de vekile tebliğinin zorunlu olduğu gerekçesiyle İcra Dairesince 7/4/2021 tarihinde reddedilmiştir.
7. Ardından alacaklının başvurucu vekilinin ismini İcra Dairesine bildirmesine istinaden 10/4/2021 tarihinde başvurucu vekili Av. Fatih AYDIN'ın vekil olarak dosyaya kaydı ile kıymet takdir raporunun anılan vekilin Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi (UETS) adresine tebliğe çıkarılmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine rapor 11/4/2021 tarihinde elektronik tebliğ yöntemi ile tebliğe çıkarılmış, "Tebligat, alıcının hesabına iletilmesini müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayıldı." şeklindeki delil kaydının oluşturulduğu 16/4/2021 tarihinde ilgili mevzuat uyarınca başvurucu vekiline tebliğ edilmiş sayılmıştır.
8. Başvurucu 12/4/2021 tarihinde Gölbaşı (Ankara) İcra Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kıymet takdirine itiraz davası açmıştır. Mahkeme 14/4/2021 tarihli tensip zaptında keşif ve bilirkişi ücreti için 2.500 TL gider avansının başvurucu tarafından tensip zaptının tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkeme veznesine depo edilmesi, verilen kesin süre içinde masraf depo edilmediği takdirde başka işleme gerek olmaksızın şikâyetin kesin olarak reddine karar verileceği ihtarında bulunmuştur.
9. Tensip zaptı 16/4/2021 tarihinde başvurucu vekiline elektronik tebliğ yöntemi ile tebliğe çıkarılmış, "Tebligat, alıcısı tarafından açıldı." şeklindeki delil kaydının oluşturulduğu aynı tarihte tebligat başvurucu vekili tarafından açılmıştır. Başvurucu 26/4/2021 tarihli ve 2284 sayılı tahsilat makbuzu ile 2.500 TL gider avansını dava dosyasına yatırmıştır.
10. Mahkeme davayı süre aşımı gerekçesiyle kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; keşif sırasında bilirkişinin emek ve mesaisine göre ücreti ile keşif aracının ücreti gidilecek mesafeye göre takdir edileceğinden ayrı ayrı belirtilmediği ve ihtarda bulunulmasına rağmen verilen kesin süre içinde gider avansının ve keşif harcının mahkeme veznesine eksik olarak depo edildiği belirtilmiştir. Ayrıca kıymet takdir raporunun başvurucuya 2/3/2021 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 128/a maddesi gereğince rapora ilişkin şikâyet başvurusunun 7 günlük yasal süre geçtikten sonra 12/4/2021 tarihinde yapıldığı ifade edilmiştir.
11. Başvurucu nihai hükmü 31/5/2021 tarihinde öğrendikten sonra 28/6/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Başvurucu; gider avansının verilen kesin süre içinde mahkeme veznesine yatırıldığını, kıymet takdir raporuna karşı şikâyet süresinin vekile yapılan tebliğ ile başlaması gerektiğini, mahkemenin süre aşımı gerekçesiyle davayı reddetmesi nedeniyle taşınmazın kıymet takdir raporundaki bedel üzerinden satışa çıkarıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
14. Bakanlık görüş yazısında; mevcut başvuruda başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
15. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
18. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
19. Mahkemenin süre aşımından davayı reddetmesine ilişkin kararı iki gerekçeye dayanmaktadır. Bu gerekçelerden ilki kıymet takdir raporuna karşı yapılan şikâyetin 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesinde belirtilen süre içinde yapılmadığına yöneliktir.
20. Kıymet takdirine itiraz davasının, süre aşımından reddedilmesi suretiyle uyuşmazlığın esasının incelenmemesi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir. Hak arama özgürlüğüne yapılan bu müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen süre aşımı gerekçesiyle davanın reddi kararı ile yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı karar gerekçesinde dayanılan 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesinden anlaşılmıştır. Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yargı mercilerince yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak yargı mercilerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
21. 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesinin (1) numaralı fıkrasında kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililerin raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilecekleri, şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği, aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyetin kesin olarak reddedileceği kurala bağlanmıştır.
22. 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11. maddesinin (1) numaralı fıkrasında vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı belirtilmiştir. Buna göre vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır ve tebliğ edilen evrakın içeriğine göre bir kanun yoluna başvurulması söz konusu ise kanunda öngörülen süreler bu tarih itibarıyla işlemeye başlar (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 24).
23. Somut olayda kıymet takdir raporu, önce başvurucunun eşine tebliğ edilmiştir. Ancak İcra Dairesince aleyhine açılan tasarrufun iptali davasında başvurucunun vekil ile temsil edildiği anlaşıldığından aynı raporun bu defa başvurucu vekiline tebliğ edilmesine karar verilmiştir. Rapor, başvurucu vekiline tebliğ edildikten sonra kanuni süresi içinde kıymet takdirine itiraz davası açılmıştır.
24. Tasarrufun iptali davasında kendisini vekil ile temsil ettiren başvurucunun kendi aleyhine olduğunu düşündüğü kıymet takdir raporuna ilişkin olarak kanun yoluna başvuru sürecinde raporun vekilden önce kendisine tebliğ edildiği gerekçe gösterilerek şikâyet süresini bu tarihten itibaren başlatmak, vekil ile temsil edilme hakkının ortadan kaldırılmasına sebebiyet verecektir. Zira yargılama sürecinde hukuki yardımdan yararlanmak amacıyla tayin ettiği vekilin kendisini temsil etmesinden mahrum kalan başvurucuya aşırı bir külfet yüklenecek ve hak arama hürriyeti engellenmiş olacaktır.
25. Tebligatın vekile yapılması gerektiği hususu Yargıtayın içtihadı birleştirme kararına da konu olmuştur. Yargıtayın anılan kararında "bir davanın son dereceye kadar takibi için vekil tayin etmiş olan bir kimseye ilâm tebliği ... mümkün bulundukça müvekkiline tebligat yapılması kanuna muhalif ve bu sebeple tebliğ dahi hükümsüz olduğundan kanun yoluna müracaat için muayyen olan müddet böyle yolsuz bir tebliğ üzerine cereyan etmeyeceği" açıkça ifade edilmiştir (YİBKK, E.1940/7, K.1940/75, 10/7/1940).
26. Mahkeme ise 7201 sayılı Kanun'un 11. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince kıymet takdir raporunun başvurucu vekiline tebliğine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmamış, İcra Dairesinin raporun vekile tebliğ edilmesi gerektiği yönündeki kararını tartışmadan davayı süre aşımı gerekçesiyle reddetmiştir.
27. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, bazı kararlarında hukuk güvenliği ilkesinin bir gereği olarak kuralların öngörülebilir olması gerektiğinden açıkça bahsetmiş; hukuk güvenliğinin temel hak güvencelerinde korunan ortak değer olduğunu, hukuk devletinde hukuk normlarının öngörülebilir olması ve bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesi gerektiğini ifade etmiştir (AYM, E.2008/19, K.2010/17, 28/1/2010). Başvurucu, İcra Dairesinin kararı doğrultusunda vekile yapılan tebliğe güvenerek kıymet takdir raporuna karşı şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Buna göre başvurucu vekilinin UETS adresine 11/4/2021 tarihinde elektronik tebligata çıkarılıp ilgili mevzuat gereğince 16/4/2021 tarihinde tebliğ edilmiş sayılan kıymet takdir raporuna karşı 12/4/2021 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu açıktır.
28. Dolayısıyla mahkeme 2004 sayılı Kanun'un 128/a maddesine dayanarak davayı süre aşımı gerekçesiyle reddettiğini belirtmiş ise de söz konusu kanun hükmünün uygulanmasında hata yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkemenin başvurucunun vekiline yapılan tebliğ üzerine süresi içinde şikâyet başvurusunda bulunulmasına rağmen başvurucunun eşine yapılan tebliğ tarihini esas almak suretiyle davayı süre aşımından reddetmesi mezkûr kanun hükmüne aykırılık taşımaktadır. Bu itibarla mahkemenin davanın esasını incelemeksizin reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
29. Mahkemenin ikinci gerekçesi ise başvurucunun ihtara rağmen verilen kesin süre içinde gider avansını ve keşif harcını eksik yatırdığına yöneliktir.
30. Mahkeme tensip zaptının tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde başvurucu tarafından 2.500 TL gider avansının yatırılmasını talep etmiştir. Buna göre tensip zaptı başvurucu vekiline elektronik tebliğ yöntemi ile tebliğ edilmiştir. Elektronik tebligat mazbatasında 16/4/2021 tarihinde ilgili tebligatın alıcı için ayrılmış tebligat hesabına başarılı bir şekilde konduğu ve aynı tarihte tebligatın alıcısı tarafından açıldığı bilgisi yer almaktadır. Başvuru konusu olayda başvurucu vekilinin 16/4/2021 tarihinde tensip zaptı tebligatını açtığına dair delil kaydı oluşturulmuş olup mahkemenin verdiği kesin süre 23/4/2021 tarihinde dolmuştur. Ancak bu tarihin resmî tatil olması ve cuma gününe denk gelmesi nedeniyle sürenin 26/4/2021 Pazartesi gününe kadar uzadığı ve söz konusu tarihte yatırılan gider avansı ve keşif harcının süresinde mahkeme veznesine depo edildiği kabul edilmelidir.
31. Kararda her ne kadar gider avansının ve keşif harcının verilen kesin süre içinde eksik yatırıldığı belirtilmiş ise de eksik yatırılan kısmın tamamlatılmasına dair başvurucuya muhtıra gönderilmediği gibi ne kadarlık bir tutarın eksik olduğuna yönelik bir açıklamada da bulunulmamıştır. Bilâkis mahkemenin talep ettiği gider avansının ve keşif harcının başvurucu tarafından tam olarak yatırıldığı görülmüştür. Dolayısıyla mahkemenin bu husustaki değerlendirmesinin de kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
33. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Gölbaşı (Ankara) İcra Hukuk Mahkemesine (E.2021/98, K.2021/111) GÖNDERİLMESİNE,
D. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.