|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
MAHMUT ÇEÇEN BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/37741)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Soner GÖÇER
|
|
Başvurucu
|
:
|
Mahmut ÇEÇEN
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Ercan YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpusun intihar etmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmaması sonucu meydana gelen ölüm ve bu olay hakkında etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun kardeşi A.Ç., hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanarak 19/10/2020 tarihinde Diyarbakır 3 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) alınmıştır.
3. Kuruma kabul sırasında 19/10/2020 ve 20/10/2020 tarihlerinde İnfaz Kurumu psikososyal birimi tarafından A.Ç. ile üç görüşme gerçekleştirilmiştir. Soru-cevap şeklinde yapıldığı anlaşılan bu görüşmeler neticesinde üç ayrı rapor tanzim edilmiştir:
i. "Kurum Kabul Görüşme Raporu"na göre A.Ç., herhangi bir sürekli tedaviyi gerektiren kronik veya müzmin bir hastalığın var mı sorusuna "yok" şeklinde yanıt vermiştir. Görüşmeyi gerçekleştiren memur, A.Ç.nin kendisine veya çevresine zarar verme ihtimali bulunmadığını değerlendirmiştir.
ii. "Psikososyal Memur Görüşme Raporu"na göre A.Ç., geçen yıl ne sıklıkta kendini huzursuz ve tedirgin hissettin, dehşet ya da panik atak yaşadın, kendini hüzünlü hissettin, gelecekle ilgili olarak umutsuzluk hissine kapıldın, yaşamına son vermekle ilgili düşüncelerin oldu sorularına "hiçbir zaman" şeklinde yanıt vermiştir. A.Ç. ayrıca hiç geçmişte intihar etmeyi planladın mı veya intihar etmeyi denedin mi, intihar etmeyi kendini öldürmeyi düşünüyor musun, intihar etmekle ilgili planların var mı sorularına da "hayır" şeklinde cevap vermiştir. A.Ç., hayatın boyunca kollarını ya da vücudunun herhangi bir yerini kestiğin oldu mu sorusuna ise "evet" cevabı vermiştir. Bahsi geçen raporda yer alan, askerlik sürecini değerlendirin sorusuna "sorunsuz tamamlama" şeklinde cevap verilmiştir. Görüşmeyi gerçekleştiren psikososyal memurun yanıtlar güvenilir mi sorusunu "kısmen" olarak yanıtladığı görülmektedir.
iii. "Psikososyal Uzman Görüşme Raporu"na göre A.Ç., daha önce bir psikiyatrik veya psikolojik tedavi gördün mü veya bir ilaç kullandın mı, son zamanlarda kendini öldürmeyi düşündün mü, kendini son zamanlarda çok kötü hissettiğin, yaşamın anlamsız olduğunu düşündüğün oldu mu, kendini üzüntülü karamsar veya çökkün hissediyor musun, daha önce sana bipolar bozukluk, pmd veya manik hastalık tanısı kondu mu sorularına "hayır" şeklinde yanıt vermiştir. Bahsi geçen raporda yer alan, askerlikte disiplin cezası almış mı veya antisosyal kişilik özellikleri göstermiş mi sorusuna da "hayır" şeklinde cevap verilmiştir. Görüşmeyi gerçekleştiren psikososyal uzman, A.Ç.nin kendini kötü hissetme ve ruhsal sorununun yaşamını etkileme düzeyini, ayrıca kendisine veya başkalarına zarar verme riskini "çok düşük" olarak değerlendirmiştir.
4. Görüşmeler neticesinde memur ve psikososyal uzman tarafından düzenlenen "Tutuklu/Hükümlü Genel Risk ve İhtiyaç Raporu" ile "Oda Yerleşim Acil Risk İhtiyaç Raporu"nda A.Ç.nin kendisine veya çevresine zarar verme riski bulunduğuna dair bir kayda yer verilmemiştir. A.Ç.nin "genel sağlık durumunun iyi olduğu" değerlendirilmiştir.
5. İnfaz Kurumuna kabul edilmesi sonrasında A.Ç., COVID-19 tedbirleri kapsamında kuruma yeni kabul edilen hükümlü ve tutukluların 14 gün süreyle izolasyon altında tutulması sebebiyle geçici olarak A-25 numaralı odaya yerleştirilmiştir. A.Ç. 25/10/2020 tarihine kadar bu odada 7 ila 20 kişi arasında değişen sayıda kişiyle birlikte kalmıştır.
6. A.Ç. 25/10/2020 günü rahatsızlanması üzerine öksürük ve sırt ağrısı şikâyeti ile 112 acil servis aracılığıyla hastaneye sevk edilmiş, hastanede yapılan tetkik ve tedavisinin ardından genel durumunun iyi olduğu, laboratuvar sonucunda herhangi bir patoloji görülmediği ancak COVID-19 test sonucuna göre izolasyon gerektiği yönündeki teşhis üzerine aynı gün tekrar İnfaz Kurumuna alınmıştır. A.Ç., izolasyon altında tutulması sebebiyle geçici olarak bu kez A-3 numaralı odaya yerleştirilmiştir. A.Ç. bu odada da -olay gününe kadar-2 ila 7 kişi arasında değişen sayıda kimse ile birlikte kalmıştır.
7. Olay günü olan 6/11/2020 tarihine gelindiğinde ise A-3 numaralı odada A.Ç. dışında yalnızca bir tutuklu/hükümlü bulunmaktadır. H.G. isimli bu kişinin duyma ve konuşma engeli bulunduğu anlaşılmaktadır. İnfaz koruma memurlarınca düzenlenen aynı tarihli tutanağa göre saat 06.55'te koğuş butonuna basılması üzerine nöbetçi personel koğuş mazgalına gitmiş, H.G.nin A.Ç.nin intihar ettiğini el hareketleriyle bildirmesi üzerine koğuşa girilmiştir. Koğuşa girildiğinde A.Ç.nin tersine çevrilmiş ranzaya nevresim bağlayarak kendisini astığı, ayaklarında morartı olduğu, boynunun kırıldığı görülerek 112 acil servis çağrılmıştır. Kuruma gelen 112 acil sağlık görevlileri A.Ç.nin öldüğünü tespit etmiştir.
A. Olaya İlişkin Yürütülen Ceza Soruşturması
8. Olaya ilişkin olarak resen soruşturma başlatılmıştır. "Olay Yeri Krokisi"ne göre olayın yaşandığı A-3 numaralı oda 2 katlı dubleks bir odadır, yatakhane olarak kullanılan üst katta ranzalar ve eşya dolapları yer almakta iken giriş katta masalar ile tuvalet ve lavabo kısmı yer almaktadır. Krokiye göre A.Ç.nin cansız bedeni üst katta, baş kısmı zemine gelecek şekilde -yani dikine bir şekilde- yan çevrilmiş ranzanın bir ayağına bağlanan nevresim takımına kendisini asmış vaziyette bulunmuştur. Cumhuriyet savcısının katılımı ile aynı gün yapılan inceleme neticesinde tanzim edilmiş olan "Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanağı"na göre, A.Ç.nin ranzanın ayak kısmına nevresim takımı ile kendini astığı, ayak topuk kısımları ve parmak uçlarının yere değdiği görülmüş; kıyafetlerinde boğuşma izini çağrıştıracak herhangi bir yırtığa veya vücudunda herhangi bir darp cebir izine rastlanmamıştır. A.Ç.nin boynunda asıya bağlı olduğu değerlendirilen telem izi ile ayaklarında ölüme bağlı olduğu değerlendirilen ölü katılıklarına bağlı morarmalar tespit edilmiştir. A.Ç.nin dolabındaki eşyalar incelediğinde birtakım notlar olduğu görülmüş; bu notlarda ölüm ve ölümü çağrıştıracak cümleler kullandığı, mezar resmi çizilip mezar taşının üzerine A.Ç. isminin yazıldığı görülmüştür.
9. Hem olay yeri incelemesi sırasında Cumhuriyet savcısı huzurunda hem de daha sonra kollukta yazılı bir şekilde beyanları alınan H.G., olay günü A-3 numaralı koğuşta -ikisinin de izolasyon sürecinde olmaları nedeniyle- kendisi ve A.Ç.nin kaldıklarını, kendisinin 23.45 - 00.00 civarı yattığını, A.Ç.nin ise o saatte henüz yatmamış olduğunu, 06.50 civarında lavabo için kalktığını ve aşağı kata indiğini ilk etapta olayı fark edemediğini ancak üst kata tekrar döndüğünde A.Ç.yi ranzaya asılı bir şekilde görmesi üzerine derhâl acil çağrı butonuna bastığını beyan etmiştir. H.G. sağır ve dilsiz olduğu için A.Ç.nin ranzayı ters çevirip kendisini astığını duyamadığını ifade etmiştir. H.G.ye göre geceleri doğru dürüst uyumayan A.Ç.nin psikolojisi iyi değildi ve A.Ç. kendisi ile pek fazla muhatap olmazdı ancak daha önceden tanımadığı, A-3 nolu koğuşta tanıştığı A.Ç. ile bir sorun da yaşamamıştır. H.G., A.Ç.nin kendisine herhangi bir şekilde intihar edeceğinden bahsetmediğini de eklemiştir.
10. H.G.nin acil çağrı butonuna basması üzerine olay yerine ilk giden sorumlu başmemur A.C. Cumhuriyet savcısı huzurunda alınan beyanında, maktülün ters çevrilmiş ranzaya asılı şekilde hareketsiz bir biçimde durduğunu gördüğünü, olay yerinde başkaca dikkatini çeken herhangi bir olumsuz durum görmediğini ifade etmiştir.
11. Soruşturma sırasında olay yerini gören İnfaz Kurumuna ait kamera görüntüleri celp edilmiştir. Olayın gerçekleştiği A-3 koğuşunda, intihar vakasının yaşandığı yatakhane olarak kullanılan üst katta kamera bulunmadığı, yaşam alanı olarak kullanılan alt katta kamera kaydı yapıldığı bildirilmiştir. İnfaz koruma memurlarınca tanzim edilen "Görüntü İzleme Tutanağı"na göre 5/11/2020 günü akşam saatlerinde A.Ç. ile H.G. saat 22.21'e kadar alt katta oturmuşlar daha sonra birlikte üst kata çıkmışlardır. Gece boyunca A.Ç. farklı saatlerde dört kez aşağı kata inerek tuvalete girmiş ve tekrar üst kata çıkmıştır. A.Ç. son olarak saat 02.43'te alt kata inerek tuvalete girmiş ve 02.45'te tuvaletten çıkarak plastik sandalye üzerindeki çarşafı alarak tekrar üst kata çıkmıştır. Akabinde saat 06.53'te H.G. alt kata inerek tuvalet kısmına girmiş tuvaletten çıktıktan sonra 06.54'te üst kata doğru yönelerek merdivenlerden çıkarken olayı görmüş bir süre merdivenlerde hareketsiz kaldıktan sonra alt kata inerek acil çağrı butonuna basmıştır. Saat 07.00 civarı görevli personel odaya girmiş, 112 acil servis personelinin çağrılması üzerine de 07.40'ta 112 acil servis personeli koğuşa gelmiştir.
12. Soruşturma sırasında A.Ç.nin babası M.Ç.nin beyanına başvurulmuştur. Kolluk personeli huzurunda beyanı alınan M.Ç. oğlu A.Ç.nin birtakım psikolojik sorunları bulunduğunu ancak oğlunun intihar etmek gibi bir düşüncesi bulunmadığını, neden intihar ettiğini ise bilmediğini ifade ederek sorumluların oğlunun intiharında ihmali var ise şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
13. Soruşturma dosyasına celp edilen Psikososyal Servis Raporu'na göre intihar gününe kadar toplam 18 gün süre ile İnfaz Kurumunda kalan A.Ç.nin herhangi bir ziyaretçisi olmadığı gibi A.Ç. telefon görüşmesi yapmamış veya mektup almamıştır.
14. Olaya ilişkin yürütülen soruşturma neticesinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 25/2/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararda; maktulün ölümünün suç teşkil eden bir eylem sonucu gerçekleştiğine ilişkin kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturur herhangi bir delil elde edilemediği, maktulün ölümünde kendisi dışında başka bir kimseye atfı kabil olan bir kusurun tespit edilemediği, maktulün bilinmeyen bir sebepten dolayı intihar ettiği, ceza hukuku anlamında ortada takibi gereken bir suçun bulunmadığı tespitlerine yer verilmiştir.
15. Başvurucu, karara itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde; A.Ç.nin daha önce Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi Şiddet Bürosunun 18/2/2020 tarihli ve 2020/21744 sayılı yazısı ile psikiyatrik rahatsızlıkları nedeniyle gözlem altına alındığı,ayrıca askerlik hizmeti sırasında yapılan muayenesi ile askerliğe elverişli olmadığını gösteren psikiyatri sağlık raporu dikkate alınarak 1/7/2014 tarihinde terhis edildiği, bu durumda olan bir kişinin infaz kurumunda tutulacağı yerin kendi özgün durumuna göre düzenlenmesi gerektiği, oysa hiçbir tedbir alınmadığı, hatta A.Ç.nin sağır ve dilsiz bir kişi ile birlikte aynı koğuşa konulduğu, sorumlu personel hakkında kamu davası açılması gerektiği iddia edilmiştir. İtiraz dilekçesi ekinde yer almamakla birlikte başvuru formu ekinde sunulan belgelerin incelenmesi neticesinde;
i. A.Ç.nin zorunlu askerlik görevini ifa etmekte iken uyum sorunu nedeniyle hastaneye sevk edildiği anlaşılmaktadır. Hastanede yapılan muayene ve tetkikler neticesinde, A.Ç.nin sivil hayatında kendine zarar verme davranışı ve madde kullanım öyküsünün olduğu, erbaş ve erler arasında saldırgan ve geçimsiz tavırlar sergilediği, kendisine zarar vermeye yönelik girişimleri olduğu, ortalama 54 IQ'ya sahip olduğu tespit edilerek Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesinin 1/7/2014 tarihli sağlık kurulu raporu ile "klinik olarak zeka yetersizliği olduğu ve bu durumun işlevselliğini bozarak askerliğin gereklerini yapamayacak nitelikte olduğu" tıbbi kanaatine ulaşılmıştır. A.Ç. bu rapor doğrultusunda askerliğe elverişli olmadığı gerekçesiyle 1/7/2014 tarihinde terhis edilmiştir.
ii. A.Ç.nin işlediği iddia edilen bir suç ile ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi Şiddet Suçları Soruşturma Bürosunun 2019/21744 sayılı dosyası kapsamında A.Ç., Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiştir. Sevkin amacı, A.Ç.nin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği bulunup bulunmadığının bildirilmesi veyahut bu hususta kanaat bildirilebilmesi için A.Ç.nin gözlem altına alınması gerekip gerekmeyeceği hususlarıdır. Ancak A.Ç. muayene için belirtilen tarihte hastaneye başvurmadığı için hakkında sağlık raporu düzenlenememiştir.
16. İtiraz, Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 29/6/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. İtirazın reddine dair karar 7/7/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 30/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
B. Olaya İlişkin Yapılan Disiplin Soruşturması ve Açılan Tam Yargı Davası
17. Olaya ilişkin olarak İnfaz Kurumu personeli hakkında yapılan disiplin soruşturması neticesinde 5/1/2021 tarihinde, ilgili personelin olayda herhangi bir ihmal ve kusuru tespit edilemediği gerekçesi ile disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
18. Başvurucu ve A.Ç.nin diğer yakınları tarafından A.Ç.nin ölümünde idarenin kusuru bulunduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat istemli olarak Adalet Bakanlığı (Bakanlık) aleyhine Diyarbakır İdare Mahkemesi nezdinde dava açılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinin 27/1/2021 tarihli kararıyla idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İdare Mahkemesi, idarenin A.Ç.nin intihar eğilimi olduğunu bilmediğini ve oluşa göre bilmesi de gerekmediğini kabul etmiştir. Karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve 24/9/2024 tarihinde istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
19. Başvurucu, kardeşi A.Ç.nin psikolojik rahatsızlıkları bulunduğunu, bu rahatsızlıklar nedeniyle askerlik hizmetinden erken terhis edildiğini yine bu rahatsızlıkları nedeniyle olaydan kısa bir süre önce başka bir adli vaka ile ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gözlem altına alınması için hastaneye sevk edildiğini ifade ederek bu durum bilinmesine rağmen infaz kurumu idaresince gerekli tedbirlerin alınmadığını ileri sürmüştür. Başvurucuya göre A.Ç.nin konuşma ve duyma yetisi olmayan bir kişiyle baş başa bırakılması nedeniyle intiharı ya da en azından ölümü engellenememiştir. Buna rağmen Başsavcılık etkili bir soruşturma yürütmemiş ve olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasının önünü kesmiştir.
20. Bakanlık görüşünde; idari yargıda açılmış olan tam yargı davasının derdest olmasının başvurunun kabul edilebilirliği hususunda yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği, olay ile ilgili olarak etkili soruşturma yapıldığı, idareye atfedilecek hizmet kusurunun bulunmadığı ileri sürülmüştür.
21. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvurunun konusunun tam yargı davası değil kamu görevlileri hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi olduğu, A.Ç. İnfaz Kurumuna alınırken yapılan tek çalışmanın çok sayıda kısa soru barındıran bir formun doldurulmasından ibaret olduğu, salt kişinin kendi beyanlarına bakılarak değerlendirme yapılmasının ihmal olduğu şeklinde beyanda bulunmuştur. Başvurucu, A.Ç.nin ruh sağlığının yerinde olmadığına ilişkin askerlik hizmeti sırasında alınan rapor ile adli bir soruşturma sırasında gözlem altına almaya yönelik kararın kamu kurumlarının kayıtlarında mevcut olduğunu ayrıca bildirilmesine lüzum olmadığını, İnfaz Kurumunun bu bilgilere online olarak resen ulaşması gerektiğini vurgulamıştır.
22. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
24. Anayasa’nın yaşam hakkını güvence altına alan 17. maddesinin kendisine yüklediği pozitif yükümlülükler uyarınca devlet, yetki alanındaki bireylerin yaşamlarını kamu görevlileri ile diğer bireylerin eylemlerinden hatta kişilerin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri [2. B.], B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51). Bu ödev, kırılgan ve korumasız bir durumda olan tutuklu ve hükümlüler yönünden de geçerlidir. Bu nedenle ceza infaz kurumu yetkilileri, kontrolleri altındaki kişilerin kendilerini öldürmeleri konusunda gerçek bir risk olduğunu bildikleri ya da bilmeleri gereken durumlarda söz konusu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında almaları gereken tedbirleri almalıdır. Bu kapsamda; kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmemek kaydıyla gerektiğinde intihara meyilli olan tutuklu veya hükümlülerin tedavisi, bu kişilerin en uygun yerde tutulması ve/veya intihar eylemlerinde kullanabilecekleri eşyaya el koyulması gibi tedbirlere başvurulabilir. Daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların uygulanmasının makul olup olmadığı somut olayın koşullarına göre değişir(Mehmet Kaya ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/6979, 20/5/2015, §§ 73, 74; Hilmi Moray [2. B.], B. No: 2013/3053, 21/4/2016, §§ 66, 67).
25. Ceza infaz kurumunda tutulan tutuklu veya hükümlülerin intihar etmelerinden devletin sorumlu olduğu iddiasıyla yapılan başvurularda; ceza infaz kurumu yetkililerinin kendi kontrolleri altındaki kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk bulunduğunu bilip bilmedikleri ya da bilmelerinin gerekip gerekmediği tespit edilmeli, intihar riski biliniyor veya bilinmesi gerekiyorsa bu riski ortadan kaldırmak için ceza infaz kurumu yetkililerinin makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıkları incelenmelidir. Bununla birlikte yapılacak incelemede özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı gözetilmelidir. Ayrıca devletin ancak yetkililere atfedilen kusurun basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşması hâlinde intihardan sorumlu tutulabileceği hatırda tutulmalıdır (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 72; Hilmi Moray,§ 65).
26. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür. Bu usul yükümlülüğü şüpheli her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§52, 54; Cemil Danışman [1. B.], B. No: 2013/6319, 16/7/2014, §§43, 95; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 97).
27. Etkili yargısal sistem kurma yükümlüğünün ceza soruşturmasını gerektirdiği hâllerde yürütülen soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, soruşturma makamlarının olaya karışan kişilerden bağımsız olması, soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi, soruşturmanın veya sonuçlarının gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması ve meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmesi gerekir. Ayrıca soruşturma sonucunda alınan karar; soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmalıdır (Serpil Kerimoğlu, §§ 57, 58; Cemil Danışman, §§ 98-100; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 99). Sözü edilen soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında sorumlular ile sorumlulukları tespit etmektir (Cemil Danışman, § 97; Narin Kurt [GK], B. No: 2018/2540, 1/12/2022, § 91).
28. Somut başvuruda; öncelikle İnfaz Kurumu yetkililerinin A.Ç.nin kendini öldürme riskini bilip bilmediklerinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin ortaya konması, riski bildikleri veya bilmeleri gerektiği sonucuna varılması hâlinde ise A.Ç.nin yaşamının korunması açısından gerekli önleyici tedbirleri alıp almadıklarının tespiti gerekmektedir.
29. Başvurucu; A.Ç.nin daha önce Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Aile İçi Şiddet Bürosunun 18/2/2020 tarihli ve 2020/21744 sayılı yazısı ile psikiyatrik rahatsızlıkları nedeniyle gözlem altına alındığını, ayrıca askerlik hizmeti sırasında yapılan muayenesi ile askerliğe elverişli olmadığını gösteren psikiyatri sağlık raporu dikkate alınarak 1/7/2014 tarihinde terhis edildiğini, bu işlemler çerçevesinde A.Ç.nin intihar riskinin dikkate alınması gerektiğini ancak yetkililerin bu riski dikkate almadıklarını ileri sürmüştür.
30. A.Ç. ile İnfaz Kurumuna alınırken yapılan bireysel görüşmelerde kendisinin herhangi bir psikolojik rahatsızlığı bulunduğundan bahsetmemiştir. Psikososyal Memur ve Uzman ile gerçekleştirdiği mülakatlarda; daha önce herhangi bir psikolojik rahatsızlık yaşamadığını söylediği gibi askerlik sürecini sorunsuz tamamladığını, askerlik sırasında antisosyal kişilik özellikleri göstermediğini ifade etmiştir (bkz. § 3). Bu nedenle İnfaz Kurumu psikososyal birimince A.Ç.nin kendisine zarar verme riski bulunduğuna dair bir tespit de bulunulmamıştır (bkz. § 4). İnfaz Kurumunda tutulduğu süre boyunca A.Ç.nin herhangi bir ziyaretçisi olmadığı gibi telefon görüşmesi yapmamış veya mektup almamıştır (bkz. § 13). A.Ç.nin İnfaz Kurumu dosyasında veya Başsavcılıkça yürütülen soruşturma dosyasında, A.Ç.nin herhangi bir yakınının İnfaz Kurumu yönetimine kendisinin psikolojik rahatsızlığı bulunduğuna dair bir bilgi verdiğine dair kanıt yoktur; dahası başvuru formunda bu yönde bir iddia da ileri sürülmemiştir. Nitekim A.Ç.nin babası M.Ç. yürütülen soruşturmada alınan beyanlarında oğlu A.Ç.nin birtakım psikolojik sorunları bulunduğunu ancak oğlunun intihar etmek gibi bir düşüncesi bulunmadığını ifade etmiştir (bkz. § 12). İnfaz Kurumunun -başvurucunun değindiği- adli bir olay nedeniyle yapılan soruşturmada gözlem altına almaya yönelik işlemden veya askerlik hizmeti sırasında alınan psikiyatri sağlık raporundan haberdar olduğuna dair bir veri yoktur. Kısacası İnfaz Kurumu yönetiminin A.Ç.nin psikolojik rahatsızlıkları bulunduğunu bildiğini düşündürecek bir bulgu yoktur.
31. Başvurucuya göre A.Ç.nin ruh sağlığının yerinde olmadığına ilişkin askerlik hizmeti sırasında alınan rapor ve adli bir soruşturma sırasında gözlem altına almaya yönelik karar, kamu kurumlarının kayıtlarında mevcut olup ayrıca bildirilmesine lüzum yoktur. Başvurucu, İnfaz Kurumunun bu bilgilere online olarak resen ulaşması gerektiğini ileri sürmüştür. Her ne kadar günümüzde online sistemler oldukça gelişmiş ise de tutuklanan veya hüküm giyen her kişinin bütün sağlık verilerine, adli dosyalarına ve askerlik bilgisine resen ulaşılıp değerlendirilmesi gerektiği şeklindeki bir yükümlülük, kamu kurumlarına aşırı külfet yüklemek anlamına gelecektir. Anayasa'nın 17. maddesi, devlete böyle bir sistem kurma yükümlülüğü getirdiği şeklinde yorumlanamaz.
32. Her ne kadar olayın vukuundan sonra A.Ç.ye ait dolapta, A.Ç.nin kişisel notları arasında intiharı çağrıştıran notlar bulunmuş ise de (bkz. § 8) bunun olay tarihinden ne kadar süre önce yazıldığı anlaşılamadığı gibi herhangi bir şüphe bulunmaksızın bir mahkûmun kişisel eşyalarının sürekli denetim altında tutulmasını beklemek de makul değildir.
33. Bu açıklamalar çerçevesinde, A.Ç.nin daha önce geçirdiği psikolojik rahatsızlıkları ve mevcut durumunu bilmediği anlaşılan İnfaz Kurumunun A.Ç.nin kendini öldürme riskini bilmediği gibi bilmesinin de gerekmediği görülmekle koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir.
34. Başvurucuya göre Başsavcılık etkili bir soruşturma yürütmemiş ve olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasının önünü kesmiştir. A.Ç.nin intiharı sonrası resen başlatılan soruşturmada; A.Ç.nin kurum psikososyal birimindeki tüm evrakları celp edilmiş, A.Ç.nin babası da müşteki sıfatıyla dinlenmiştir. Yaklaşık sekiz ayda tamamlanan soruşturma aşaması neticesinde ölümü çevreleyen somut koşullar ortaya çıkarılmıştır. Soruşturma neticesinde, ortada takibi gereken bir suçun bulunmadığı sonucuna ulaşılarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir (bkz. § 14). Soruşturma makul özen ve süratle yürütülmüş, etkili soruşturma yükümlülüğü yerine getirilmiştir.
35. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.