logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Kemal Büyükelyas [1. B.], B. No: 2021/34373, 3/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KEMAL BÜYÜKELYAS BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/34373)

 

Karar Tarihi: 3/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ

Başvurucu

:

Kemal BÜYÜKELYAS

Vekili

:

Av. Tarık AVŞAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve mahkûmiyet kararında suç oluşturmayan bazı eylemlere dayanılması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin; başvurucunun savunmalarındaki yargılamanın sonucunu esastan etkileyecek argümanların mahkemece dikkate alınmaması ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından değerlendirme yapılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Tavas Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında başvurucunun işyerinde arama yapılmasına ve aramada ele geçirilecek suç konusu eşyalara el konulmasına karar verilmiştir. Arama sırasında başvurucunun sahibi olduğu işyerlerinde örgütün ideolojisini yayma amacı taşıyan gazete kupürleri, kitaplar, dergiler ve örgüt liderinin video kasetleri ile evinde 2 tanesi F serisi 27 adet 1 dolar ele geçirilmiştir.

3. Başvurucu 25/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Başsavcılık tarafından başvurucu anılan suçtan tutuklanması istemiyle 20/8/2016 tarihinde Tavas Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk edilmiş; sorgu sonucunda Hâkimlik, başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. 2/8/2016 tarihinde Hâkimlik, soruşturmanın amacının tehlikeye düşürülmesi ihtimali nedeniyle soruşturma dosyası hakkında kısıtlılık kararı vermiştir.

4. Aynı soruşturma kapsamında Başsavcılıkta müdafiinin de hazır bulunmasıyla ve şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan İ.Ö.nün Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) Tavas ilçesi yapılanması hakkında verdiği bilgilere dair beyanında özetle; İlçenin FETÖ imamı eğer devlette görevli ise onun yaptığı işlerde imzaları başvurucunun attığını belirtmiştir. Y.K. ve başvurucunun örgütün Tavas'taki en önemli kişileri arasında olduğunu, bu kişilerin şirketi yönetmekte olduğunu, bildiği kadarıyla Tavas genelinde örgüt için toplanan paraların %10'unun yurt dışındaki okullara gönderildiğinin söylendiğini, kalan paranın ise yurt, pansiyon gideri, eleman çalışanları maaş ödemesinde kullanıldığını, himmet parasının da kendilerinden toplanan paralar gibi Haziran ayında ilçe imamı tarafından tespit edildiğini ve 10 taksitle ödendiğini ifade etmiştir.

5. Yine aynı soruşturma kapsamında Başsavcılıkta müdafiinin de hazır bulunmasıyla ve şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan M.T.nin FETÖ/PDY'nin Tavas ilçesi yapılanması hakkında verdiği bilgilere dair ifadesinde özetle; 15-16 yıl önce A.E.H.A.Ş.nin FETÖ/PDY doğrultusunda hizmet vermeyi amaç edinerek kurulduğu, başvurucu ve şüpheliler T.K ve H.H.E. isimli şahısların bu şirkete üye olduklarını, şirket amacının eğitim, öğretim, yurt ve dershane gibi kurumlar açarak örgüte öğrenci yetiştirmek olduğunu, bu şirketin daha çok FETÖ/PDY'nin parasal konularına ağırlık vererek hizmet verdiğini, kendisinin 2010 yılından bu yana örgüte bağlı Tavas Genç İş Adamları Derneğinin başkanlığını üstlendiğini, A.E.H.A.Ş.nin ortakları olan şüphelilerin ve başvurucunun bu derneğe üye olup, dernek adına görevler aldıklarını belirtmiştir. Ayrıca örgüt adına faaliyet gösteren beş adet sohbet grubu olduğu, dördünün esnaf grubu, birinin de öğretmen grubu olduğu, en büyük sohbet grubunu ise Tavas'ın imamı olan yine Aktif Eğitimsen üyesi olup örgüt bağlantısı nedeniyle açığa alınan şüpheli İ.Knin topladığı, bu sohbet grubunda başvurucunun ve ismini verdiği diğerşüphelilerin bulunduğu hususlarına değinmiştir.

6. Başsavcılık tarafından 28/9/2016 tarihinde düzenlenen iddianamenin kabulü ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır. İddianamede aramada ele geçenler dışında başvurucunun işyerinde yakalanan F.T.nin dosyada şüpheli olarak verdiği ifadesinde, başvurucunun kendisini işe almasında FETÖ/PDY örgütü üyesi olmasının etkili olduğunu ifade ettiği bilgisine yer verilmiştir. Ayrıca iddianamede başvurucunun örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olduğu ve ilçede eğitim faaliyetleri yürüten A.E.H.A.Ş.nin yönetim kurulu başkanlığını yapması nedeniyle Tavas ilçesi yapılanmasının üst kademesinde bulunduğu belirtilmiştir.

7. Mahkeme 17/10/2016 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve kovuşturma aşaması başlamıştır.

8. Yargılamanın ikinci celsesinin devam eden 13/12/2016 tarihli oturumunda savunması alınan sanık M.T. ifadesinde özetle; 17/25 Aralık öncesinde cemaatin içinde olduğunu ancak 17/25 Aralıktan sonra cemaatle ilişkisini kestiğini, 2013 yılına kadar cemaatin toplantılarına katıldığını, katıldığı sohbet grubunda başvurucunun da yer aldığını ifade etmiştir.

9. Yargılamanın ikinci celsesinin devam eden 13/12/2016 tarihli oturumunda savunması alınan sanık İ.Ö. ifadesinde özetle; sohbet hocalığı yaptığını, Kuran, risale ve tefsir sohbeti yaptıklarını, sohbetlerde genellikle Fettullah Gülen (F.G.) videolarını izlettirdiklerini, mütevellinin o beldede cemaatin öğrenci yurtlarının sıkıntılarını, ihtiyaçlarını gideren ve destek olan kişiler olduğunu, kapalı bir sistem olduğu için başvurucunun, C.Z.nin ve H.H.E.nin dışında kimlerin mütevelli heyetinde olduğunu bilmediğini ancak bu kişilerin mütevelli heyetinde olduğunu bildiğini ifade etmiştir.

10. Yargılamanın ikinci celsesinin devam eden 14/12/2016 tarihli oturumunda savunması alınan sanık L.D. ifadesinde; ilçede öğretmen olarak görev yaptığını, 17-25 Aralık öncesinde sohbetlere katıldığını, bildiği kadarıyla cemaatin başındaki kişinin başvurucu olduğunu ifade etmiştir.

11. Yargılamanın ikinci celsesinin devam eden 19/12/2016 tarihli oturumunda müdafi huzurunda başvurucunun savunması alınmıştır. Savunması öncesinde başvurucuya iddianame okunmuş, yüklenen suçlar anlatılmış ve kanundan kaynaklı hakları hatırlatılmıştır. Duruşmada başvurucuya dosya içerisindeki bilgi ve belgeler okunarak başvurucunun bilgi sahibi olması sağlanmıştır. Başvurucu savunmasında, yüklenen suçları kabul etmemiştir.

12. Yargılamanın dördüncü celsesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEBGİS) ile ifadesi alınan gizli tanık Cesur Efe ifadesinde; Ü.D. Yurdu yapılırken Y.K. ve başvurucunun ilgilendiklerini, gelip gittiklerini, zaman zaman işi gereği ya da kahvede gelip giderken bu yurdun yanından geçtiğinde içeriden amin sesleri duyduğunu, bu sebeple dua edildiğini anladığını, gece saat 01.00-02.00-03.00 gibi geç vakitlerde duyduğu olduğunu, Y.K. ve başvurucunun deri, zekat, fitre topladığına şahit olduğunu ifade etmiştir.

13. 30/5/2018 tarihli celsede başvurucunun 7 yıl 13 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun A.E.H.A.Ş.nin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğuna, Tavas ilçesi ana mütevelli heyetinde yer aldığına, sohbet toplantılarına katıldığına, Zaman gazetesi abonesi olduğuna, evinde yapılan aramada 27 adet 1 ABD Doları'nın ve F.G.ye ait pek çok kitap, CD, yazılı ve görsel dokümanın ele geçtiğine, başvurucunun yurt dışına gittiğine, dijital materyallerin incelenmesinde örgütle irtibatlı bazı sitelere (Samanyoluhaber, Aktifhaber, Herkülnağme, herkül.com. vb.) erişimin sağlandığının tespit edildiğine, Bank Asya'da çok aktif olmayan hesabının varlığına değinilmiştir. Ayrıca alt sınırdan uzaklaşılmasına ilişkin kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... [A.E.H.A.Ş.nin] ortak ve yönetim kurulu başkanı olduğu, Tavas İlçesi ana mütevelli heyetinde yer aldığı, sohbet toplantılarına katıldığı, Zaman Gazetesi abonesi olduğu, evinde yapılan aramada 27 adet 1 ABD Dolarının ve [F.G.ye] ait pek çok kitap, CD. vs.yazılı ve görsel dökümanın ele geçtiği, yurt dışına gittiği, dijital materyallerin incelenmesinde; örgütle irtibatlı bazı sitelere (Samanyoluhaber, Aktifhaber, Herkülnağme, herkül.com. vs.) erişimin sağlandığınıntespit edildiği, Bankasya'da hesabının olduğu, çok aktif olmadığı,

....

Aynı şekilde bu örgütün Tavas yapılanmasında ana çatıyı oluşturan [A.E.H.A.Ş.nin] yöneticilerinin de örgüt içindeki konumları dikkate alınarak TCK 61 md. uyarınca diğer örgüt üyelerine verilecek cezadan daha fazla cezaya hükmedilmesi gerektiğinin düşünüldüğünden, sanıkların üzerlerine atılı "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan sabit olan eylemlerine uyan TCK.'nun 314/2, 3713 Sayılı TMK.'nun 5/1,TCK.'nun 53,58/9,63 maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına,

....

Sanıklar [C.G.], [T.K.], Kemal Büyükelyas TCK.nun 314/2 Maddesi gereğince sanıkların terör örgütüne üye olma suçundan suçun işleniş biçimi, suçu konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği yer ve zaman meydana gelen zarar, örgütteki konumları ve faaliyetleri, faaliyetlerindeki çeşitlikik nazara alınarak takdiren ve teşdiden ayrı ayrı 6 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumiyetlerine,

3713 Sayılı terörle Mücadele Kanunun 5/1 maddesi gereğince cezaları 1/2 oranında arttırılarak ayrı ayrı 9 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumiyetlerine,

TCK 220/7 maddesinin eylemin niteliği itibariyle koşulları oluşmadığından sanıklar lehine uygulanmasına yer olmadığına,

TCK'nın 62 maddesi uyarınca cezalarından 1/6 oranında indirim yapılarak sonuç olarak ayrı ayrı7 yıl 13 ay 15 gün hapis cezasına mahkumiyetlerine,"

14. Başvurucunun istinaf talebi 26/2/2020 tarihinde esastan reddedilmiştir. Temyiz talebi üzerine ise 20/4/2021 tarihinde Yargıtay 16. Ceza Dairesi hükmü onamıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre örgütle irtibatlı Bank Asya hesaplarında örgüt liderinin talimat tarihlerine uygun para artışı içermeyen mutad bankacılık işlemlerinin, söz konusu bankaya ait plaketi bulundurmanın, Zaman Gazetesine ve sızıntı dergisine abone olmanın, çocuklarını yurtiçinde ya da yurtdışında örgütle iltisaklı okula ya da dershaneye göndermenin, lise döneminde örgütle iltisaklı dershanede öğrenim görmenin, çocuklarının ve eşinin örgütle iltisaklı kurumlarda çalışma kaydının bulunmasının, cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturacak şekilde eş, kardeş, baba ya da çocuklar gibi akrabalık bağı bulunan kişilerin aynı suç nedeniyle yargılanmalarının mahkumiyet hükmüne esas alınmasının müsnet suç yönünden örgütsel delil ya da faaliyet olarak kabul edilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;

...

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıklar Kemal Büyükelyas, T.K. ve C.G. hakkında hükmolunan temel cezadan 5237 sayılı Kanunun 62. maddesi gereğince indirim yapılırken "8 yıl 1 ay 15 gün" yerine "7 yıl 13 ay 15 gün" hapis cezasına hükmolunmak suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır."

15. Başvuru 14/7/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon; başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

16. Öte yandan başvurucu, 20/2/2019 tarihinde, adil yargılanma hakkının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. 2019/5619 numaralı bu başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 4/3/2020 tarihinde adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının, tutukluluk süresinin makul olmaması ve gözaltının hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi, adil yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ve sulh ceza hâkimliklerinin yapısı ve tutuklamanın hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiaları yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu; işlendiği tarihte suç olarak kabul edilmeyen fiillere dayanılarak cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu, bu yönündeki iddia ve itirazlarına karşılık yargı mercilerince yeterli açıklamalara yer verilmediğini belirterek suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının başvurucunun A.E.H.A.Ş.nin ortak ve yönetim kurulu başkanı olmasına, sohbet toplantılarına katılmasına, Zaman gazetesi abonesi olmasına, evinde yapılan aramada 27 adet 1 ABD Dolarının ve örgüt liderine ait çok sayıda yazılı ve görsel dokümanın ele geçirilmesine, örgüt bağlantılı bazı internet sitelerine erişim kaydının bulunmasına dayandığına vurgu yapılmıştır. Ayrıca hükmün istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

19. Başvurucunun bu kısımdaki şikâyetleri suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmiştir.

20. FETÖ/PDY Fetullah Gülen tarafından kurulan, 1960'lı yıllardan itibaren faaliyette bulunan ve uzun yıllar boyunca dinî bir grup olarak nitelenen bir yapılanmadır. Bu yapılanma, süreç içinde "cemaat", "Gülen cemaati", "Fetullah Gülen cemaati", "hizmet hareketi", "gönüllüler hareketi" ve "camia" gibi isimlerle anılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 22). Anılan yapılanma özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında örgütlenmiş; bunun yanı sıra başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunmuş; sivil alanda önemli bir etkinliğe ulaşmıştır. Bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenen, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma söz konusudur (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26; Mustafa Baldır [2. B.], B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 75; Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, § 44; Hasan Sarıcı [GK], B. No: 2018/37695, 9/10/2024, § 26).

21. FETÖ/PDY ancak 2013 yılı sonrasında bir terör örgütü olarak nitelendirilmiş, örgütlenmesine ve faaliyetlerine ilişkin olarak bu tarihten sonra soruşturma ve kovuşturmalar yoğun olarak yürütülmüştür (adli makamlar tarafından FETÖ/PDY mensubu oldukları ve bu örgütün faaliyetleri doğrultusunda çeşitli suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında başlatılan soruşturmalara ve yapılan yargılamalara, devletin güvenlik birimlerinin karar, açıklama ve uygulamalarına ilişkin izahat için bkz. Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, §§ 13-25, 116; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 45; Hasan Sarıcı, § 27).

22. Yargıtay, kökleri eskiye dayanmakla beraber terör ve devlet güvenliği aleyhine faaliyetleri oldukça yakın tarihlerde görünür hâle gelen FETÖ/PDY'ye üye olma suçunun oluşup oluşmadığına ilişkin değerlendirmelerinde terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin olarak -Anayasa Mahkemesinin Metin Birdal ([GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında özetlediği- önceki içtihatlarından ayrılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesi hususunu incelemiş; özellikle terör örgütü üyeliği suçunun yapısına ve bu suç bağlamında yarışan değerler arasında denge kurulmasına dair ayrıntılı açıklamalar yapmıştır (Metin Birdal, §§ 60-72).

23. Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen değerlendirmeleri ilk olarak PKK terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet kararı üzerine yapılan bir bireysel başvuruda ortaya koymuştur. Söz konusu incelemenin daha başında Anayasa Mahkemesi, bir kimsenin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi için "Kişinin örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, örgütün bir parçası olmayı istemesi ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağlaması gerekir." şeklinde eldeki başvurunun çözümlenmesinde de anahtar olan bazı değerlendirmeler yapmıştır. Söz konusu karar ve onu takip eden kararlarda örgüte üye olmanın "fiilî bir katılma olduğu ve dolayısıyla üyeliğin suç olarak kabul edilmesinin ve cezalandırılmasının altında yatan sebebin, terör örgütü üyesi olan kişinin aslında bu şekilde terör örgütünün toplum için arz ettiği tehlikeye bilerek ve isteyerek katkı sağlaması olduğu, kişinin örgütün hiyerarşik yapısına bilerek ve isteyerek dâhil olduğunun yeterli bir gerekçe ile ispat edilmesi gerektiğini" ifade etmiştir (Metin Birdal, §§ 62, 67; İlhami Aksu [2. B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 32; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 47; Hasan Sarıcı, § 29).

24. Nitekim Yargıtay da FETÖ/PDY'nin PKK gibi oldukça uzun süredir mahkemelerce ve devlet kurumlarınca terör örgütü olarak kabul edilen, toplum tarafından da öyle bilinen bir örgüt olmadığını gözönünde bulundurmuştur. Yargıtay, birçok kararında FETÖ/PDY'nin başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıktığı, "sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göster[diği]" ve toplumun her katmanının büyük bir kesimi tarafından da böyle algılandığı tespitini yapmıştır. Gerçekten de toplumda önemli bir kesim, bu yapılanmanın -illegal yönünü bilmeden- sosyal ve ekonomik alanda gelişerek kurumsallaşmasına ve faaliyetlerine destek olmuştur (Mustafa Baldır, § 76; Adnan Şen, §§ 117, 118; Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19, 48; Hasan Sarıcı, § 30).

25. Dolayısıyla illegal yönünü bilerek örgüt üyesi olan kişilerle öyle olmayan sıradan kişiler arasında dikkatli bir ayrım yapmak gerekmektedir. Fakat FETÖ/PDY yargılamalarının temelinde söz konusu ayrımı yapmanın zorluğu yatmaktadır. Bu zorluğun ilk nedeni terör yargılamalarının bizzat doğası, hükmedilen cezaların ağırlığı, birey ve toplum hayatı üzerindeki etki derecesinin yüksekliğidir. Zorluğun ikinci sebebi ise FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesi sürecinden kaynaklanmaktadır. Birçok durumda yargılamalara konu eylemler FETÖ/PDY'nin hukuk alanında bir terör örgütü olarak kabul edilmesinden ve üçüncü kişiler için de bilinir hâle gelmesinden önce işlenmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 49; Hasan Sarıcı, § 31).

26. Bununla birlikte bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması oldukça önemlidir (Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, §§ 50-51; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50; Hasan Sarıcı, § 32; Yahya Turgut [GK], B. No: 2021/43694, 9/10/2024, § 49).

27. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay -terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde- FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığı, bu yapının kamu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiği, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay, bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51; Hasan Sarıcı, § 33; Yahya Turgut, § 50).

28. Bu sebeple Yargıtay, FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13;Yahya Turgut, § 51).

29. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; Hasan Sarıcı, § 35; ayrıca bkz. Adnan Şen, § 114; Yahya Turgut, § 52).

30. Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54; Hasan Sarıcı, § 36; Yahya Turgut, § 53).

31. Başvurucunun cezalandırılmasında mahkemece; başvurucunun A.E.H.A.Ş.nin ortak ve yönetim kurulu başkanı olduğuna, Tavas ilçesi ana mütevelli heyetinde yer aldığına, sohbet toplantılarına katıldığına, Zaman gazetesi abonesi olduğuna da yanıldığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucunun evinde yapılan aramada 27 adet 1 ABD Doları'nın ve F.G.ye ait pek çok kitap, CD., yazılı ve görsel dokümanın ele geçtiğine, başvurucunun yurt dışına gittiğine, dijital materyallerin incelenmesinde; örgütle irtibatlı bazı sitelere (samanyoluhaber, aktifhaber, herkülnağme, herkül.com.) erişimin sağlandığınıntespit edildiğine, Bank Asya'da çok aktif olmayan hesabının olduğuna ilişkin delillerin hükme esas alındığı görülmüştür. Böylelikle mahkemece başvurucunun FETÖ/PDYterör örgütü ve örgüt üyeleri ile organik bağ içerisinde olduğu ve FETÖ/PDY terör örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyet ve eylemlerini benimsediğini gösterir şekilde örgütün amaçları doğrultusunda yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik arz eden eylem ve faaliyetlerde bulunduğu sonucuna varılmıştır.

32. İlk derece mahkemesi, terör örgütü üyeliği suçuna ilişkin mahkûmiyet gerekçesinde başvurucunun Zaman gazetesi aboneliğini de dikkate almıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesini incelemiştir (Metin Birdal, §§ 60-72). Anayasa Mahkemesine göre derece mahkemelerince başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren deliller birlikte incelenmeli; temel haklar kapsamında kalan her bir delil terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Metin Birdal, § 72). Mahkemece değerlendirmeye alınan gazete aboneliği delili de bu ilkeler çerçevesinde incelenmelidir. Nitekim Yargıtay birçok kararında Zaman gazetesi aboneliğinin terör örgütü üyeliği suçu yönünden delil ya da örgütsel faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir (bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 26/9/2023tarihli ve E.2021/19352, K.2023/6277 sayılı; 11/7/2023 tarihli ve E.2022/35615, K.2023/5156 sayılı; 21/6/2023 tarihli ve E.2021/18634, K.2023/4539 sayılı kararları ile (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2019/7999, K.2021/4462 sayılı; 28/6/2021, 30/6/2021 tarihli ve E.2020/7443, K.2021/4348 sayılı kararları). Buna karşılık somut olayda Mahkemece başvurucunun Zaman gazetesi aboneliğine dayanılsa da Yargıtay yapmış olduğu temyiz incelemesinde örgütle irtibatlı Bank Asya hesaplarında örgüt liderinin talimat tarihlerine uygun para artışı içermeyen mutad bankacılık işlemlerinin, söz konusu bankaya ait plaketi bulundurmanın, Zaman gazetesine ve Sızıntı dergisine abone olmanın, çocuklarını yurt içinde ya da yurt dışında örgütle iltisaklı okula ya da dershaneye göndermenin, lise döneminde örgütle iltisaklı dershanede öğrenim görmenin, çocuklarının ve eşinin örgütle iltisaklı kurumlarda çalışma kaydının bulunmasının, cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık oluşturacak şekilde eş, kardeş, baba ya da çocuklar gibi akrabalık bağı bulunan kişilerin aynı suç nedeniyle yargılanmalarının mahkûmiyet hükmüne esas alınmasının müsnet suç yönünden örgütsel delil ya da faaliyet olarak kabul edilemeyeceği değerlendirmesini yapmıştır (bkz. § 14).

33. Diğer yandan gerekçeli karar içeriği gözönüne alındığında mahkûmiyetin temel olarak başvurucunun "mütevelli heyetinde yer alması"na ilişkin delillere dayandırıldığı anlaşılmıştır. Aynı soruşturma kapsamında Başsavcılıkta şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan İ.Ö. beyanında; ilçenin FETÖ imamı eğer devlette görevli ise onun yaptığı işlerde imzaları başvurucunun attığını ve başvurucunun örgütün Tavas'taki en önemli kişileri içerisinde yer aldığını belirtmiştir (bkz. § 4). Sanık İ.Ö. kovusturma aşamasındaki beyanında; "mütevelli"nin o beldede cemaatin öğrenci yurtlarının sıkıntılarını, ihtiyaçlarını gideren, öğrencilere destek olan kişiler olduğunu, kapalı bir sistem olduğu için başvurucu dışında kimlerin mütevelli olduğunu bilmediğini ifade ettiği görülmüştür (bkz. § 9). Aynı soruşturma kapsamında Başsavcılıkta şüpheli sıfatıyla ifadesi alınanM.T. beyanında; 15-16 yıl önce A.E.H.A.Ş.nin FETÖ/PDY doğrultusunda hizmet vermeyi amaç edinerek kurulduğunu, başvurucu ve ismini saydığı diğer şahısların bu şirkete üye olduklarını, şirket amacının eğitim, öğretim, yurt ve dershane gibi kurumlar açarak örgüte öğrenci yetiştirmek olduğunu, bu şirketin daha çok FETÖ/PDYnin parasal konularına ağırlık vererek hizmet verdiğini belirtmiştir. Ayrıca örgüt adına Tavas ilçesinde beş ayrı sohbet grubunun bulunduğu, bu grupların dört tanesinin esnaf sohbet grubu, bir tanesinin de öğretmenlerden oluşan sohbet grubu olduğu; Tavas'taki en büyük sohbet grubunun Tavas imamı İ.K.nin sohbet hocalığını yaptığı grup olduğu ve bu grupta başvurucunun bulunduğunu ifade etmiştir (bkz. § 5).

34. Böylelikle Mahkemenin dosya kapsamındaki tüm delilleri bir bütün olarak değerlendirmek suretiyle oluşturduğu kabulün somut olayın koşullarına göre temelsiz ve keyfî olmadığı vurgulanmalıdır. Nitekim Mahkeme, tanık ve dosyada yer alan diğer sanık beyanları doğrultusunda başvurucunun örgütün Tavas'taki en önemli kişileri içerisinde ve ana mütevelli heyetinde yer aldığını, başvurucunun terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirdiği örgütsel faaliyetlerin varlığını ortaya koymuş ve aksi yöndeki savunmalarına itibar etmemiştir. Mahkemenin bu yorumunun kanun koyucunun yasak olarak belirlediği fiilin kapsamını suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olacak şekilde genişletmediği, örgüt üyeliğine ilişkin kuralın özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme, atılı suçun unsurlarını netleştirirken öngörülebilir ve suçun mahiyetine uygun olma konusunda özen göstermiştir. Buna göre başvurucunun yukarıda anılan eylemleri dolayısıyla bu oluşumun suç işlemek amacında olduğuna ve üzerine atılı örgüt üyeliği suçunun unsurlarını bilebilecek konumda bulunduğuna ilişkin varılan sonucun temelsiz olduğu söylenemez (bkz. Yahya Turgut, § 58). Dolayısıyla Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

36. Başvurucu, savunmalarında yargılamanın sonucunu esastan etkileyecek argümanların mahkemece dikkate alınmaması ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından değerlendirme yapılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

37. Bakanlık görüşünde; mahkemenin dava konusu maddi olay ve olguları, delilleri değerlendirmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdiği ifade edilmiştir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

38. Başvurucunun bu kısımdaki şikâyetleri adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

39. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26; Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51; Vesim Parlak [2. B.], B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata [2. B.], B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnşaat Turizm Seyahat Yatçılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).

40. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkına ilişkin verdiği bir kararda, bir delilin belirleyici olup olmadığının sadece başvurucunun mahkûmiyeti yönünden değil temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından da dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hasan Bati [2. B.], B. No: 2019/8419, 28/6/2022, §§ 33-35). Anayasa Mahkemesi birçok kararında ise cezanın miktarını ya da niteliğini etkileyen bireyselleştirme kurumlarının uygulanmasına ya da uygulanmamasına karar verilirken mahkemelerce ayrı ve açık bir değerlendirmeye yer verilmemesinin de gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir (İzzet Pirbudak [2. B.], B. No: 2015/392, 27/6/2018, § 37; E.O.[1. B.], B. No: 2016/9607, 10/1/2019, § 26). Bu çerçevede başvurucunun somut olaydaki gibi ceza miktarına ilişkin alt sınırdan neden uzaklaşıldığına ilişkin değerlendirme yapılmadığı iddiasına da yargılama mercilerince ilgili ve yeterli bir yanıt verilmesi gerekçeli karar hakkının bir gereği olarak kabul edilmelidir.

41. Somut başvuruda Mahkeme dosyada mevcut delilleri değerlendirerek başvurucunun FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısına dâhil olduğu ve bu örgüte üye olma suçunu işlediği sonucuna ulaşmıştır. Gerekçeli kararda, başvurucu hakkında örgütün Tavas yapılanmasında ana çatıyı oluşturan A.E.H.A.Ş.nin yöneticilerinin de örgüt içindeki konumları dikkate alınarak 5237 sayılı Kanun'nun 61. maddesi uyarınca diğer örgüt üyelerine verilecek cezadan daha fazla cezaya hükmedilmesi gerektiğinin düşünüldüğü yönünde gerekçeye yer verildiği görülmektedir (bkz. § 13). Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

42. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

43. Başvurucunun savunma hakkının kısıtlandığı iddialarının Erol Aydeğer ([1. B.], B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32) kararı doğrultusunda; hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam ([2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013, §§ 43-46) kararı doğrultusunda; mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının Hikmet Balabanoğlu ([2. B.], B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24) ve Hamdi Akın İpek ([2. B.], B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 121) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

44. Başvurucu ayrıca silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel hayata saygı hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte başvurucu aynı ihlal iddialarıyla daha önce bireysel başvuru yapmıştır. Anayasa Mahkemesi söz konusu başvuruda bu iddialar hakkında karar vermiştir (bkz. § 16). Açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel hayata saygı hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden başvurunun mükerrer başvuru niteliğinde olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.1. Adil yargılanma hakkı kapsamında suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, özel hayata saygı hakkının ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden başvurunun mükerrer başvuru niteliğinde olması nedeniyle REDDİNE,

4. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Kemal Büyükelyas [1. B.], B. No: 2021/34373, 3/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı KEMAL BÜYÜKELYAS
Başvuru No 2021/34373
Başvuru Tarihi 14/7/2021
Karar Tarihi 3/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve mahkûmiyet kararında suç oluşturmayan bazı eylemlere dayanılması nedeniyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin; başvurucunun savunmalarındaki yargılamanın sonucunu esastan etkileyecek argümanların mahkemece dikkate alınmaması ve temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi açısından değerlendirme yapılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mülkiyet hakkı Geçici hukuki koruma (İhtiyati tedbir, haciz, ihtiyati haciz) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (ceza) Başvurunun Reddi
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Mahkumiyete bağlı tutma Başvurunun Reddi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Ceza infaz kurumu uygulamaları Başvurunun Reddi
Kötü muamele yasağı İnfaz kurumunda güç kullanımı Başvurunun Reddi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi