TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HALİM ÖZLEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/30913)
Karar Tarihi: 18/9/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Metin KIRATLI
Raportör
Mehmet AKTEPE
Başvurucu
Halim ÖZLEN
Vekili
Av. Orçun MUŞLU
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddia ve savunmaların karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 1989 doğumlu olup bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte astsubay olarak görev yapmaktadır.
3. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatmıştır. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı yetkisizlik kararı vererek dosyayı Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir.
4. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 5/7/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede;
- Aydın Sulh Ceza Hâkimliğinden alınan iletişim tespit kararları uyarınca Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu tarafından gönderilen iletişim tespiti kayıtları üzerinde yapılan analiz çalışmaları neticesinde tanzim edilen 16/5/2018 tarihli HTS analiz raporuna göre; başvurucunun Söke'de faaliyet gösteren H.P.ye ait 256 ... 98 numaralı kontörlü telefon hattından 7/3/2015 tarihinde ardışık olarak arandığı,
- 7/3/2015 tarihinde yapılan aramalar incelendiğinde saat 11.33, 11.34, 11.34, 11.34'de S.Ö isimli askerî personel (Astsubay Başçavuş) adına kayıtlı 507 ...74 numaralı telefonun 256 ... 98 numaralı sabit telefon hattından arandığı, tamamının 0 saniye süren görüşme kayıtları olduğu,
- Aynı gün saat 11.36, 11.36, 11.36, 11.37 ve 11.38'de bu kez aynı sabit hattan başvurucu adına kayıtlı 533 .. 71 numaralı telefonun arandığı, sırasıyla 0, 0, 11, 0 ve 41 saniye süren görüşme kayıtlarının bulunduğu belirtilmiştir.
5. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Çanakkale 2. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Yargılamada 20/12/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerlerinin yanı sıra başvurucu hakkında mevcut dava dosyasına yansıyanlar dışında herhangi bir bilgi, belge bulunup bulunmadığı konusunda araştırma yapılmasına karar verilmiştir.
6. Duruşma, beş celsede bitirilmiştir. İlk celsede, başvurucu hakkında beyanda bulundukları anlaşılan S.C., C.A. ve O.Ç.ye ait iddianame, ifade ve duruşma tutanaklarının çıktıları alınarak duruşmada okunmuştur.
7. Başvurucu savunmasında 2008 yılında Kastamonu Üniversitesi Elektronik Teknolojisi Bölümünü kazandığını, üniversitenin ilk iki ayında babasının işsiz olması ve maddi sıkıntılar yaşamasından dolayı bu yapıya ait bir evde kaldığını, sonrasında sigara içmesi ve kız arkadaşı olması nedeniyle bu evden çıkarıldığını, üniversitede okurken bu örgütle herhangi bir irtibatı ve görüşmesi olmadığını beyan etmiştir. Savunmasının devamında mezun olduğu 2010 yılından 2013 yılına kadar iş aradığını ancak bulamadığını, 2013 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı astsubaylık sınavına girerek Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulunu kazandığını, mesleğinin başlarında tanımadığı kişilerce bilmediği bir numaradan arandığını, kendisiyle görüşmek istediklerini, görüşmek istemediğini söyleyince bir daha aramadıklarını, arayan kişilerin örgütten olup olmadığını bilmediğini, 2013 yılı Ağustos ayı ile 2014 yılı Haziran ayı arasında Tuzla'daki sınıf okulunda kursiyer olduğunu, 2014 yılı Haziran ayı ile 2016 yılı Ağustos ayı arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde görevli olduğunu, 2016 yılı Ağustos ayında da Gökçeada'ya tayininin yapıldığını, ardışık arandığı belirtilen S.Ö.yü tanımadığını, O.Ç.nin Balıkesir'deki kurstan devresi olduğundan bildiğini, S.C.nin ve C.A.nın da devresi olduğunu ancak bu kişilerin beyanlarını kabul etmediğini belirtmiştir.
8. Mahkemece başvurucu hakkında beyanda bulunduğu anlaşılan S.C., C.A. ve O.Ç.nin tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması için talimat yazılmasına karar verilmiştir.
9. İkinci celsede tanıklar S.C. ve O.Ç.nin istinabe yoluyla alınan beyanları başvurucuya okunmuştur. Tanık S.C. beyanında başvurucuyu 2013 yılında Tuzla Piyade Okulunda piyade astsubay olarak eğitim görürken tanıdığını, başvurucunun aynı üniversitede beraber okuduğu C.A. ile aynı evde kaldığını, kendisini örgütle başvurucu ve C.A.nın tanıştırdığını, örgütte sivil öğretmen sıfatıyla görev yapan Hakan kod adlı bir kişinin kendisini de diğerleriyle aynı eve çıkmaya ikna ettiğini, bu evi örgüt evi olarak kullandıklarını, Hakan kod adlı kişinin ayın on beşinden sonra muhakkak gelerek kendilerinden para istediğini, aynı yılın ağustos ayında tayinleri gerçekleşene kadar Hakan'ın eve gelip gitmeye devam ettiğini ve kendilerini devlet ve hükümet aleyhine kışkırtmaya çalıştığını belirtmiştir. Tanık O.Ç. ise başvurucuyu Kastamonu'da öğrencilik yaptığı dönemde tanıdığını, bir dönem İnebolu'da bölge talebe mesullüğü yaptığını, başvurucunun bu yapıya ait evlerde kaldığını, kendisinden sonra onun da İnebolu'da bir dönem bölge talebe mesulü olarak görev yaptığını bildiğini, belki de ev abisi olduğunu, üniversite bittikten sonra da askeriyeye beraber irtibatlandırıldıklarını, başvurucuyla beraber Balıkesir'de astsubaylık kursuna başladıklarını, kurs esnasında Kastamonu'dayken kendilerinden sorumlu olan Abdullah adlı abinin Balıkesir'e gelerek yaklaşık ayda bir sohbet yaptığını, bu toplantılara başvurucu ve C.A.nın da katıldığını beyan etmiştir.
10. Tanık C.A. 14/6/2019 tarihinde Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinde 24/6/2019 tarihinde ise Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesinde istinabe yoluyla alınan beyanlarında özetle; kendisi gibi örgütün evinde kalan başvurucuyu Kastamonu'da üniversite okuduğu dönemden simaen tanıdığını, sınavı kazanınca Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okuluna gittiğini; başvurucu ve O.Ç. ile ismi şu an Ceyhun veya başka bir şey olan bir abi ile bir grup olduklarını, görüşmelerinde örgüt lideri F.G.nin kitaplarını okuduklarını, okul bittikten sonra İstanbul'da piyade okuluna başlayınca başvurucu ve S.C. ile aynı eve çıktıklarını, bu evi örgütün yönlendirmesiyle tuttuklarını, eve Hakan kod adlı bir kişinin gelerek kendilerine sohbet adı verilen toplantıları yaptığını, kendilerinden bu şahsın himmet istediğini, gerek İstanbul'da gerek Balıkesir'de kendileriyle ilgilenen abilerin sabit numaralardan aradığını, kendisini aradığı zaman başvurucuya veya O.Ç.ye haber verdiğini, kendileriyle ilgilenen abinin başvurucuyu sabit numaradan arayıp aramadığını bilmediğini belirtmiştir. Tanık C.A.nın beyanları üçüncü celsede başvurucuya okunarak diyecekleri sorulmuştur.
11. Son celsede iddia makamı esas hakkında mütalaa sunmuştur. Süre talep etmeyen başvurucu; esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasında örgüt ile herhangi bir bağlantısı olmadığını, örgütün okullarına gitmediğini, evlerinde ve yurtlarında kalmadığını, gazetelerine ve dergilerine abone olmadığını, herhangi bir haberleşme araçlarını kullanmadığını, aleyhine ifade veren kişileri 2013 yılında tanıdığını, daha öncesinde tanımadığını, bu kişilerin beyanlarının gerçekleri yansıtmadığını, 2008 yılında bilmeden iki ay örgütün evinde kaldığını ve kovulduğunu, bu insanlarla bağlantısının olmadığını beyan etmiştir. Mahkeme başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Söz konusu kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın suç tarihinden önce Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapmakta olduğu, sanığın, FETÖ/PDY terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri mahrem yapılanması hiyerarşisi içerisinde öğrenci konumunda yer aldığı, bu kapsamda; sanığın, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde eğitim gördüğü ve görev yaptığı dönemde mahrem yapı sorumlusu şahıslar ile irtibatlandırıldığı, sanığın söz konusu şahıslar ile gizlilik esasına dayalı örgütsel içerikli görüşmeler yaptığı hususlarının, Tanıklar [S.C.], [O.Ç.] ve [C.A.nın] beyanları, ardışık aramalara ilişkin HTS Analiz raporları ve tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu ve sanığın faaliyetlerinin Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında belirtilen süreklilik, çeşitlililik ve yoğunluk unsurlarını taşıdığı anlaşılmış, suçun işleniş şekli, suç kastının yoğunluğu, örgütün niteliği, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı gözetilerek verilecek temel cezanın suçun kanuni tanımında öngörülen alt sınırından uzaklaşılmak suretiyle mahkumiyetine karar vermeninhukuka, yasaya ve dosya içeriğine uygun olacağı ..."
12. Başvurucu; istinaf ve gerekçeli temyiz dilekçelerinde diğerlerinin yanı sıra tanıkların Mahkeme huzurunda dinlenmediğini, yargılamanın sonucu açısından belirleyici olan birçok savunma argümanı incelenmeden gerekçesiz mahkûmiyet kararı verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 7/5/2021 tarihinde öğrendikten sonra 28/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı ve gerekçeli karar hakkı dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna ve anılan haklara ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu; mahkûmiyet kararında beyanına yer verilen tanıkların huzurda dinlenilmesi için Mahkemenin herhangi bir girişimde bulunmadığını, kendisine tanıklara soru sorma imkânı tanınmadığını ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Bakanlık görüşünde; tanıkların istinabe yoluyla alınan beyanlarının duruşmada okunduğu, başvurucunun bunlara karşı iddia ve itirazlarını dile getirdiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
17. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet tek veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
20. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin varlığına bakılmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- SEGBİS gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayı kendi açısından anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
21. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanı delil olarak kabul edilen tanıkların duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Somut olayda Mahkemece, konutu yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapılmamış; tanıkların konutunun yargı çevresi dışında olması istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli bir sebep sayılmıştır. Başvurucunun söz konusu tanıklara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlenmediği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
22. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun kendisi gibi astsubay olan S.Ö. ile sabit hatlardan ardışık olarak arandığını gösteren HTS analiz raporuna ve istinabe yoluyla dinlenen tanıklar S.C., C.A. ve O.Ç.nin birbirleriyle tutarlı beyanlarına dayanmıştır.
23. Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak başvurusunda telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edilmesi ve mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak bu verilere dayanılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiştir. Anılan başvuruda mahkeme, HTS kayıtlarına göre Batman'da bulunan ankesörlü hatlarla başvurucuya ait GSM hattının 3/3/2012 ile 19/6/2015 tarihleri arasında arandığı bu aramalardan 24'ünün ardışık arama, 46'sının da tekil arama niteliğinde olduğu, bu hususun örgüt içi haberleşme yöntemi olduğunu kabul ederek mahkûmiyet kararı vermiştir. Yargıtay hükmü onamıştır. Murat Albayrak kararında Anayasa Mahkemesi, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğuna karar vermiştir (Murat Albayrak, §§ 124-146).
24. Somut olayda HTS analiz raporunda belirtilen aramaların, Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan çerçeve kapsamında mahkûmiyete esas alındığı anlaşılmaktadır. Mahkeme kararından ayrıca birbiriyle örtüşen tanık beyanlarının da başvurucunun örgütsel bağını ortaya koyan HTS analiz raporunu desteklediği anlaşılmaktadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki tanıklar S.C., C.A. ve O.Ç.ye ait iddianame, ifade ve duruşma tutanaklarının çıktıları alınarak başvurucu ve müdafiine duruşmada okunmuş, bahse konu tanıkların istinabe suretiyle alınan beyanları da başvurucuya okunarak diyecekleri sorulmuştur. Başvurucu bu sayede olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı bulmuştur. Mahkeme gerekçesinde özü itibarıyla, astsubay olan başvurucunun çeşitli tarihlerde askerî mahrem yapıya özgü şekilde sabit hattan arandığı, askerî mahrem yapı içinde öğrenci konumunda yer aldığı ve mahrem örgüt sorumlusu ile gizlilik esasına dayalı örgütsel içerikli görüşmeler yaptığı hususlarına dayanmıştır. Karar, istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
25. Bu kapsamda Mahkemece itibar edilen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtlara ve HTS analiz raporuna göre duruşmada sorgulanamayan tanıkların beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı tanıkların beyanının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu yargılama boyunca ileri sürdüğü ve yargılamanın sonucu açısından belirleyici olan savunma argümanları incelenmeden kararlar verildiği için gerekçeli karar hakkı ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucu lehine ve aleyhine delillerin toplandığı, ilgili kurumlardan gelen cevabî yazıların değerlendirildiği, toplanan delillere karşı başvurucu ve müdafiinin savunmalarının dinlendiği ve bu suretle Mahkemece başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinin sabit kabul edildiği belirtilmiştir Bakanlık görüşünde ayrıca, mahkûmiyet kararının istinaf ve temyiz incelemelerinden geçerek kesinleştiği. istinaf ve Yargıtay kararlarında mahkeme kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığının, toplanan delillerin karar yerinde incelendiğinin, savunmanın inandırıcı gerekçelerle reddedildiğinin ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmediğinin vurgulandığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
29. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
30. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda gerekçeli karar hakkının kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi özellikle açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata, B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnş. Tur. Ltd. Şti., B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).
31. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak yargı mercilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesinin yargı merciinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi bulunmadığı gibi söz konusu kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).
32. Somut olayda yapılan değerlendirme sonunda sonuca etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalar tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmüştür. Gerekçeli kararda; dosya kapsamındaki sanığın savunması, iletişim tespit kayıtları, HTS analiz raporu ve tanık beyanları ayrı ayrı belirtilerek ilgisi açısından tercih edilen görüş ve değerlendirmeler açıklama yapılmak suretiyle ortaya konulmuştur. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda değerlendirme konusu hüküm ve gerekçenin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 18/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.