|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
T.E.E. BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2020/39839)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 18/11/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
|
Başvurucu
|
:
|
T.E.E.
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Muammer KARTAL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisinin görevden uzaklaştırıldığı dönemde maaşından kesilen ancak sonradan ödenen aylıklarının ve döner sermaye tutarının değer kaybına uğratılarak ödenmesi ile performansa dayalı döner sermaye ödemesi yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/12/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı (ATK) 26/8/2016 tarihinde veri hazırlama ve kontrol işletmeni kadrosunda görev yapan başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütüyle ilişkili olduğunun değerlendirildiğini ve görevinde kalmasında sakınca bulunduğunu belirterek 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 137. maddesi uyarınca görevinden uzaklaştırılmasına karar vermiştir.
6. ATK 1/6/2018 tarihinde başvurucunun görevine iadesine karar vermiştir. Söz konusu iade kararında başvurucu hakkında yeniden yapılan değerlendirme sonucunda görevden uzaklaştırma tedbirinin kaldırıldığı açıklanmıştır. Başvurucu aynı tarihte görevine başlamıştır.
7. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 4/6/2018 tarihinde başvurucu hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Kararda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan ceza soruşturmasında kamu davası açılmasını gerektirir somut delil bulunmadığı belirtilmiştir.
8. ATK görevden uzaklaştırıldığı dönem için 13/6/2018 tarihinde döner sermaye olarak 5.963,26 TL ve 18/6/2018 tarihinde de maaşlarından kesilen üçte bir karşılığı olarak 10.659,48 TL'yi başvurucuya ödemiştir.
9. Başvurucu 1/8/2018 tarihinde ATK'ye müracaat ederek yapılan ödemelere işletilmeyen kanuni faiz tutarı ile görevden uzaklaştırılmasaydı elde edeceği performansa dayalı döner sermaye alacağının ödenmesini talep etmiştir. Başvurucuya cevap verilmemiştir.
10. Başvurucu 4/12/2018 tarihinde Bakanlığa karşı maddi ve manevi tazminat talebiyle tam yargı davası açmıştır. Başvurucu, davasında diğer iddialarının yanında kesilen maaşı ile döner sermaye ödemelerine faiz işletilmediğini ve açıkta kaldığı döneme ilişkin performansa dayalı döner sermaye ödemesi yapılmadığını ileri sürmüştür.
11. Bursa 1. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 19/12/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. İdare Mahkemesi, kararın gerekçesinde; tedbir niteliğindeki görevden uzaklaştırma işleminin kaldırılması üzerine başvurucunun görevine iade edildiğini, görevden uzaklaştırma işleminin hukuka uygunluk karinesinden yararlandığını ve ortada idarenin tazmin sorumluluğunu doğuracak hukuka aykırı bir işlem bulunmadığını kaydetmiştir. Bunun yanında görevinden uzaklaştırıldığı dönemde fiilen çalışmayan başvurucuya performansa dayalı döner sermaye ödenmemesinin bir zarara neden olmadığını açıklamış, hukuka aykırı bir işlem sonucu meydana gelmiş manevi bir zarar olmadığından başvurucunun manevi tazminat talebini de reddetmiştir.
12. Başvurucu, faiz ödenmemesinin alacağın değer kaybına uğramasına neden olduğunu ve görevden uzaklaştırma kararı nedeniyle çalışamadığının gözardı edildiği iddiasıyla istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
13. ATK 20/4/2020 tarihinde başvurucu hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda terör örgütüyle irtibatlı veya iltisaklı olduğuna dair bilgi ve delil bulunmadığı gerekçesiyle disiplin cezası verilmesine gerek olmadığına karar vermiştir.
14. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdare Dava Dairesi 27/10/2020 tarihinde kararı hukuka uygun bulduğunu belirterek istinaf başvurusunu kesin olmak üzere reddetmiştir.
15. Başvurucu, nihai hükmü 18/11/2020 tarihinde öğrenmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
16. 657 sayılı Kanun'un "Görevden uzaklaştırma" başlıklı 137. maddesi şöyledir:
"Görevden uzaklaştırma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir.
Görevden uzaklaştırma tedbiri, soruşturmanın herhangi bir safhasında da alınabilir."
17. 657 sayılı Kanun'un "Görevden uzaklaştırılan veya görevinden uzak kalan memurların hak ve yükümlülüğü" başlıklı 141. maddesi şöyledir:
"Görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler.
143 üncü maddede sayılan durumların gerçekleşmesi halinde, bunların aylıklarının kesilmiş olan üçte biri kendilerine ödenir ve görevden uzakta geçirdikleri süre, derecelerindeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst dereceye yükselmeleri halinde, bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir."
18. 657 sayılı Kanun'un "Tedbirin kaldırılması" kenar başlıklı 142. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Soruşturma sonunda disiplin yüzünden memurluktan çıkarma veya cezai bir işlem uygulanmasına lüzum kalmıyan Devlet memurları için alınmış olan görevden uzaklaştırma tedbiri, 138 inci maddedeki yetkililerce (Müfettişler tarafından görevden uzaklaştırılanlar hakkında atamaya yetkili amirlerce) derhal kaldırılır."
19. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesi şöyledir:
" İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.
2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler."
20. 14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'un "Döner sermayeden yapılacak ödemeler" başlıklı 29. maddesi şöyledir:
"Döner sermayeden; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesine göre döner sermaye işletmelerinin çalıştırılacak memurları ve toplu sözleşmelerden doğan diğer hakları, döner sermaye ile yapılan iş ve hizmetlere ilişkin giderler, Harcırah Kanunu uyarınca ödenecek yolluklar ve kurum personeline yapılacak ödemeler dışında hiçbir ödeme yapılmaz."
21. 2659 sayılı Kanun'un "Kurum personeline yapılacak ödeme" başlıklı 30. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinin en az % 35'i Adlî Tıp Kurumu ve birimlerine malzeme, araç, gereç, araştırma ve döner sermayede görevli personel giderlerine ayrılır. Gelirin geri kalan kısmı Adlî Tıp Kurumunda ve birimlerinde görevli memur ve sözleşmeli personele; unvanı, görevi, sınıfı, çalışma şartları, hizmet nitelikleri, hizmete katkısı, performansı ve benzeri hususlar dikkate alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine çıkarılacak yönetmelikte tespit edilecek esaslara göre ödenebilir."
22. 4/8/1982 tarihli ve 17772 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Adli Tıp Kurumu Döner Sermaye İşletmesi Yönetmeliği'nin "Ödemelerin Yapılamayacağı Haller" başlıklı 31. maddesi şöyledir:
"Görevlendirme halleri hariç olmak üzere, hastalık izin ve başka nedenlerle görevlerinden ayrılmış olanlar, bu süre içinde bu Yönetmelik uyarınca yapılacak olan ödemelerden yararlanamazlar."
2. Danıştay İçtihadı
23. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 12/12/2018 tarihli ve E.2013/2, K.2018/2 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“V) KONUNUN ESAS YÖNÜNDEN İNCELENMESİ:
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinde ise, 'Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur' kuralına yer verilmiştir.
Bir idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi halinde, söz konusu kararın, dava konusu işlemin tesis edilmesi sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, başka bir anlatımla, işlemin tesis edildiği tarihten önceki hukuki durumun geçerliliğini sağladığı idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdare, iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem ya da işlemler yapmak, iptal edilen idari işlemden doğan tüm sonuçları ortadan kaldırmak ve önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla yükümlü olup, iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan zararların tazmini de bu kapsamda yer almaktadır. Dolayısıyla, hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanarak iptal edilen işlem nedeniyle fiilen bu görevi yapamadığı açık olan davacıların, bu işlem sonucu uğradığı zararların davalı idarece tazmini, Anayasa hükmü gereğidir.
Bu nedenle, ilgililerin 'fiilen' çalışamaması hukuka aykırı bulunan işlemden kaynaklandığından ve iptal edilen hukuka aykırı işlem sonucu tüm maddi hakların ödenmesi yukarıda değinilen Anayasa hükmü ve idare hukuku ilkesi gereği olduğundan, döner sermaye ek ödemesinin de yoksun kalınan bir parasal hak olarak, uğranılan zarara karşılık idarece tazmini gerektiği açıktır.
Her ne kadar 209 sayılı Kanun'un 5. maddesine dayanılarak hazırlanan 12.05.2006 tarih ve 26166 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik'in yürürlükte bulunan 5. maddesinde; döner sermaye ek ödemesinin, personelin kurum ve kuruluşa fiilen katkı sağladığı sürece verilebileceği kuralı yer almakta ise de, söz konusu düzenlemenin, normal işleyiş içerisinde anılan gelirlerin dağılımına ilişkin düzenleme içerdiği, bu ek ödemeden yararlanan kişinin hukuka aykırı bir işlemle ek ödeme gelirinden mahrum bırakılması ve bu hukuka aykırılığın sonradan yargı kararlarıyla giderilmesi halini öngörmediği açıktır.
VI) SONUÇ:
Sağlık Bakanlığı personeli olup, döner sermaye ek ödemesinden yararlananlar hakkında tesis edilen naklen atama, ikinci görevin üzerinden alınması gibi işlemlerin iptali istemiyle açılan davalar sonucunda verilen iptal kararları üzerine, ilgililerin fiilen çalışmaması hukuka aykırı bulunan işlemden kaynaklandığından ve iptal edilen hukuka aykırı işlem sonucu tüm maddi hakların ödenmesi yukarıda değinilen Anayasa hükmü ve idare hukuku ilkesi gereği olduğundan, döner sermaye ek ödemesinin de davacıların yoksun kaldığı parasal haklardan sayılarak ilgili dönem için kendilerine ödenmesi gerektiği görüşü benimsenerek, içtihatların Danıştay Beşinci Dairesi kararları doğrultusunda birleştirilmesine, 12.12.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Anayasa Mahkemesinin 18/11/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Performansa Dayalı Döner Sermaye Ödemesine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunu, sadece hukuka aykırı işlemleriyle sınırlı olarak sorumlu tutulamayacağını, bu nedenle mahkeme kararının bariz takdir hatası içerdiğini ileri sürmüştür. Açıkta kaldığı dönemde zorunlu olarak çalışamadığını, benzer bir konuda Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun lehe yönde karar verdiğini belirtmiştir. Bu gerekçelerle mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun görevden uzaklaştırılması işleminin hukuka aykırı olduğunun ortaya konulmadığı, sunulan içtihadı birleştirme kararının bir kimsenin fiilen çalışamamasına neden olan idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi hâlinde döner sermaye ödemelerinin yapılmasına ilişkin olduğu açıklanmıştır.
2. Değerlendirme
27. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
28. Başvurucunun performansa dayalı döner sermaye ödenmesi talebinin reddedilmesine ilişkin şikâyeti esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiğinden bütün şikâyetler mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmelidir.
29. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumu değerlendirilmelidir (Cemile Ünlü [2. B.], B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu [1. B.], B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31).
30. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
31. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge [2. B.], B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, § 51).
32. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı -kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun- Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 35. maddesi soyut bir temele dayalı olarak mülkiyete erişmeyi ve mülkiyeti edinmeyi değil mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi [1. B.], B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37; Mehmet Şentürk [GK], B. No: 2014/13478, 25/7/2017, §§ 41, 53; Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, §§ 52-54).
33. Meşru beklenti objektif temelden uzak bir beklenti olmayıp belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına ya da aynî menfaatle ilgili hukuki bir işleme dayanan yeterli derecede somut nitelikteki bir beklentidir (Selçuk Emiroğlu [1. B.], B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 28;Mehmet Şentürk, § 42). Dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma kapsamında olan meşru beklentiye dayalı mülkiyet hakkının tespiti mevcut hukuk sisteminde iddia edilen mülkiyet iddiasının tanınmasına bağlı olup bu tespit, mevzuat hükümleri ve yargı kararları ile yapılmaktadır (Üçgen Nakliyat Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/845, 20/11/2014, § 37). Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, § 37).
34. Kamu görevlisi olan başvurucu, ATK tarafından tesis edilen işlemle 26/8/2016 tarihinde görevinden uzaklaştırılıp yine ATK kararıyla 1/6/2018 tarihinde görevine iade edilmiştir. Başvurucunun görevden uzaklaştırma işlemine karşı idari ve yargısal yollara başvurduğuna dair bir iddiasının bulunmadığını kaydetmek gerekir. Görevine iade edilen başvurucunun görevden uzakta kaldığı dönem için performansa dayalı döner sermaye ödenmesini talep etmiştir. İdari makamın zımni reddi üzerine açılan dava, görevden uzaklaştırma tedbirinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanacağı ve görevden uzak kaldığı dönemde fiilen çalışmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.
35. Somut olayda öncelikle başvurucunun performansa dayalı döner sermaye alacağı bağlamında mevcut bir mülkünün var olup olmadığı incelenmelidir. Başvurucunun söz konusu alacak için açtığı dava idari mahkemelerce reddedilmiştir. Dolayısıyla performansa dayalı döner sermaye ödemesine dayalı alacağın varlığı mahkemeler önünde kanıtlanamadığından başvurucuya ait mevcut bir mülk bulunmamaktadır.
36. Mevcut bir mülkün bulunmadığının tespit edilmesinin ardından tedbiren görevinden uzaklaştırılan başvurucunun performansa dayalı döner sermaye almasına yönelik meşru bir beklentisinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. 657 sayılı Kanun'da görevine iade edilen kişilere görevlerinden uzakta kaldıkları dönemde aylıklarından yapılan kesintilerin iade edileceği düzenlenmiştir. Buna bağlı olarak somut olayda da başvurucuya görevinden uzakta kaldığı dönemde kesilen aylıklarına konu tutar görevine iade edilmesi üzerine geri ödenmiştir. Buna karşılık görevinden uzaklaştırıldığı dönemde başvurucuya performansa dayalı ödemenin yapılmasını öngören bir kanun hükmünün varlığının ortaya konulamadığını belirtmek gerekir.
37. Son olarak ise başvurucuya performansa dayalı döner sermaye ödemesi yapılması gerektiğini gösteren yerleşik bir yargı içtihadının olup olmadığı irdelenmelidir. Başvurucu, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 12/12/2018 tarihli ve E.2013/2, K.2018/2 sayılı kararına (bkz. § 23) dikkat çekmiştir. Söz konusu kararda Sağlık Bakanlığı personeli olup döner sermaye ek ödemesinden yararlananlar hakkında tesis edilen naklen atama, ikinci görevin üzerinden alınması gibi işlemlerin iptal edildiği kaydedilmiştir. İlgililerin fiilen çalışamamalarının hukuka aykırı bulunan işlemlerden kaynaklandığı, bu nedenle iptale konu hukuka aykırı işlem sonucu ortaya çıkan tüm maddi kayıpların ödenmesinin Anayasa'nın 125. maddesinin ve idare hukukunun gereği olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda döner sermaye ek ödemesinin de davacıların yoksun kaldığı parasal haklardan sayılarak ilgili dönem için kendilerine ödenmesi gerektiği görüşü benimsenerek içtihatların bu doğrultuda birleştirilmesine karar verilmiştir.
38. Kamu görevlilerinin tabi olduğu rejimin belirlenmesi ve bu kapsamda gerekli tedbirlerin alınmasında idare geniş bir takdir yetkisine sahiptir. Bu kapsamda görevi başında kalmasında sakınca görülen kamu görevlileri hakkında tesis edilen görevden uzaklaştırma işleminin geçici bir tedbir olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Başvuruya konu olayda ATK tarafından tesis edilen bir işlemle görevinden uzaklaştırılan başvurucu yine ATK kararıyla görevine iade edildiğini kaydetmek gerekir.
39. Hukuk devletinde idare, hukuka aykırı olarak tesis ettiği işlemlerin sebep olduğu ihlalleri giderme yükümlülüğü altındadır. İdare; eski hâle getirme (restitutio in integrum) ilkesi gereği kişiyi, hukuka aykırı işlem tesis edilmemiş olsaydı kişi hangi durumda olacaksa ona mümkün olduğunca en yakın konuma getirmekle yükümlüdür (Demet Demirel ve diğerleri [GK], B. No: 2019/12998, 1/12/2022, § 45). Başvurucu görevden uzaklaştırma işleminin hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptaline yönelik herhangi bir idari veya yargısal yola başvurduğunu belirtmemiştir. Bu hâliyle ortada hukuka aykırı olduğu tespit edilmiş bir idari işlemin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan başvuruya konu olayın koşullarında görevden uzaklaştırma tedbirinin adaleti açıkça hiçe sayacak şekilde hukuka aykırı olduğunun ilk bakışta anlaşılabilecek nitelikte olduğu da söylenemeyecektir. Dolayısıyla başvurucunun sunduğu içtihadı birleştirme kararı, performansa dayalı döner sermaye ödenmesi için başvurucu yönünden somut temele dayalı yerleşik bir yargı içtihadı olarak görülmemiştir.
40. Sonuç olarak Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında başvurucunun mevcut bir mülkünün veya mülkü elde etme yönünde yeterli hukuki temele dayalı meşru bir beklentisinin bulunmadığına karar verilmiştir.
41. Açıklanan gerekçelerle diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucuya Yapılan Ödemelere Faiz İşletilmediğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
42. Başvurucu; kesinti yapılan maaşının ve ödenmeyen döner sermayenin faiz işletilmeksizin ödenmesi nedeniyle alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasından yakınmıştır. Bakanlık görüşünde, kesinti yapılan maaşın ve döner sermayenin faiziyle birlikte ödeneceğine dair bir düzenleme olmadığı ve başvurucunun açıkta geçirdiği sürede avukatlık stajı yapmasına rağmen maaşının ödendiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
44. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hami Çetiner ([1. B.], B. No: 2019/7982, 23/11/2021) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede sonradan ödenen aylıkların faizsiz olarak ödenmesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği ve başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
45. Somut olayda da görevine iade edilen başvurucuya maaş kesintileri ve döner sermaye alacağı ödenmiştir. Bununla birlikte söz konusu ödemelere herhangi bir faiz işletilmemiştir. Dolayısıyla eldeki başvuruda da Hami Çetiner kararında açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
46. Bu doğrultuda Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
47. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.
48. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Performansa dayalı döner sermaye ödenmemesine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucuya yapılan ödemelere faiz işletilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Bursa 1. İdare Mahkemesine (E.2019/8, K.2019/1290) GÖNDERİLMESİNE,
E. 446,90 TL harç ve 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 40.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.