TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYSUN GENÇTANIR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/36521)
Karar Tarihi: 23/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Rıdvan DEMİR
Başvurucular
1.Aysun GENÇTANIR
2. Beste UYMAZ
3. Buse ÜÇER
4. Derman GÜLMEZ AYDIN
5. Fadime Songül KURT
6. Linda Sevinç HOCAOĞULLARI
7. Meziyet YILDIZ MEST
8. Nebiye MERTTÜRK
9. Seher Gülçin POLAT
10. Sena BADEMLİ
11. Serap KAPLAN
12. Tuğba KOÇER
Vekilleri
Av. İlayda Doğa KARAMAN
Av. Irmak BAKIR
Av. Sercan ARAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında kolluk kuvvetlerinin orantısız müdahalesi sebebiyle yaralanmaların meydana gelmesi ve olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmemesi sebebiyle kötü muamele yasağının ve toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. İddialarına göre başvurucular 12/8/2020 tarihinde, İstanbul Sözleşmesi'ne yapılan eleştirileri protesto etmek amacıyla Ankara Kolej Meydanı'nda bir toplantı ve basın açıklaması tertip etmiştir. Söz konusu toplantının sloganı "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır! Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz Yaşam Zincirinde Buluşuyoruz." olarak belirlenmiştir. Yine başvurucuların iddiasına göre kolluk görevlileri söz konusu basın açıklamasına herhangi bir uyarıda bulunmaksızın müdahale etmiştir. Anılan müdahale esnasında başvuruculardan bir kısmı yaralanmıştır.
3. Gözaltına giriş adli muayene tutanaklarında Linda Sevinç Hocaoğulları'nda herhangi bir darp cebir izine rastlanmadığı; Sena Bademli'de sağ ön kolda 3x4 cm sıyrık; Buse Üçer'de sağ ön kol el ve bilekte çizik, sol ön kol iç yüzünde 3x3 cmlik morluk ve çizik; Meziyet Yıldız'da sağ ön kol iç yüzde 10 cmlik çizik, 5x2 cmlik şişlik, ağrılı hareket kısıtlılığı, sol tibia (bacak alt kısmı) ön yüzde ağrı; Tuğba Koçer'de sağ el bilekte hassasiyet ve hafif ödem, sağ el sırtında 3. parmakta ve sol dirsekte abrazyon; Derman Gülmez Aydın'da her iki kol iç yüzeyde ekimoz ve boyunda hassasiyet; Nebiye Merttürk'te her iki kol iç yüzde eritem ve kollarda abrazyon, sağ dizde ekimoz; Serap Kaplan'da her iki kol iç yüzeylerde eritem ve hafif ekimoz, sırtta sağda eritem, bacaklarda hassasiyet; Beste Uymaz'da her iki kolda abrazyonlara eşlik eden ekimozlar; Fadime Songül Kurt'ta sağ el sırtında abrazyon ve sağ kolda hassasiyet; Seher Gülçin Polat'ta alın sol tarafta ekimoz ve hafif ödem; Aysun Gençtanır'da sol kol arkasında 3 cmlik sıyrık, sol skapula (omuz kuşağının arkası) dış yüzde kızarıklıklar, sağ kol arka yüzde 6 cm'lik sıyrık, sağ ön kol dış yüzde 3x3 cmlik morluk, sağ kol iç yüzde 3x1 cmlik kızarıklık, sağ el bilek iç yüzde ve sağ ön kol dış yüzde sıyrık ve kızarıklıklar bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucuların tamamının gözaltı sürecinden sonra alınan adli muayene raporlarında yukarıda yer verilen raporlara ek bir hususun olmadığı belirtilmiştir.
4. Olay nedeniyle düzenlenen kolluk tutanağına göre, başvurucuların da aralarında bulunduğu kalabalık, pandemi sebebiyle toplantı yapmamaları gerektiği ve bildirimde bulunmadıklarından bahisle mevzuat uyarınca gerçekleştirecekleri toplantı ve basın açıklamasının suç teşkil edeceği yönünde uyarılmışlardır. Kolluk görevlileri toplantıya katılanlara basın açıklamasını ve eylemlerini Kurtuluş Parkı'nda yapabileceklerini belirtmiş ancak toplantıya katılanlar bunu kabul etmemiştir. Toplantıya katılan kalabalık yaya ve araç trafiğini aksatmaları nedeniyle tekrar uyarılmıştır. Kalabalığın basın açıklaması sonrasında Sakarya Caddesi'ne doğru yürüyüşe geçmeleri üzerine kolluk görevlileri barikat yardımıyla kalabalığa engel olmuştur. Kalabalığın yürüyüşü sonlandırmaması üzerine kolluk görevlileri kalabalığa müdahale etmiştir. Tutanağa göre başvurucuların bazılarınca şiddeti özendirici kabul edilebilecek ("barikatları yıkalım" benzeri sözler) söylemde bulunulmuş, ayrıca yine bazı başvurucuların içinde mor sıvı bulunan şişeleri polislerin üzerine attığı veya döktüğü, barikatlara yüklenerek kalkanlara tekme ya da yumruk attıkları belirtilmiş. Yine tutanağa göre kolluk görevlileri grubu dağıtmak için kalkanla itmek suretiyle müdahalede bulunmuştur. Başvurucuların araca bindirilmeye çalışıldığı sırada kendilerini yere attıkları ve direndikleri belirtilmiş, başvurucuların yakalanmaları için gerekli ölçüde güç kullanılmıştır. Müdahale kapsamında 33 kişi hakkında yakalama işleminin gerçekleştirildiği tutanakta ayrıca yer bulmuştur. Anılan kişiler, Cumhuriyet savcısının talimatıyla 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na aykırı davranmaktan gözaltına alınmıştır.
5. Yaşanan olay sonrasında başvurucular vekilleri aracılığıyla 28/1/2021 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuşlardır. Suç duyurusuyla ilgili dilekçede yaralanmalara sebep olan kolluk görevlilerinin tespiti ve cezalandırılmaları istenmiş, ayrıca toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal eden kolluk görevlilerinin görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri ileri sürülmüştür.
6. Başsavcılık 9/2/2021 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne olayla ilgili emniyet birimlerinde bir tahkikat evrakının olup olmadığının tespit edilmesi, olması hâlindebir örneğinin gönderilmesi, olayda ihmali veya kusuru bulunan polis memurlarının açık kimliklerinin tespit edilmesi talimatlarını iletmiştir.
7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından dosyaya sunulan ve kolluk birimleri tarafından da Başsavcılığa sunulduğu anlaşılan belgeler arasında olaya ilişkin kamera görüntü çözümlerinin de bulunduğu, anılan görüntü çözümlerine göre başvurucular, yakalama işlemlerinin gerçekleştirildiği esnada yere yatmak veya kendisini kolluk görevlilerinin elinden çıkarmaya çalışmak suretiyle direnmişlerdir. Başsavcılık 9/3/2021 tarihinde, başvurucuların toplantısına pandemi sebebiyle müsaade edilmediği, kolluk görevlilerinin yasal sınırlar kapsamında zor kullanma yetkilerini kullanmaları sebebiyle cezalandırılmalarına olanak bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
8. Anılan karara yapılan itiraz sulh ceza hâkimliği tarafından reddedilmiş ve başvuruculara 24/6/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucular, 26/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
10. Başvurucular hakkında 2911 Sayılı Kanun'a Muhalefet suçlamasıyla tanzim edilen iddianameye binaen yapılan yargılama neticesinde 23/3/2022 tarihinde Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraat kararı verilmiştir. Söz konusu hüküm Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 11/4/2023 tarihli kararıyla kesinleşmiştir.
11. Komisyon başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucular, gerçekleştirdikleri toplantı ve basın açıklamasına müdahale eden kolluk görevlilerinin fiilleri sebebiyle yaralanmaları ve söz konusu yaralanmaya yönelik etkili bir soruşturma yürütülmemesi sebebiyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmektedirler. Bakanlık görüşünde, başvurucuların izinsiz gerçekleştirdiği toplantıya yönelik kolluk görevlilerinin müdahalesinin zor kullanma yetkisi kapsamında kaldığı, olayın önceki yerleşik içtihatlara uygun şekilde çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
1. Başvurucu Linda Sevinç Hocaoğulları Yönünden Yapılan Değerlendirme
13. İspat külfetinin devlete geçtiği durumların söz konusu olmadığı hâllerde kötü muameleye uğramaları nedeniyle mağdur olduklarını ileri süren kişiler, kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emare ve delilleri -haklı bir gerekçeleri olmadığı sürece- zamanında yetkili makamlara sunma konusunda özenli davranmakla yükümlüdür. Olgulara dayanmayan yetersiz açıklamalar, iddiaların deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu veya kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeler gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddianın savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Kaldı ki iddialarını güçlü bir dayanakla birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirmemeleri hâlinde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerinin söylenebilmesi mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018, § § 45-47).
14. Somut olayda başvurucunun, kolluk görevlileri tarafından yapılan fiziksel müdahale ile yaralanmadığının adli muayene raporundan anlaşıldığı, ayrıca başvurucunun aksi yönde bir iddiasının da bulunmadığı dikkate alındığında başvurucunun iddiasının savunulabilir olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
15. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Diğer Başvurucular Yönünden Yapılan Değerlendirme
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 101-103; S.D.,B. No: 2013/3017, 16/12/2015,§§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).
18. Somut olayda, Başsavcılığın kullanılan gücün gerekliliğini ve orantılılığını değerlendirebilmesi için kolluk tutanaklarıyla yetinmeyerek müdahalenin şekli konusunda başvurucuların ifadelerini tespit etmesi, gerek kollukça kaydedilen görüntü kayıtlarını gerekse de müdahalenin gerçekleştiği yerin çevresinde bulunan kameraların kaydettiği görüntüleri temin etmesi ve görüntüleri incelemesi veya tarafsız bir bilirkişiye inceletmesi gerekirdi. Varsa olayın olası tanıkların tespiti ve tespit edilen tanıkların ifadelerinin alınması için çaba göstermeliydi. Ayrıca Başsavcılık kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı konusunda bir değerlendirme yapmalıydı. Başsavcılığın soruşturma kapsamında şüpheli olabileceklerin belirlenmesine ve ifadelerinin alınmasına yönelik bir çaba göstermediğide dikkate alındığında soruşturmanın gereken özenle yürütülmediği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların kötü muamele yasağının usul boyutu ihlal edilmiştir.
19. Olayın gerçekleşme şartları konusundaki belirsizlik nedeniyle bu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutu yönünden bir inceleme yapılmasının mümkün olmadığı değerlendirilmiştir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Toplantı Ve Gösteri Yürüyüşü Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucular, gerçekleştirdikleri barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne yönelik müdahale sebebiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Bakanlık görüşünde; yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
23. 8/10/1983 tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 23/a maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir. Başvuru konusu yasaklama kararlarının Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk yönünden inceleme yapılacaktır.
24. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (bu konuda genel ilkeler için bkz. Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 32; Sevinç Hocaoğulları, B. No: 2015/271, 15/11/2018; §§ 37-46). Anayasa Mahkemesi, birçok kararında kamu düzenini bozacak nitelikte bir tehlike veya tehdidin bulunması ve bunun daha hafif tedbirlerle bertaraf edilememesi durumunda son çare olarak hakkın sınırlanabileceğini vurgulayarak ve çatışan yararlar arasında adil bir denge kurulması gerektiğini değerlendirmiştir (İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, § 42; bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 73). Dolayısıyla hakka yönelik müdahalenin zorunlu sosyal ihtiyaçtan kaynaklandığının ortaya konulması ve bunun ispatı kural olarak müdahale eden idareye ve müdahaleyi denetleyen idari yargıya düşmektedir (idare ve derece mahkemelerinin adil bir denge kurulduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koymaları gerektiğine ilişkin kararlar için bkz. İsmail Sarıkabadayı ve diğerleri, § 45; Mahir Engin Çelik ve Sakine Esen Yılmaz, B. No: 2016/8776, 7/9/2021, § 44; Abdulkadir Öztürk, B. No: 2019/13420, 31/3/2022, § 47).
25. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (Dilan Ögüz Canan, § 36; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 54).
26. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, barışçıl bir şekilde toplantı ve basın açıklaması yapmak ya da anılan toplantı ve basın açıklamasına katılmak için toplanan kişilere kolluk güçleri tarafından yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesidir.
27. 2911 sayılı Kanun'un "Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri" kenar başlıklı 23. maddesinde uzun bir liste hâlinde toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin hangi hâllerde kanuna aykırı olacağı sayılmıştır. Savcılık kararında da toplantının kanunsuz olduğu belirtilmiştir. Somut başvuruda, basın açıklamasının İstanbul Sözleşmesine yapılan itirazların protesto edilmesi için yapıldığı anlaşılmaktadır. Kolluk görevlilerince tutulan tutanağa göre toplantıya katılan yaya ve araç trafiğini aksatmış ve söz konusu toplantı ve basın açıklaması için gerekli prosedürü işletmemişlerdir. Pandemi nedeniyle yasal olmadığı belirtilen toplantıya kolluk yaya ve araç trafiğinin aksatılması sebebiyle müdahale etmiştir. Bu durumda kolluk görevlilerinin meşru bir amaca yönelik olarak kamu düzeninin sağlanması amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale ettiği anlaşılmaktadır.
28. Somut olayda, kolluk görevlileri tarafından tutulan tutanağın incelenmesinden, toplantı ve gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğini kaybettiğine veya söz konusu basın açıklamasının toplantı ve gösteri yürüyüşünü barışçıl nitelikten çıkardığına ilişkin bir tespit bulunmamaktadır. Bir süre yapıldığı ve barışçıl nitelikten çıkmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşüne müdahale edilmesini gerektirecek nitelikte bir olgu veya olayın meydana gelmediği anlaşılmaktadır. Nitekim2911 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan başvurucuların kesin yargı kararıyla beraat ettikleri de anlaşılmaktadır.
29. Sonuç olarak mevcut başvuruda müdahalenin toplumsal bir ihtiyaç baskısına karşılık gelmediği ve dolayısıyla kamu düzeni meşru amacının sağlanmasında demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
31. Başvurucular; ihlalin tespit edilmesi, yeniden soruşturma yapılması ve ayrı ayrı 20.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
32. Başvuruda tespit edilen ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
33. Manevi zararları karşılığında başvuruculara talepleri dikkate alınarak ayrı ayrı net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Linda Sevinç Hocaoğulları yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer başvurucular yönünden kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B.1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2021/20679) GÖNDERİLMESİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.