logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Kılıç [1. B.], B. No: 2021/4373, 5/11/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT KILIÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/4373)

 

Karar Tarihi: 5/11/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Güzay ŞERBETCİ

Başvurucu

:

Murat KILIÇ

Vekili

:

Av. Nurullah KILIÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, arabulucular sicilinden silinme işlemine karşı açılan iptal davasının reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Kahramanmaraş Barosuna kayıtlı olarak serbest avukatlık yapan ve aynı zamanda 2018 Şubat ayından itibaren arabuluculuk faaliyetinde bulunan başvurucunun arabulucular sicilindeki kaydı, Adalet Bakanlığının (Bakanlık) 12/2/2019 tarihli işlemiyle silinmiştir. Kayıt silme işlemine ilişkin olarak Bakanlık tarafından gönderilen bildirimde başvurucunun terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olmama şartını taşımadığının anlaşıldığı belirtilmiştir.

3. Başvurucu, söz konusu işlemin iptal edilmesi talebiyle 12/2/2019 tarihinde Kahramanmaraş İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Dava dosyası, yetkisizlik kararı verilmek suretiyle Ankara İdare Mahkemesine (Mahkeme) gönderilmiştir. Dava dilekçesinde başvurucu, arabuluculuk listesindeki kaydının terör örgütüyle iltisaklı veya irtibatlı olduğu gerekçesiyle silinmesine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu; bir meslektaşının beyanı ile hakkında ceza davası açıldığını, yargılama sürecinin devam ettiğini, kesinleşmiş yargı kararının bulunmadığını, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasıyla (FETÖ/PDY) herhangi bir irtibatının veya iltisakının olmadığını ileri sürmüştür.

4. İdare tarafından Mahkemeye sunulan savunma dilekçesinde, FETÖ/PDY'ye üye olduğu iddiasıyla başvurucu hakkında kamu davası açıldığı ve yargılamanın devam ettiği bildirilmiştir.

5. İdare Mahkemesi tarafından 29/1/2020 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; arabulucular siciline kayıt şartlarını düzenleyen mevzuatta terör örgütleri ile bağın yapıya, oluşuma veya gruba üyelik veya mensubiyet şeklinde gerçekleşmesinin zorunlu olmadığı ve iltisak ya da irtibatın bulunmasının yeterli kabul edildiği belirtilmiştir. Bu nedenle dava konusu işlemin sebep unsurunun mevcut olup olmadığının belirlenmesi için başvurucu hakkında devam eden ceza kovuşturmasında mahkûmiyet kararı verilmesinin zorunlu olmadığı, ortaya konulan sahih bilgiler neticesinde örgütle iltisaklı ya da irtibatlı olduğu yönünde kanaat oluşmasının yeterli olacağı vurgulanmıştır. Kararda; başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesince mahkûmiyet kararı verildiği, başvurucunun FETÖ/PDY yapılanması ile iltisaklı ve irtibatlı bir durumda olduğunun açık olduğu, adalet hizmetleri içerisinde alternatif bir uyuşmazlık çözüm müessesi olan arabuluculuk kurumunun ehemmiyeti, bu kurumu temsil edecek ve bu kapsamda faaliyet gösterecek arabulucularda olması gereken nitelikler bir bütün olarak değerlendirildiğinde dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.

6. Başvurucu, Mahkemenin kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi 19/11/2020 tarihli kararıyla istinaf talebinin kesin olarak reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; kararın usule ve hukuka uygun olduğu, kaldırılmasını gerektiren bir nedenin bulunmadığı belirtilmiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 14/1/2021 tarihinde öğrenmiş ve 21/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

9. Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 11/10/2018 tarihinde başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle mahkûmiyet kararı verilmiştir. Söz konusu karar Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 11/4/2022 tarihli kararıyla başvurucu yönünden bozulmuştur. Bozma kararı üzerine başlatılan yargılama süreci devam etmektedir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu; yargılama sırasında lehindeki delillerin toplanmadığını, iptal davası neticesinde verilen kararın yeterli ve ikna edici gerekçe içermediğini, iltisak ve irtibat oluşturan eylemlerin ortaya konulmadığını, arabuluculuk mesleğini hukuka uygun şekilde yerine getirerek ailesine ve çocuklarına baktığını, söz konusu karar nedeniyle adil yargılanma hakkının, çalışma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

11. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyeti konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

12. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."

13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının arabulucular sicilinden kaydının silinmesine ilişkin tesis edilen işleme karşı açılan iptal davasının reddedilmesine, dolayısıyla arabuluculuk faaliyetinin engellenmesine ilişkin olduğu görülmektedir. Kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı ilişkisinin olduğu ve meslek hayatına yönelik müdahalelerde özel hayata saygı hakkının gündeme geldiği yadsınamaz. Bununla birlikte öncelikle bu tür müdahalelerin hangi durumlarda özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmeye uygun olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda uygulanabilir kabul edileceği hususlarında belirlenen ölçütler dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekmektedir (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 82).

14. Anayasa Mahkemesi; önceki birçok kararında, özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki hayata yönelen müdahalelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi gerekli olan koşulların neler olduğuna ilişkin detaylı değerlendirmelerde bulunmuştur (Tamer Mahmutoğlu, §§ 84-90; C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 97-101; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 106-110). Başvurucunun arabulucular sicilinden kaydının silinmesine ilişkin işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvurudaki müdahalenin başvurucunun mesleki faaliyetlerinin aksamasına, sosyal çevresiyle olan ilişkilerine ve itibarına olumsuz şekilde etki ettiği, bu etkinin ciddi olduğu ve belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Şükran Dağ Cabir [1. B.], B. No: 2019/19839, 15/3/2023, § 25).

15. Başvuruya konu edilen işlemin olağanüstü hâl ilanının sona ermesinin akabinde tesis edildiği anlaşıldığından Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan olağan döneme ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Başvuruya konu edilen işlem, arabuluculuğa ilişkin mesleki faaliyetlerin yerine getirilmesini engellediğinden ve bu işlem nedeniyle ortaya çıkan etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden (bkz. § 14) başvurucunun özel hayata saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Söz konusu müdahalenin 7/6/2012 tarihli ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 20. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi ile aynı Kanun'un 21. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında gerçekleştirildiği görüldüğünden kanuni dayanağı bulunmaktadır. Ayrıca müdahalenin millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasının, kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının hakkın doğasından kaynaklanan bir sınırlandırma nedeni olarak kabul edilebileceği değerlendirilmektedir. Bu bağlamda somut olay özelinde başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelen müdahalenin söz konusu sınırlama nedenlerine dayandığı ve bu suretle meşru amaç unsurunu taşıdığı sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir değerlendirme için bkz. C.A. (3), § 113). Bu belirlemelerin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı irdelenecektir.

18. Özel hayata saygı hakkı, hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Kişilerin keyfî şekilde mesleki hayatlarına ve dolayısıyla özel hayatlarına müdahale edilmemesi, aksi yöndeki durumda meydana gelmesi muhtemel olan etkiler ve sonuçlar düşünüldüğünde en önemli güvenceler arasındadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin ve ailelerinin geleceğini, itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi gerekir. Bu bağlamda müdahalenin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu makamlarınca müdahalenin gerekliliği ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmalıdır (Ata Türkeri [1. B.], B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 44- 47).

19. Somut olayda serbest avukat olan ve 2018 yılı Şubat ayından itibaren arabuluculuk yapan başvurucunun arabuluculuk sicilindeki kaydı, hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan kamu davası açılması üzerine idari işlemle silinmiştir. Kaydın silinmesine ilişkin işlemin gerekçesi, başvurucunun terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olmama koşulunu sağlamaması olarak kabul edilmiştir. İptal davasını inceleyen yargı mercileri de aynı gerekçeyle başvurucunun iptal talebini reddetmiştir. Başvurucunun temel iddiası, hakkında açılan ceza davasının terör örgütüyle irtibatlı ya da iltisaklı olduğunun kabul edilmesi bakımından yeterli kabul edilemeyeceğine ve örgütle ne şekilde irtibatlı ya da iltisaklı olduğuna dair gerekçelerin ortaya konulamadığına ilişkindir.

20. Arabuluculuk kurumu uyuşmazlıkların yargılamaya konu olmadan sulh yolu ile ivedi bir şekilde çözümlenmesini temin etmek için ihdas edilmiştir. Dolayısıyla arabulucular mevzuatın düzenlediği sınırlar çerçevesinde kamu hizmeti niteliğindeki yargılama faaliyetinin işleyişine katkı sağlamaktadır. Bu sebeple arabuluculuk faaliyetinde bulunacak kişilerde aranacak şartlar yönünden idarenin takdir yetkisinin geniş olması makul kabul edilebilir. Bununla birlikte önemli olan husus, iltisaklı ya da irtibatlı olma durumunun somut olgulara dayandığının idari ve yargısal makamlar tarafından ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmasıdır. Diğer bir anlatımla, iltisak ve irtibat şeklindeki genel kavramların başvurucunun içinde olduğu somut koşullar ve nedenler belirtilerek adli ve idari mercilerce bireyselleştirilmesi ve hangi eylem ya da isnatların iltisakı veya irtibatı ortaya koyduğunun gerekçelerde açıkça belirtilmesi gerekir.

21. Somut olayda İdare Mahkemesince, ceza yargılaması sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verildiği vurgulanmış ve bu nedenle FETÖ/PDY yapılanması ile iltisaklı ve irtibatlı olduğunun açık olduğuna yönelik değerlendirmelerde bulunulmuştur. Bu kapsamda Mahkemece, arabuluculuk kurumunun ehemmiyetine ve bu kurumu temsil ederek faaliyet gösterecek arabulucularda olması gereken niteliklere vurgu yapılarak dava konusu edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu mahkeme kararında yalnızca başvurucu hakkında bir ceza davasının bulunduğuna ilişkin tespite yer verilmiş, başvurucunun terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olmasına dayanak teşkil eden somut vakıa ve olgulara ilişkin hiçbir değerlendirme ve tartışma yapılmamıştır.

22. Vurgulamak gerekir ki FETÖ/PDY ile iltisaklı veya irtibatlı olma durumunun başvurucu özelinde var olan olgu ve tespitler açıkça tartışılarak idari ve yargısal makamlarca ortaya konulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, örgütle irtibatın veya iltisakın bulunduğuna ilişkin gerekçenin somut olay ve olgulara yer verilerek açıklanması gerekir. Somut olayda bu bağlamda hiçbir değerlendirme yapılmamış, yalnızca başvurucunun yargılandığı ceza davasına atıf yapmakla yetinilmiştir. Söz konusu ceza davası dosyasında başvurucuya isnat edilen eylemler ya da işlemlere ilişkin hiçbir somut anlatımda bulunulmamış, iptal davası genel ve soyut ifadelere yer verilerek sonuçlandırılmıştır. Kanun yolu aşamasında da söz konusu ilgili ve yeterli gerekçe eksikliği yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan istinaf başvurusu reddedilmiştir.

23. Neticede mevcut başvuruya özgü koşullarda, başvurucunun durumu hakkında idari yargı mercilerince verilen kararlarda somut olgu ve vakıalara yer verilmediği, başvurucunun ilave tedbirlere maruz bırakılmasına ilişkin gerekliliğin iltisak ve irtibat kavramlarının kapsamını gösterecek şekilde somut olgulara dayalı olarak ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmadığı görülmektedir.

24. Açıklanan gerekçelerle mahkeme kararlarında ilgili ve yeterli gerekçenin bulunmaması nedeniyle özel hayata saygı hakkının usul yönünden ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, kesinleşmiş yargı kararı olmamasına rağmen arabulucular sicilinden silinmesinin masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

26. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol [2. B.], B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

27. Bilindiği gibi ceza muhakemesi hukuku ile idare hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. İdare hukuku; kamu gücünü kullanma yetkisine sahip olan idarenin gerçekleştirdiği işlem ya da eylemlerde uygulanması gereken başta Anayasa olmak üzere yürürlükteki hukuk kurallarının bütününü ifade etmektedir. Bu bakımdan idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biriyle hukuka aykırı olduğu ve iptali, menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarıyla ileri sürülür. Söz konusu davalar, idari yargı düzeninde yer alan yargı mercilerince idare hukuku ilkeleri kapsamında ele alınır. Bazı hâllerde kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra idare hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir. Bunun yanı sıra ceza hukuku anlamında suç teşkil etmeyen bir eylem ya da işlem idare hukuku bağlamında bir yaptırımı gerekli kılabilir. Zira cezai sorumluluğu ortadan kalkmış olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha hafif bir ispat külfeti temelinde- kişi hakkında başka tür bir sorumluluğun tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş [1. B.], B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Kürşat Eyol, § 30).

28. Ceza muhakemesiyle eş zamanlı olarak yürütülen, bir başka ifadeyle kişinin henüz suç isnadı altında olduğu, ceza makamları tarafından hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı süreçte devam eden idari soruşturma ve yargılamalarda masumiyet karinesi bakımından önemli olan husus; kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından henüz suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleridir (Galip Şahin [1. B.], B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 47).

29. Somut olayda idari yargı mercilerince eldeki başvurudan önce verilen kararlarda, bahse konu işlemin nedeni olarak kabul edilen devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibat içinde olma ölçütü çerçevesinde ve idare hukuku ilkeleri kapsamında değerlendirmelerde bulunulmuştur. Söz konusu kararlarda başvurucunun suçlu olduğu yönünde bir çıkarımda bulunulmadığı, kararlarda geçen ifadelerin gerek kullanılan dil gerekse bağlamı itibarıyla ceza hukuku anlamında ve teknik unsurlarıyla yargılamaya konu suça ya da bu suçun işlendiğine işaret etmediği anlaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

31. Başvurucu; ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

32. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

33. Öte yandan ilgili ve yeterli gerekçenin bulunmaması nedeniyle maddi hakkın usul boyutu yönünden verilen hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince usul yönünden verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne ya da reddine karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi yeniden yargılama yapacak olan ilgili mahkemelere aittir.

34. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 3. İdare Mahkemesine (E.2019/367, K.2020/154) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 40.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 40.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesine (E.2020/1582, K.2020/2507) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Murat Kılıç [1. B.], B. No: 2021/4373, 5/11/2025, § …)
   
Başvuru Adı MURAT KILIÇ
Başvuru No 2021/4373
Başvuru Tarihi 21/1/2021
Karar Tarihi 5/11/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, arabulucular sicilinden silinme işlemine karşı açılan iptal davasının reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı ile masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Masumiyet karinesi (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı OHAL diğer tedbirler (lisans iptali, rütbe sökme, resen emeklilik, geri çağırma vs) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi