|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
ABDURRAHMAN BEYCUR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2023/76490)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 31/7/2025
|
|
R.G. Tarih ve Sayı: 29/12/2025 - 33122
|
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
Başkanvekili
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Başkanvekili
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Kamber Ozan TUTAL
|
|
Başvurucular
|
:
|
1. Abdurrahman BEYCUR
|
|
|
|
2. Ahmet BEYCUR
|
|
|
|
3. Ayşe ÖZDEMİR
|
|
|
|
4. Bedriye TEPE
|
|
|
|
5. Elif SARAÇ
|
|
|
|
6. Emin BEYCUR
|
|
|
|
7. Fatma BEYCUR
|
|
|
|
8. Fatma SARAÇ
|
|
|
|
9. Fatma TANRIKULU
|
|
|
|
10. Feride GÖNÜL
|
|
|
|
11. Gülsüm DÜZ
|
|
|
|
12. Hasan SARAÇ
|
|
|
|
13. Hüseyin SARAÇ
|
|
|
|
14. Leyla GÖNÜL
|
|
|
|
15. Maşallah BEYCUR
|
|
|
|
16. Melek SANCAR
|
|
|
|
17. Meryem BEYCUR
|
|
|
|
18. Metin BEYCUR
|
|
|
|
19. Muhsine ALPSOY
|
|
|
|
20. Nevzat BEYCUR
|
|
|
|
21. Nurhan TUNÇ
|
|
|
|
22. Perihan AKIN
|
|
|
|
23. Remziye ŞİMŞEK
|
|
|
|
24. Saadet ÇELİK
|
|
|
|
25. Saliha BEYCUR
|
|
|
|
26. Serdar BEYCUR
|
|
|
|
27. Serkan SARAÇ
|
|
|
|
28. Seyhan POLAT
|
|
|
|
29. Songül BEYCUR
|
|
|
|
30. Songül KORTAK
|
|
|
|
31. Sultan KAYA
|
|
|
|
32. Suzan EREN
|
|
|
|
33. Şehmus BEYCUR
|
|
|
|
34. Tenzire BEYCUR
|
|
|
|
35. Tuba YILMAZ
|
|
|
|
36. Yaşar SARAÇ
|
|
|
|
37. Yusuf BEYCUR
|
|
|
|
38. Yüksel BEYCUR
|
|
|
|
39. Zeynep YILDIRIM
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulselam KAVŞUT
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; taşınmaza kamulaştırmasız el atılması, kamulaştırmasız el atma tazminatı olarak hükmedilen bedelin ödenmemesi ve tazminat bedelinin enflasyon karşısında değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/8/2023 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
4. İkinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular ve bir kısım başvurucuların murisi (Anlatım kolaylığı açısından başvurucular olarak nitelendirilecektir.) 13/7/2004 tarihinde Batman Belediye Başkanlığı (Belediye) ve Karayolları Genel Müdürlüğüne (KGM) karşı kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davası açmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000 TL tazminat ödenmesini talep etmiştir. Başvurucuların açtığı söz konusu dava, aynı taşınmaza ilişkin olarak Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) önünde açılan bir diğer kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davasıyla birleştirilmiştir.
7. Mahkeme 11/3/2005 tarihinde KGM yönünden hak düşürücü süre, Belediye yönünden ise husumet yokluğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaları reddetmiştir.
8. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Yargıtay Dairesi) 5/7/2010 tarihinde kararı bozmuştur. Yargıtay Dairesi 9/10/1956 tarihinden sonra el atıldığının belirlenmesi hâlinde husumetin yöneltileceği idari makamın tespit edilerek 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesi doğrultusunda işlem yapılması gerektiğini açıklamıştır.
9. Mahkeme, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre başvurucuların paylarına isabet eden kamulaştırmasız el atma bedelinin 2.203.717,44 TL olduğunu kaydetmiş; 11/2/2015 tarihinde başvurucuların KGM'ye karşı açtıkları davanın husumet yokluğundan reddine, Belediyeye karşı açtıkları davanın ise kabulü ile taleplerine bağlı kalarak 2.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte başvuruculara ödenmesine hükmetmiştir. Mahkeme ayrıca başvurucuların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar vermiştir.
10. Yargıtay Dairesi 21/10/2015 tarihinde karara dayanak olan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı, tapu sicilinde bulunan takyidatların hükmedilen bedele yansıtılmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur.
11. Bozma kararına uyan Mahkeme 19/2/2020 tarihinde başvurucuların davası yönünden Belediyeye karşı açılan davanın kabulüne ve taleplerine bağlı kalarak 2.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, ayrıca fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar vermiştir. Taraflar kararı temyiz etmiştir.
12. Yargıtay Dairesi 1/2/2021 tarihinde bozma kararının gereklerinin yerine getirilmediğini belirterek kararı bozmuştur. Yargıtay Dairesi geçersiz bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, bozmadan önce alınan bilirkişi raporunda metrekare birim fiyatının 1.046,37 TL olarak kabul edildiğini, davacıların ise bu kararı temyiz etmediğini, buna karşılık bozma sonrası alınan bilirkişi raporuna istinaden metrekare birim fiyatının 1.311,91 TL olarak kabul edildiğini, söz konusu hususun idare yönünden usulü kazanılmış hak oluşturduğunu kaydetmiştir. Ayrıca davalı KGM hakkında da hüküm kurulmadığını belirtmiştir.
13. Mahkeme 29/3/2021 tarihinde başvurucuların açtığı E.2020/134 sayılı dava dosyasının eldeki dava dosyasının ek davası olduğunu belirterek birleştirme kararı vermiştir.
14. Mahkeme, Yargıtay Dairesinin bozma kararına uyarak yeni bir bilirkişi raporu almıştır. Mahkeme 20/1/2022 tarihinde başvurucuların ilk birleşen davası yönünden KGM'ye karşı açtığı davanın husumet yokluğundan reddine, Belediyeye karşı açılan davanın kabulü ile 2.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına hükmetmiştir. Başvurucuların açtığı ikinci birleşen dava (E.2020/134 sayılı dava dosyası) yönünden de 2.201.617,44 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının 13/7/2004 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte başvuruculara ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin saklı tutulmasına ve ecrimisil talebinin feragat nedeniyle reddine karar vermiştir.
15. Yargıtay Dairesi 7/12/2022 tarihinde kararı onamış, 15/6/2023 tarihinde ise tarafların karar düzeltme talebini reddetmiştir.
16. Başvurucular vekili nihai kararı 27/7/2023 tarihinde öğrenmiştir.
17. Başvurucular 31/8/2023 tarihinde 6.565.757,45 TL toplam alacak üzerinden Belediyeye karşı icra takibi başlatmıştır.
18. Belediye 22/1/2024 tarihinde başvurucuların başlattığı icra dosyasına 15/2/2024-15/7/2025 tarihleri arasında her ay ödenmesi öngörülen ve toplam 5.413.687,64 TL olan ödeme hakkında muhasebe işlem fişi düzenlemiştir.
19. Belediye 13/9/2023-13/11/2024 tarihleri arasında başvurucular vekiline 4.213.687,64 TL ve icra dosyasına 2.200.000 TL olmak üzere toplam 6.413.687,64 TL ödeme yapıldığını açıklamıştır. Başvurucular vekilinin Belediyeye sunduğu tarihsiz dilekçede dosya alacağının asgari 300.000 TL ödenmesi hâlinde dosyadaki takipten sonra işlemiş faiz taleplerinin bulunmadığını ve dosyanın bu şekilde ödenmesi hâlinde takipten sonra işletilecek faiz alacağından feragat ettiklerini beyan etmiştir.
20. Başvurucu Hüseyin Saraç 1/6/2024 tarihinde vefat etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
21. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Dava sırasında taraflardan birinin ölümü" başlıklı 55. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir."
22. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 606. maddesi şöyledir:
"Miras, üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar."
23. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:
"1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.
2. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır."
24. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
..."
25. 2577 sayılı Kanun'un 26. maddesi şöyledir:
"1. Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü hâlinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.
2. Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.
3. Davacının gösterdiği adrese tebligat yapılamaması hâlinde, yeni adresin bildirilmesine kadar dava dosyası işlemden kaldırılır ve varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir yıl içinde yeni adres bildirilmek suretiyle yeniden işleme konulması istenmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
4. Dosyaların işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına dair kararlar diğer tarafa tebliğ edilir."
B. Danıştay İçtihadı
26. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 4/4/2024 tarihli ve E.2022/3496, K.2024/763 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik' başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında, 'Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü hâlinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.' kuralına; 2. fıkrasında da, 'Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir.' kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, elektronik ortamda Merkezi Nüfus İdare Sisteminden alınan nüfus kayıt örneğinden, yargılama süreci devam ederken, davacının 7/10/2018 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
Bu durumda; yukarıda alıntısı yapılan 2577 sayılı Kanun'un 26. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmektedir."
27. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 18/6/2025 tarihli ve E.2023/1211, K.2025/496 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 'Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik' başlıklı 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü hâlinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği; (4) numaralı fıkrasında ise dosyaların işlemden kaldırılmasına dair kararların diğer tarafa tebliğ edileceği kurala bağlanmıştır.
UYAP kayıtlarından edinilen davacıya ait nüfus kayıt örneğinin incelenmesinden, davacının, temyize konu ısrar kararının verilmesinden sonra 21/5/2025 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
Yukarıda değinilen kural ile dava sırasında tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olması hâlinde izlenecek usule ilişkin düzenleme yapılmıştır. Ancak, tarafların kişilik veya niteliğinde olabilecek değişikliğin kanun yolu safhasında da gerçekleşebileceği dikkate alındığında, anılan kuralın bu safhayı da kapsar biçimde anlaşılması gerekmektedir. Buna göre tarafların kişilik veya niteliğindeki değişikliğin kanun yolu safhasında gerçekleşmesi hâlinde de İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilebilecektir."
28. Danıştay Altıncı Dairesinin 2/12/2021 tarihli ve E.2020/4919, K.2021/13283 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Ayrıca, davacılardan M.E.nin 27/5/2020 tarihinde vefat ettiği Merkezi Nüfus İdaresi Sisteminden (MERNİS) alınan nüfus kayıt örneğinden anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacılardan M.E. yönünden Mahkemesince yukarıda yer verilen 2577 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca, dava konusu tazminat istemi hakkında davayı takip hakkı kendisine geçen davacının mirasçılarının davayı takip edip etmeyeceklerinin saptanması amacıyla dosyanın işlemden kaldırılması gerekmektedir."
29. Kamulaştırmasız el atmaya ilişkin ilgili hukuk için bkz. Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§ 20-33.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Anayasa Mahkemesinin 31/7/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu Hüseyin Saraç Yönünden Başvurunun İncelenmesine Devam Edilip Edilmeyeceği Sorunu
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır."
32. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesi şöyledir:
"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
a) Başvurucunun davadan açıkça feragat etmesi.
b) Başvurucunun davasını takipsiz bıraktığının anlaşılması.
c) İhlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması.
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."
33. İçtüzük'ün 84. maddesi şöyledir:
"(1) Bireysel başvuruların incelenmesinde, kararların infazında Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır."
34. Başvurunun incelenmesi devam ederken başvurucu Hüseyin Saraç'ın 1/6/2024 tarihinde vefat ettiği bireysel başvuru dosya kaydı bilgilerinin yer aldığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden görülmüştür.
35. Anayasa Mahkemesi bir başvurucunun bireysel başvurunun yapıldığı tarihten sonra ölmesi hâlinde başvurunun incelenmesine devam edilip edilemeyeceğini Asya Oktay ve diğerleri ([1. B.], B. No: 2014/3549, 22/3/2017, §§ 18-21) kararında değerlendirmiş, anılan kararda Anayasa Mahkemesinin asli görevinin Anayasa'yı yorumlamak, böylece Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin kapsam ve sınırlarını belirlemek olduğunu vurgulamıştır. Bireysel başvuru yolunda başvurucuların başvuru tarihinden sonra vefat etmeleri hâlinde 6100 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri uygulanarak mirasçıların başvuruya devam etmelerini sağlama yükümlülüğü üstlenmesinin Anayasa Mahkemesinin asli görevini yerine getirmesini engelleyeceğine, böylelikle Anayasa Mahkemesini temel işlevinden uzaklaştırabileceğine işaret etmiş, bu nedenle bireysel başvurunun niteliğine uygun düşmediği sonucuna ulaşmıştır.
36. Asya Oktay ve diğerleri kararından sonraki dönemde, bireysel başvuru devam ederken bir başvurucunun ölmesi durumunda ölüm tarihinden sonra makul bir süre içinde kendiliğinden Anayasa Mahkemesine başvurarak başvuruyu devam ettirmek istediğini bildiren mirasçıların -menfaatlerinin bulunup bulunmadığı da gözetilerek- başvuruları incelenmiştir (diğerleri arasından bkz. Ayten Yeğenoğlu [1. B.], B. No: 2015/1685, 23/5/2018 [ölümden yaklaşık üç ay sonra]; Fatma Ülker Akkaya [2. B.], B. No: 2014/18979, 22/2/2018 [ölümden iki ay sonra]). Mirasçıların başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmediği hâllerde ise düşme kararı verilmiştir (Ali Sedat Yücelik ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/2574, 9/5/2018, §§ 22-25; Abbas Çelik ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/749, 7/3/2018, §§ 26-29; Haşim Özpolat [2. B.], B. No: 2014/3140, 21/9/2017, § 19; Şükran Çopuraslan [1. B.], B. No: 2014/4695, 14/9/2017, § 22). T.G. ([2. B.], B. No: 2017/21163, 9/1/2019, §§ 17-20) kararında bireysel başvuru yaptıktan sonra ölen başvurucuların mirasçılarının başvuruyu devam ettirme yönündeki taleplerini Anayasa Mahkemesine iletebilecekleri makul süre -haklı mazeretler saklı kalmak kaydıyla- ölüm tarihinden itibaren dört ay olarak tespit edilmiştir.
37. Son olarak Elberan Vural ve diğerleri ([GK], B. No: 2018/30235, 17/1/2023) kararında ise yukarıda belirtilen içtihadın murislerin Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvurudan haberdar olmayan mirasçılar yönünden mağduriyete yol açabileceği kaydedilmiş, bu nedenle söz konusu içtihadın gözden geçirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesinin ölen bir başvurucunun mirasçılarını tespit ederek onların davaya katılımını temin etme yükümlülüğü altına sokulmaması makul olmakla birlikte murislerinin hayattayken yaptığı bireysel başvurudan haberdar olamayan mirasçıların uğrayabileceği hak kayıplarının gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu bağlamda da 6100 sayılı Kanun'un ilgili hükümleri çerçevesinde ölen başvurucunun mirasçılarının durumdan haberdar edilmesinin ve bireysel başvuruyu sürdürmek isteyip istemediklerini sorulmasının hakkaniyete daha uygun bir yöntem ve bireysel başvurunun mahiyetiyle uyumlu olacağı sonucuna varılmıştır (Elberan Vural ve diğerleri, § 42).
38. Anayasa Mahkemesi Elberan Vural ve diğerleri kararından itibaren bir başvurucunun bireysel başvuru tarihinden sonra ölmesi hâlinde varsa vekiline, yoksa tespit edilen mirasçılarına bireysel başvuruya devam edip etmeyeceklerini tebligat yoluyla sormaya başlamıştır. Bununla birlikte anılan karar sonrasındaki sürecin, Anayasa Mahkemesinin temel hak ve özgürlüklerin kamu makamlarınca ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuruları inceleme görevini mevcut yoğun iş yükü karşısında yerine getirmesinde birtakım sorunlara yol açtığı gözlemlenmiştir. Bu nedenle Elberan Vural ve diğerleri kararının gelinen aşama itibarıyla yeniden değerlendirilerek geliştirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
39. 6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrası ve İçtüzük'ün 84. maddesi uyarınca yukarıda işaret edilen ilgili usul kurallarının, bireysel başvurunun niteliğine uygunluğu yönünden Anayasa Mahkemesince ayrı ayrı değerlendirildiği belirtilmelidir. Bu bağlamda kişiler ile idare arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanan ve bireysel başvurunun niteliğe uygun olduğu değerlendirilen 2577 sayılı Kanun'un 26. maddesinin esas alınması ve bir başvurucunun bireysel başvuru tarihinden sonra ölmesi hâlinde bu kişi yönünden başvurunun işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin uygun olacağı sonucuna varılmalıdır. Bunun yanında vefat eden başvurucunun mirasçısı olduğunu bilgi ve belgeleriyle ispat eden kişiler yönünden ise makul bir süre içinde bireysel başvuruyu takip etme iradesini ortaya koymaları hâlinde başvurunun incelenmesine devam edileceği kaydedilmelidir. Bu kapsamda bireysel başvuru yapıldıktan sonra ölen bir başvurucunun mirasçılarının başvuruyu devam ettirme yönündeki taleplerini Anayasa Mahkemesine iletme yükümlülüğünün kendilerinin üzerinde olduğu kaydedilmelidir. Öte yandan Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurucunun bireysel başvuru tarihinden sonra ölmesi durumunda dahi başvurunun incelenmeye devam edilebileceği vurgulanmalıdır.
40. Somut olayda başvurucu Hüseyin Saraç'ın bireysel başvuru tarihinden sonra -1/6/2024 tarihinde- vefat ettiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun ölümüne ilişkin olarak vekil tarafından Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı kaydedilmelidir. Anayasa Mahkemesi 7/11/2024 tarihinde müteveffa başvurucunun vekiline tebligat çıkararak bireysel başvuruya mirasçıların devam edip etmeyeceğinin bildirilmesini ve devam edecek olmaları hâlinde mirasçılık belgesi ve mirasçılar tarafından verilmiş vekâletnamelerin on beş gün içinde sunması gerektiğini ifade etmiştir.
41. Vekil 21/11/2024 tarihinde müteveffa başvurucunun vasiyetname ile bireysel başvuruya konu davadan doğan alacaklarını vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davanın devam ettiğini, dava dosyasından kaynaklı hak ve alacağın kime ait olduğu hususunun netleşmediğini, dolayısıyla vasiyetnamenin açılması davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini açıklamıştır. Beyan ekinde yer alan vasiyetnamenin açılması davasının Tensip Tutanağı'nda mirasçı olarak otuz sekiz kişinin yer aldığı görülmüştür. Bunun ötesinde eldeki bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla söz konusu yargılama süreci hakkında herhangi bir bilgi sunulmadığı belirtilmelidir.
42. Tüm bu tespitler ışığında bireysel başvuru tarihinden sonra vefat ettiği anlaşılan Hüseyin Saraç yönünden başvurunun işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. Mirasçılarının makul bir süre içinde bireysel başvuruyu takip etme iradesini ortaya koymaları hâlinde ise başvurunun incelenmesine devam edileceği kaydedilmelidir. Ayrıca somut olayda İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince başvurunun incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan nedenlerden birinin bulunmadığı da belirtilmelidir.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucu Hüseyin Saraç yönünden başvurunun işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Kamulaştırmasız El Atıldığına İlişkin İddia
44. Başvurucular, taşınmazlarına kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığını ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; Belediye ve KGM'den temin edilen belgeler ile Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
45. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Şevket Karataş, Celalettin Aşçıoğlu ([1. B.], B. No: 2013/1436, 6/3/2014), Mustafa Asiler ([2. B.], B. No: 2013/3578, 25/2/2015) ile İbrahim Oğuz ve diğerleri ([1. B.], B. No: 2013/5926, 6/10/2015) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede başvurucuların taşınmazlarına yapılan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu belirtilerek mülkiyet hakkına yapılan söz konusu müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda da anılan kararlarda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Kamulaştırmasız El Atma Karşılığında Hükmedilen Tazminatın Ödenmediği ve Değer Kaybına Uğratıldığına İlişkin İddia
47. Başvurucular, kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı alacağın ödenmediğini ve yargılamanın uzun sürmesinden dolayı alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğradığını ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; Belediye ve KGM'den temin edilen belgeler ile Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
48. 6216 sayılı Kanun'un "Başvuru hakkının kötüye kullanılması" başlıklı 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."
49. İçtüzük'ün "Başvuru hakkının kötüye kullanılması" başlıklı 83. maddesi şöyledir:
"Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde incelemenin her aşamasında başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilebilir."
50. İçtüzük'ün "Bireysel başvuru formu ve ekleri" başlıklı 59. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Başvuru formunda belirtilen bilgilerde ve başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik olduğunda bunun Mahkemeye bildirilmesi zorunludur."
51. Genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı açıkça görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31; S.Ö. [2. B.], B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
52. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesinin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılmasıyla söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak şekilde içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy, § 32; S.Ö., § 29).
53. Somut olayda Bakanlık görüşü ekinde yer alan belgelerde 13/9/2023-13/11/2024 tarihleri arasında başvurucular vekiline 4.213.687,64 TL ve icra dosyasına 2.200.000 TL olmak üzere toplam 6.413.687,64 TL ödeme yapıldığı bilgisi bulunmaktadır. Yine başvurucular vekilinin icra takibinden sonra işletilecek faiz alacağından feragat ettiklerini beyan ettiği görülmüştür. Buna karşılık başvurucuların Anayasa Mahkemesini bu konuda bilgilendirmedikleri ve Bakanlık görüşüne karşı da bir beyanda bulunmadıkları kaydedilmelidir.
54. Mahkeme ilamına bağlanan alacağın Belediye tarafından ödenmediği ve söz konusu alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğratıldığı şikâyetine ilişkin başvuruda, iddiaya konu borcun süreç içinde kısmen veya tamamen ödenmesi ve faiz talebinden feragat edilmesi başvurucuların mağdur statüsünün değerlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır. Ödeme olgusunun değerlendirilmesi neticesinde bazı şikâyetler yönünden başvurucuların mağdur statüsünün hitama erdiği sonucuna ulaşılabilecek ve başvurunun düşmesine karar verilebilecektir. Başvurucular bireysel başvuru formunda başvuruyla ilgili koşullarda herhangi bir değişiklik meydana geldiğinde bunu Anayasa Mahkemesine bildireceklerini beyan etmelerine rağmen İçtüzük'ün 59. maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklerine açıkça aykırı bir şekilde yukarıda ifade edilen olguya ilişkin olarak herhangi bir bildirimde bulunmamıştır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların başvurusunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermedikleri, bu süreçte vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesini bilgilendirmemek suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasını engelledikleri anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
56. Başvurunun mahiyeti gözetildiğinde 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük'ün 83. maddesi uyarınca başvurucular aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesine gerek görülmemiştir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
57. 12/3/2024 tarihinde yürürlüğe giren 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun'la 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun'a eklenen 5/A maddesi ve ayrıca anılan Kanun'un geçici 3. maddesinde yapılan değişiklik gereği 12/3/2024 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı değerlendirildiğinden başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varılmıştır (Ahmet Kartalkuş [2. B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024, § 41).
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
59. Başvurucular; ihlalin tespiti ile kamulaştırmasız el atma nedeniyle her biri için 400.000 TL manevi tazminat, değer kaybı nedeniyle 23.802.325,68 TL maddi tazminat ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle her biri için 400.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
60. Kamulaştırmasız el atma şikâyeti nedeniyle mülkiyet hakkının ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Olayda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması bakımından etkin giderim yolu tazminat olarak görülmektedir. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucu Hüseyin Saraç dışında kalan başvuruculara net 34.000 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
61. Başvurucuların diğer tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Hüseyin Saraç yönünden başvurunun ölüm nedeniyle İŞLEMDEN KALDIRILMASINA,
2. Diğer başvurucular yönünden kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Diğer başvurucular yönünden kamulaştırmasız el atma karşılığında hükmedilen tazminatın ödenmemesi ve değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
4. Diğer başvurucular yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının kamulaştırmasız el atma nedeniyle İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Hüseyin Saraç dışında kalan başvuruculara net 34.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 2.220,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 32.220,60 TL yargılama giderinin başvurucu Hüseyin Saraç dışında kalan başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (E.2021/220, K.2022/50) ve Batman Belediye Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 31/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.