TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FUAT ŞENGÜL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/32144)
Karar Tarihi: 30/10/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Batuhan Salim YEŞİLKÖY
Başvurucu
Fuat ŞENGÜL
Vekili
Av. Şahide Sezin ATMACA
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, devletin gözetimi ve denetimi altındaki kişinin fiziksel şiddete uğraması ve bu olay hakkında yürütülen ceza yargılamasının etkisiz olması nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, polisler tarafından darbedildiği iddiasıyla 5/7/2010 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuştur. Başvurucu, alınan beyanında şu iddialarda bulunmuştur:
i. 4/7/2010 tarihinde, park hâlindeki motosikletinin yanına geldiğinde bazı kişilerin motosikletini çekiciye yüklemeye çalıştığını görmüştür. Bu kişilere motosikletin kendisine ait olduğunu söylemiş, bu kişiler arasındaki iki kişi polis kimliklerini göstererek motosikletin üzerinde haciz şerhi olduğundan motosikleti yediemin otoparkına götüreceklerini ifade etmiştir. Bu duruma karşı çıkınca polis memurları ehliyet ve ruhsat istemiş, ehliyet ve ruhsat motosikletin bagajında olduğu için anahtarı motosikletin kontağına takmıştır. Polis memurları kaçacağını düşünerek kendisini iterek durdurmuş, gözaltına alındığını söylemiş ve üzerini aramak istemiştir. Polis memurlarından arama kararını göstermelerini talep etmiş, polis memurları, arama kararını polis merkezinde göstereceklerini ifade etmiştir. Bunun üzerine polis memurlarıyla yüksek sesle tartışma başlamış, polis memurları kendisini kelepçesiz şekilde polis merkezine götürmüştür.
ii. Polis merkezine girdiği sırada bir polis memuru odayı gören güvenlik kamerasını kör noktaya çevirmiş; bunun akabinde kendisini duvara dayamış, sırtına vurmuş ve bacaklarını açmasını istemiştir. Bacakları açık vaziyette aranmak gururuna dokunmuştur. Bu sebeple bacakları kapalı şekilde aramalarını istemiştir. Polis memuru sinirlenmiş, kendisi yüzü duvara dönük şekildeyken arkasından yüzüne defalarca yumruk atmıştır. Buna engel olmak için arkasını dönmüş, polis memurunun ellerini tutmak istemiştir. Polis memuru, diğer polis memurları ile birlikte kendisini yere yatırmış, kollarını arkadan kelepçelemiş ve kelepçeyi en son seviyeye gelecek şekilde sıkmıştır. Daha sonra polis memurları, kelepçeden tutarak kendisini kaldırmıştır. Kolları acıdığı için bağırmaya başlamış, polis memurları güvenlik kamerasının açısına girdiklerini fark ettiğinde kendisini tekrar kör noktaya çekmiştir. Burada iki polis memuru midesine, kaburgasına ve çenesine yumruk atmıştır.
iii. Birkaç saat boyunca polis merkezinde kolları arkadan kelepçeli biçimde bekletilmiştir. Sonrasında kolları önden kelepçeli biçimde hastaneye götürülmüştür. Bir polis memuru, muayeneyi gerçekleştirecek hekimle görüşmüştür ancak kendisi görüşmenin içeriğini duyamamıştır. Hekim, bir şikâyeti olup olmadığını sormuştur. Ellerinin kelepçeli olmasına ve hekimin polis memurlarının yanında muayene etmek istemesine tepki göstermiştir. Bunun üzerine hekim, kelepçesinin çözülmesini istemiştir. Kelepçesi çözüldükten sonra yaşadığı olayın detaylarını hekime anlatmıştır. Hekim bir rapor düzenlemiş ancak raporu göstermemiş ancak hekimin herhangi bir darp ya da cebir izine rastlanmadığına dair görüş bildirdiğini fark etmiştir. Yine kelepçeli olarak polis merkezine götürülmüştür.
iv. Polis memurlarından birisi nöbetçi Cumhuriyet savcısıyla görüşmüş, savcı serbest bırakılması yönünde talimat vermiştir. Bunun üzerine kelepçesi çözülmüş ve gidebileceği söylenmiştir. Bu süre içinde yakınlarına haber verememiştir.
3. Başvurucunun şikâyeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca ceza soruşturması başlatılmış, olaya dâhil olan polis memurlarının şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmıştır. Ayrıca başvurucunun ifadesinde belirttiği adli rapor soruşturma dosyasına getirtilmiştir. Söz konusu raporda başvurucunun vücudunda herhangi bir darp ya da cebir izine rastlanmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen22/5/2012 tarihli raporda yaralama fiilinin başvurucu üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı belirtilmiştir.
4. Cumhuriyet Başsavcılığı 26/6/2012 tarihinde yedi polis memuru hakkında iddianame düzenlemiş; iddianamede şüpheli polislerin zor kullanma yetkisini aşma, kasten yaralama veya görevi kötüye kullanma suçlarından bir ya da birkaçından cezalandırılmasını istemiş; ayrıca başvurunun hakaret suçunu işlediğini iddia etmiştir. Asliye Ceza Mahkemesi 10/7/2014 tarihinde;
i. Başvurucunun hakaret suçundan adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve bu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına,
ii. Sanık beş polisin zor kullanma yetkisinin aşılması suçundan beraatine,
iii. Sanık polis memurları M.G., M.Ç. ve S.S.nin kasten yaralama suçundan neticeten 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, S.S. hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, diğer iki sanık yönünden ise hapis cezasının 3.000 TL adli para cezasına çevrilmesine karar vermiştir. Asliye Ceza Mahkemesi, üç sanık yönünden de temel cezayı alt sınırdan (1 yıl hapis) belirleyip yaralama eyleminin kamu görevlisinin nüfuzunu kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi nedeniyle cezayı yarı oranında artırmış; sanıkların başvurucunun hakaret ve pasif direnme eyleminin oluşturduğu kızgınlık nedeniyle suçu işledikleri gerekçesiyle cezada üçte iki oranında haksız tahrik indirimi yapmıştır. Asliye Ceza Mahkemesi son olarak takdirî indirime başvurarak cezayı altıda bir oranında indirmiştir.
5. Başvurucu; S.S. hakkına verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararına karşı itiraz, beraat ve mahkûmiyet kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. S.S. hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar itiraz incelemesinde geçerek kesinleşmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi başvurucu vekilinin, sanık müdafilerinin ve sanık M.Ç.nin temyiz talepleriyle ilgili incelemesini 10/6/2019 tarihinde tamamlayıp S.S., A.K. ve Y.C. hakkında verilen beraat hükümlerini onamış; M.G. ve M.Ç.nin eylemlerinin kasten yaralama ve zor kullanma yetkisinin aşılması suçları yönünden ikiye bölünmeyeceğine işaret ederek eylemin sadece zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğu gerekçesiyle zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçundan ayrıca beraat kararlarını bozmuştur. Yargıtay 5. Ceza Dairesi ayrıca Asliye Ceza Mahkemesinin kabulüne göre de yasal olmayan yetersiz gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiğini belirtmiştir.
6. Asliye Ceza Mahkemesi bozma kararına uyup yargılamayı 17/12/2020 tarihinde sonuçlandırmıştır. Yargılama sonunda sanıklar M.G. ile M.Ç.nin eyleminin zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmiş, temel ceza alt sınırdan belirlenip yaralama eyleminin kamu görevlisinin nüfuzunu kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi nedeniyle ceza yarı oranında arttırılmış, cezada üçte iki oranında haksız tahrik indirimi ile altıda bir oranında takdirî indirim yapılmış ve sanıklar sonuç olarak 5 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir ancak hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
“...
Suç tarihinde polis memurları sanıklar [M.G. ve M.Ç.nin] devriye görevi yaptıkları sırada yol kenarında gelişi güzel parkedilmiş olan 45 C 5... plakalı motorsikletin durumundan şüphelenmeleri üzerine sorgulama yaptıklarında söz konusu motorsikletin hacizli ve yakalamalı olduğunu anlamaları üzerine gerekli işlemleri yapmak üzere olay yerine çekici çağırdıkları, bu sırada sanık Fuat'ın olay yerine gelerek motorsikletin kendisine ait olduğunu beyan etmesi nedeniyle polis memurlarının sanık Fuat'dan aracın anahtar ve ruhsatını istedikleri, ancak sanık Fuat'ın ruhsatı vermek üzere motorsiklete bindiğinde aracı çalıştırmaya gayret edip olay yerinden ayrılmak istediği sırada sanıklar[M.G. ve M.Ç.] tarafından durdurulduğu ve bu sırada sanık Fuat'ın polis memuru olan sanıklar[M.G. ve M.Ç.ye] yönelik sinkaflı küfürler ile hakaret ettiği, sonrasında sanık Fuat'ın işlem yapılmak üzere İlçe Emniyet Amirliğine götürüldüğü, karakoldayken sanık Fuat'ın üst araması yapılacağı sırada polis memurlarına direnmesi nedeniyle polis memuru olarak görevli sanıklar [M.G. ve M.Ç.] tarafından zor kullanma yetkisi kullanılarak kelepçe takmak suretiyle etkisiz hale getirildiği, ancak sonrasında sanık Fuat'ın elleri kelepçeliyken sanıklar[M.G. ve M.Ç.] tarafından basit tıbbi müdahale ile giderilmez şekilde darp edildiği anlaşılmış... sanıkların iş bu eylemi müşteki sanık Fuat'ın hakaret ve pasif direnme eyleminin oluşturduğu kızgınlık nedeniyle gerçekleştirdikleri anlaşıldığından sanıklar hakkında taktiren Fuatın eylemlerinin haksızlık derecesi nazara alınrak TCK'nun 29. Maddesinin 2/3 oranında uygulanmasına, sanıkların duruşmalardaki saygılı davranışları takdiri indirim nedeni sayılarak TCK.nun 62/1 maddesi gereğince cezasından 1/6 oranında indirim yapılmasına... sanıkların kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları değerlendirildiğinde yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkemede kanaat uyandırması, olay sebebi ile oluşan zararın bulunmaması sanıkların hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının kabulü gözönünde alınarak 5728 sayılı yasa ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 231/5 maddesi uyarınca sanıklar hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına... [karar verildi.]”
7. Başvurucunun anılan karara itirazı 26/2/2021 tarihinde reddedilmiştir. Başvurucu nihai kararı 23/3/2021 tarihinde öğrendikten sonra 20/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu, gözaltındayken darbedildiği iddiasıyla ilgili yürütülen ceza yargılamasının uzun sürmesinden ve ciddi şekilde yaralanmasına sebep olacak şekilde fiziksel şiddete uğramasına rağmen sanıklar hakkında cezasızlığa yol açacak şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden şikâyet etmiştir. Adalet Bakanlığı görüşünde somut olayın kendine özgü koşulların dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.
10. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Kolluk görevlilerinin güç kullanması sonucunda meydana gelen yaralama olaylarıyla ilgili başvurularda kötü muamele yasağının negatif yükümlülüğe ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin incelenmesinde dikkate alınması gereken ilkelere şimdiye kadar verilen birçok kararda yer verilmiştir (bu ilkeler için birçok karar arasından bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83, 95, 111, 112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75, 81, 83, 101-103; S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95; Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin, B. No: 2015/4787, 25/9/2019, § 64).
13. Olası cezai sorumluluğun tespiti adına yürütülen soruşturma sonrasında kovuşturma evresine geçilmiş ise bu aşamanın da Anayasa’nın 17. maddesinin gereklerine cevap verebilecek nitelikte olması gerekir (Ferit Kurt ve diğerleri, § 79).
14. Bütün kovuşturmaların mahkûmiyet veya belirli bir cezayla sonuçlanmasına yönelik kesin bir zorunluluk bulunmamaktadır ancak mahkemeler, hiçbir koşul altında yaşamı tehdit eden suçlar ile fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yapılan ağır saldırıların cezasız kalmasına veya af ya da zamanaşımına uğramasına izin vermemeli; sorumlulara yaptırım uygulamakta kararlı olmalı ve suçun ağırlık derecesi ile verdikleri ceza arasında açık bir orantısızlığın bulunmamasına dikkat etmelidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 77; Umut Tamaç, B. No: 2014/13514, 18/7/2018, § 85). Aksi yöndeki uygulamalar, eylemleriyle kötü muamele yasağını ihlal eden kolluk görevlilerinin cezasız kalmalarına ya da gerektiği gibi cezalandırılmamalarına yol açar ki bu durum; caydırıcılık sağlanmadığı için etkili ceza soruşturması yürütme yükümlülüğünün açıkça zedelenmesine, kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini korumak için oluşturulan mevzuatın etkili şekilde uygulanmamasına, dolayısıyla kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma konusundaki pozitif yükümlülüğün yerine getirilememesine sebebiyet verir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Şenol Gürkan, B. No: 2013/2438, 9/9/2015, §§ 84, 105; yaşam hakkı yönünden yapılan benzer değerlendirmeler için bkz. Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, § 162; Narin Kurt [GK], B. No: 2018/2540, 1/12/2022, § 105). Ayrıca sözü edilen uygulamalar nedeniyle -olay nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararlar giderilmiş, aynı zamanda fail veya failler yeterli disiplin cezaları ile cezalandırılmış olsalar da- mağdurlara uygun ve yeterli giderim sağlanmamış olur (yaşam hakkı yönünden yapılan benzer değerlendirmeler için bkz. Narin Kurt, § 111). Bu sebeple kamu güveninin sürdürülmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması adına mahkemelerin takdir haklarını bu tür eylemlere müsamaha edilmeyeceğini göstermek için kullanmaları ve takdir hakkının suçun sonuçlarının hafifletilmesi için kullanıldığı yönünde bir izlenim oluşmasına neden olmamaları gerekir (Naif Bal (3), B. No: 2020/6966, 15/5/2024, § 31; yaşam hakkı yönünde yapılan aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018, §§ 100-102; Narin Kurt, § 109).
15. Anayasa Mahkemesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi veya sonuç ceza olarak adli para cezasına hükmedilmesi, benzer kötü muamele fiillerinin önlenmesinde caydırıcı bir etki doğurmadığı gibi kamu görevlilerinin karıştığı bu tür eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı izlenimi oluşmasına sebebiyet verebilmektedir (S.D., §§ 101, 103; Edip Elma ve diğerleri, B. No: 2015/14826, 18/4/2019, § 56).
16. Başvuruya konu yargılamada asliye ceza mahkemesi; polis memurları M.G., M.Ç. ve S.S.nin başvurucuyu darbettiklerini tespit edip bu sanıkları söz konusu eylemlerden sorumlu tutmuştur (bkz. §§ 4-6). Bununla birlikte Asliye Ceza Mahkemesi darbetme eylemi sırasında başvurucunun savunmasız ve kelepçeli olduğunu gözetmeden, başvurucunun sanıklara hakaret edip pasif direndiği gerekçesiyle üstelik üçte iki gibi yüksek bir oranda cezada indirim yapıp sanıklar hakkında kurduğu hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Cezanın bireyselleştirilmesi konusundaki bu uygulamalar, şüphesiz başvurucuya uygun ve yeterli giderim sağlanmamasına ve takdir hakkının suçun sonuçlarının hafifletilmesi için kullandığı yönünde bir izlenim oluşmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca başvurudaki hiçbir unsur yargısal sürecin bu denli uzamasını haklı kılmamasına rağmen başvurucunun yaralanması olayı hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma süreci 10 yıl 7 ayı aşkın bir sürede sonlandırılabilmiştir. Bu nedenlerle kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurunun yaralanmasına neden olan muamele, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir (bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok karar arasından bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 84-91; S.D., §§ 84-88).
17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
18. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına ve manevi tazminat olarak 150.000 TL ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
19. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Ayrıca manevi zararı karşılığında başvurucuya talebine bağlı kalınarak net 150.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutlarınınİHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kuşadası 1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2019/655, K.2020/485) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 150.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.