TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERKAN TEPELİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/28682)
Karar Tarihi: 8/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Erkan TEPELİ
Vekilleri
Av. Ümit SİSLİGÜN
Av. Meral HANBAYAT YEŞİL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, katılmış olduğu etkinliğin yasaklanması nedeniyle de ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Kadıköy Kaymakamlığı tarafından 2/2/2021 tarihli kararla COVID-19 salgını nedeniyle toplum sağlığının korunması, kamu düzeninin sağlanması, salgının yayılmasının engellenmesi amacıyla ve toplumsal iç barışı tehdit edebilecek etkinliklerin gerçekleşme ihtimali gözönüne alınarak 2/2/2021 tarihinden itibaren yedi gün süreyle Kadıköy ilçesindeki tüm açık alanlarda gerçekleştirilmesi planlanan toplantı, miting, yürüyüş, basın açıklaması, konser gibi etkinlikler yasaklanmıştır.
3. Söz konusu yasaklama kararına rağmen Kadıköy ilçesinde 4/2/2021 tarihinde toplanan ve başvurucunun da aralarında olduğu ileri sürülen gruba güvenlik güçlerince müdahale edilmiştir. Kolluk görevlilerince düzenlenen Olay Tutanağı'na göre olayın gelişimi şöyledir:
i. Çeşitli marjinal gruplar sosyal medyadan "Faşizme karşı birleş[me], örgütlen[me], mücadeleyi yüksel[tme]" amacıyla toplantı çağrısı yapmıştır. Kolluk görevlilerince Halkın Demokrasi Partisi ilçe binası önünde toplanan elli kişilik gruba Kadıköy Kaymakamlığının COVID-19 salgını nedeniyle yapılacak her türlü etkinliği yasaklama kararı bulunduğu bildirilmiştir. Ayrıca topluluğa dağılmaları, aksi hâlde müdahale edileceği de ses yükseltici cihazla defalarca ihtar edilmiş ve dağılmaları için yeterli süre tanınmıştır. İhtara rağmen yürüyüşe devam etmek istemeleri nedeniyle grup kolluk görevlilerince fiziki ve seyyar bariyerlerle engellenmiş ve gruba yakalama işlemi yapılmıştır. Olay Tutanağı'nda "...grup üyelerinin tarafımızdan yapılan uyarıları dikkate almayıp yürüyüş yapmak istemeleri üzerine önleri seyyar bariyerlerle kapatılmak ve personel vasıtasıyla hat çekilmek suretiyle yürüyüşleri engellenerek yakalanmalarına yönelik müdahale edil[diği]" şeklinde ifade edilmiştir.
ii. Müdahale sonucu dağılan grubun bir bölümünün tekrar toplanarak İskele Meydanı'na yürümek istemesi üzerine bariyer çekilerek grup engellenmiş, dağılmaları yönünde gruba ihtarlarda bulunulmuş ve akabinde yakalama işlemi gerçekleştirilmiştir.
iii. Grup içinde bir kişi, cadde ortasına oturarak belediye otobüsünün geçişine engel olmuş, akabinde yapılan müzakereyle trafik akışı tekrar sağlanmıştır. Grubun bir kısmının İskele Meydanı'na gitmek için toplanması üzerine kolluk görevlilerince grup engellenmiş; gruba dağılmaları yönünde ihtarlarda bulunulmuş ve akabinde yakalama işlemi gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda 4/2/2021 tarihinde, aralarında başvurucunun da olduğu altmış beş kişi hakkında yakalama, bunların altmış biri hakkında da gözaltına alma işlemi uygulanmıştır.
4. Başvurucu 8/2/2021 tarihinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığında (Başsavcılık) hazır edilmiştir. Başvurucu; Başsavcılıkta alınan ifadesinde özetle kolluk görevlilerinin "Dağıl" ihtaratından sonra oradan ayrıldığını, herhangi bir eylemde bulunmadığını, anayasal hakkını kullandığını, suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir.
5. Aralarında başvurucunun da yer aldığı birçok şüpheli hakkında Başsavcılık tarafından 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. maddesinin (1) numaralı fıkrasında düzenlenen kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan tutuklama kararı verilmesi talep edilmiştir. Tutuklama talebinde, Kaymakamlıkça tüm kapalı ve açık alanlarda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasının yasaklanmasına rağmen başvurucunun da aralarında olduğu şüphelilerin olay günü Kadıköy Meydanı'nda karara aykırı olarak toplandıkları, emniyet ekiplerinin ihtarlarına rağmen dağılmadıkları, tüm bu hususların dosyada mevcut tutanaklar, görüntü kayıtları ve şüpheli savunmalarından anlaşıldığı, şüphelilerin üzerilerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu, müsnet suçun katalog suçlardan olduğu belirtilmiştir.
6. İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) 8/2/2021 tarihinde başvurucunun, yurt dışına çıkamama, haftanın bir günü konutuna en yakın kolluk birimine başvurarak imza atma ve konutu terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbirlerine tabi tutulmasına karar vermiştir. Kararda, başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe oluşmuş ise de suç vasfının ve delil durumunun lehe değişme ihtimaline binaentutuklama talebinin reddine, ancak deliller tam toplanmadığından anılan adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar verildiği belirtilmiştir. Başvurucunun bu karara yönelik itirazı, İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Hâkimliğince 17/2/2021 tarihinde reddedilmiştir.
7. Başvurucu, ret kararını 15/3/2021 tarihinde öğrenmiş ve 14/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 4/3/2021 tarihli iddianamesiyle başvurucunun da aralarında olduğu elli bir kişi hakkında kanuna aykırı toplantılara ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır. İddianamede; Kadıköy'de muhtemel toplumsal olaylar gerçekleşeceğinin, basın açıklamaları ve gösteri yürüyüşleri yapılacağının, bazı gruplar organizesinde sosyal medya üzerinden Kadıköy'de 4/2/2021 tarihinde başta gerçek kişi ve sivil toplum örgütleri olmak üzere çeşitli marjinal gruplar tarafından toplantı amacıyla bireysel ve kitlesel çağrıların yapıldığının tespit edildiği, Kadıköy ilçesindeki tüm açık alanlarda gerçekleştirilmesi planlanan toplantı, basın açıklaması, konser gibi etkinliklerin Kadıköy Kaymakamlığı tarafından 2/2/2021 tarihinden itibaren yedi gün süreyle yasaklandığı, söz konusu yasaklama kararının sosyal medya üzerinden çağrılar yapan ilgili kişi ve kuruluşlara telefon, resmî tebligat, basın açıklamasıyla ilan ve tebliğ edildiği, yasaklama kararına rağmen 4/2/2021 tarihinde daha önceki çağrılar doğrultusunda planlanan basın açıklamasının yapılacağı yönündeki çağrıların devam etmesi üzerine güvenlik güçlerince gerekli güvenlik tedbirlerinin alındığı, basın açıklaması için toplanan 50 kişilik grubun yasaklama kararına rağmen yürüyüşe geçmesinin ardından yasaklama kararı gruba tebliğ edilerek dağılmaları ve dağılmamaları hâlinde güvenlik güçlerince müdahale edileceği yönünde birçok kez uyarıda bulunulduğu, uyarıya rağmen grubun yürüyüş yapmak istemesi üzerine gruba müdahale edilerek dağıtıldığı, bu sürecin birçok kez tekrarlandığı belirtilmiştir.
9. İstanbul Anadolu 35. Asliye Ceza Mahkemesi 29/3/2021 tarihinde düzenlenen tensip zaptı ile adli kontrol tedbirinin niteliği, tedbirin konulduğu tarih ve kamu davası açıldığı gözetilerek başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar vermiştir. Davanın bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdest olduğu tespit edilmiştir.
10. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına ve iddiaların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Konutu Terk Etmemeye İlişkin Adli Kontrol Tedbirinin Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
11. Başvurucu; isnada konu protestonun anayasal olarak korunan özgürlükler kapsamında olan bir eylem olduğunu, kendisine isnat edilen suç bakımından kuvvetli suç şüphesi ve kaçma şüphesinin bulunmadığını, adli kontrol tedbirinin isnat edilen suç bakımından gerekli ve orantılı olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, seyahat özgürlüğünün, anayasal hakkını kullanmasına güvenlik güçleri tarafından haksız müdahalede bulunulması, anayasal hakkını kullandığı için adli kontrole tabi tutulması nedenleriyle de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü şartları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundakine benzer iddialarda bulunmuştur.
13. Başvurucunun iddiası kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Anayasa Mahkemesi konutu terk etmeme tedbirinin niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla hareket serbestîsi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat özgürlüğüne göre oldukça ileri bir boyutta olduğu, dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır (Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 68-76).
16. Konutun terk edilmemesine yönelik bir yükümlülüğü içeren adli kontrol tedbirinin hukukiliğinin değerlendirilmesinde -tıpkı tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde olduğu gibi- tedbirin kanun tarafından öngörülüp öngörülmediği, isnat edilen suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunup bulunmadığı, Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanılıp dayanılmadığı ve tedbirin ulaşılmak istenen amaç bakımından ölçülü olup olmadığı dikkate alınır. Çünkü böyle bir adli kontrol tedbiri tutuklamaya seçenek bir koruma tedbiridir. Dolayısıyla söz konusu tedbire ancak -suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi şartıyla- suçluluğu hususunda kuvvetli belirti bulunan kişiler hakkında, tedbir uygulanacak kişinin kaçmasını ya da delilleri yok etmesini veya değiştirmesini önlemek amacıyla ve ulaşılmak istenen amaç yönünden bir ölçüsüzlük yoksa başvurulabilir. Adli kontrol kapsamındaki başka yükümlülüklerin ulaşılmak istenen meşru amaç bakımından yeterli olması hâlinde kişi konutu terk etmeme yükümlülüğüne tabi tutulmamalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Esra Özkan Özakça, §§ 78-83).
17. Başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği husus, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında Hâkimlik tarafından 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesi uyarınca verilen konutu terk etmeme adli kontrol tedbiridir. Dolayısıyla başvurucu hakkında verilen ve adli kontrol yükümlülüğü olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
18. Kanuni dayanağı olduğu anlaşılan söz konusu adli kontrol tedbiri açısından başvurucunun isnat edilen suçu işlediğine dair kuvvetli bir şüphe bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekir.
19. İsnada göre aralarında başvurucunun da bulunduğu grup, güvenlik güçlerinin yaptığı ihtarlara ve toplantının dağıtılması için güç kullanılmasına rağmen dağılmamakta ısrar etmiştir. Soruşturma makamlarına göre başvurucu, slogan atarak eylem yapan ve dağılmamakta ısrar eden grupta yer almaktadır. Başvurucunun eyleminin isnat edilen suçu oluşturup oluşturmayacağı bakımından ise hakkındaki yargılama derdesttir. Sulh Ceza Hâkimliği adli kontrole hükmettiği kararda, tutuklama tedbirinin hukukiliğinin ön şartı olan başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğunu belirtmiş ise de somut olayın koşullarında adli kontrolün hukukiliğinin belirlenmesinde asıl incelemenin tutuklama nedenleri ve ölçülülük bağlamında yapılmasının daha uygun olacağı değerlendirilmiştir (benzer yönde bkz. Cevdet Konak, B. No: 2021/16161, 14/2/2024, § 18).
20. Sulh Ceza Hâkimliğinin adli kontrol tedbirine ilişkin kararı tutuklama sebepleri olan şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması ya da kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın delilleri yok etme, gizleme veya değiştirmesi, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunması hususlarına dair bir gerekçe içermemektedir. Kararda sadece delillerin tam olarak toplanamadığından bahsedilmiştir. Ancak bu husus bir tutuklama nedeni değildir.
21. Tüm bu veriler ışığında, Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen konutu terk etmemeye ilişkin adli kontrol tedbiri kararında, söz konusu tedbirin uygulanmasını zorunlu kılan nedenlerin yani tedbirin meşru amacının ne olduğunun ifade edilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kararın gerekçesinin adli kontrol tedbirinin uygulanmasının gerekliliğini ortaya koymak bakımından yetersiz kaldığı değerlendirilmiştir. Varılan bu sonuç karşısında tedbirin ölçülülüğü yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
23. Somut olayda adli kontrol tedbiri nedeniyle oluşan müdahalenin başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılması nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden inceleme yapılmamıştır.
B. Ayrımcılık Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenen etkinliklere, başka derneklerce tertip edilen toplantılara izin verilirken, katılmış olduğu etkinliğin yasaklanması nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
25. Ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için kural olarak kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda, ayrıca hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kaldığının tespiti gerekir. Ayrımcılık iddiasının ciddiye alınabilmesi için başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ifade etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. bir ayrımcılık temeline dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 46).
26. Somut olayda başvurucunun iddialarını temellendirecek somut bir bilgi ve kanıt sunmadığı, iddialarını soyut olarak ileri sürdüğü anlaşılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu, ihlalin tespitini ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
29. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.
30. Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu itibarla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvurucu hakkındaki konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri sona ermiştir. Dolayısıyla ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Diğer taraftan yalnızca kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinin tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya talebiyle bağlı kalınarak net50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/159 Sorgu) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.