TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEYFETTİN ÖRGEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/31101)
Karar Tarihi: 23/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Şahap KAYMAK
Başvurucu
Seyfettin ÖRGEN
Vekili
Av. Hüseyin AKÇARA
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, manevi zararın tazmini talebiyle açılan davanın uyuşmazlığın esasına yönelik bir inceleme yapılmadan reddedilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, uzman tabip olarak görev yapmakta iken 14/7/2017 tarihli ve 692 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (692 sayılı KHK) uyarınca kamu görevinden çıkarılmış, bu işleme karşı Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
3. Komisyonun 8/8/2019 tarihli kararı ile göreve iade edilen başvurucu 28/10/2019 tarihli dilekçe ile süreç içerisinde uğramış olduğu 100.000 TL manevi zararın yasal faizi ile tazmini talebiyle idareye başvurmuş ancak bu talebi zımnen reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu zımni ret işleminin iptali ile 14/7/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 100.000 TL manevi zararın tazmini talebiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
4. Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince KHK ile kamu görevinden çıkarılanlardan Komisyon kararı ile kamu görevine iadesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonlarına atanacaklarının, ancak bu kişilerin kamu görevinden çıkarılmalarından ötürü herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarının kurala bağlandığı, bu nedenle başvurucunun manevi tazminat talebinin reddi gerektiği belirtilmiştir.
5. Bu karara yönelik başvurucunun istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 13/3/2021 tarihinde öğrendikten sonra 12/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu, Anayasa'nın 125. maddesi gereğince idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu ancak 7075 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının temel hak ve hürriyetlerin kullanımını kısıtladığını iddia etmiştir. Bu düzenlemenin idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırarak hukuk devleti ilkesi ile çeliştiğini, yargı mercilerince Anayasaya aykırılık iddiası yönünden değerlendirme yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Uyuşmazlığı yargı mercileri önüne taşıyamadığını, yargı mercilerinin açık ve yeterli bir gerekçe ile cevap verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek mahkemeye erişim hakkı ile gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür. Ayrıca kamu görevinden çıkarılması nedeniyle ailesiyle elem ve ızdırap çektiğini, kişilik haklarının rencide edilmek suretiyle şeref ve itibarının zedelendiğini, terör örgütüne üyeliği veya iltisakı/irtibatı bulunduğu algısı sebebiyle toplum tarafından dışlandığını ve çeşitli sıkıntılara maruz kaldığını ifade ederek özel hayata saygı hakkı ve maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının da ihlal edildiği iddiasında bulunmuştur.
9. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş yazısında ilgili kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasının yargı mercilerince değerlendirildiğini, başvurucunun manevi tazminat talebine yönelik şikâyetinin kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olup olmadığının incelenmesinin yararlı olacağını belirtmiştir. Başvurucunun kamu görevinden çıkarılmasına yönelik kararın olağanüstü hâl döneminde alınması nedeniyle yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de gözönünde bulundurulmasının önem arz ettiği ifade edilmiştir. Konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığından temin edilen görüş yazısının yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere sunulduğuna, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiğine işaret edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan 15 günlük süre dolduktan sonra beyanda bulunmuştur.
10. Başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Başvuruya konu yargılamada, davanın reddedilmesine gerekçe gösterilen 7075 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şu şekildeydi:
"Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü hâlinde karar, kadro veya pozisyonunun bulunduğu kuruma, yükseköğretim kurumlarında kamu görevinden çıkarılan öğretim elemanları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilir. Kamu görevine iade edilmesine karar verilenlerin eski kadro veya pozisyonuna atanması esastır. (İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi'nin 24/12/2019 tarihli ve E.2018/159, K.2019/93 sayılı kararı ile) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına bildirilenlerin atama teklifleri; Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine önceki kadro unvanlarına uygun olarak on beş gün içinde yapılır. Kurumlar, bildirim veya atama teklif tarihini takip eden otuz gün içerisinde atama işlemlerini tamamlar. Bu kapsamda yer alan personele ilişkin kadro ve pozisyonlar, ilgililere ilişkin atama onaylarının alındığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ilgili mevzuatı uyarınca ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Söz konusu kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalmaları hâlinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır. Atama emri, ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. Tebliğ tarihini takip eden on gün içerisinde göreve başlamayanların bu maddeden doğan atanma hakkı ile mali hakları düşer. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler. İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz."
13. Anayasa Mahkemesinin 30/6/2022 tarihli ve E.2018/137, K.2022/86 sayılı kararı ile anılan fıkranın son cümlesinde yer alan ve davanın reddine de gerekçe yapılan "Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz." kuralı, Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
14. Anayasa Mahkemesi, anılan iptal kararında kamu makamlarının hukuka aykırı fiilleri nedeniyle maddi ve manevi yönden zarara uğradığını iddia eden bireylere zararların giderilmesi için idari ve yargısal mercilere başvurma imkânının tanınmasının Anayasa'nın 40. maddesinin gereği olduğunu vurgulamış, Komisyon kararıyla kamu görevine iade edilen kişilerin tedbir süreci nedeniyle maddi ve manevi yönden zarara uğramalarının söz konusu olabileceğini ifade etmiştir. Bu nedenle OHAL kapsamında hukuka aykırı bir şekilde haklarında tedbir uygulanan kişilerin uğrayabilecekleri maddi ya da manevi zararların giderilmesi için gerekli idari ve yargısal yollara başvurma imkânının tanıması gerektiğine işaret edilmiştir.
15. Bu bağlamda söz konusu kural kapsamında göreve iade edilenlerin kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacakları öngörülmekle bu kişilerin tedbir işleminin haksız uygulanmasından dolayı uğrayabilecekleri maddi ve manevi zararları giderme fırsatının ortadan kaldırıldığı değerlendirmesinde bulunulmuş, kamu makamlarının hukuka aykırı uygulamaları nedeniyle zarara uğradığını iddia eden kişilere dava açma imkânı verilmemesinin devletin kişinin maddi ve manevi varlığına yönelik müdahalelere karşı etkili giderim mekanizması sağlama yükümlülüğüyle bağdaşmadığı belirtilmiştir.
16. Somut olayda, Mahkeme kararında başvurucunun Komisyon kararı gereğince kamu görevine iade edildiği bilgisi verilmiş, 7075 sayılı Kanun'un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının son cümlesinde yer alan "Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz." kuralı gereğince idarenin tazmin yükümlülüğünün olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi ilgili Kanun hükmüne yönelik iptal kararında, Komisyon kararıyla görevine iade edilenlerin tazminat talep edemeyeceğine dair düzenlemenin etkili başvuru hakkını düzenleyen Anayasa'nın 40. maddesine aykırı olduğunu saptamıştır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gözönüne alındığında başvurucunun dava açmaktaki gayesiyle bağdaşır nitelikte başvurucuya etkili bir giderim imkânının sağlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
18. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından diğer ihlal iddiaları ile ilgili olarak bu aşamada bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkına yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 3. İdare Mahkemesine (E.2020/35, K.2020/1728) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.