logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(P.B. ve Z.B. [1. B.], B. No: 2021/45376, 13/3/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

P.B. ve Z.B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/45376)

 

Karar Tarihi: 13/3/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Merve ARSLANTÜRK

Başvurucular

:

1. P.B.

 

 

2. Z.B.

Yasal Temsilcisi

:

Osman BAYRAK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, çocuğun cinsel istismarı suçuyla ilgili soruşturmanın etkili şekilde yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucuların yasal temsilcisi olan baba 19/1/2021 tarihinde çocuklarının öz teyzelerinin cinsel istismarına maruz kaldığı iddiasıyla şikâyetçi olmuştur. Yasal temsilci şikâyetinde 2017 yılında da çocuklarının teyzeleri S.D hakkında cinsel istismar suçundan şikâyetçi olduğunu, teyze S.D. hakkında dava açıldığını, 19/1/2021 günü kızı P.B.nin rehber öğretmeni E.V.G. ile görüşmesi üzerine kızları ile aynı evde kalan teyze S.D.nin kızlarının özel bölgelerine dokunduğunu, bu şekilde cinsel istismarın devam ettiğini öğrendiğini ileri sürmüştür.

3. Yasal temsilci 12/3/2019 tarihinde eşi Ö.D.den boşanmış, ortak çocukları olan 2008 doğumlu başvurucu P.B.nin ve 2010 doğumlu başvurucu Z.B.nin velayetleri 22/11/2022 tarihinde anneden alınarak yasal temsilci babaya verilmiştir.

4. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) konuyla ilgili bir soruşturma başlatmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvurucular, Çocuk Koruma ve İzlem Merkezinde adli görüşmeciyle görüşerek ifade vermiştir. Başvurucular, ifadelerinde anne ve babalarının boşandıklarını, velayetleri annelerinde olduğu için annelerinde kaldıklarını, 56 yaşında olan teyzeleri S.D.nin sık sık annelerine geldiğini ve uzun süre annelerinde kaldığını, bu süreçte özel bölgelerine dokunduğunu, bundan rahatsız olduklarını, son dokunuşunun iki hafta önce olduğunu söylemiştir.

5. Başvurucuların annesi Ö.D. eşinden yaklaşık 1,5 yıl önce boşandığını, kızlarının velayetinin kendisinde olduğunu, başka bir ilde ikamet eden ablası S.D.nin yılın belli dönemlerinde kendisinde kaldığını, S.D.nin kızlarına sarılarak ve dokunarak sevdiğini ancak cinsel yaklaşımı olmadığını, yasal temcilcinin çocuklarının velayetini alabilmek için iftira attığını beyan etmiştir. Şüpheli S.D. yasal temsilcinin çocuklarının velayetini alabilmek ve nafaka ödememek için kendisine iftira attığını ifade ederek suçlamayı kabul etmemiştir.

6. Bilgi sahibi sıfatıyla beyanına başvurulanE.V.G. başvurucu P.B.nin 19/1/2021 tarihinde saat 10.00 sıralarında kendisini arayarak "Şu anda babamda kalıyoruz, annemle babam ayrıldılar, ben ve kardeşim Z.B. annemin yanına dönmek istemiyoruz." dediğini, annesinin yanına neden dönmek istemediğini sorması üzerine teyzeleri S.D.ninistemedikleri yerlerine dokunduğunu söyleyerek ağlamaya başladığını, P.B.ye babasıyla görüşmek istediğini beyan ettiğini, saat 10.15-10.30 sıralarında yasal temsilci olan babanın kendisini aradığını, onaP.B. ile aralarında geçen görüşmeyi aktardığını ifade etmiştir.

7. Başvurucuların Çocuk Koruma ve İzlem Merkezinde alınan ifadeleri (bkz. § 4) doğrultusunda adli görüşmeci tarafından adli görüşme değerlendirme raporu hazırlanmıştır. Adli görüşmeci, başvurucu Z.B. yönünden teyzesinin dokunuşlarının cinsel amaçlı bir dokunma olduğu yönünde net bir ifade kullanmadığı, dokunuşlarının cinsel olmayıp kültürel sevme biçimi olabileceği, başvurucu P.B. yönünden teyzenin ergenlik döneminde olan çocuğun mahremiyetine saygı göstermeyerek mağdureyi cinsel yönden ihmal ettiği, annenin de bu duruma göz yumduğu, teyzenin mağdureye yönelik dokunuşlarının cinsel amaçlı mı yoksa sevme şekli mi olduğu yönünde net bir kanaate varılamadığı şeklinde görüş bildirilmiştir.

8. Yasal temsilci 2013 yılında teyze S.D.nin P.B.ye yönelik olarak cinsel istimar suçunu işlediği iddiasıyla şikâyetçi olmuş, S.D. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar 5/6/2014 tarihinde itirazın reddi ile sonuçlanmıştır. Yasal temsilci bu karar yönünden Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş, başvuru Anayasa Mahkemesinin 2015/5690 numaralı dosyasında süre yönünden idari ret ile sonuçlanmıştır.

9. Yasal temsilci 2014 yılında teyze S.D.nin kızları P.B.ye ve Z.B.ye yönelik cinsel istimar suçunu işlediği iddiasıyla şikâyetçi olmuş; S.D. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karar 21/11/2014 tarihinde itirazın reddi ile sonuçlanmıştır.

10. Yasal temsilci 2017 yılında çocukları P.B. ve Z.B.ye yönelik cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla teyze S.D.den şikayetçi olmuştur. Yargılama sonucunda sanığın beraatine kararı verilmiş olup dava inceleme tarihi itibarıyla temyiz aşamasında derdesttir.

11. Başsavcılık daha önce de şüpheli S.D. hakkında aynı iddialarda bulunulduğu,yapılan yargılamada şüphelinin beraat ettiği, cinsel istismar suçunun oluşabilmesi için yapılan hareketlerin cinsel arzuların tatminine yönelik, failin ulaşmak istediği sonuca uygun ve objektif olarak şehevi olması gerektiği, somut olayda şüphelinin mağdurelere karşı cinsel arzularını tatminine yönelik bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle çocuğun cinsel istismarı suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

12. Yasal temsilci vekili, şüpheli S.D.nin benzer eylemleri nedeniyle daha önce hakkında açılan davada beraat ettiğini, şüphelinin beraat aldığı karardan cesaretle eylemlerine devam ettiğini, anılan kararın temyiz aşamasında olup kesinleşmediğini, Başsavcılığın eylemin gerçekleştiğini kabul ettiğini ancak suçun oluşabilmesi için yapılan hareketlerin cinsel arzuların tatminine yönelik failin ulaşmak istediği sonuca uygun ve objektif olarak şehevi nitelikte olması gerektiğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek 29/3/2021 tarihinde karara itiraz etmiştir.

13. Yasal temsilcinin kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itiraz, Trabzon 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 9/4/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

14. Yasal temsilci, nihai kararı 13/4/2021 tarihinde öğrendikten sonra17/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

16. Yasal temsilci, kızlarının daha önce de teyzeleri S.D.nin cinsel istismarına maruz kaldığını, şikayetlerinin takipsizlikle sonuçlandığını, açılan ceza davasında ise S.D.nin ceza almadığını, bu şekilde kızlarının yıllarca öz teyzeleri S.D.nin cinsel istismarına maruz bırakıldığını, S.D.nin akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair rapor alınması gerektiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

17. Yasal temsilci, aynı şüpheli hakkında daha önce de benzer iddialarla şikâyetçi olmuştur (bkz. §§ 8, 9, 10). Yasal temsilci başvuru formunda daha önceki şikâyetleriyle ilgili açıklamalarda bulunmuş ise de işbu başvuru 2021 yılında yapılan şikâyet üzerine sonuçlanan soruşturma sürecine ilişkin olup inceleme bu kapsamda yapılmıştır.

18. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa’nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa’nın 15. maddesinde savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi, asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı, görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75; K.K. [GK], B. No: 2020/34532, 29/5/2024, § 26).

19. Başvurucuların yaşı, şüpheli ile başvurucular arasındaki yakınlık ve şüphelinin eylemlerinin süreklilik arz ettiğine yönelik iddia dikkate alınarak başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için gerekli asgari bir ağırlık derecesine ulaştığı değerlendirilmiştir. Bu nedenle başvuru kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında incelenmiştir.

20. Anayasa’nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 82). Pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet; bireyleri, diğer bireyler tarafından yapılanlar da dâhil olmak üzere, kötü muameleye karşı korumak için hukuki ve fiilî tedbirler almakla ödevlidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82; R.K., B. No: 2013/6950, 20/4/2016, §§ 74, 75). Özellikle çocuklar ve savunmasız bireyler etkili bir şekilde korunmalıdır (Z.C. [GK], B. No: 2013/3262, 11/5/2016, § 84). Koruma ödevi en ciddi durumlarda ceza hukuku hükümlerinin yürürlüğe konulması ve bunların uygulamada da etkili bir şekilde uygulanması yoluyla bireyleri, maddi ve manevi bütünlüklerinin ihlallerinden yeterli şekilde korumak için yasal bir çerçeve oluşturulmasını gerektirir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Z.C. § 56. Yaşam hakkı yönünden yapılan kısmen benzer değerlendirmeler için bkz. İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 149; T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 135). Koruma ödevi ayrıca yetkililerin bir kişiye yönelik gerçek ve yakın bir kötü muamele tehlikesini bildikleri veya bilmelerinin gerektiği durumlarda bu tehlikenin gerçekleşmesini engellemek için makul tedbirler almalarını da gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82; R.K., § 74). Bununla birlikte özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanması mümkün değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53; R.K., § 76).

21. Devletin kötü muamele yasağı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usuli bir yönü de vardır. Bu usul yükümlülüğü savunulabilir nitelikteki her kötü muamele olayınınsorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin veya diğer bireylerin kötü muamele niteliğindeki filleri nedeniyle hesap vermelerini sağlamaktır. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli vesoruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı; temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 110-112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103).

22. Başvuruya konu edilen husus, cinsel istismar iddiası hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkililiği olduğundan inceleme bu kapsamda yapılmıştır.

23. Somut olayda yasal temsilcinin şikâyeti üzerine Başsavcılık derhâl soruşturma başlatmış, başvurucuların Çocuk Koruma ve İzlem Merkezinde ifadelerini almış, başvurucuların anne ve babası ile başvurucu P.B.nin rehber öğretmenini dinlemiş, şüpheli S.D.nin savunmasını almıştır. Başvurucuların ifadeleri doğrultusunda alınan adli görüşme değerlendirme raporlarında şüpheli S.D.nin başvurucu Z.B.ye dokunmasının cinsel amaçlı olmayan kültürel sevme olduğu, başvurucu P.B.ye dokunmasının cinsel amaçlı mı yoksa sevme şeklinde mi olduğu yönünde net bir kanaate varılamadığı görüşü bildirilmiştir (bkz. § 7).

24. Başsavcılık, yasal temsilcinin şikâyeti üzerine derhâl başlattığı soruşturmada başvurucuları adli görüşmeciyle görüştürmüş; adli görüşmeciden adli görüşme değerlendirme raporu almıştır. Şikâyetçi olan yasal temsilcinin olayı kendisine aktardığını ileri sürdüğü rehber öğretmenini, şüpheli S.D.yi, olayın gerçekleştiği iddia edilen evde başvurucularla birlikte kalan anne Ö.D.yi dinlenmiştir. Dolayısıyla Başsavcılık, etkili bir soruşturmanın gereği olarak makul özenle delilleri toplamış, olayın aydınlatılması bakımından ciddiyetle araştırma yapmıştır. Bu bağlamda elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki güvence altına alınan yasağı ihlal edecek mahiyette bir değerlendirme yapılmadığını ya da soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösterir herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Yusuf Şevki HAKYEMEZ bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin başvurunun niteliği gereği RESEN GİZLİ TUTULMASINA,

B. Kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Yusuf Şevki HAKYEMEZ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 13/3/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Çocuğun cinsel istismarı suçuyla ilgili soruşturmanın etkili şekilde yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuruda Mahkeme çoğunluğunca başvurucuların Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği şeklindeki kararına katılmamaktayım.

2. Çocukların yasal temsilcisi olan babanın 19/1/2021 tarihinde çocuklarının öz teyzelerinin cinsel istismarına maruz kaldığı iddiasıyla yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturmada yapılan tahkikat neticesinde Başsavcılık tarafından somut olayda şüphelinin iki çocuğa karşı cinsel arzularını tatmine yönelik bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle çocuğun cinsel istismarı suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

3. Mahkememiz çoğunluk kararında; babanın şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sürecinde Başsavcılık tarafından yapılan işlemleri sıralamış, çocukların ifadeleri doğrultusunda alınan adli değerlendirme raporlarına da atıf yapılarak Başsavcılık tarafından etkili bir soruşturmanın gereği olarak makul özenle delilleri toplanmış ve olayın aydınlatılması bakımından ciddiyetle araştırma yapılmış olduğuna işaret edilmiş ve buradan hareketle de elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan yasağı ihlal edecek mahiyette bir değerlendirme yapılmadığını ya da soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösterir herhangi bir bulguya rastlanmamış olduğu gerekçesine yer verilmiştir. (Bkz.: §§ 23-24).

4. Bununla birlikte, dosyadaki diğer deliller yanında özellikle Başsavcılıkça başlatılan soruşturma sürecinde başvurucuların Çocuk Koruma ve İzlem Merkezinde adli görüşmeciyle görüşerek verdikleri ifadelere binaen alınan ifadeleri doğrultusunda adli görüşmeci tarafından hazırlanan adli görüşme değerlendirme raporu esasında yapılan soruşturma sürecindeki en önemli delil olarak bazı önemli tespitlerde bulunmaktadır. Adli görüşmeci, başvurucu Z.B. yönünden teyzesinin dokunuşlarının cinsel amaçlı bir dokunma olduğu yönünde net bir ifade kullanmadığı, dokunuşlarının cinsel olmayıp kültürel sevme biçimi olabileceği, başvurucu P.B. yönünden ise teyzenin ergenlik döneminde olan çocuğun mahremiyetine saygı göstermeyerek mağdureyi cinsel yönden ihmal ettiği, annenin de bu duruma göz yumduğu, teyzenin mağdureye yönelik dokunuşlarının cinsel amaçlı mı yoksa sevme şekli mi olduğu yönünde net bir kanaate varılamadığı şeklinde görüş bildirmiştir (bkz.: § 7).

5. Görüldüğü üzere adli görüşmeci tarafından hazırlanan adli görüşme değerlendirme raporunda özellikle büyük çocuk ile ilgili teyzenin istismar iddiasına yönelik eylemlerinin cinsel amaçlı mı yoksa sevme şekli mi olduğu yönünde net bir kanaate ulaşılamadığı tespitine yer verilmektedir. Bu biçimdeki bir tespite rağmen Başsavcılık tarafından somut olayda şüphelinin mağdurelere karşı cinsel arzularını tatminine yönelik bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle çocuğun cinsel istismarı suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olması yürütülen soruşturmadaki önemli bir eksikliktir.

6. Bundan dolayıdır ki Mahkememiz çoğunluğunun somut olayda ulaştığı elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki güvence altına alınan yasağı ihlal edecek mahiyette bir değerlendirme yapılmadığını ya da soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösterir herhangi bir bulguya rastlanmamış olduğu biçimindeki gerekçeye (bkz.: § 24) katılmak mümkün değildir.

7. Bireysel başvuruya konu olayda adli görüşmeci tarafından hazırlanan adli görüşme değerlendirme raporunda büyük çocuk ile ilgili teyzenin istismar iddiasına yönelik eylemlerinin cinsel amaçlı mı yoksa sevme şekli mi olduğu yönünde net bir kanaate varılamadığı tespitine yer verilmiş olmasına rağmen soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ile sonlandırılması etkili bir soruşturma yürütülmediğini göstermektedir.

8. Özellikle konunun çocuklara yönelik bir cinsel istismar iddiası olduğu ve yine bu bağlamda adli görüşmeci tarafından hazırlanan adli görüşme değerlendirme raporunda başvuruculardan birisi ile ilgili olarak belirtilen “net bir kanaate varılmaması” durumu esasında bu konuda daha ileri araştırmalar yapılması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Gerek başvurucu çocukların her ikisinin birbiriyle uyumlu ve kararlı biçimde ifade ettikleri beyanları ve gerekse adli görüşme değerlendirme raporundaki tespitler bunu gerektirmektedir.

9. Soruşturmada ulaşılacak sonuçtan bağımsız olarak ifade etmek gerekir ki bu biçimdeki bir şikayette Anayasa’nın 17. maddesindeki kötü muamele yasağının usul boyutuna uygun etkili bir hukuksal sürecin yürütülebilmesi için somut başvuruda toplanan verilerin herkesi ikna edici, objektif bir değerlendirmeye dayalı biçimde sonuçlandırılması fevkalade önem arz etmektedir.

10. Sonuç olarak yukarıda sıralanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiği gerekçesiyle çoğunluğun başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği şeklindeki kararına katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(P.B. ve Z.B. [1. B.], B. No: 2021/45376, 13/3/2025, § …)
   
Başvuru Adı P.B. VE Z.B.
Başvuru No 2021/45376
Başvuru Tarihi 17/5/2021
Karar Tarihi 13/3/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, çocuğun cinsel istismarı suçuyla ilgili soruşturmanın etkili şekilde yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Üçüncü kişilerin eylemine karşı koruma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi