logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nazan Albayrak [1. B.], B. No: 2021/29399, 12/6/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NAZAN ALBAYRAK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/29399)

 

Karar Tarihi: 12/6/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Duygu BAKAY

Başvurucu

:

Nazan ALBAYRAK

Vekili

:

Av. Meryem ASİL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işçilik alacaklarının tazmini talepli davanın görevli yargı kolunda açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, bir Vakıf Üniversitesinde 1/10/2003-1/9/2015 tarihleri arasında Tarih Anabilim Dalında okutman olarak görev yapmıştır. Üniversite tarafından kendisine sunulan 2015-2016 eğitim - öğretim yılına ilişkin sözleşmeyi, sözleşme ve çalışma şartlarının ağırlaştırıldığından bahisle imzalamayacağını bildirmiş; bunun üzerine iş akdi sona erdirilmiştir. Başvurucu, görevin sona ermesi yönündeki işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının tazmini ve özlük haklarının iadesi talebiyle 17/9/2015 tarihinde İstanbul 12. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır.

3. Mahkeme, idari işlemde hukuk aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiş; bu karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun sözleşmeyi imzalamaktan imtina ettiği, sözleşmenin kendi bilgisine sunulduğu tarihten itibaren de herhangi bir hukuki yola başvurmadığı, dolayısıyla göreve devamının hukuken mümkün olmadığı belirtilmiştir.

4. Başvurucu, davanın reddi üzerine bu sefer işçilik alacaklarının tazmini talebiyle 28/12/2017 tarihinde İstanbul 17. İş Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır. Mahkeme, dosyayı bilirkişi incelemesine göndermiş ve bu kapsamda yapılan hesaplamayı dikkate alarak 18/12/2018 tarihli karar ile davanın kıdem tazminatı alacağı yönünden kabulüne, ihbar tazminatı alacağı yönünden reddine hükmetmiştir.

5. Gerekçeli karara karşı hem başvurucu hem de davalı işveren istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) tarafların iddia ve itirazlarından ayrıksı olarak yargı yolunun caiz olup olmadığı hususunda inceleme yapmış ve 24/2/2021 tarihli karar ile dava dilekçesinin usulden reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, Vakıf Üniversitelerinde çalışan öğretim görevlilerinin hukuki statülerinin belirlenmesi ve buna göre de somut uyuşmazlıkta ilgili yargı yolunun tespiti gerektiği belirtilmiş; bu kapsamda 31/12/2005 tarihli 26040 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları Yönetmeliği (Yönetmelik) ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu hükümleri, Anayasa'nın 131. maddesi ile birlikte ele alınmak suretiyle bir inceleme yapılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi, öncelikle Vakıf Üniversitelerinin 2547 sayılı Kanun'a göre kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulduğunu, dolayısıyla personelinin de kamu hukukuna tabi olduğunu belirtmiş ve her ne kadar akademik personel ile Üniversite arasında iş sözleşmesi imzalanmış olsa da akademik personelin atama tasarrufu ile göreve geldiğini, bu tasarrufun neticesinde sözleşme kurulduğunu, dolayısıyla sözleşmenin idari nitelikte olduğunu tespit etmiştir. Öte yandan Kanun'a göre akademik ve idari personelin çalışma esaslarının devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabi olduğunu belirten Bölge Adliye Mahkemesi, aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise ilgili personelin 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi olduğunu ifade etmiş ancak görevli mahkemeler konusunda açık bir düzenlemenin bulunmadığına dikkat çekmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında, Vakıf Üniversiteleri ile burada çalışan öğretim elemanları arasındaki uyuşmazlıkların idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinin belirtildiğine değinen Bölge Adliye Mahkemesi, çeşitli Danıştay ve Yargıtay kararlarına da atıf yapmak suretiyle ilgili davanın idari yargıda görülmesi gerektiği sonucuna varmıştır.

6. Başvurucu, nihai kararı 22/4/2021 tarihinde öğrendikten sonra 24/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; Vakıf Üniversitelerinde çalışmakta olan akademik personelin hukuki statüsüne ilişkin olarak mevzuatta boşluk bulunduğunu, farklı yargı mercilerince birbirine zıt kararlar verildiğini, bu alanda yaşanan karışıklığın zaman zaman adalete erişim hakkının önüne geçtiğini iddia etmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 2008 yılından bu yana adli yargının görevli olduğuna yönelik kararlarının bulunduğunu ifade eden başvurucu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun da aynı yönde kararlarının bulunduğunu, nitekim Bölge Adliye Mahkemesi kararında da uyuşmazlığın çözümü için 4857 sayılı Kanun'un refere edildiğini belirterek kendisinin dava açtığı dönemde bu davaların iş mahkemelerinde görüldüğünü ileri sürmüştür. Görevsizlik kararından sonra 60 günlük süre geçirildiği için idare mahkemesinde dava açmanın bir anlamı kalmadığını ifade eden başvurucu, idare mahkemelerinde işçilik alacaklarına karşılık gelen bir dava türünün de bulunmadığını, kendisiyle aynı durumda bulunduğu hâlde iş mahkemesinde dava açan ve alacağına kavuşan akademisyenlerin bulunduğunu belirterek eşitlik ilkesinin, adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde başvuruya konu davaların idari yargıda görüleceğine ilişkin birçok Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bulunduğunu, bu yönüyle başvurulacak yargı merci noktasında bir belirsizlikten bahsedilemeyeceğini, başvurucunun iddialarının bu yönüyle açıkça dayanaktan yoksun olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Somut olayda, işçilik alacaklarına ilişkin açılan davanın yargı yolu caiz olmadığı gerekçesiyle reddedilerek davanın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim haklarına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmüştür.

13. Mahkemeye erişim hakkı yönünden bir müdahalenin varlığının kabul edilmesinden sonra bu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olup olmadığın da değerlendirilmesi gerekir. Bu müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlaline sebebiyet vereceğinde herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.

14. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

15. Mahkemeye erişim hakkına yönelik bu müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru bir sebebe dayanma ve son olarak ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

16. Başvurucunun işçilik alacaklarına ilişkin davanın yargı yolu caiz olmadığı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin mahkeme kararının 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114., 115. ve 355. maddelerine dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucuların mahkemeye erişim haklarına yönelik müdahalenin kanuni dayanağı mevcuttur.

17. Kanuni dayanağı bulunan bir müdahalenin, ayrıca, haklı bir sebebinin bir diğer ifadeyle meşru amacının var olup olmadığının belirlenmesi de gerekmektedir. Bu kapsamda, yargılama usullerinin düzenlenmesinde usul ekonomisinin gözetilmesi, bu suretle iyi adalet ve kamu yönetiminin de sağlanarak kamu yararının gerçekleştirilmesi Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin gereklerinden biridir. Dolayısıyla usul ekonomisi ile iyi adalet ve kamu yönetimi ilkeleri gözetilerek idari işlemlerin dava konusu edilebilirliğinin belli koşullara bağlanması mümkündür (Ali Diren [1. B.], B. No: 2015/13108, 18/4/2018, § 57).

18. Somut olayda usul kurallarını yorumlayan Bölge Adliye Mahkemesinin yargı yolunun caiz olmadığı gerekçesiyle açılan davayı incelemeksizin reddetmesinin yukarıda değinilen kamu yararının gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amacının bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

19. Mahkemeye erişim hakkına yönelik olarak kanuni dayanağı ve meşru amacı bulunan bir müdahalenin varlığı kabul edildikten sonra son olarak bu müdahalenin ölçülü olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.

20. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

21. Somut olayda elverişlilik ve gereklilik ilkeleri yönünden tartışılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Asıl üzerinde durulması gereken, müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.

22. Başvuruya konu olayda, Vakıf Üniversitesinde okutman olarak görev yaparken iş akdi feshedilen başvurucunun işçilik alacaklarına dair adli yargıda açtığı dava idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Benzer davalar görevli yargı yerinin belirlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne de gelmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarında ilgili mevzuat incelenerek Vakıf Üniversitelerindeki öğretim üyelerinin sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştığı, statü, göreve alınma, hak ve yetkiler gözetildiğinde İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli oldukları belirtilmiş; sözleşmenin feshine ilişkin üniversite işleminin idare hukuku anlamında bir idari işlem olduğu, bu idari işlemden kaynaklanan tazmin isteminin (taraflar arasındaki kıdem ve ihbar tazminatı, ücret alacakları ve kötü niyet tazminatı alacağı vb.) 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin (b) fıkrasında belirtilen "idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır (bkz. 29/12/2014 tarihli ve E.2014/1053, K.2014/1105 sayılı karar; 23/12/2019 tarihli ve E.2019/603, K.2019/818 sayılı karar; 23/12/2019 tarihli ve E.2019/783, K.2019/876 sayılı karar; 27/4/2020 tarihli ve E.2020/88, K.2020/187 sayılı karar; 28/5/2020 tarihli ve E.2020/92, K.2020/312 sayılı karar; 28/5/2020 tarihli ve E.2020/314, K.2020/316 sayılı karar; 26/10/2020 tarihli ve E.2020/485, K.2020/578 sayılı karar).

23. Anayasa Mahkemesinin görevi, Türk mahkemelerinin yargı yetkisini veya uyuşmazlığın hangi yargı yolu tarafından görülmesi gerektiğini belirlemek olmayıp usule ilişkin uygulamanın başvurucuların mahkemeye erişim hakkını Anayasa'ya aykırı olarak kısıtlayıp kısıtlamadığını denetlemektir.

24. Başvuruya konu olayda, Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda atıf yapılan Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ile ilgili mevzuat birlikte değerlendirilmek suretiyle idari yargının görevli olduğuna karar verilmiştir. Başvurucunun, başvuru formunda lehe olduğunu ileri sürdüğü Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının somut uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının tespitine ilişkin olduğu, aksi yönde adli yargının görevli olduğuna işaret eden bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı bulunmadığı gibi 2014 yılından bu yana istikrarlı bir şekilde anılan davalar yönünden idari yargının görevli olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun, iş akdinin feshi işleminin iptali talebine yönelik davayı 17/9/2015 tarihinde; işçilik alacaklarına ilişkin davayı ise 28/12/2017 tarihinde açtığı gözetildiğinde başvurulacak yargı mercinin tespitinde başvurucu açısından öngörülemez bir durumun bulunmadığı görülmektedir.

25. Dolayısıyla Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili mevzuat ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarını birlikte değerlendirmek suretiyle görevli yargı kolunun belirlenmesine ilişkin yorumun başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.

26. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Nazan Albayrak [1. B.], B. No: 2021/29399, 12/6/2025, § …)
   
Başvuru Adı NAZAN ALBAYRAK
Başvuru No 2021/29399
Başvuru Tarihi 24/5/2021
Karar Tarihi 12/6/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, işçilik alacaklarının tazmini talepli davanın görevli yargı kolunda açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi