Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
C. Ece YALIM
|
Başvurucu
|
:
|
Sabri BULUT
|
Vekili
|
:
|
Av. Erşan CANSEVEN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; birleştirilen hizmet süreleri üzerinden emeklilik aylığı bağlananlara emekli ikramiyesi ödenebilmesi için kamudaki görevin kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermesi koşulunun aranması nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, gelir uzmanı olarak görev yapmaktayken 1/9/2016 tarihli ve 29818 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (OHAL KHK'sı) kapsamında kamu görevinden çıkarılmıştır.
3. Başvurucu 10/10/2016 tarihli dilekçeyle, emeklilik işlemlerine sadece memuriyet hizmetlerinin esas alınmasını talep ederek Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) emeklilik müracaatında bulunmuştur. SGK başvurucunun 1/11/2016 tarihinde emeklilik işlemlerini yapmış ancak emekli ikramiyesi ödememiştir.
4. Başvurucu, emekli ikramiyesi ödenmesi talebine SGK'nın cevap vermemesi üzerine zımni ret işleminin iptali ile emekli ikramiyesinin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 8/6/2017 tarihinde Ankara 14. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde talebi olmadan hizmet birleştirmesi yapıldığını ve emekli ikramiyesinin tarafına ödenmesi talebine bir cevap verilmediğini belirterek emekli ikramiyesi verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
5. Davalı idare savunma dilekçesinde OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lar iledevlet memurluğundan çıkarılan ve ihraç edilenlerin emekli ikramiyesi talebinde bulunmaları üzerine birleştirilmiş hizmet süresinin esas alınacağını, birleştirilmiş hizmet süreleri esas alınarak emekli aylığı bağlananlara kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermeyen memuriyet hizmetleri karşılığında emekli ikramiyesi ödenmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiştir.
6. Mahkeme 18/4/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiş; karar gerekçesinde başvurucunun 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olarak 22 yıl 8 ay 15 gün borçlandığını, 1 yıl 6 ay 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi, 6 yıl 6 ay 14 gün fiilî hizmeti olmak üzere farklı sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri birleştirilmek suretiyle başvurucuya aylık bağlandığını, Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süresinin tek başına sandıktan aylık bağlanmaya yeterli olmadığını, başvurucunun OHAL KHK'sı ile meslekten çıkarıldığını, 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesinin atıfta bulunduğu 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı mülga İş Kanunu'nun 14. maddesi hükmü gereği başvurucuya emekli ikramiyesi ödenemeyeceğini ifade etmiştir.Mahkeme, emekli ikramiyesi ödenmesi isteğiyle yapılan başvurunun zımnen reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır.
7. Başvurucu 12/6/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuş; istinaf dilekçesinde sadece memuriyet süresine göre emekli ikramiyesi ödenmesi talebinde bulunup işçi statüsündeki çalışmalarının eklenmesi suretiyle ikramiye ödenmesi talebinde bulunmadığını ancakMahkemenin bu talebini gözardı ederek davayı reddettiğini ileri sürmüştür. Ayrıca Mahkemenin 1475 sayılı Kanun'un 14. maddesindeki kıdem tazminatı alma şartlarının bulunmamasını ret kararına dayanak olarak gösterdiğini ancak işverenin haklı fesih sebeplerinin olup olmadığını araştırmadığını, hizmet birleştirmesi yapılsa dahi kıdem tazminatı almasına engel bir sebeple görevinin sona ermediğinibelirtmiştir. Görevine herhangi bir soruşturma yürütülmeden, savunması alınmadan son verildiğini, emekli ikramiyesi talebinin ise 1475 sayılı Kanun'a göre reddedildiğini, oysa görevine son verilmesine dair uyuşmazlığın iş mahkemesinde görülebilme imkânı olsaydı savunmasının alınacağını, haklı fesih sebebi olup olmadığının tartışılabileceğini ifade etmiştir. Savunma imkânı tanınmadan işten çıkarılmasının, 1475 sayılı Kanun'daki güvencelere aykırı şekilde kıdem tazminatı almaya hak kazanmadığı gerekçesiyle emekli ikramiyesinden yoksun bırakılmasınınhukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
8. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 10/12/2019 tarihinde Mahkemece verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.
9. Nihai karar 16/12/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 9/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; emekli ikramiyesi talebiyle idareye sunduğu dilekçede Emekli Sandığında geçirdiği sürenin dikkate alınmasını, hizmetinin birleştirilmemesini istediği hâlde idarece hizmet birleştirmesi yapıldığını, oysa bu işlemin zorunlu olmadığını, Mahkemenin bu hususta bir inceleme yapmadığını, 5434 sayılı Kanun'da aranan koşulun gerçekleşmediğini, 1475 sayılı Kanun'un ilgili maddesinde haklı nedenle fesih hâllerinden herhangi birinin oluşmadığını, idarenin ve Mahkemenin haklı nedenle fesih işlemini ve kıdem tazminatını elde etmeyi engelleyen bir durumla işinin sonlanıp sonlanmadığını tartışmadığını, kamu görevinin KHK ile sonlandırıldığını, savunmasının alınmadığını, usul ve esasa dair kurallara uyulmadan, tartışmasız bir biçimde işine son verildiğini, bu duruma dayanılarak ikramiye ödenmemesine karar verildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, meslekten çıkarıldığı için emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle ayrımcılığa uğradığını, Bölge İdare Mahkemesinin idarenin beyanları doğrultusunda karar verdiğini ve gerekli araştırmayı yapmadığını belirterek gerekçesiz hüküm kurulmasından yakınmıştır. Sonuç olarak bu gerekçelerle mülkiyet hakkının, adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; iddiasını ispat edemeyen ve belirli bir kanun hükmüne ya da istikrarlı bir içtihada dayanmayan başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değeri veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru bir beklentisi olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı öncekine benzer beyanlarda bulunmuştur.
13. Başvurucunun emekli ikramiyesi ödenmemesine dair şikâyetlerinin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından ihlal iddialarının mülkiyet hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Başvuru konusuyla ilgili ilkeler, daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından Fikret Aslan ([GK], B. No: 2019/41241, 25/2/2025) başvurusuna ilişkin kararda ortaya konulmuştur. Anılan başvuruda aynı şikâyet yönünden mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Kararda kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona ermiş olma kuralının yalnızca hizmet birleştirmesi suretiyle emekli aylığı bağlananlar için geçerli olduğu, emekli aylığı bağlanması için 5434 sayılı Kanun ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında süresi tek başına yeterli olanların KHK ile kamu görevinden çıkarılsalar dahi emekli ikramiyesi alabildiği belirtilmiş, kamu görevinden çıkarıldığı hâlde anılan kapsamdaki sigortalılık süresi aylık bağlanmaya yeterli olanlar ile aylık bağlanmaya yeterli olmayanlar arasında -emekli ikramiyesi ödenebilmesi için- 1475 sayılı Kanun'un 14. maddesinde belirtilen kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak sona erme kuralına tabi tutularak farklılık oluşturulduğu tespit edilmiştir. Bu çerçevede farklı muamelenin emekli aylığına hak kazanılması için gerekli sürenin önemli bir kısmını kamuda geçirdikten sonra kamu görevinden çıkarılan başvurucuya emekli ikramiyesine hak kazanma yönünden orantısız külfet yüklediği sonucuna varılarak mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine, ihlalin kanundan kaynaklanması nedeniyle kararın Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirilmesine karar verilmiştir (Fikret Aslan, §§ 46-88).
16. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Emekli Sandığına bağlı olarak geçen hizmet süresinin tek başına yeterli olması hâlinde görevin ne şekilde sona erdiğine bakılmadan emekli ikramiyesi ödeneceği hâlde hizmet süresinin tek başına emekliliğe yeterli olmaması durumunda kıdem tazminatına hak kazanma şartlarına uygun olarak hizmetin sona ermiş olma koşulunun aranması sonucu emekli ikramiyesine hak kazanma bakımından başvurucuya orantısız külfet yüklenmesinin mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağını ihlal ettiği sonucuna varılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
18. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
19. Başvuruya konu olayda Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiği ve ihlalin doğrudan 5434 sayılı Kanun'un 89. maddesinin ikinci fıkrasından kaynaklandığı sonucuna varılmıştır (Fikret Aslan, § 84).
20. Anayasa Mahkemesi, ihlalin kanundan kaynaklandığı hâllerde giderimin ne şekilde yapılacağı ile ilgili olarak Hulusi Yılmaz ([GK], B. No: 2017/17428, 1/12/2022) kararında ilkeleri tespit etmiştir. Buna göre ihlal, idari makamların veya yargı mercilerinin Anayasa'ya uygun yorum yapmalarına imkân vermeyecek açıklıkta bir kanun hükmünü uygulamaları veya kanundaki belirsizlikler nedeniyle ortaya çıkmışsa bu ihlal, kanunun uygulanmasından değil doğrudan kanundan kaynaklanmaktadır. Bu durumda ancak ihlale yol açan kanun hükmünün ortadan kaldırılması veya ilgili hükmün yeni ihlallere yol açılmayacak bir şekilde değiştirilmesi ya da yeni ihlallere yol açılmasının önüne geçilmesi için belirsizliğin ortadan kaldırılması hâlinde söz konusu ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilebildiğinden söz edilebilir (Hulusi Yılmaz, § 56).
21. Anayasa Mahkemesinin Hulusi Yılmaz kararında benimsendiği üzere kanundan kaynaklanan ihlal durumunda ihlalin giderimini sağlayabilecek yöntemlerden biri de ihlale neden kanuni düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle ilgili mahkemesince itiraz yoluna başvurulmasıdır. Bu bağlamda somut başvuruda Anayasa'nın 152. maddesi uyarınca ilgili kanun hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla başvurulmasının sağlanması amacıyla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu sonucuna varılmıştır.
22. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 10. maddesinde güvence altına alınan ayrımcılık yasağının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 14. İdare Mahkemesine (E.2017/1499, K.2018/730) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.