logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Güven Usta (2) [1.B.], B. No: 2021/42571, 17/7/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜVEN USTA BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2021/42571)

 

Karar Tarihi: 17/7/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Güven USTA

Vekili

:

Av. Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kişinin protesto eylemine katıldığı gerekçesiyle hapis cezasına mahkûm edilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/10/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. 1990 doğumlu olan başvurucu, olay tarihinde Kocaeli Üniversitesinde öğrenci olup Ankara'da ikamet etmektedir.

6. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen 7/11/2014 tarihli fezlekede DHKP/C terör örgütünün yapısına, eylem yöntemine, daha önce gerçekleştirdiği eylemlere ve örgütle irtibatlı oluşumlara ilişkin bilgilere yer verilmiş, Gençlik Dernekleri Federasyonu altında yapılanan DEV-GENÇ'in DHKP/C terör örgütünün gençlik yapılanması olduğu açıklanmıştır. Anılan fezleke ve kolluk görevlilerince düzenlenen tutanaklarda, başvuruya konu protesto gösterisinin DHKP/C terör örgütü ve müzahir oluşumların çağrısı üzerine gerçekleştirildiği açıklanmıştır. Çağrıların yapıldığı belgelerde özetle 3/11/2014 tarihinde DHKP/C'nin fikir ve görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı değerlendirilen Halkın Sesi TV isimli Facebook adresinden Amed Liseli DEV-GENÇ adı altında "Berkin'in katilleri cezalandırılsın, YÖK kaldırılsın" konulu bir eylem yapılacağı duyurulmuştur. 6 Kasım'da gerçekleştirilecek eylem kapsamında 31/10/2014 tarihinde Diyarbakır'daki KİPTAŞ Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi önünde liseli üç DEV-GENÇ'linin bildiri dağıttığı, anılan eylemde öğrencilerin dersleri boykot edeceği belirtilmiştir. Söz konusu boykot çağrısının "Berkin, zulme karşı direndiği için katledilen halkların hesabını sormak ve öğrenciler üzerinde bir baskı aracı olan YÖK'ün kaldırılmasını sağlamak" amacıyla yapıldığı açıklanmıştır.

7. Kolluk görevlilerinin düzenlediği 6/11/2014 tarihli olaya ilişkin tutanak, Görüntü İnceleme ve Fotoğraftan Tespit Tutanağı ve fezlekeye göre olayların gelişimi şöyledir:

- 6/11/2014 tarihinde saat 07.25 sıralarında okul önünde 50-60 kişilik bir grup toplanmıştır. Bu esnada okulun dış kapısının kapalıdır ve grup, öğrencilerin okula girmelerini engellemiştir.

- Bir kısım katılımcı "Katil T.C. Hesap verecek Kobani bizimdir Kobani'ye sahip çıkalım, Berkin Elvan'ın hesabı sorulacak, Kobani Işide mezar olacak, katil polisler, katil T.C., kürdistan faşistlere mezar olacak." şeklinde sloganlar atmıştır. Ayrıca okulun duvarına 1x1,5 metre ebadında "YÖK'ün kaldırılması ve Berkin Elvan için adalet boykot var! Liseli DEV-GENÇ" ibaresi bulunan bir pankart asılmıştır.

-Polis memuru, etkinliğin kanuna aykırı olduğunu ve grubun dağılması gerektiğini, aksi halde gözaltı işlemi uygulanacağını defaatle ihtar etmiştir. Kolluk görevlileri, ihtara uymayan 10-15 kişiden oluşan gruba müdahale etmiş ve aralarında başvurucunun da olduğu dokuz kişi hakkında gözaltı işlemi gerçekleştirmiştir. Bu esnada başvurucu "Bizi alamazlar, direnişimize devam edeceğiz, eylemimize devam edeceğiz." şeklinde söylemlerde bulunmuştur. Başvurucunun ayrıca "Gençler dağılmayın, gençler." şeklindeki söylemle liseli öğrencilerden oluşan grubu yönlendirdiği belirtilmiştir.

- Başvurucunun üst aramasından DHKP/C terör örgütünün görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı değerlendirilen "Yürüyüş" isimli dergi ele geçirilmiştir.

8. Cumhuriyet Başsavcılığı 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca terör örgütü propagandası yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu'nun 32. maddesinin birinci fıkrası gereğince kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılma, ihtara ve zor kullanmaya rağmen direnme,26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun220. maddesinin altıncı fıkrası yollamasıyla 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından cezalandırılması talebiyle başvurucu hakkında iddianame düzenlemiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

"... Şüphelinin 6 Kasım YÖK eyleminden birkaç gün önce suça konu yasadışı gösteriyi düzenlemek üzere okumakta olduğu Kocaeli ilinden Diyarbakır iline geldiği, kendi savunması ve dosya kapsamından anlaşılmıştır.

DHKP-C terör örgütünün güdümünde bulunan halkın sesi isimli internet sitesinde 3 Kasım 2014 tarihli Amed te liseli dev gençlerden boykot için bildiri dağıtımı , Amed te boykot çalışmaları" şeklinde yönlendirme ve çağrılar olduğu, yine DHKP-C terör örgütünün güdümünde ve etkisinde olan halkın sesi TV internet sitelerinde de 3 Kasım 2014 tarihli "Amed te liseli dev gençlerden boykot için bildiri dağıtımı, Amed te boykot çalışmaları" şeklinde yönlendirme ve çağrılar olduğu tespit edilmiştir. Şüphelinin üzerinde DHKP-C terör örgütünün yayın organı olan yürüyüş isimli haftalık olarak yayınlanan 441 sayılı 1 adet dergi çıktığı, üst arama ve teslim tutanağından anlaşılmıştır.

Kolluk görevlilerince suç tarihi olan 06/11/2014 tarihinde İBB Kiptaş endüstri teknik meslek lisesi önünde açılan YÖK'ün kaldırılması ve Berkin ELVAN için adalet boykotu var liseli dev genç ibareli pankart asılı olduğu, şüphelinin de içerisinde bulunduğu 50-60 kişilik gurubun pankarttaki sözlerle slogan attıkları, kolluk görevlilerinin 5-6 kez yüksek sesle yaptığınız eylemler kanunsuz, dağılın sınıflarınıza girin şeklinde ihtarda bulundukları, şüphelinin haricindeki öğrencilerin okullarına girmek için hareketlendikleri sırada şüphelinin okula girmelerinin engellemeye ve olay yerinde ayrılmamaları hususunda yönlendirdiği, bunun üzerine kolluk görevlilerinin guruba müdahale ettiği, şüphelinin görevli memurlara direnerek sinkaflı sözlerle hakaret ettiği ve kolluk görevlilerinin elinden kurtulmaya çalıştığı, olay yakalama tutanağı, tanık beyanlarından anlaşılmış olup, şüphelinin yukarıda ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde DHKP-C terör örgütünün güdümünde bulunan internet sitelerinden yapılan çağrı ve talimatlar doğrultusunda yasadışı gösteriyi düzenleyip katıldığı, dev genç ibareli pankartı olay yerine astığı ve sloganlar attığı dağılma ihtarı uyarılarına rağmen dağılmadığı ve kolluk görevlilerine cebir ve şiddetle direndiği ve sinkaflı sözlerle hakaret ettiği, şüphelinin bu şekilde 2911 sayılı yasaya muhalefet, görevli memura direnmek, terör örgütünün propagandasını yapmak, bu suçları DHKP-C örgütün çağrıları doğrultusunda işlemek suretiyle terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçlarını işlediği anlaşılmıştır..."

9. Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde başvurucu, protestoya ilişkin olarak terör örgütünün çağrısından haberi olmadığını, gezmek amacıyla Diyarbakır'a geldiğini, öğrencileri desteklemek amacıyla "YÖK'e Hayır", "Belkin Elvanlar ölümsüzdür" şeklinde slogan attığını, öğrencilere dağılmamaları yönünde bir söylemi olmadığını ve eylemcileri yönledirmediğini savunmuştur. Kovuşturma aşamasındaki savunmasında başvurucu; hatırlamadığı bir Facebook hesabında toplantıya ilişkin çağrıları gördüğünü, öğrencileri okula gitmemeleri yönünde uyarmadığını, bu kişilerin kendi iradeleriyle derse katılmadığını ifade etmiştir.

10. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/3/2015 tarihinde başvurucunun örgütün çağrısıyla gerçekleştirilen kanuna aykırı toplantı düzenleyip yönettiği, ayrıca ihtara rağmen dağılmamakta ısrar ettiği değerlendirmesiyle 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesinde düzenlenen yasaklara aykırı hareket etme suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına hükmetmiştir. Mahkeme, başvurucu hakkında direnme suçu ile terör örgütü propagandasını yapma suçlarından beraat, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ise ceza verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurmuştur.

11. Mahkeme; mahkûmiyet gerekçesinde DHKP/C terör örgütünün çağrısı üzerine "Berkin'in katilleri cezalandırılsın, YÖK kaldırılsın" konulu eylemde derslerin boykot edilmesine yönelik çağrı yapıldığı ve başvurucunun olay tarihinde yasa dışı toplantıyı düzenleme ve yönetme amacıyla Diyarbakır'a geldiği yönünde bir kabulle başvurucunun kanuna aykırı toplantıyı düzenlediği ve yönettiği sonucuna varmıştır. Mahkeme, bu değerlendirmesinde kolluk görevlerince düzenlenen tutanaklar ile başvurucunun olay tarihinde bir başka ilde okumasını ve başvurucunun üzerinden DHKP/C'ye ait bir dergi çıkmasını gözönünde bulundurmuştur. Mahkeme; gerekçesinde ayrıca başvurucunun kolluk kuvvetlerine pasif direnme şeklinde bir eylemi bulunmadığından direnme suçundan, olayda terör örgütünün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ve bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek mahiyette bir eylemi olmadığından terör örgütünün propagandasını yapma suçundan beraatine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun eyleminin 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesi uyarınca kanuna aykırı hareket etme suçuna vücut verdiğini değerlendirerek başvurucu hakkında 11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun ile değişiklik yapılan 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinin son fıkrası gereğince örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ceza verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurduğunu açıklamıştır. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın Diyarbakır'a gezmek için geldiğini ve fakat eylemle tesadüfen karşılaştığı ve dahil olduğu, ayrıca internetten eylemle ilgili bilgi edindiği yönündeki savunmasına itibar edilmese dahi sanığın Kocaeli üniversitesinde okuyor olması da nazara alınarak tevil yoluyla suçunu ikrar ettiği, ayrıca müşteki polis beyanı ile dosyaya yansıyan görüntü inceleme ve fotoğraf tespiti tutanağı ve üzerinde yapılan aramada DHKP/C'ye ait derginin bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın olay tarihinde yasa dışı olayı tertip ve yönetmek amacıyla Diyarbakır'a geldiği mahkememizce kabul edilmekle ; sanığın 2911 Sayılı Yasanın 32/1 maddesinden üzerine atılı suçunun 2911 sayılı yasanın 28/1 maddesine uygun düştüğü ve sabit olduğu, eyleme DHKP/C güdümündeki internet sitelerinden yapılan çağrılarla katıldığı da sabit görülmekle birlikte 3713 Sayılı Yasanın 7/son maddesine göre örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan cezalandırılmasına yer olmadığına karar verilmek gerekeceği ayrıca olay tutanağında lise girişine asılı olan pankartın içeriğinde terör örgütü DHKP/C'nin cebir ve şiddet içeren yöntemlerini meşru gösterecek övecek ve bu yöntemlere başvurmaya teşvik edecek mahiyette eylemi bulunmadığından bu suçun oluşamayacağı yönünde mahkememizde vicdani kanaat oluşmuştur.

...

Sanığın üzerine atılı terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan da gerek soruşturma sırasındaki mağdurun ifadeleri gerekse de olay tutanağında lise girişine asılı olan pankartın içeriğinde terör örgütü DHKP/C'nin cebir ve şiddet içeren yöntemlerini meşru gösterecek övecek ve bu yöntemlere başvurmaya teşvik edecek mahiyette eylemi bulunmadığından bu suçtan da beraatine...

...

Mahkememizin sanığın 2911 Sayılı Yasanın 28. maddesine dönüşen eyleminin kabulü karşısında; 2911 Sayılı Kanunun 28. maddesinden cezalandırılan sanığın örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan cezalandırılması istenmişse de, 6459 Sayılı Yasa ile değişik 3713 Sayılı Yasanın 7/son maddesi gereğince bu suç yönünden ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmek gerekmiştir..."

12. Yargıtay 21/6/2021 tarihinde mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar vermiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

13. 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine katılanlar, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

14. 3713 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

 (Değişik ikinci fıkra: 11/4/2013-6459/8 md.) Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.(Ek cümle:17/10/2019-7188/13 md.) Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:

a) (Mülga: 27/3/2015-6638/10 md.)

b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;

1. Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,

2. Slogan atılması,

3. Ses cihazları ile yayın yapılması,

4. Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.

...

 (Ek fıkra: 11/4/2013-6459/8 md.) Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına;

a) İkinci fıkrada tanımlanan suçu,

b) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan suçu,

c) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçunu, işleyenler hakkında, 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ayrıca ceza verilmez."

15. 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

"Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır."

B. Uluslararası Hukuk

16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Ekrem Can ve diğerleri/Türkiye (B. No: 10613/10, 8/3/2022) kararında; İstanbul Sultanahmet Adliyesinde yapılan protesto sırasındaki eylemleri nedeniyle başvurucuların yakalanıp tutuklanarak mahkûm edilmeleri suretiyle yapılan müdahaleyi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 11. maddesi kapsamında incelemiş; müdahalenin iç hukukta hukuki bir temelinin olduğunu ve kamu güvenliği ile başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma ve düzensizliği önleme meşru amaçlarını taşıdığını kabul etmiştir. Ayrıca başvurucuların protestolarının kamu yararını ilgilendiren bir konuyla ilgili olmasına rağmen mesajlarını iletme ve Sözleşme'nin 11. maddesi kapsamındaki haklarını kullanma biçimlerinin sadece kamu güvenliğini bozmakla kalmayıp Sultanahmet Adliyesinde bulunan diğer kişilerin hak ve özgürlüklerinin korunması açısından bir risk oluşturduğunu, aynı zamanda temel bir kamu hizmeti olan adaletin düzenli şekilde yürütülmesini de engellediğini belirtmiştir. AİHM bu sebeple mevcut başvurudaki müdahalenin acil bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiğini değerlendirmiştir.

17. AİHM'e göre olağan yaşamı ve diğer faaliyetleri, içinde bulunulan koşullarda kaçınılmaz olandan daha fazla kesintiye uğratan kanuna aykırı davranışların söz konusu olduğu durumlarda taraf devletlerin bu tür davranışları kısıtlamak için gerekli tedbirleri alma bakımından geniş takdir yetkisi bulunmaktadır. AİHM, başvurucuların protesto eylemlerini şiddet içermese de adaletin düzenli işlemesini ciddi şekilde bozabilecek diğer eylemlerle birlikte bir adliyede gerçekleştirmeleri sebebiyle kamu makamlarının geniş takdir yetkisinin bu başvuru bakımından da geçerli olduğunu açıklamıştır. Bununla birlikte söz konusu takdir yetkisinin sınırsız olmadığının ve uygulanan yaptırımların niteliği ile miktarının izlenen amaçla karşılaştırıldığında orantılı olup olmadığının değerlendirileceğini ifade etmiştir. AİHM sonuç olarak adliyedeki protestoların yol açtığı kargaşaya rağmen başvurucuların Sözleşme'nin 11. maddesinin kapsamına giren eylemler temelinde en az 1 yıl 8 ay 14 gün tutuklu kaldıklarını da belirterek başvurucuların her birinin -yalnızca adliyedeki davranışlarından dolayı- oldukça ağır bir hapis cezası olan 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edilmelerine dair herhangi bir gerekçe bulunmadığını vurgulamıştır. Ayrıca kamu düzeninin gereklilikleri sebebiyle başvuranların eylemlerine yönelik yaptırımlara gerek duyulsa bile somut olayda olduğu üzere uzun hapis cezalarının kamu güvenliğini ve başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma veya düzensizliği önleme meşru amaçlarıyla orantılı olmadığını ifade etmiştir. Buna göre Sözleşme'nin 10. maddesi ışığında başvurucuların Sözleşme'nin 11. maddesi kapsamındaki toplanma özgürlüğü haklarına yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı sonucuna varmıştır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Anayasa Mahkemesinin 17/7/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

20. Başvurucu, somut eylemde cebir, şiddet ya da suç oluşturan başkaca bir unsur olmadığını, sadece YÖK (Yükseköğretim Kurulu) ve Berkin Elvan'a ilişkin sloganlar atıldığını, eylemin barışçıl nitelikte olduğunu, eylemin ve sloganların içeriği ile eylemin neden kanuna aykırı sayıldığına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın sırf demokratik bir hakkın kullanımı nedeniyle cezalandırıldığını, benzer nitelikte yapılan yargılamalarda beraat hükmü verilmesine karşın yargı merciinin bariz takdir hatasına düşerek mahkûmiyet kararı verdiğini, sunduğu karşı argüman ve itirazlarının soyut gerekçelerle reddedildiğini iddia etmiş; bu nedenlerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, ifade hürriyeti, adil yargılanma hakkı, eşitlik ilkesi ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

21. Bakanlık görüşünde; toplanma özgürlüğüne ilişkin alınan tedbirlere aykırı hareket edenlerin suç işlemesi hâlinde ceza verilebileceğine, güvence altına alınan değerlerle bağdaşmayan söylemlerin korunmadığına, terörü meşrulaştıran, öven veya teşvik eden sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında olmadığına dair Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına yer verilmiştir. Ayrıca Mahkemenin mahkûmiyet gerekçelerine değinilmiş; bu gerekçelere dayanılarak başvurucunun 2911 sayılı Kanun'un 28/1 maddesine muhalefet etmekten cezalandırıldığını ve hükmün Yargıtayca da onandığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda somut başvurunun incelenerek müdahale olup olmadığı, olduğu düşünülüyorsa iddia olunan müdahalenin meşru amacının kamu düzeni ve güvenliğinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması kapsamında olup olmadığı, kararlardaki tespit ve sonuçların kanunun uygulanması niteliği taşıyıp taşımadığı yönündeki hususların değerlendirmesi talep edilmiştir.

22. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki hususları yinelemiştir.

2. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun derece mahkemesinin beraat yerine cezalandırılmasına karar vermesi nedeniyle birçok anayasal hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği gözetilerek iddialar, Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.

24. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

26. Kanuna aykırı bir toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlediği ve yönettiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 1 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilmesinin toplantı hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiği kabul edilmelidir

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

27. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini oluşturacaktır. Bu sebeple cezalandırmanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

29. 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

 (2) Meşru Amaç

30. Başvurucu hakkında hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesine ilişkin kararın Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

 (3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (a) Genel İlkeler

 (i) Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi

31. Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, B. No: 2015/10676, 26/12/2018, § 31; Yasin Agin ve diğerleri [GK], B. No: 2017/32534, 21/1/2021, § 42).

32. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğü ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 32; Yasin Agin ve diğerleri, § 43).

33. Nitekim Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve düzenin barışçıl yöntemlerle değiştirilmesini, gerçekleştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68).

 (ii) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

34. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Toplantı hakkı üzerindeki sınırlamanın kamu düzeninin korunması gibi demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, B. No: 2014/1215, 14/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

35. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemek yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında, olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Dilan Ögüz Canan § 33; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; Adalet Mehtap Buluryer, § 71; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 38; Yasin Agin ve diğerleri, § 54).

36. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Kamu gücünü kullanan organların toplantılara ve gösteri yürüyüşlerine müdahale ederken toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan §§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, §§ 44, 47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 39; Yasin Agin ve diğerleri, § 55).

37. Buna göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan bir müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez (Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 40; Yasin Agin ve diğerleri, § 56).

 (b)Somut Olayın Değerlendirilmesi

38. Somut olayda başvurucu, Gezi Parkı olaylarında yaralanıp sonrasında hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın ölümünden sorumlu olanların cezalandırılması ve YÖK'ün kaldırılmasına ilişkin bir okulun önünde gerçekleştirilen eylemi düzenlediği ve yönettiği gerekçesiyle cezalandırılmıştır (bkz. § 11). Polis raporlarına göre başvuruya konu toplantı, DHKP/C terör örgütünün gençlik yapılanması olarak nitelendirilen DEV-GENÇ adlı bir oluşumu destekleyen bazı yayın organlarının çağrısı üzerine yapılmıştır. Dahası yaklaşık bir hafta kadar önce Diyarbakır'da bir lisenin önünde Liseli DEV-GENÇ'liler olarak tanımlanan kişilerce başvuruya konu toplantı günü öğrencileri derslere girmemeye çağıran bir bildiri dağıtılmıştır (bkz. § 6).

39. Dosya kapsamındaki polis raporlarına göre olay günü öğrencilerin derslere girmemesi şeklinde bir boykot da gerçekleştirilmiş ve bu sırada başvurucu, polisin toplantının sonlandırılmasına yönelik ihtarına uymamaları yönünde öğrencilere telkinde bulunmuştur. Eylem sırasında öğrencilerin okula girmeleri engellenmiştir (bkz. § 7). Bununla birlikte ilk derece mahkemesi, başvuruya konu toplantıyı şiddet eylemi, şiddete tahrik ya da demokratik ilkelerin reddi olarak nitelendirmemiş; başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapma suçundan beraat, terör örgütü adına suç işleme suçundan ise ceza verilmesine yer olmadığı kararları verilmiştir.

40. İlk olarak başvuruya konu toplantıda katılımcılar üçüncü kişilere veya kolluk güçlerine yönelik şiddet kullanmamıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin daha önce dikkat çektiği üzere bir toplantıda ve gösteri yürüyüşünde toplanan bir grubun sadece kaba şiddete başvurmaması, kolluk güçleri tarafından toplantıya yönelik her müdahaleyi kategorik olarak hukuka aykırı hâle getirmez. Zira aksi yöndeki düşünce, şiddet içermeyen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin somut olayın koşulları değerlendirilmeksizin -nerede ve ne amaçla yapıldığı gözetilmeksizin- hiçbir şekilde sınırlanamayacağı anlamına gelir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Oya Meriç Eyüboğlu, B. No: 2015/15836,8/1/2020, § 43; Leyla Akbulut ve Sakina Aktaş, B. No: 2016/14834, 12/1/2022, § 53).

41. Somut olayda -gerçekleştirilen protestonun okul önünde yapılmasının önemi açıklanmamakla birlikte- katılımcıların ortaöğretim kurumu öğrencilerine seslerini duyurmayı amaçladıkları görülmektedir. Anayasa'ya göre devletin gözetimi ve denetiminde olan bu alanlarda gerçekleştirilecek eylemlerde, kamu otoritelerin kısıtlamalarına yönelik takdir marjının diğer kamusal alanlardakilere nazaran daha fazla olduğunda tereddüt yoktur. Özellikle öğrencilere temel sosyokültürel edinimlerin verildiği ve bilişsel becerilerin geliştirildiği okulların aynı zamanda öğrencilerin kişisel gelişimlerine ve sosyal davranışlarına etkisi gözardı edilemeyecek önemdedir. Bu tespitle uyumlu olarak okullardaki kamu düzeni ve güvenliği ile eğitim ve öğretim hizmetinin kesintisiz olarak sürdürülmesi için bu tür sınırlamaların gerekli olmadığı söylenemez. Nitekim ilgililerin ve bilhassa ebeveynlerin rızasının olmadığı durumlarda küçük yaştaki çocukların soruşturma makamınca terörle irtibatlı olarak nitelendirilen oluşumlara ve bu fikirlere maruz kalmalarının önlenmesinde küçüklerin ve ebeveynlerinin menfaatleri olduğunda şüphe yoktur. Ayrıca küçük yaştaki bireylerin eğitim ve öğreniminin sağlandığı okulların geleneksel ya da tahsis edilmiş kamusal toplantı alanlarından biri olmadığı da gözetilmelidir.

42. Öte yandan çocukların eğitimin ve öğreniminin sağlandığı okulların geleneksel ya da tahsis edilmiş kamusal toplantı alanlarından biri olmadığı gibi anılan hakkın tanıdığı imkânlar kullanılarak terörle irtibatlı olduğu iddia edilen bir oluşumun çoğu reşit olmayan küçük yaştaki lise öğrencilerince bilinirliğinin ve kabul edilebilirliğinin artırılması ve böylece onları olumsuz bir şekilde etkilemesi ihtimali de söz konusudur. Somut olayda toplantı, bir ortaöğretim kurumunun giriş kapısının önünde yapılmış; ilk derece mahkemesinin açıklamalarına göre öğrencilerin okula girişleri engellenmiştir. Toplanma hakkı barışçıl bir şekilde kullanılsa dahi özellikle toplantı yerinin seçimi konusunda kamusal menfaatlerin daha ağır bastığı açık olan durumlarda başvurulan kısıtlamalar için kamu makamlarının daha geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Sonuç olarak yukarıdaki değerlendirmeler gözönüne alındığında başvuruya konu toplantıya, toplantının sonlandırılmasına ilişkin ihtarlardan sonra yapılan dağıtma şeklindeki müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyaca karşılık geldiği değerlendirilmiştir. Bununla birlikte eldeki başvuruda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan ve inceleme konusu olan müdahale başvurucuya verilen cezadır.

43. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlarca bu tehditlerin bertaraf edilebileceği tedbirlerin alınabileceğini, alınan bu tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılım sağlanması veya bu tür toplantılarda suç işlenmesi hâlinde de cezalar verilebileceğini ifade etmiştir (birçok karar arasından bkz. Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81; toplantı hakkına kamu düzeninin bozulması nedeniyle yapılan bir müdahalenin demokratik toplumda gerekli olduğuna karar verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86). Bir suça ilişkin kanun maddesinin uygulanma koşullarının somut olayda bulunup bulunmadığı ve suçun unsurlarının neler olması gerektiği meselesi Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır. Ancak mevcut başvuruya benzer şekilde bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların cezalandırılması ya da ceza tehdidine maruz bırakılması gibi verilen bir ceza hükmünün anayasal bir hakka müdahale oluşturduğu durumlarda vaki müdahale, Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır (Dilan Ögüz Canan, § 47).

44. Kamusal tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılım sağlanması veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilecek ise de bu cezalandırma, müdahalede bulunulan hakkın sahibine açıkça orantısız bir külfet yüklememelidir. Özellikle eldeki başvurudaki gibi toplantı hakkını kullanmak isteyen kişilerin hürriyeti bağlayıcı ağır cezalarla cezalandırılmaları hâlinde kamu düzeninin sağlanması ya da diğer meşru amaçların elde edilmesi ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı arasında adil bir denge kurulduğu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmalıdır (Mahir Engin Çelik ve Sakine Esen Yılmaz, B. No: 2016/8776, 7/9/2021, § 44).

45. Nitekim Anayasa Mahkemesi içtihatlarında gerekçeli karar hakkının kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçladığını, dolayısıyla mahkemelerin kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altında olduklarını önemle vurgulamıştır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34; ayrıntılı değerlendirmeler için bkz.Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56;İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 18/6/2013, § 23).

46. Bunun yanında bir usul güvencesi olan gerekçeli karar hakkının maddi haklara etkisi yönünden de Anayasa Mahkemesi, çok sayıda kararında ifade özgürlüğü veya toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı gibi temel hak ve özgürlüklere gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın ilgili maddelerini ihlal edeceğini ifade etmiştir (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; Candar Şafak Dönmez [GK], B. No: 2015/15672, 5/11/2020, § 53). Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Dilan Ögüz Canan, § 53; Yılmaz Güneş ve Yusuf Karadaş, § 48; Kenan Güven, B. No: 2018/21657, 6/10/2022, § 13). Bu doğrultuda cezalandırmaya dayanak olan gerekçelerle başvurucu hakkında 1 yıl 6 ay hapis cezası uygulanması suretiyle gerçekleştirilen müdahalenin orantılı olup olmadığı belirlenmelidir.

47. Derece mahkemesi, başvurucunun uzak bir mesafeden gelerek protestoya katılması, üzerinden terör örgütü görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı iddia edilen bir dergi çıkması ve toplanma alanındaki kişilere "...dağılmayın gençler!" şeklinde söylemlerinin olmasını kanuna aykırı toplantı düzenleme ve yönetme suçundan mahkûmiyet kararı vermek için yeterli delil olarak kabul etmiştir. Bununla birlikte Mahkeme, direnme suçu ile terör örgütü propagandası yapma suçlarından beraat kararı vermiştir.

48. Anılan kararda 2911 sayılı Kanun'un "Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri" kenar başlıklı 23. maddesinde sayılan hâllerden hangisi veya hangileri nedeniyle başvuruya konu toplantının aynı Kanun'un 28. maddesi uyarınca kanuna aykırı hâle geldiği açıklanmamıştır. Ayrıca toplantı, Liseli DEV-GENÇ adlı oluşum tarafından ve bir lisenin giriş kapısı önünde lise öğrencilerine belirli düşünceleri aktarmak için yapıldığına göre aktarılan düşüncelerin çocuklar ve o sırada devam etmekte olan eğitim faaliyeti üzerindeki etkilerine kararda hiç değinilmemiştir. Bilhassa terör örgütü propagandası suçundan beraat kararı verilmesine rağmen bir örgüt isminin okul duvarına asılmasının ve örgütün adı kullanılarak bir okul önünde küçük yaşta çocukların hedef alınmasının etkisi ve anlamı üzerine de herhangi bir açıklama yoktur.

49. Sonuç olarak başvuruya konu toplantının soyut olarak kanuna aykırı olduğu ve başvurucunun da söz konusu toplantıyı düzenlediği ve yönettiği yönünde yeterli olmayan bir değerlendirme ve gerekçe ile başvurucu 1 yıl 6 ay gibi ağır bir hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Üstelik derece mahkemesi, olayda kullanılan pankarttaki ifadelerin terör örgütünün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini meşru gösteren veya bunu öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bir mahiyette olmadığını, başvurucunun da bu yönde bir eyleminin bulunmadığını belirtmiştir. Nitekim ilk derece mahkemesi başvurucu hakkında terör örgütü propagandası suçundan beraat, terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ceza verilmesine yer olmadığı kararı vermiştir.

50. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Ayrıca yine hem bu aşamada hem de bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı gibi Anayasa Mahkemesince burada varılan sonuç, başvurucu hakkında mutlaka beraat veya mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlal kararında belirtilen eksikliklerin derece mahkemesince giderilmesi suretiyle yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir karar verileceği tabiidir (Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67; Sabri Yılmaz, B. No: 2018/11960, 30/3/2022, § 49). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre başvurucu ve diğer katılımcıların davranışları belirli bir dereceye kadar rahatsızlık içermesine ve eğitim hakkına yönelik bazı engellemelere sebebiyet vermesine, toplantının dağıtılmasının gerekli olarak kabul edilmesi mümkün olmasına rağmen yaptırımın orantılılığı yönünden başvurucuya 1 yıl 6 ay gibi ağır bir hapis cezası verilmesinin neden gerekli olduğu hükmün gerekçesinden anlaşılamamıştır.

51. Yukarıdaki değerlendirmeler bir bütün olarak ele alındığında derece mahkemesinin somut olayda başvurucuyu hapis cezasıyla cezalandırılmasını gerekli kılan zorunlu bir ihtiyacın varlığını ve bu doğrultuda yarışan değerler arasında adil bir denge kurulduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koymadığı sonucuna ulaşılmıştır.

52. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu mahkûmiyet kararının Anayasa'nın 34. maddesinde yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu sonuca katılmamıştır.

VI. GİDERİM

53. Başvurucu anayasal haklarının ihlal edildiğinin tespitini, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasını ve 250.000TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

54. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmış ve anılan ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

55. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı merci tarafından yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

56. Öte yandan başvurucuya 30.000 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/363, K.2015/86) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 18.800 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

DEV-GENÇ tarafından 6/11/2014 tarihinde Diyarbakır KİPTAŞ Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi önünde sabah saatlerinde yapılan eylemde 50-60 kişilik bir grup toplanarak çeşitli sloganlar atmış ve öğrencilerin okula girmesi engellenmiştir. Kolluk görevlileri etkinliğin kanuna aykırı olduğunu ve grubun dağılması gerektiğini ihtar etmiş ve tekrar eden ihtarlara uymayan on-on beş kişilik bir gruba müdahale ederek aralarında başvurucunun da olduğu dokuz kişi hakkında göz altı eylemi gerçekleştirmiştir. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/3/2015 tarihinde başvurucu hakkında 2911 sayılı Kanun'un 28. maddesinde düzenlenen yasaklara aykırı hareket etme suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına hükmetmiştir.

Mahkeme kararında; DHKP/C terör örgütünün çağrı ve talimatları üzerine DEV-GENÇ imzalı pankartlar asılarak gösteri yapıldığı ve örgütsel sloganlar atıldığı, başvurucunun anılan eylemde göz altına alındığı, başvurucunun üzerinden DHKP/C örgütünün yayını olan bir adet derginin çıktığı, başvurucunun Kocaeli ilinden eylem için Diyarbakır’a geldiği ve eyleme katılan öğrencileri yönlendirdiği ifade edilmiştir.

Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmede ise Mahkeme kararında başvuruya konu gösterinin neden kanuna aykırı hale geldiğinin açıklanmadığı, gösterinin o sırada devam etmekte olan eğitim faaliyeti üzerindeki etkilerine değinilmediği, bir örgüt isminin okul duvarına asılmasının ve örgütün adı kullanılarak bir okul önünde küçük yaşta çocukların hedef alınmasının etkisi ve anlamı üzerinde durulmadığı belirtilmiştir. Çoğunluk görüşünde, başvuruya konu eylemlerde herhangi bir şiddet olayının yaşanmadığına dikkat çekilerek kararda 1 yıl 6 ay gibi ağır bir hapis cezası verilmesinin neden gerekli olduğunun ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

Bununla birlikte Mahkeme kararında; DHKP/C terör örgütünün halk cephesi bürosunda faaliyet yürüten şahıslarca bildiri dağıtıldığı ve terör örgütünün güdümünde ve etkisinde olan internet sitelerinde çağrı yapıldığı, terör örgütünün bu çağrı ve talimatları üzerine örgüte bağlı halk cephesi tarafından yasa dışı gösteri düzenlendiği belirtilmiş ve bu şekilde söz konusu gösterinin 2911 sayılı Kanun’un “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri” kenar başlıklı 23. maddesi kapsamına girdiği açıkça ortaya konmuştur. Mahkeme; olay yeri tutanağı, görüntü inceleme ve fotoğraf tespit tutanağı, başvurucunun ifadeleri, başvurucunun üzerinde yapılan aramada DHKP/C'ye ait derginin bulunması gibi hususları bir bütün halinde değerlendirmiş ve başvurucunun kanuna aykırı gösterinin düzenlenmesinde ve yönlendirilmesinde etkin rol aldığı kanaatine ulaşarak 2911 Sayılı Kanun’un 28/1 maddesi uyarınca alt sınırdan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Başvuruyu konu gösteri bir orta öğrenim kurumunun giriş kapısının önünde yapılmış ve öğrencilerin okula girişleri engellenmiştir. Bir terör örgütünün çağrı ve talimatıyla düzenlenen gösterinin söz konusu öğretim kurumundaki kamu düzeni ve güvenliği ile eğitim ve öğretim hizmetini aksattığı ve bu şekilde eğitim hakkına yönelik engellemelere sebebiyet verdiği tartışmasızdır. Mahkeme kararında yer verilen olay ve olguların ortaya koyduğu bu husus ayrıca bir gerekçeye mahal vermeyecek kadar açıktır.

Buna karşın çoğunluk görüşünde, başvurucu hakkında terör örgütü propagandasını yapma suçundan verilen beraat kararına ilişkin gerekçelere dayanılarak gösterinin 2911 sayılı Kanun’un 23. maddesi kapsamında olmadığı kabulü ile hareket edilmiş ve Mahkemenin aksi yöndeki gerekçelerine itibar edilmeyerek başvurucunun 1 yıl 6 ay gibi ağır bir hapis cezası ile cezalandırıldığı ifade edilerek ihlal sonucuna ulaşılmıştır.

Mahkeme kararında dosya ve delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi neticesinde bir sonuca ulaşıldığı ve ulaşılan sonucun temelsiz olmadığı açıktır. Mahkeme başvurucunun eyleminin 2911 sayılı Kanun’un 23. ve 28. maddeleri kapsamına girdiğini ortaya koymuş ve alt sınırdan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Sonuç olarak başvuruya konu gösterinin bir terör örgütünün çağrı ve talimatıyla kanuna aykırı şekilde gerçekleştirildiği ve başvurucunun gösterinin düzenlenmesi ve yönlendirilmesinde etkin rol aldığı Mahkeme kararında ilgili ve yeterli gerekçe ile açıklanmıştır. Bir orta öğrenim kurumu önünde gerçekleştirilen ve eğitim hakkının engellenmesi ile kamu düzenin bozulmasına sebebiyet verdiği tartışmasız olan gösteri nedeniyle başvurucunun alt sınırdan cezalandırılmasının zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu, ayrıca müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı kanaatinde olduğumuzdan, başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Muhterem İNCE

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Güven Usta (2) [1.B.], B. No: 2021/42571, 17/7/2024, § …)
   
Başvuru Adı GÜVEN USTA (2)
Başvuru No 2021/42571
Başvuru Tarihi 11/10/2021
Karar Tarihi 17/7/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kişinin protesto eylemine katıldığı gerekçesiyle hapis cezasına mahkûm edilmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkı İhlal Yeniden yargılama
İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 28
3713 Terörle Mücadele Kanunu 7
5237 Türk Ceza Kanunu 220
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi