logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Erhan Taşkan [1. B.], B. No: 2021/39282, 3/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ERHAN TAŞKAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/39282)

 

Karar Tarihi: 3/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Erhan TAŞKAN

Vekili

:

Av. Zeki YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; subaylıktan istifa sonrasında rütbenin geri alınmasına karar verilmesi üzerine açılan davada, davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, 2002 yılında Kara Harp Okulunu bitirdikten sonra kara havacı pilot subay olarak göreve başlamıştır. Başvurucunun 2016 yılının Şubat ayında kendi isteğiyle istifa dilekçesi vermesi üzerine 8/4/2016 tarihinde istifası kabul edilerek meslekle ilişiği kesilmiştir. Daha sonra Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisakı veya irtibatı olduğu değerlendirilmesi üzerine 13/3/2019 tarihli işlemle, 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 26. maddesiyle 30/6/1989 tarihli ve 20211 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici 35/D-1 maddesi kapsamında rütbesinin geri alınmasına karar verilmiştir.

3. Ankara 12. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 28/10/2019 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Olayda;davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı veya iltisaklı olduğuna dayanak olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2018/187226 soruşturma numaralı dosyası kapsamında gözaltına alınması ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyerek bu doğrultuda ifade vermesi hususunun belirtildiği görülmüştür.

Bu durumda; her ne kadar davacı tarafından hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle rütbelerinin geri alınmasının masumiyet karinesine aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de söz konusu soruşturma ve davacının soruşturma kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan etmesi hususları davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olduğunun değerlendirmesine yetecek düzeyde olduğundan davacının rütbelerinin geri alınmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir..."

4. Başvurucu karara karşı11/6/2020 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, hakkında başlatılan terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin yargılama sonucunda Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesince (Ağır Ceza Mahkemesi) 29/1/2020 tarihinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verildiği belirtilmiştir. Denetim süresi sonunda şartlar yerine getirildiğinde kamu davasının düşeceği ve hakkında verilen bir mahkûmiyet hükmü bulunmayacağı ifade edilmiştir. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 10/12/2020 tarihinde istinaf başvurusunu reddetmiştir. Karar, temyiz yolu açık olarak verilmiştir.

5. Başvurucu, karara karşı 21/1/2021 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Dilekçede, dava dilekçesi ve istinaf dilekçesinde belirtilen hususlar yinelenmiştir. Danıştay Beşinci Dairesi 29/6/2021 tarihinde temyiz istemini incelenmeksizin reddetmiştir. Kararda, istinaf incelemesi üzerine kesinleşen karar aleyhine yapılan temyiz başvurusunun incelenmesine hukuken imkân bulunmadığı belirtilmiştir.

6. Nihai karar başvurucuya 16/8/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 7/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Ağır Ceza Mahkemesi 29/1/2020 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve HAGB'ye karar vermiştir. Kararda, başvurucunun örgüt içinde uzun bir süre bulunduğu, örgüt üyelerinin kod isimler kullandığı ve kendisine de "Ertuğrul" kod isminin verildiği belirtilmiştir. Örgüt içinde gizliliği sağlamak amacıyla ankesörlü/sabit hatlardan iletişim sağlandığı ifade edilmiştir. Başvurucunun sosyal ve ekonomik durumu, eğitim seviyesi, yaptığı görev nedeniyle edindiği mesleki bilgi ve tecrübeleriyle bu oluşumun bir terör örgütü olduğunu bilebileceği vurgulanmıştır. Başvurucunun duruşmadaki tutum ve davranışları değerlendirildiğinde suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması, yeniden suç işleyeceği konusunda olumsuz bir kanaat oluşmaması ve suça bağlı somut bir zararın bulunmaması nedeniyle başvurucu hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Karara karşı başvurucu 2/3/2020 tarihinde itiraz etmiştir. 27. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/3/2020 tarihinde itirazı reddetmesi üzerine 18/3/2020 tarihinde karar kesinleşmiştir.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu 2016 yılında istifa etmesine rağmen 2018 yılında çıkartılan düzenlemenin geçmişe yürütülerek rütbesinin geri alındığını ifade etmiştir. Bu durumun kanunların geçmişe yürümezliği ilkesine aykırı olduğunu vurgulamıştır. Öte yandan Bölge İdare Mahkemesince esaslı iddiaların karşılanmadığını, matbu olarak istinaf başvurusunun reddedildiğini belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Adalet Bakanlığına (Bakanlık) görüşünde, mahkemelerce sonuca nasıl ulaşıldığının ve kullanılan takdir yetkisinin sebeplerinin gerekçelendirildiği belirtilmiştir. Bu sebeple mahkeme kararlarında takdir hatası ya da keyfî bir durumun olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti olup olmadığının yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

11. Başvuru gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

14. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).

15. Mahkeme başvurucunun soruşturma aşamasında gözaltına alındığını ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini ve bu durumun terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Mahkeme kararından sonra Ağır Ceza Mahkemesi başvurucu hakkında HAGB kararı vermiştir. Söz konusu karar kesinleşmiş ve başvurucunun denetim süresi de başlamıştır.

16. Mahkeme, başvurucunun ifadesini aktarmakla birlikte herhangi bir şekilde değerlendirmemiştir. Kararda başvurucunun ifadesine atıf yapılmakla yetinilmiştir. Ancak bu husus yeterli olmayıp ceza yargılamasına konu olay ve olguların da irdelenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda olayın meydana geliş şekli, fiilin özelliği, ağırlığı gibi olaya özgü durumlar değerlendirilerek karar sonucuna ulaşılma nedeni yeterli bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır.

17. Ceza yargılamasında yer alan bilgi ve belgelere ulaşılarak söz konusu verilerin rütbenin geri alınmasına olan etkisinin değerlendirilmesinin önünde -masumiyet karinesine uygun olmak koşuluyla- herhangi bir engel bulunmamaktadır. Mahkeme ceza yargılamasında yer alan verilerin rütbenin geri alınmasına olan etkisini ortaya koyması gerekmektedir. Olaya bakıldığında ise Mahkeme, soruşturmadaki ifadeyi esas almakla birlikte ceza yargılamasında yer alan olguların dava konusu işleme olan etkisini irdelememiştir. Başvurucu hakkında yürütülen soruşturmanın sonradan kovuşturma aşamasına geçtiği ve başvurucu hakkında HAGB kararı verildiğinin de altı çizilmelidir.

18. Kural olarak mahkeme kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazların kanun yolu mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda mahkeme kararı yukarıda belirtilen bağlamda bir gerekçe içermemektedir. Mahkeme kararından sonra verilen HAGB kararı ise istinaf başvurusunda ısrarla vurgulanmıştır. Buna rağmen Bölge İdare Mahkemesi tarafından mahkeme kararına atıf yapılarak herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Muhterem İNCE bu görüşe katılmamıştır.

20. Başvurucu tarafından masumiyet karinesinin ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü görülmekte ise de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden diğer ihlal iddiası hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasının gerek olmadığı değerlendirilmiştir.

III. GİDERİM

21. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

22. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir(Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın neticesiyle ilgili bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

24. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Diğer ihlal iddiasının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 12. İdare Mahkemesine (E.2019/958, K.2019/2241) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 667,80 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.667,80 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/7/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

1. Başvurucu, pilot subay olarak görev yapmaktayken istifa etmiştir. İstifası kabul edildikten sonra başvurucunun rütbesinin geri alınmasına karar verilmesi üzerine iptal davası açılmıştır. Mahkeme, başvurucu hakkında başlatılan soruşturma kapsamında başvurucunun etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesinin FETÖ/PDY ile iltisaklı veya irtibatlı olduğunun değerlendirilmesinde yeterli bulunduğunu kabul ederek dava konusu işlemi hukuka uygun kabul etmiştir. Daha sonra Ağır Ceza Mahkemesi başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Başvurucu söz konusu hususu istinaf aşamasında ileri sürmüştür. Bölge İdare Mahkemesi bu iddia hakkında herhangi bir değerlendirme yapmaksızın istinaf başvurusunu reddetmiştir.

2. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu [1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

3. Yargılama makamlarınca gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp gerekçenin aynı zamanda makul olması da aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken, mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmada kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.

4. Mahkeme başvurucunun FETÖ/PDY terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alındığına ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak ifade verdiği bilgisine kararında yer vermiştir. Başvurucunun etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasını ise FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisak hususunda değerlendirme açısından yeterli olduğu kanaatine vararak dava konusu işlemi hukuka uygun kabul etmiştir. Bölge İdare Mahkemesi de Mahkeme ile aynı görüşü paylaşarak istinaf istemini reddetmiştir.

5. Yargılama mercilerince varılan sonuca hangi nedenle ulaştığını ve delillerin değerlendirilmesini başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek yeterli gerekçe ile ortaya koymuştur. Zira terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan bir kişinin terör örgütü ile hiçbir irtibatının olmadığını söylemek imkansızdır. Yargılama mercileri de anılan durumu yorumlayarak başvurucu hakkında idare tarafından yapılan değerlendirmenin hukuka aykırı olmadığı sonucuna varmıştır. Mahkemelerin yaptığı yorum hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasına yönelik olup bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir unsur içermediği anlaşılmaktadır. Başvuru konusu olayda yargılamanın esasına tesir eder nitelikte karşılanmayan bir iddia bulunmadığından gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

6. Ayrıca başvurucu hakkında suçlayıcı bir ifade kullanılmadığından masumiyet karinesinin zedelendiği bir durumdan da bahsedilemeyecektir. Zira masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alır. Masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip Şahin [1. B.], B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 47).

7. Somut olayda Mahkeme başvurucunun etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmasının idare tarafından değerlendirilmesinin hukukiliğini ortaya koymuştur. Başvurucunun suçlu olduğuna yönelik bir ithamın bulunmadığı, suç vasfının ve mahiyetinin tartışılmadığı, yalnızca somut olayın işlem tarihindeki koşullar dikkate alınarak mevzuat bağlamında idari yönden değerlendirildiği ve tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu yönünde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle somut olayda masumiyet karinesine ilişkin bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmaktadır.

8. İzah edilen bu nedenlerle çoğunluğun adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine dair görüşüne iştirak mümkün olmamıştır.

 

 

 

 

Üye

 Muhterem İNCE

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Erhan Taşkan [1. B.], B. No: 2021/39282, 3/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı ERHAN TAŞKAN
Başvuru No 2021/39282
Başvuru Tarihi 7/9/2021
Karar Tarihi 3/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, subaylıktan istifa sonrasında rütbenin geri alınmasına karar verilmesi üzerine açılan davada, davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi