Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Reber Mazlum Safran [1.B.], B. No: 2021/37474, 9/1/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

REBER MAZLUM SAFRAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/37474)

 

Karar Tarihi: 9/1/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mustafa İlhan ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Reber Mazlum SAFRAN

Vekili

:

Av. Necdet CEYHAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım nedeniyle terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/5/2021 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, "vankolektif" isimli bir Twitter hesabının sahibidir. Van İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan araştırmada başvurucunun iki ayrı paylaşımda bulunduğu ve "işkenceraporu" isimli başka bir Twitter hesabı üzerinden yapılan bir paylaşımı 2/11/2020 tarihinde retweet ettiği yani kendi hesabından tekrar paylaştığı tespit edilmiştir. Anılan paylaşımlar şöyledir:

"Van'da askerler tarafından helikopterden atılarak öldürülen [S.T.] ve hafızasını yitiren [O.Ş.nin] sesi olan Mezopotamya ajansı emekçileri ... gözaltına alındı. Halka yaptığımız zulmü duyurmak suç değil."

"Van'da 55-60 yaşında hiçbir suçu yokken iki köylüyü nefret ettikleri için helikopterden atan ölmemişler diye yüz kişiyle döven memurlar tutuklanmadı! Bu zulmün haberini yapan gazeteciler tutuklandı!"

6. Başvurucunun retweet ettiği paylaşım ise şöyledir:

"Van'da askerler tarafından helikopterden atılarak öldürülen [S.T.] ve [O.Ş.] vakasıyla ilgili olarak, Vali [M.E.B.], Başsavcı [O.D], savcı [İ.K.], Van İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral [Y.Y.] işkence şüphelileri olarak sitemize kayıt edilmişlerdir #işkenceraporu''.

7. Retweet edilen son paylaşımın incelenmesi neticesinde kamu görevlilerinin "şüpheliler" adı altında, liste şeklinde tek tek isimlerinin, fotoğraflarının ve yapmakta oldukları kamu görevlerinin belirtildiği ve "şüpheli no" şeklinde bir ibareyle paylaşımda bulunulduğu görülmüştür.

8. Paylaşımların tespit edilmesi üzerine Van Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma sonucunda başvurucu hakkında kamu görevlisine hakaret ve terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçlarından kamu davası açılmıştır. Yargılamayı yapan Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucunun kamu görevlisine hakaret suçundan beraatine, terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına karar vermiştir.

9. Mahkeme, mahkûmiyete esas olarak başvurucu tarafından retweet edilen bahse konu paylaşımı almıştır (bkz. § 6). Mahkeme, karar gerekçesinde paylaşımda adı geçen Cumhuriyet Savcısı İ.K.nın Başsavcılık tarafından yapılan iş bölümüne göre terör suçlarına bakmakla görevli olduğunu, bu iş bölümünün yalnızca Başsavcılık tarafından bilindiğini, bu nedenle kamuya açık bir bilgi olmadığını vurgulamıştır. Mahkeme, kararında Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düzenlenen ifade özgürlüğüne atıf yapmış ve başvurucunun üzerine atılı suçla ifade özgürlüğü arasındaki ilişkiyi değerlendirerek şu gerekçelere yer vermiştir:

"Sanığın yöneticisi ve kullanıcısı olduğu 'vankolektif' isimli twitter sayfasında katılanların fotoğraflarını, isimlerini, görev yerlerini açıkça, Van C. Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturmadan kaynaklanan iş ve işlemleri nedeniyle '#işkenceşüphelileri' olarak herkese açık olan sayfasında terör örgütlerine hedef olarak gösterdiği, bu paylaşımın haber verme niteliğinde bir düşünce açıklaması kapsamında olmadığı, ifade özgürlüğü sınırlarına aşacak şekilde katılanların güvenliklerini tehlikeye düşürecek nitelikte olduğu, kişilerin güvenliklerinin tehlikeye düşüren durumlarda ifade özgürlüğünün ortadan kalkacağı, katılanların görevleri gereği tüm terör örgütlerine karşı mücadelede aktif olarak görev aldıkları, gerek adli soruşturmaların yürütülmesi, gerek idari yönden asayişin sağlanması bakımından terör örgütlerine karşı verilen mücadelede bulunan katılanların açık kimlik bilgilerini, fotoğraflarını ve görev yerlerini paylaşarak terör örgütlerine hedef olarak gösterdiği, paylaşımın 'retweet' olarak yapılmasının sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı anlaşılmakla sanığın cezalandırılmasına ... karar vermek gerekmiştir."

10. Başvurucunun istinaf talebinde bulunması üzerine kararı inceleyen Van Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 20/4/2021 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir.

11. Başvurucu, süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

12. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Açıklama ve yayınlama" kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkra şu şekildedir:

"İsim ve kimlik belirterek veya belirtmeyerek kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak surette kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklayanlar veya yayınlayanlar veya bu yolla kişileri hedef gösterenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

B. Uluslararası Hukuk

13. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sürek/Türkiye (No.1) (B. No: 26682/95, 8/7/1999, §§ 61, 62) kararında haftalık bir dergide yayımlanan ve Türkiye'nin güneydoğusunda devlet tarafından gerçekleştirilen askerî operasyonları eleştiren iki okuyucunun mektubu nedeniyle mahkûmiyetine karar verilen dergi sahibinin ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruda, anılan mektuplarda yer alan ifadelerin şiddeti meşrulaştırdığı değerlendirmesi yanında bazı şahısların isminin açıkça verilmesinin onlara karşı nefreti teşvik edici olduğunu ve bu şahısları muhtemel bir fiziksel şiddet tehlikesi altında bıraktığını vurgulayarak başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir. AİHM, karara ilişkin değerlendirmesinde bölgedeki şiddet iklimine vurgu yapmış; bölgenin kendine özgü koşulları nedeniyle sorumluluğu olduğu iddia edilen kişilere karşı köklü ve mantık dışı bir nefret uyandırarak bölgede daha fazla şiddete sebebiyet verebilecek ifadelerin ifade özgürlüğü korumasından yaralanamayacağını belirtmiştir.

14. AİHM Sürek/Türkiye (No.2) (B. No: 24122/94, 8/7/1999, § 50) kararında, bir haber makalesinde kolluk görevlilerinin isminin açıkça verilmesi nedeniyle ceza verilmesinin basının kamu yararına olan konularda açık tartışmaya katkısını yıldırabilecek nitelikte olduğu kanaatine varmıştır. Bu kararda AİHM, başvuruya konu haber makalesinde ifşa edilen bilgilerin başka gazetelerde yayımlanıp yayımlanmadığı meselesini de ele almıştır. Habere dayanak teşkil eden basın açıklamasının başka gazetelerde yayımlanması nedeniyle ifşa olarak kabul edilen bilginin daha önce alenileştirilmesinin ilgili yetkililerin kimliklerinin korunmasına ilişkin amacı önemli ölçüde ortadan kaldırdığına ve sınırlamayla engellenmesi amaçlanan zararın vuku bulduğuna dair tespitlerde bulunmuştur.

15. Saygılı ve Falakoğlu/Türkiye (B. No: 39457/03, 21/10/2008) kararında AİHM, Yeni Evrensel isimli gazetede yer alan bir haber nedeniyle verilen mahkûmiyet kararını incelemiştir. Gazetenin 22/2/2001 tarihli nüshasında yayımlanan "Kaçırma olayları arttı" başlıklı haberde HADEP Cizre İlçe Başkanı M.D.nin jandarma komutanlığı tarafından tehdit edildiği, gerekçe gösterilmeden gözaltına alındığı belirtilmiş; olayların sorumlusu olarak Şırnak Jandarma Alay Komutanı Albay L.E. gösterilmiştir. Yargılamayı yapan mahkeme, haberin Albay L.E.nin silahlı terör örgütlerine hedef gösterilmesi amacıyla kaleme alındığına karar vererek gazetenin sahibi ve yazı işleri müdürünün cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararı inceleyen AİHM, demokratik bir toplumda basının rolü ve önemi üzerine tespitlerde bulunduktan sonra yerel mahkemenin konumu itibarıyla en azından kendi bölgesinde iyi tanınacak bir albayın kimliğinin gizlenmesi ile isminin kamu yararına ifşa edilmesi arasında bir menfaat dengesi gözetmediğini belirtmiştir. Bu bağlamda AİHM, hakaret içeren bazı kısımlar haricinde makale bir bütün olarak ele alındığında makalenin bir kamu görevlisine karşı şiddete teşvik ettiği, dolayısıyla albayı önemli bir şiddet tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı şeklinde yorumlanamayacağı, dolayısıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

16. AİHM, Ergin ve Keskin/Türkiye (B. No: 63926/00, 16/6/2005) kararında yine terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan verilen bir mahkûmiyet kararını incelemiştir. Somut olayda başvurucuların sahibi olduğu Günlük Emek isimli gazetede yayımlanan "Karadeniz’de kontra planı" ve "V.K. kimdir?" başlıklı makaleler nedeniyle gazetenin toplatılması ile yayınlarının durdurulmasına karar verilmiş, ayrıca başvurucular cezalandırılmıştır. AİHM, makalenin Karadeniz Bölgesi'ne yeni atanan jandarma komutanının aldığı yeni kararların eleştirisine dayalı olduğunu tespit ettikten sonra terörle mücadelede yaşanan güçlükleri gözönünde bulundurduğunu, makalede yer alan bazı bölümlerin Türk Hükûmetinin olumsuz yönlerini eleştirdiğini ancak şiddetin teşvik edilmediğini, kin ve nefret içerikli bir beyanın dile getirilmediğini belirtmiştir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 9/1/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; sosyal medya hesabını toplumsal sorunlara dikkat çekmek için kullandığını, paylaşımda adı geçen kişileri hedef göstermediğini, bu kişilerin toplum tarafından bilindiğini iddia etmiştir. Başvurucu, paylaşımın eleştiri olarak kabul edilmesi gerekirken cezalandırılmasına karar verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucunun sosyal medya hesabından Van Valisi, Cumhuriyet Başsavcısı ve terör savcısının fotoğraflarını, isimlerini, görev yerlerini, herkese açık olan sayfasında, Van Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturmadan kaynaklanan iş ve işlemler nedeniyle "işkence şüphelileri" olarak terör örgütleri nezdinde hedef gösterdiğinin açık olduğu belirtilmiştir. Bakanlık, bu paylaşımın haber verme niteliğinde bir düşünce açıklaması olmadığını, ifade özgürlüğü sınırlarını aşacak ve ilgili kamu görevlilerinin güvenliğini tehlikeye düşürecek nitelikte olduğu değerlendirilmesinde bulunmuştur. Bakanlık sonuç olarak Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları ile yukarıda ileri sürülen düşünceler çerçevesinde ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğine karar verilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

20. Sosyal medya paylaşımı nedeniyle terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası alması nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale edildiği konusunda şüphe bulunmamaktadır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

21. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

i. Kanunilik

22. Başvuru konusu müdahalenin 3713 sayılı Kanun'un 6. maddesi uyarınca gerçekleştirildiği ve kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiştir.

ii. Meşru Amaç

23. Müdahalenin millî güvenlik, kamu düzeninin korunması ve suçların önlenmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Genel İlkeler

24. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

25. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58). Orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 59; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132).

26. Anayasa Mahkemesi her zaman ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (Bekir Coşkun, §§ 34-36; Mehmet Ali Aydın, § 69). Nitekim Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemekte; siyasi, sanatsal, bilimsel, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40). Bu bağlamda ifade özgürlüğünün siyasi ve toplumsal meseleler ile ilgili bilgileri ve fikirleri araştırmayı, edinmeyi ve paylaşmayı da içerdiği açıktır.

27. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak olmayıp Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 70). Devletler, bu hakkı toplumun meşru çıkarlarını korumak için kısıtlayabilir. Millî güvenliğinin ve kamu düzeninin korunması, suçların önlenmesi de bu çıkarlardan bazılarıdır. Ancak bunlar gerekçe gösterilerek yapılacak kısıtlamalar, siyasi ve toplumsal meselelere ilişkin rahatsız edici görüşlerin dile getirilmesini ya da kurumların faaliyetleri hakkında bilgi edinmeyi engellemeye matuf ise meşruluğundan bahsedilemeyecek ve ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu doğuracaktır.

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

28. Türkiye'de uzun yıllardır devam eden bir terör sorunu bulunmaktadır. Cumhuriyet tarihinin önemli bir bölümü devletin örgütlü ve silahlı şiddet hareketlerini bastırma çabalarıyla geçmiştir. Son kırk yılda ağırlıklı olarak PKK ile mücadele edilmekle birlikte diğer bir kısım terör örgütünün (DHKP/C, TKP/ML, El Kaide, DAEŞ, Hizbullah gibi) saldırılarına maruz kalınmış ve bu örgütlere karşı da mücadele verilmiştir.

29. Terörle mücadele gibi hassas bir konuda kamu görevlilerinin faaliyet yürütürken can güvenliği bakımından tehlikede olmamaları ve görevlerini hukuk kuralları çerçevesinde gereği gibi yapabilmeleri, devletin terörle mücadelede başarılı olabilmesi için çok önemlidir. Terör eylemlerinin yoğun olarak baş gösterdiği bölgelerde daha önce terör örgütlerince yargı mensuplarının şehit edilmesiyle yaşanan acı tecrübeler, terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerinin terör örgütlerinin ilk hedefi olduklarını açık şekilde göstermektedir. Bu nedenle bu kişileri korumak ve görevlerini gereği gibi yapmalarını sağlamakla mükellef olan devletin bu hususta pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır.

30. Somut olayda başvurucu, Twitter isimli sosyal medya hesabından Van'da yaşandığı iddia edilen bir olayın sorumlusu olarak gördüğü kişilerle ilgili paylaşımda bulunmuştur. Paylaşımda dikkat çeken husus Vali, Başsavcı, Terör Savcısı ve İl Jandarma Komutanı'nın "işkence şüphelileri" adı altında, liste şeklinde tek tek isimlerinin, fotoğraflarının ve yapmakta oldukları kamu görevlerinin verilip "şüpheli no" şeklinde bir ibareyle paylaşılmasıdır.

31. AİHM'in içtihatlarından açıkça anlaşıldığı üzere başvurucunun ifade özgürlüğü ile kamu görevlilerinin can güvenliği arasında dengeleme yapılırken paylaşımda geçen ifadelerin şiddete teşvik edip etmediği, ifadelerin toplumda kin ve nefret uyandırarak muhataplarının can güvenliğini riske atıp atmadığını, kamu görevlilerinin isimlerinin açıklanmasının ifşa olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, taraflardan birinin basın olup olmadığı hususları önem arz etmektedir. Dolayısıyla derece mahkemelerinin yapması gereken, söz konusu bilgilerin gizliliğini korumaya yönelik menfaatler ile toplumun söz konusu bilgilerden haberdar olma menfaati arasında bir dengeleme yapmaktır. Bu nedenle eldeki dosyanın çözüme bağlanması için bahsi geçen hususlar ayrı ayrı değerlendirilecektir.

32. Öncelikle paylaşımda suç faili olarak gösterilen kişiler yargı mensupları, bürokrat ve üst düzey askerî görevlidir. Diğer kamu görevlileri gibi kamunun güvenine sahip olması gereken bu kişilerin eleştiriye tahammül etme yükümlülükleri siyasetçiler kadar geniş değildir ve devletin onları asılsız suçlamalardan koruması gerekir (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 83). Hiç şüphesiz kamu görevlilerinin de kamuyu ilgilendiren icraatlarının kamuya duyurulması ve eleştirilmesi demokratik bir toplumun gereğidir. Bu bakımdan suç işleyen, hakkında birtakım ciddi suç isnatları bulunan kamu görevlileri hakkında haber yapmak ya da paylaşımlarda bulunmak anlaşılabilir. Elbette bir vatandaş olarak terörle mücadele gibi en hassas devlet politikalarında dahi eleştiride bulunulabilir.

33. Bununla birlikte başvurucunun herkese açık sosyal medya hesabından fotoğraflar ve isimlere liste hâlinde yer verip bunları olgusal temeli olmadan ilişkilendirerek kişileri işkence şüphelisi şeklinde yaftalaması ve muhataplarının suç faili olduklarına dair iddialarda bulunması, bu kişiler hakkında toplum nezdinde derin bir kin ve düşmanlığın oluşmasına hizmet etmekte; kişileri somut ve ciddi bir şiddet riski altında bırakmaktadır. İşkence iddiaları özellikle paylaşımın muhatabı olan kamu görevlilerinin görev yaptığı bölgede çok hassas bir konu olması sebebiyle adı geçen kişiler, olayla ilgisi olup olmadıkları sorgulanmadan zarar verici eylemler ile karşılaşabilir. Daha önce de ifade edildiği üzere terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin terör örgütleri tarafından şehit edilmesi bu gerçeği göstermektedir. Bu bakımdan anılan kamu görevlilerinin şiddet riski altında bırakıldıkları konusunda şüphe bulunmamaktadır.

34. Üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise anılan kamu görevlilerinin isimlerinin açıklanmasının ifşa olarak kabul edilip edilemeyeceği hususudur. İfşa etmek; gizli herhangi bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak anlamlarına gelmektedir. Bir haber ya da bilginin içeriğinin ilk kez açığa vurulmasının ve yayılmasının ceza hukuku anlamında ifşa olarak kabul edilmesi kolay olmakla birlikte daha önce yayımlanmış veya kamuoyunun bildiği bir içeriğin yeniden açığa çıkarılması veya yayılması hâlinde eylemin ifşa olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışmalı bir meseledir. Dolayısıyla bir bilginin ilk kez ifşa edilmesiyle daha önce ifşa edilen bir bilginin paylaşılması arasında dikkatli bir ayrım yapılmalıdır (benzer değerlendirmelerin yapıldığı kararlar için bkz. Hakan Yiğit, §§ 55, 56; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, §§ 48, 49; Güneş Basım Yayım Organizasyon ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2018/24677, 28/1/2021, § 40).

35. Somut olayda başvurucu, diğer kamu görevlileri ile birlikte daha önce herhangi bir yerde adı ve görevi paylaşılmamış olan Terör Savcısı İ.K.nın da isim, fotoğraf ve görevini belirtilerek paylaşmıştır. Başvurucu, kamu görevlilerinin toplum tarafından tanındıklarını iddia etse de özellikle terör suçlarına bakmakla görevli olan Cumhuriyet Savcısı İ.K.nın Başsavcılığın yaptığı iş bölümü ile görevlendirildiği, bu iş bölümünü yalnızca Başsavcılığın bildiği ve bu nedenle kamuya açık bir bilgi olmadığı Mahkeme tarafından tespit edilmiş ve gerekçeli kararda bu husus vurgulanmıştır (bkz. § 9). Bu hâliyle paylaşımdaki bilgilerin açık kaynaklarda yer alan, daha önce aleni hâle gelmiş, gizlilik vasfı olmayan bilgiler olduğu söylenemez. Bu nedenle bilgilerin gizli olduğu ve paylaşımın da ifşa niteliğini taşıdığı değerlendirilmiştir.

36. Başvurucunun paylaştığı iddiaların temel olarak kendisine ait olmadığı, başka bir hesapta ileri sürülen iddiaları sosyal medya hesabı üzerinden tekrar paylaştığı görülmüştür. İnternetin modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değeri olmasında sosyal medyanın önemi yadsınamaz. Sosyal medya; medya içeriğini oluşturmak, yayımlamak ve yorumlamak şeklinde bireysel katılıma imkân veren, iletişim kurulan şeffaf bir platformdur. Daha önce de internetin sağladığı sosyal medya zemininin kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklamak, paylaşmak ve yaymak için vazgeçilmez niteliğine vurgu yapan Anayasa Mahkemesi sadece düşünceyi açıklamanın değil aynı zamanda bilginin elde edilmesi açısından günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerden biri hâline gelen sosyal medya araçları konusunda yapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları gerektiğini ifade etmiştir (Youtube Llc Corporatıon Servıce Company ve diğerleri [GK], B. No: 2014/4705, 29/5/2014, § 52).

37. İfade özgürlüğü üzerindeki önemine karşın internet ve sosyal medya ortamında üretilen içeriklerin bir kısmının birey, millet ve devlet hayatı için ciddi riskler barındırdığı, kendine has özellikleri nedeniyle internetin aynı zamanda ciddi biçimde suistimal edildiği de açıktır. Sosyal hayatı zenginleştiren, bilgi edinme süreçlerini kolaylaştıran, yeni iş fırsatları doğuran internet; aynı zamanda bazı bireylerin başta kişilik hakları olmak üzere temel haklarına ağır saldırıların gerçekleştirildiği, yanlış bilgilerin yayılması, siber zorbalık, sanal dolandırıcılık, pornografi, çocuk istismarı, fuhuş, kumar, şiddetin, nefretin ve ırkçılığın yayılması, terörizmin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması gibi topluma ve devlete yönelik gerçek güvenlik risklerinin ve zararlarının oluşmasına neden olan bir ortam hâline de gelebilmektedir (Wıkımedıa Foundatıon Inc. ve diğerleri [GK], B. No: 2017/22355, 26/12/2019, § 70).

38. Sosyal medyanın hızlı ve sonsuz bilgi akışı içinde kullanıcılar doğru ve yanlış pek çok bilgiye maruz kalmakta, hızlı bilgi akışı bilginin doğruluğunun teyidini de güçleştirmektedir. Sosyal medyanın doğası bir yönüyle beğeni almak ya da dikkat çekmek amacıyla paylaşım yapma üzerine kurulu olması sebebiyle kullanıcıların ilgisini çeken ve merak uyandıran bilgi ve içerikler doğruluğu teyit edilmeden yayımlanmaktadır. Kısa sürede çok fazla kişiye ulaşma imkânı sağlayan sosyal medya hesapları takipçilerin muhakeme gücünü azaltan, yaftalamaya olanak tanıyan, linç kültürünü besleyen yapısıyla paylaşımın muhatabı olan kişilerin hedef olma riskini artırmaktadır. Bu sebeplerle günümüzde devletler çocuğun cinsel istismarı, nefret söylemi, terörizm gibi demokratik toplum düzenini tehdit eden suçları barındıran içeriklerle mücadele etmekte; bu tür içeriklerin internet ortamında yayılmasını önlemek için çeşitli yasal düzenlemeler yapmakta ve suç teşkil eden içeriklerle mücadelede uluslararası iş birliğine gitmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Wıkımedıa Foundatıon Inc. ve diğerleri, § 71).

39. Anayasa Mahkemesine göre bölgede şiddet hareketlerinin sürmekte olduğu gözetildiğinde başvurucunun paylaşım ve retweetlerinde bazı şahısların ismini açıkça vermesi onlara karşı nefreti teşvik edici niteliktedir ve bu şahısları muhtemel bir fiziksel şiddet tehlikesi altında bırakmaktadır. Bu nedenle terörle mücadelede sorumluluğu olduğu düşünülen kimselerin isim ve fotoğrafları ile hedef gösteren açıklamaların başvurucu tarafından retweet edilmesinin yani herhangi bir denetleme yapmadan tekrar paylaşarak yayılmasına katkıda bulunmasının başvurucuyu sorumluluktan kurtarmadığı değerlendirilmiştir. Kaldı ki başvurucunun bir basın mensubu olmadığı da dikkate alındığında böyle bir konuyu kamuya duyururken basın fonksiyonunu icra etmediği, bu nedenle basına bahşedilen korumadan aynı derecede yararlanamayacağı da gözardı edilmemelidir.

40. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde eldeki başvuruda yargı mercilerinin sahip oldukları takdir yetkileri çerçevesinde farklı menfaatleri dengeleyebildikleri ve yarışan değerler arasında adil bir denge kurulması yönünden ilgili ve yeterli bir gerekçe de ortaya koydukları görülmüştür. İlk derece mahkemesi, kamu görevlilerinin, özellikle terör suçlarına bakmakla görevli Cumhuriyet savcısının kimliğinin gizlenmesi ile isminin kamu yararına ifşa edilmesi arasında bir menfaat dengesi gözetmiş; somut olayda başvurucunun devletin terörle mücadele yöntemini eleştirmesini değil terörle mücadele eden kamu görevlilerini toplum önünde kin ve nefret odağı hâline getirerek şiddet riskinin ortaya çıkması şeklindeki eylemin cezalandırıldığını gerekçeleriyle ortaya koymuştur. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu anlaşıldığından demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Reber Mazlum Safran [1.B.], B. No: 2021/37474, 9/1/2024, § …)
   
Başvuru Adı REBER MAZLUM SAFRAN
Başvuru No 2021/37474
Başvuru Tarihi 31/5/2021
Karar Tarihi 9/1/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım nedeniyle terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçundan cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Diğer İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 3713 Terörle Mücadele Kanunu 6
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi