TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
VEYSEL DİLEÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/43918)
|
|
Karar Tarihi: 27/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Saliha AKSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Veysel DİLEÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurullah GÜLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, fiilî hizmet süresi zammından yararlandırılma talebiyle idareye yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/4/2021 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları (TCDD) 5. İşletme Müdürlüğü Malatya Loko Bakım Atölye Müdürlüğünde tekniker olarak görev yapmakta olup 11/8/1997 - 1/10/2008 tarihleri arasında Loko Bakım Atölye Müdürlüğünde geçen çalışmaları nedeniyle 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 32/d maddesi uyarınca fiilî hizmet süresi zammından yararlandırılması istemiyle 6/3/2020 tarihinde idareye başvurmuştur.
8. Başvurucunun talebi, cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedilmiştir.
9. Başvurucu, anılan işlemin iptali talebiyle 2/10/2020 tarihinde dava açmıştır.
10. Ankara 15. İdare Mahkemesi 22/10/2020 tarihli kararıyla davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 32/d maddesi uyarınca fiili hizmet süresi zammından yararlandırılması istemiyle6/3/2020 tarihinde idareye başvuruda bulunduğu, anılan başvuruya cevap verilmediği, bu nedenle talebinin 5/5/2020 tarihinde zımnen reddedilmiş sayılacağı ve dava açma süresinin bu tarihten itibaren başlayacağı vurgulanmış; 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun kapsamında dava açma sürelerinin 15/6/2020 tarihine kadar durduğu gözetildiğinde en geç 28/9/2020 tarihinde davanın açılması gerektiği, bu süreler geçirildikten sonra 2/10/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenmesine imkân bulunmadığı belirtilmiştir.
11. Başvurucunun istinaf talebinin de ayrı bir gerekçe belirtilmeksizin reddedilmesiyle birlikte karar kesinleşmiştir.
12. Başvurucu, başvuru konusu nihai kararın 25/3/2021 tarihinde tebliği üzerine 26/4/2021 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
13. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun;
i. "Dava açma süresi" kenar başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür."
ii. "Üst makamlara başvurma" kenar başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır. "
14. 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
...
itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır."
2. Danıştay İçtihadı
15. Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/12/2022 tarihli ve E.2022/1297, K.2022/8127 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.
"(...) davacı tarafından çalışma izninin haksız olarak iptali nedeniyle kazanmaktan mahrum kaldığı tüm parasal haklarının hesaplanarak ödenmesi, çalışmasının engellendiği sürenin prim gün sayısına eklenmesi ve mahrum kaldığı tüm mali ve sosyal haklarının ödenmesi istemiyle yapılan 23.03.2020 tarihli başvuruya ilişkin zımni ret süresinin 15.06.2020 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıktır. Zira 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen istisnalar haricinde sürelerin durması bakımından herhangi bir ayrım yapılmamıştır.
Bu durumda, davacının başvurusu üzerine 14.08.2020 tarihinde oluşan zımni ret işlemine karşı 13.10.2020 tarihine kadar dava açma imkanı bulunmakta olup 30.09.2020 tarihinde açılan işbu davanın süresinde olduğu sonucuna varılmıştır. "
16. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/12/2022 tarihli ve E.2022/2587, K.2022/4074 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir.
"26/03/2020 tarih ve 31080 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Geçici 1. maddesi uyarınca, Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin; 06/01/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 04/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/01/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki sürelerin 13/03/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30/04/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durduğu, bu sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağı, durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan sürelerin, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılacağı, salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanının durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabileceği ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabileceği kabul edilmiş; 30/04/2020 tarih ve 31114 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı uyarınca, 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen durma süresi 01/05/2020 (bu tarih dahil) tarihinden, 15/06/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar uzatılmıştır.
Davacıların, 03/02/2020-04/03/2020 tarihleri arasında askıya çıkarılan imar planlarına askıda itirazları bulunmadığından, dava açma süresinin imar planlarının askıdan indiği tarihten itibaren 60 gün içinde ve son olarak 03/05/2020 tarihinde dolduğu, ancak yukarıda yer verilen mevzuat gereği dava açma süresinin 13/03/2020 tarihinden itibaren durduğu ve durma süresinin 15/06/2020 tarihine kadar uzatıldığı dikkate alındığında 05/08/2020 tarihinde, yasal dava açma süresi içinde alt ölçekli imar planları ile birlikte 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planının iptali istemiyle açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır."
B. Uluslararası Hukuk
17. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Cemil Hırca, B. No: 2019/8549, 23/11/2021, § 16-18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 27/2/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; davada karar veren mahkemenin yetkisiz olduğunu, davanın süresinde açılmadığı yönünde verilen kararda 7226 sayılı Kanun'la pandemi nedeniyle duran sürelerin dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Anılan Kanun'daki düzenleme uyarınca 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi kapsamında idarenin cevap verme süresinin de durduğunu, bu durum dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
20. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "... ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
24. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
25. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
26. Somut olayda iptal davasının süre aşımından reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
27. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
29. Başvuru konusu olayda, başvurucu tarafından iptal davasının süresinde açılmadığı gerekçesiyle, davanın esasına girilmeksizin süre aşımı nedeniyle verilen ret hükmünün mahkemeye erişime getirilen müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
30. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
31. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken yargılama merilerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak yargılama mercilerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
32. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesinde (olay tarihinde yürürlükteki haliyle) ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği düzenlenmiştir. Anılan maddede ayrıca, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, idari başvuruya altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması hâlinde ise dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş süreninde hesaba katılacağı kurala bağlanmıştır.
33. Diğer yandan Covid 19 salgın hastalığı (pandemi) tedbirleri kapsamında, 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde dava açma süreleri ile zorunlu idari başvuru sürelerinin 13/3/2020 tarihinden 30/4/2020 tarihine kadar durması öngörülmüş, sürelerin duracağı son tarih daha sonra, aynı fıkrada tanınan yetkiye istinaden Cumhurbaşkanı tarafından 15/6/2020 olarak tespit edilmiştir (Senih Özay, B. No: 2020/13969, 9/6/2020, § 32).
34. Bu kapsamda, Covid 19 pandemi sürecinde yargılama faaliyetlerinde hak kaybı oluşmasını önlemeye matuf yasal düzenleme çerçevesinde yargılama usulünde bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin belirli dönemler itibarıyla durdurulduğu, bununla birlikte 7226 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen istisnalar haricinde sürelerin durması bakımından herhangi bir ayrım yapılmadığı görülmüştür.
35. Somut olayda, başvurucunun iptal davası açmadan önce 6/3/2020 tarihli dilekçe ile ilgili idareden fiilî hizmet süresi zammından yararlandırılması talebinde bulunduğu görülmektedir. Söz konusu talebin cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedildiği gözetildiğinde zımni ret işleminin hangi tarihte oluştuğunun ve buna göre dava açma süresinin hangi tarihte sona erdiğinin belirlenmesi önem arz etmektedir.
36. 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca Covid 19 tedbirleri kapsamında bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin 13/3/2020 tarihi itibarıyla durduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda, İYUK 11. maddesi kapsamında başvurucunun talebine ilişkin idarece cevap verilmesi için öngörülen altmış günlük süre idareye başvuru tarihi olan 6/3/2020 tarihinden itibaren 7 gün sonra durmuştur. Ancak 15/6/2020 tarihinden itibaren anılan süreler tekrar işlemeye başlamıştır. Bu kapsamda yapılan incelemede, yargı mercilerince sürenin hesabında açık bir biçimde hatalı değerlendirme yapılarak başvurucu açısından öngörülemez şekilde yargı yollarına ulaşımın engellendiği görülmektedir.
37. Bu kapsamda, Mahkemece hatalı bir yorumla davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle ret kararı vermesi mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi kanunilik unsurundan yoksun bırakmaktadır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
39. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılmasıyla, 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
40. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
41. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 15. İdare Mahkemesine (E.2020/1847, K.2020/1357) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 487,60 harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.