TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET YOLDAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/44750)
|
|
Karar Tarihi: 4/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Batuhan Salim YEŞİLKÖY
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet YOLDAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehdi ÖZDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, polis memurlarının güç kullanımı sonucu
kişinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanması ve bu olay hakkında etkili
soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
2. İddiasına göre başvurucu, direniş göstermemesine
rağmen ikametinde yapılan arama işlemi esnasında ve gözaltı sürecinde polis
memurlarının şiddetine maruz kalmış ve bu nedenle hayati tehlike geçirmiştir.
3. Başvurucu anılan iddiasını 6/8/2019 tarihinde yaptığı
suç duyurusuyla Cumhuriyet başsavcılığına taşımıştır. Soruşturmayı yürüten
Cumhuriyet başsavcılığı; şüpheli ve bilgi sahibi kişilerin tespit edilerek
ifadelerinin alınması, başvurucunun tabi tutulduğu gözaltı ve arama işlemine
dair tahkikat belgeleri ile başvurucuya ait adli raporları ve muayene
belgelerini göndermesi için ilgili kolluk birimine talimat vermiştir.
4. İlgili kolluk birimi soruşturma dosyasına bir takım
belgeler sunmuştur. Bu belgeler arasında bulunan 22/7/2019 tarihli İhbar
Tutanağı'na göre ihbarda bulunan kişi başvurucunun PKK terör örgütü için
savaşan bir terörist olduğunu duyduğunu ve başvurucunun evinde söz konusu terör
örgütü üyelerinin sürekli olarak toplandığını belirtmiştir. Yine bu belgeler
arasında bulunan 21/7/2019 tarihli arama kararına göre söz konusu ihbar üzerine
başvurucunun ikametinde arama işleminin gerçekleştirilmesi için Cumhuriyet
savcısı tarafından gecikmesinde sakınca bulunan hâl kapsamında arama kararı
verilmiştir. Yine soruşturma dosyasında sunulan belgeler arasında bulunan
21/7/2019 tarihli "Arama, Yakalama, El Koyma ve Teslim Tesellüm
Tutanağı" başlıklı belgeye göre ikamete girildiğinde mutfak kısmında
bulunan bir kişi polis memurlarına ateş açmış ve bir polis memurunu
yaralamıştır. Bunun üzerine polis memurları bu kişiye ateş açarak karşılık
vermiş ve bu kişiyi öldürerek etkisiz hâle getirmiştir. Çatışma esnasında ve
çatışmadan sonra başvurucu polis memurlarına direniş göstermiştir. Bu sebeple
polis memurları başvurucuya karşı güç kullanmış ve direnişini ortadan
kaldırılmıştır.
5. Dosyaya sunulan ifade tutanaklarının tamamında, polis
memurları bilgi sahibi sıfatıyla ifade vermiştir. Bu kişilerin büyük bir kısmı
özel harekat şube müdürlüğünde, daha az bir kısmı ise terörle mücadele şube
müdürlüğünde görevlidir. İfadeleri tutanağa bağlayan kişilerin tamamı ise
terörle mücadele şube müdürlüğünde görevlidir. Bilgi sahibi sıfatıyla ifadeleri
alınan kişilerin bir kısmı bizzat operasyona katıldığını bir kısmı ise çevre
güvenliğini sağlamakla ya da diğer yardımcı işlerle görevli olduğunu ifade
etmiştir. Bizzat operasyona katılan kişilerden bir kısmı başvurucunun ikamete
giriş esnasında polis memurlarını oyalamaya çalışır gibi davranarak ve yere
yatmayarak direniş sergilediği yönünde beyanda bulunmuştur. Beyanlardan
operasyonun Özel Harekat ve Terörle Mücadele Şubelerinin ortak operasyonu
olduğu anlaşılmaktadır.
6. Başvurucunun muayene ve tedavi evraklarının ilgili
Adli Tıp Kurumu şubesine gönderilmesi üzerine hazırlanan 6/12/2019 tarihli adli
raporda hemotoraks, sol ayak bileği bimalleol kırığı, kot kırığı, sol el 3.
parmak kırığı, sağ fibula kırığı yaralanmalarının kişinin yaşamını tehlikeye
sokan bir durum olduğu ve kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale
ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı ifade edilmiştir.
7. Emniyet müdürlüğünün dosyaya sunduğu 10/3/2021 tarihli
tutanağa göre soruşturmaya konu olay hakkında idari soruşturma
başlatılmamıştır.
8. Başsavcılık 27/5/2021 tarihinde başvurucunun iddiaları
hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda başvurucunun
ikametinde bulunan üçüncü kişinin kolluk kuvveti görevlilerine ateş açarak bir
polis memurunun yaralanmasına sebep olduğuna ve 21/7/2019 tarihli tutanak
uyarınca başvurucunun kolluk kuvveti görevlilerine karşı direniş sergilediğine
vurgu yapılarak başvurucu üzerinde kullanılan gücün orantısız olduğu konusunda
yeterli şüphe oluşmadığına kanaat getirilmiştir. Sulh ceza hâkimliği,
başvurucunun bu karara itirazını 20/8/2021 tarihinde reddetmiştir.
9. Başvurucu nihai kararı 1/9/2021 tarihinde öğrendikten
sonra 30/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu, kamu görevlisinin güç kullanımı nedeniyle
hayati tehlike geçirecek derecede yaralanmasından ve bu olay hakkında yürütülen
soruşturmanın etkili olmamasından yakınmıştır. Adalet Bakanlığı, somut olayın
koşullarına göre değerlendirme yapılması gerektiği yönündeki görüşünü
bildirmiştir.
12. Ölümün gerçekleşmediği bazı hâllerde de başvuru;
kişiye karşı kullanılan gücün derecesi ile türü, güç kullanımının ardında yatan
niyet ve amaç ile maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki
sonuçları gibi hususlar birlikte değerlendirilerek yaşam hakkı kapsamında
incelenebilir (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20; Mustafa
Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69; Yasin Ağca,
B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 110). Başvurucunun başvuruya konu edilen olayda
hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı dikkate alındığında başvurunun
yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri
kapsamında devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari
çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup
cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da
yükümlüdür. Bu usul yükümlülüğü şüpheli her ölüm olayının sorumlularının
belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir
soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B.
No: 2012/752, 17/9/2013, § §§52, 54; Cemil Danışman, B. No: 2013/6319,
16/7/2014, §§43, 95; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636,
10/11/2021, § 97).
15. Kolluk görevlilerinin güç kullanması sonucu meydana
gelen ölüm olayları hakkında yürütülmesi gereken soruşturma, şüphesiz ceza
soruşturmasıdır (Okan Göçer, B. No: 2017/29596, 13/1/2021, § 58). Bu tür
soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun
kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm
olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün
delilleri tespit etmesi, soruşturma makamlarının olaya karışan kişilerden
bağımsız olması, soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi,
soruşturmanın veya sonuçlarının gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması ve
meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine
gerekli olduğu ölçüde katılabilmesi gerekir. Ayrıca soruşturma sonucunda alınan
karar; soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir
analizine dayanmalı ve kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı hususunda
değerlendirme içermelidir (Serpil Kerimoğlu, §§ 57, 58; Cemil
Danışman, §§ 98-100; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 99).
16. Başvuruya konu olayda Cumhuriyet başsavcılığı olayın
gerçekleşme koşullarının tespiti için birtakım soruşturma işlemleri yapsa da
soruşturmada bulunan bazı eksiklikler göze çarpmaktadır. Öncelikle başvurucu
hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına rağmen Cumhuriyet başsavcılığı
soruşturma başlatmak için başvurucunun suç duyurusunda bulunmasını beklemiştir.
Bir kişinin ölmesine ve başvurucunun ise yaralanmasına neden olan operasyon
Özel Harekat ve Terörle Mücadele Şubelerinin ortak operasyonu olmasına (bkz. §
5) rağmen operasyonda görev alan kolluk görevlilerinin beyanları Terörle Şube
Müdürlüğünde görevli polislerce alınmış, soruşturmanın bağımsızlığının
sağlanması konusunda gerekli tedbirler alınmamıştır. Oysa olayın gerçekleşme
koşullarının tespiti için sözü edilen kişilerin beyanları Cumhuriyet savcısınca
alınabilirdi. Olay nedeniyle düzenlenen kolluk tutanağında başvurucunun eşinin
de olay esnasında ikamette bulunduğu belirtilmesine ve tutanakta iki komşunun
imzası bulunmasına rağmen bu kişilerin ifadelerine başvurulmamıştır. Son olarak
Cumhuriyet başsavcılığı başvurucunun kolluk kuvveti görevlilerine karşı direniş
sergilediğine vurgu yaparak sonuca ulaşsa da başvurucunun nasıl direniş
sergilediğini açıklamamış ve kullanılan gücün orantılılığı konusunda yaptığı
değerlendirmede başvurucunun olay nedeniyle hayati tehlike geçirdiğini dikkate
almamıştır. Hâlbuki kullanılan gücün orantılı olup olmadığı konusundayapılacak
değerlendirmede başvurucunun kolluk görevlilerine karşı tutumunun ne olduğu ve
meydana gelen yaralanmanın ağırlığı dikkate alındığında başvurucunun tutumuna
karşı kullanılan gücün orantılı olup olmadığı açıklanmalıydı. Bu koşullar
altında başvurucunun yaralanması nedeniyle yürütülen soruşturmanın etkili
olduğu söylenemez.
17. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun
ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
18. Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiği
iddialarının incelenebilmesi için olayı çevreleyen maddi koşullar, inceleme
yapmaya olanak verecek şekilde aydınlatılmalıdır. Olayın aydınlatılması ise
ihlal iddiaları ile ilgili etkili bir soruşturma yapılmasına bağlıdır.
Başvuruya konu olayda olayı çevreleyen koşullar yeterince aydınlatılmadığından
bu aşamada yaşam hakkının maddi boyutu yönünden inceleme yapılması mümkün
görülmemiştir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama
yapılması ve 300.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince
yapılması gereken iş, yenidensoruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan , B.
No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B.
No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) , B.
No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. Ayrıca başvurucuya manevi zararları karşılığında net
225.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam
hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığına (Sor. No: 2021/44839) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 225.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.