|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
T.A. VE İ.C.A. BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/3977)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
|
Başvurucular
|
:
|
1. T.A.
|
|
|
|
2. İ.C.A.
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Serkan CENGİZ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, boşanma davasının uzun sürmesi ve velayete ilişkin yaşanan belirsizlik nedeniyle evlenme hakkı ile maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Birinci başvurucu T.A.nın eşi S.A. 31/12/2013 tarihinde boşanma ve ferîleri ile ziynet eşyası alacağına ilişkin dava açmıştır. Birinci başvurucu T.A. da bu yargılama kapsamında karşı boşanma davası açmıştır. Yapılan yargılamada her iki dava birlikte görülmüştür. Boşanma davası kapsamında yargılama devam ederken 14/7/2014 tarihli ara kararıyla tarafların müşterek çocuğu olan ikinci başvurucu İ.C.A.nın geçici velayeti başvurucuya verilmiştir. Mahkemece deliller toplandıktan sonra 13/3/2018 tarihinde tarafların boşanmalarına dair karar verilmiştir. Aynı kararda boşanmanın ferîleri ve ziynet eşyası alacağı talebine ilişkin de hüküm kurulmuş olup müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesi uygun görülmüştür. İlk derece mahkemesi kararına karşı birinci başvurucu T.A. tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi (Daire) tarafından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
3. Anılan kararın ardından ilk derece mahkemesince yargılamaya devam edilmiş ve 28/9/2021 tarihinde tarafların boşanmalarına, boşanmanın ferîlerine ve ziynet eşyası talebine ilişkin yeniden hüküm kurulmuştur. Bu kararda da müşterek çocuğun velayetinin başvurucu babaya verilmesine karar verilmiştir. Başvurucu tarafından karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Dairece 20/5/2024 tarihinde ilk derece mahkemesi kararının düzeltilmesi ile ziynet eşyası alacağı yönünden yeniden hüküm tesis edilmiştir. Ayrıca kararda ilk derece mahkemesince verilen karşı davada boşanma, bu boşanmaya bağlı harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, velayet, kişisel ilişki tesisine ilişkin hüküm fıkraları aleyhine taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmadığından bu hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuştur. Anılan karar üzerine taraflarca temyiz yoluna başvurulmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 19/6/2025 tarihinde hükmün onanmasına karar verilmiştir. Dosya kapsamında düzenlenen kesinleşme şerhiyle boşanmaya ilişkin hükmün kesinleşme tarihi 19/6/2025 olarak nüfus kaydına işlenmiştir.
4. Başvurucular 12/1/2021 tarihinde -yargılama devam ederken- bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Birinci Başvurucu Yönünden Boşanma Davasının Uzun Sürmesi Nedeniyle Evlenme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
6. Birinci başvurucu boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamında bulunan evlenme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanında boşanma davasının devam ettiği süreçte maddi ve manevi yönden mağdur olması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının da ihlal edildiği belirtilmiştir.
7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; özel hayata saygı hakkı kapsamında kalan evlenme hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki ihlal iddialarını tekrar etmiştir. Başvurucu 17/7/2025 tarihli ek beyan dilekçesinde; yargılamanın onama kararıyla 19/6/2025 tarihinde sonuçlandığını, yaklaşık 12 yıl süren yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 11/7/2025 tarihinde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvuruda bulunduklarını belirtmiştir.
8. Başvurucu, boşanma davasına ilişkin sürecin uzaması nedeniyle mağdur edildiğini ve yeniden evlenme/aile kurma hakkından mahrum bırakıldığını ileri sürmektedir. Ayrıca bireysel başvuru formunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 12. maddesinin ihlal edildiği belirtilmiştir. Evlenme hakkı Sözleşme'nin 12. maddesinde ayrıca ve özel olarak düzenlenmiştir. Anayasa'da ise evlenme hakkı ile ilgili açık bir normatif düzenleme bulunmamakla birlikte bu hakkın Anayasa'da yer verilen bazı hükümlerde mündemiç olduğu Anayasa Mahkemesince kabul edilmiştir (Hüseyin Kesici [1. B.], B. No: 2013/3440, 20/4/2016, § 44; Ö.Ç. [1. B.], B. No: 2014/8203, 21/9/2016, § 51; D.K. [2. B.], B. No: 2015/11159, 25/9/2019, § 57; S.A. [1. B.], B. No: 2017/40199, 8/9/2020, § 48; Sabire Güngör [GK], B. No: 2019/32487, 29/2/2024, § 40).
9. Anayasa Mahkemesine göre Anayasa'nın 20. ve 41. maddeleri, evlenme ve aile kurma hakkı açısından önemli birer normatif dayanaktır (Hüseyin Kesici, § 44;S.A., § 50, Ö.Ç., § 51; D.K., § 57; Sabire Güngör, § 42).Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkının güvencelerinden bahsedilebilmesi için öncelikle aile olarak nitelendirilebilen bir birlikteliğin ya da yakın bağın varlığı gerekir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 72). Bununla birlikte aile hayatına saygı hakkı aile kurma hakkını değil daha önce gerçekleşen bir evlilikle ortaya çıkan aile hayatına saygıyı korumaktadır. Aile kurma/evlenme hakkı ise belirli şartları taşıyan bireylerin kanunlara uygun şekilde evlenebilmeleri açısından hakkın amacına uygun şekilde gerekli koşulların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına almaktadır. Anılan madde ve Anayasa'nın 41. maddesinin gerekçesinden hareketle Anayasa Mahkemesi amaçsal bir yorum ile belirtilen hakkın Anayasa'da güvence altına alındığı sonucuna ulaşmıştır (Hüseyin Kesici, §§ 44-51; Ö.Ç., §§ 51-54; D.K., § 57; S.A., §§50, 51; Sabire Güngör, §§ 40-43).
10. Bunun yanında Anayasa Mahkemesi, anılan hakkı salt belirli bir kişiyle evlenme talebiyle sınırlamamış olup değerlendirmede geniş anlamda aile kurma iradesini esas almaktadır. Ayrıca hukuk sistemimizde mevcut evliliğin sona ermesiyle yeniden evlenmenin mümkün olduğunu, sadakat yükümlülüğünün boşanma davası süresince de devam ettiğini gözeterek kişinin özel hayatı ve aile hayatını düzenleyebilmesi, aile kurma bağlamında özel hayatına dair kararlar alabilmesi için devletin boşanma davalarını makul bir sürede sonlandırma yükümlülüğü olduğunu kabul etmiştir (Sabire Güngör, § 44). Dolayısıyla boşanma davasına ilişkin sürecin ve akabinde gerçekleştirilecek işlemlerin hakkın özünü zedelemeyecek şekilde uygun bir zaman aralığında ve etkili hukuki çarelere başvurularak tamamlanması evlenme hakkının gerekliliklerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır (D.K., § 61; S.A., § 56). Bu kapsamda boşanma davasının evlenme hakkının özünü zedeler bir duruma gelmemesi noktasında devlete yüklenen pozitif yükümlülük kararın sonucundan ziyade usulüne ilişkindir (S. A., § 58; Ö.Ç., § 7; Sabire Güngör, § 52).
11. Ayrıca devletin pozitif yükümlülüklerinin temelinde ailenin kurulması ile evliliğin gerçekleştirilmesine yönelik hukuki şartların düzenlenmesi ve uygulanması olduğu söylenebilir (D.K., § 60; S.A., § 55; Ö.Ç., § 53). Bu bağlamda evlenmeyi aşırı derecede zorlaştıran prosedürlere yer verilmemesi ve evlenmeye ilişkin normların ayrımcı bir şekilde uygulanmaması da gerekmektedir (Hüseyin Kesici, § 48). Anılan ilkeler çerçevesinde Anayasa Mahkemesi evliliğe ilişkin sınırlamalara ve boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenme/aile kurma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında incelenmiştir (Bu yönde kararlar için bkz. boşanma davasının uzun sürmesine ilişkin D.K.; S.A.; Muhammet Seme [1. B.], B. No: 2021/24581, 17/9/2024; Sabire Güngör; sınırlamalar için Hüseyin Kesici; Ö.Ç.).
12. Başvuru konusu olayda birinci başvurucunun boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle yeniden evlenemediğinden ve aile kuramadığından yakındığı gözetildiğinde anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum görülmemiş ve özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında inceleme yapılmıştır. Ayrıca açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Somut olayda 31/12/2013 tarihinde açılan çekişmeli boşanma davasında boşanma hükmünün kesinleşme tarihi 19/6/2025 olarak nüfus kaydına işlenmiştir. Yargılama süreci bir bütün hâlinde incelendiğinde başvurucunun yargılama sürecinde takip ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden söz edilemez. Yargılamanın yaklaşık 12 yıl devam ettiği, yargılamanın uzamasında başvurucunun bir dahlinin bulunmadığı dikkate alındığında somut olayın koşullarında evlenme hakkını zedelemeyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmediği ve yargılamanın sonuç itibarıyla makul bir sürede tamamlanmadığı, dolayısıyla başvurucunun evlenme/aile kurma hakkına ilişkin devlet tarafından üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği değerlendirilmiştir.
14. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınan evlenme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. İkinci Başvurucu Yönünden İleri Sürülen İhlal İddiaları
15. Somut başvuruda ikinci başvurucu olan müşterek çocuk İ.C.A.nın uzun süren boşanma davasından olumsuz etkilendiği, sosyal inceleme raporunda yargılama sürecinden etkilendiğine ilişkin değerlendirme yapıldığı ve süreçte velayete ilişkin hukuki belirsizliğin olduğu belirtilerek maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddia edilmiştir.
16. Başvurunun bu kısmında öncelikle ileri sürülen ihlal iddiaları bakımından boşanma davasının tarafı olmayan müşterek çocuğun mağdur statüsünün bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön şartlar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun güncel bir hakkının ihlal edilmesi, bu ihlalden dolayı kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay [2. B.], B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
18. Örneğin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı; kişiye sıkı sıkıya bağlı, devredilmez ve vazgeçilmez haklardandır. Kural olarak bu hakkın mağduru da maddi ve manevi bütünlüğüne müdahalede bulunulan kişidir. Öte yandan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında mağdur sıfatının olduğu ya da olmadığı yönünde kategorik bir değerlendirme yapmak sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Bu bakımdan doğrudan mağdur olan kişinin yakınlarının mağduriyetlerine ilişkin somut açıklamalarda bulunmaları hâlinde bireysel başvuru hakkına sahip olabilecekleri gözardı edilmemelidir. Mağduriyete ilişkin somut açıklama yapılması, görünenden öte yaşanan etkinin başvurucuya özgü şartlar üzerinden anlatımda bulunulmasını gerekli kılar (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Murat Saçan ve Serpil Saçan [1. B.], B. No: 2017/32278, 28/12/2021, § 32).
19. Somut olayda başvurucular, birinci başvurucunun tarafı olduğu boşanma davasının uzun sürmesinden şikâyetçidir. Birinci başvurucunun boşanma davasının uzun sürmesi nedeniyle kişisel olarak ve doğrudan etkilendiği ve dolayısıyla mağdur olarak bireysel başvuru hakkına sahip olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ikinci başvurucu olan çocuk yönünden yapılan başvuruda da yargılamanın makul sürede bitmemesi nedeniyle manevi anlamda zarara uğranıldığı iddiası ileri sürülmüştür. Bu kapsamda mağduriyetin başvurunun koşulları yönünden ortaya konulması, boşanma davasının uzun sürmesinin çocuk üzerindeki etkilerinin somutlaştırılması ve ayrıntılı açıklamalarda bulunulması gerekir. Ancak somut olayda küçüğün mağduriyetini ortaya koyan, doğrudan güncel bir hakkın ihlali sonucunu doğuran ve mağdur sıfatının oluşmasını sağlayacak olan somut olay ve olgulardan bahsedilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dosya kapsamında düzenlenen sosyal inceleme raporunda yer alan genel tespitlerin ötesinde yaşanan sürecin somut olarak küçüğün hayatında doğurduğu sonuçların bireysel başvuru formunda ortaya konmadığına vurgu yapmak gerekmektedir.
20. Ayrıca bireysel başvuru konusunun birinci başvurucunun taraf olduğu diğer başvurucunun taraf olmadığı boşanma davası sürecine ilişkin iddialardan oluştuğu ve görülen boşanma davasında aşamalarda verilen tüm kararlarda velayetin birinci başvurucu babaya verildiği görülmektedir. Bunun yanında ikinci başvurucunun velayete ilişkin belirsizlikten etkilendiği ileri sürülmüşse de yargılama sürecinde geçici velayete ilişkin yargılama mercilerince karar verildiği de tespit edilmiştir. Başvuru konusu yapılan temel şikâyetin ise boşanma davasının uzun sürmesi olduğu gözönüne alındığında bu ihlal iddiasının birinci başvurucunun özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında incelemesi yapıldığından davanın tarafı olmayan ikinci başvurucunun mağdur sıfatının bulunduğunun başvuru özelinde ortaya konulamadığı değerlendirilmektedir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Bahadır Üney ve Diğerleri [GK], B. No: 2018/4453, 10/3/2022, §§ 35-38).
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucular, ihlalin tespiti ile ayrı ayrı 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruya konu boşanma davasında verilen boşanma kararının kesinleştiği dikkate alındığında başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
24. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için birinci başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı kalınarak net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Birinci başvurucu yönünden evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. İkinci başvurucu yönünden başvurunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Birinci başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplamda 40.487,60 TL yargılama giderinin birinci başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben birinci başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Nazilli 1. Aile Mahkemesine (E.2021/204, K.2021/469) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.