logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hasan Rahmi Özgenç (2) [1. B.], B. No: 2021/20825, 16/4/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN RAHMİ ÖZGENÇ BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2021/20825)

 

Karar Tarihi: 16/4/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mutlu ALAF

Başvurucu

:

Hasan Rahmi ÖZGENÇ

Vekili

:

Av. Zeki ARITÜRK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; menfi tespit davasında adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, eski eşi Y.A. aleyhine kambiyo senetlerine dayalı icra takibi başlatmıştır. Bu icra takibinden dolayı Y.A. tarafından başvurucu aleyhine 22/10/2010 tarihinde menfi tespit davası açılmıştır. Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar, başvurucu tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi (Daire) 12/11/2012 tarihli kararı ilemahkeme kararını onamıştır. Aynı Daire tarafından karar düzeltme talebi reddedilmiştir. Başvurucu bu karara karşı bireysel başvuruda bulunmuştur.

3. Başvurucunun yaptığı bireysel başvuru 2013/2418 numaralı dosyada değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmede özetle; dosya kapsamında imzaya ilişkin alınan raporla diğer yargılamalarda alınan raporlar arasında farklılık olmasına rağmen bu raporlara neden itibar edilmediğinin açıklanmadığına değinilmiştir. Bunun sonucu olarak başvurucunun bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönündeki itirazlarının yeterince ve makul bir biçimde değerlendirilmediği, itirazın reddi sebeplerinin makul gerekçeler ile ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır.Ayrıca davacının süresinden sonra ileri sürüldüğü belirtilen iddialarının öncelikle iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi ve ancak bu değerlendirmeden sonra esas yönünden kabul edilebilirliğinin irdelenmesi gerektiği hâlde Mahkemece hakkaniyete uygun yargılama hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı yönünden bu hususlarda herhangi bir tartışma yapılmadığı, başvurucunun bu yöndeki iddialarına rağmen hangi gerekçe ile belirtilen şekilde karar verildiği anlaşılamadığı tespitleri yapılmıştır. Bu kapsamda silahların eşitliği ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

4. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararı sonrasında Mahkeme tarafından yeniden yargılama yapılmıştır. Mahkeme 11/5/2016 tarihli kararı ile karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Daire, Anayasa Mahkemesi kararının gerekleri yerine getirilmediği gerekçesiyle 29/3/2017 tarihinde kararı bozmuştur. Karar düzeltme talepleri reddedilmiştir. Mahkeme tarafından yeniden yapılan yargılama neticesinde 25/12/2019 tarihli kararla davanın kabulüne karar verilmiştir. Başvurucu kararı temyiz etmiştir. Mahkeme 19/3/2020 tarihli muhtıra ile 539.594,60 TL temyiz nisbi karar harcının yatırılmasını istemiştir. Başvurucu bu muhtıraya karşı 31/3/2020 tarihinde mahkemeye gönderdiği talep dilekçesinde daha önce 533.713,75 TL nisbi temyiz harcını yatırdıklarını, harcını yatırdıkları kararın Anayasa Mahkemesi kararı ile ortadan kaldırıldığını bildirmiştir. Bu nedenle2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 8. maddesi gereğince daha önce yatırılan harcın mahsubunun gerektiğini ileri sürmüştür. Ayrıca harç oranlarında bir değişiklik olmadığını, bu nedenle harcın daha önce de yatırıldığı gözetilerek muhtıradan dönülmesini, mahkeme aksi kanaatte ise harcın mahsup edilerek bakiye harcın bildirilmesini talep etmiştir.

5. Başvurucu daha sonra 22/6/2020 tarihli dilekçesiyle Mahkemeye bir talepdaha göndermiştir. Bu talep dilekçesinde, Dairenin 29/3/2017 tarihinde istek hâlinde peşin harcın iadesine karar verdiğini, 533.713,75 TL harcın elden takipli olacak şekilde iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme her iki talebi 24/6/2020 tarihli ara kararı ile değerlendirmiştir. Buna göre 533.713,75 TL tutarındaki temyiz karar harcının davalıyaiadesine, gereği için Kartal Vergi Dairesine yazı yazılmasına, mahsup talebinin ise reddine karar vermiştir. Mahkeme, vergi dairesine yazdığı 26/6/2020 tarihli müzekkere ile 533.713,75 TL'nin başvurucuya ödenmesine karar vermiştir.

6. Başvurucu, mahkemeye gönderdiği 30/6/2020 tarihli dilekçe ile yalnızca emekli maaşı aldığı ve üzerine taşınmaz kayıtlı olmadığı gerekçesiyle adli yardım talebinde bulunmuştur.

7. Dosyaya feri müdahale talebinde bulunan H.A. tarafından 6/10/2020 tarihinde Mahkemeye gönderilen dilekçe ile daha önce yatırılan 533.713,75 TL temyiz harcının üzerine icra müdürlüğü tarafından haciz konulduğu, bu paranın icra dosyasına yatırılması gerektiği ileri sürülmüştür. Bu nedenle vergi dairesine müzekkere yazılmasını talep etmiştir. Mahkeme 7/10/2020 tarihli vergi dairesine yazdığı müzekkere ile ilgili harcın başvurucuya ödenmeksizin işlem yapılmasını bildirmiştir. Mahkeme, adli yardım hususunda bir değerlendirme yapmaksızın dosyayı Daireye göndermiştir. Daire 8/9/2020 tarihli kararı ile adli yardım talebini içeren dilekçe ekinde sunulan belgelerin başvurucunun kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürdüğü yönünde kanaat uyandırmaya yeterli görülmediği gerekçesiyle adli yardım talebini itiraz kanun yolu açık olmak üzere reddetmiştir.

8. Başvurucu, adli yardım talebinin reddi kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 15/2/2021 tarihli kararı ile itirazı kesin olmak üzere reddetmiştir.

9. Başvurucuya eksik olan 539.594,60 TL temyiz nisbi karar harcını yatırması için mahkeme tarafından 19/3/2021 tarihli muhtıra gönderilmiştir. Başvurucu süresi içinde harcı yatırmamıştır. Mahkeme tarafından 24/4/2021 tarihli ek kararla temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Daire 16/9/2021 tarihinde ek kararı onamıştır.

10. 2021/20825 numaralı başvuruda, başvuruya konu edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/2/2021 tarihli ve E.2021/1374, K.2021/1536 sayılı kararı başvurucu tarafından 23/2/2021 tarihinde öğrenilmiştir. Bu karara karşı 30/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur. 2022/6641 numaralı başvuruda, başvuruya konu edilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/9/2021 tarihli ve E.2021/5403, K.2021/5523 sayılı kararı başvurucu tarafından 27/12/2021 tarihinde öğrenilmiştir. Bu karara karşı 14/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

11. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2022/6641 bireysel başvuru numaralı dosyanın 2021/20825 bireysel başvuru numaralı dosya ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

A. 2021/20825 Numaralı Bireysel Başvuru

13. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hüseyin Aşkan (B.No:2017/15649,21/7/2020) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Kararda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede başvurucu vekili tarafından nihai kararın açılarak okunduğu tespit edilen tarih, nihai kararın sonucunun öğrenildiği tarih kabul edilerek bireysel başvuru süresi bu tarihten itibaren başlatılmış ve başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda da nihai kararın başvurucu vekili tarafından UYAP üzerinden 23/2/2021 tarihinde okunduğu ve başvurunun otuz günlük bireysel başvuru süresi geçtikten sonra 30/3/2021 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. 2022/6641 Numaralı Bireysel Başvuru

1. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu, Mahkemenin daha önce vermiş olduğu ve Yargıtay incelemesinden geçen kararın Anayasa Mahkemesinin 2013/2418 bireysel başvuru numaralı dosyasında 16/12/2015 tarihli ihlal kararıyla ortadan kaldırıldığını ve yeniden yargılama yapıldığını ancakilk kararı temyiz ederken nispitemyiz harcını yatırdığını, dolayısıyla yatırdığı bu harcın kendisine iade edilmesi gerekirken iade edilmediğini, kendisinden kararı temyiz ederken istenilen harçtan ödediği bu harcın mahsubunun gerektiğini belirtmiştir. Bununla birlikte söz konusu temyiz harcının çok yüksek olduğunu ve tekrar ödeme gücünün olmadığını, bu nedenle adli yardım talebinde bulunduğunu, adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkınınihlal edildiğini ileri sürmüştür.

15. Adalalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, ileri sürülen şikâyetlerin kanun yolunda gözetilmesi gerektiğini, ikincillik ilkesi gereği başvuranlar tarafından sunulan belgelerin başvuranların söz konusu mahkeme harçlarını ödemekten muaf tutulmalarına karar verilmesi için yeterli veya ikna edici olup olmadığının değerlendirilmesinin, yerel mahkemelerin yetki alanında olduğunu beyan etmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuş; başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

16. Başvuru, mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmiştir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

19. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

20. Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme kabiliyeti ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması, mahkemeye erişim hakkı yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olay koşullarında ölçülülük incelemesi yapılırken Mahkeme tarafından ödenmesi istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucuya aşırı bir külfet oluşturup oluşturmadığı, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli yardımla ilgili verilen ret kararının gerekçesinin yeterliliğinin de değerlendirilmesi gerektiği açıktır (Mehmet Yaşar Sarcan [1. B.], B. No: 2020/10269, 7/6/2023, § 45)

21. Somut olayda başvurucunun temyiz harcını ödeme gücünden yoksun olduğu gerekçesiyle talep etmiş olduğu adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkına müdahaleyapıldığı görülmektedir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, meşru bir amaca dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

22. Dairenin adli yardım talebini reddetmesinin nedenini, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 336. maddesinin (2) numaralı fıkrasına dayandırdığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu görülmektedir.

23. Yargı harçları, yargı hizmetinden yararlanılması karşılığında devlete ödenen katkı payını ifade etmektedir. Yargı harcı ödeme yükümlülüğü getirilmesiyle, bölünebilen bir kamu hizmeti olan yargı hizmetinden yararlananların bu hizmetin maliyetinin bir kısmına katlanması hedeflenmektedir. Bunun yanında yargı harcının abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun taleplerin disipline edilmesi ve gereksiz başvuruların önüne geçilerek mahkemelerin meşgul edilmesinin önlenmesi amacına hizmet ettiği de açıktır. Öte yandan başvurucuların harç dışındaki yargılama giderleri karşılığında avans yatırmakla yükümlü kılınmasının amacı ise yargılama sırasında yapılması zorunlu giderleri finanse etmektir. Bu giderlerin yargı hizmeti talep eden kişi tarafından karşılanması işin doğası gereğidir. Dolayısıyla başvurucuların harç ve diğer yargılama giderlerini ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkının doğasından kaynaklanan ve anayasal açıdan meşru amaçlara dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim [1. B.], B. No: 2017/21882, 10/2/2021, § 45).

24. Kanunilik ve meşru amaç şartlarını sağladığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale, ölçülülük ilkesi bakımından da değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

25. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında ilk değerlendirilmesi gereken husus elverişlilik kriteridir. Başvurucuların harç ve yargılama gideri ödemekle yükümlü kılınmasının gereksiz yere dava açılmasını önleme amacına ulaşılması yönünden elverişli bir araç olduğu açıktır (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, § 50).

26. İkinci olarak müdahalenin gereklilik kriterini sağlayıp sağlamadığı incelenmelidir. Gereklilik, mahkemeye erişim hakkını en az zedeleyen aracın seçilmesini ifade etmektedir. Yargısal başvurularda ilgililerin harç ve diğer yargılama giderlerini ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkını kısıtladığı tartışmasızdır. Bununla birlikte harç ve yargılama giderlerini ödeme yükümlülüğünün doğduğu ana göre müdahalenin derecesi değişebilmektedir. İlgilinin daha yargılamanın başında yargılama giderlerini ödemekle yükümlü tutulması ile yargılamanın sonunda yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmesi arasında müdahalenin ağırlığı bakımından önemli farklılık bulunmaktadır. Yargılama giderlerinin dava şartı olarak öngörülmesinin davanın esası karara bağlandıktan sonra kişinin yargılama giderini ödemekle yükümlü kılınmasına nazaran mahkemeye erişim hakkına daha ağır bir müdahale teşkil edeceği kuşkusuzdur. Bu sebeple yargılama giderlerini ödeme yükümlülüğünün yargılamanın sonuna ötelenmesinin hakka daha hafif bir müdahale teşkil etmesi sebebiyle tercihe şayan bir yöntem olduğu söylenebilir (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, § 51).

27. Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme kabiliyeti ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması, mahkemeye erişim hakkı yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olay şartlarında ölçülülük incelemesi yapılırken Mahkeme tarafından ödenmesi istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucuya aşırı bir külfet oluşturup oluşturmadığı, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli yardımla ilgili verilen ret kararının gerekçesinin yeterliliğinin de değerlendirilmesi gerektiği açıktır (Emir Dönmez [1. B.], B. No: 2021/20059, 17/9/2024, § 46)

28. Somut olayda başvurucu, adli yardım talebinde yalnızca emekli maaşı aldığını ve üzerine kayıtlı taşınmaz olmadığını bildirmiş ve buna ilişkin e-devlet ekran görüntülerini dilekçesinin ekine eklemiştir. Daire, başvurucunun adli yardım talebini içeren dilekçesi ekinde sunulan belgelere, başvurucunun kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken yargılama ve takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu yönünde kanaat uyandırmadığı gerekçesiyle itibar etmemiştir. Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen Yargıtay 12. Hukuk Dairesi de bu belgelerin tek başına adli yardım talebinde bulunan başvurucunun ödeme gücünden yoksun olduğunu ispatlar nitelikte olmadığını değerlendirmiştir.

29. Yargılama makamları, adli yardım talep dilekçesi ekinde yer alan belgelerin başvurucunun neden ödeme gücünden yoksun olduğunun ispatına yeterli olmadığını açıklamamıştır. Bu hususun ispatı için hangi bilgi ve belgelere ihtiyacı olduğuna da değinmemiş, bu hususta başvurucuya adli yardım talebini ispata yönelik fırsat da vermemiştir. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararından önce yapılan yargılamada başvurucu tarafından temyiz başvuru harcının ödendiği, tekrar talep edilen harcın miktarı gözönüne alındığında daha önce bu harcı ödemek zorunda kalan başvurucunun tekrar yüksek miktardaki buharcı yatırmasının istenilmesi ve mali gücüyle ilgili sunmuş olduğu belgeleri de gözeterek bir değerlendirme yapılmamasının başvurucuya aşırı külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Yargılama makamlarının adli yardım talebine ilişkin değerlendirmelerinin,mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale yönünden gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak yönünden gerekli ve orantılı olduğu söylenemez. Dolayısıyla bu durumun başvurucu üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu ve yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Başvurucu, başvurunun talep sonucunda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

32. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

34. Başvurucunun görülen davanın esasına ilişkin olarak mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmekle birlikte mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden bu aşamada mülkiyet hakkı yönünden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

35. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.

36. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

37. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır.Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

38. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. 2021/20825 numaralı bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. 2022/6641 numaralı bireysel başvuruda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. 2022/6641 numaralı bireysel başvuruda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Mülkiyet hakkı yönünden İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA

E. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılması için Yargıtay 11. Hukuk Dairesine (E.2020/5585, K.2020/3494 ve E.2021/5403, K.2021/5523) iletilmek üzere İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2018/809, K.2019/1236) GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

G. 1. 2022/6641 numaralı bireysel başvuru yönünden 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

2. 2021/20825 numaralı bireysel başvuru yönünden yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hasan Rahmi Özgenç (2) [1. B.], B. No: 2021/20825, 16/4/2025, § …)
   
Başvuru Adı HASAN RAHMİ ÖZGENÇ (2)
Başvuru No 2021/20825
Başvuru Tarihi 21/5/2021
Karar Tarihi 16/4/2025
Birleşen Başvurular 2022/6641

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, menfi tespit davasında adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) Süre Aşımı
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Mülkiyet hakkı Yargılama gideri İncelenmesine Yer Olmadığı
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi