TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MİZGİN ERKOCA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/46083)
|
|
Karar Tarihi: 30/7/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Saliha AKSOY
|
Başvurucu
|
:
|
Mizgin ERKOCA
|
Vekili
|
:
|
Av. Salih TURAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, işe iade davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. 26/2/2019 tarihinde mağaza şefi olarak çalışmaya başlayan başvurucunun iş sözleşmesi 26/8/2019 tarihinde işverence feshedilmiştir.
3. Başvurucu, işe iadesi ve işçilik alacaklarının tahsili istemiyle Diyarbakır 1. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.
4. Mahkeme 17/12/2020 tarihli kararıyla davanın kabulüne hükmetmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun iş akdinin performans yetersizliği gerekçe gösterilerek feshedildiği ancak işverence başvurucunun görev ve çalışma alanına ilişkin performans ölçütlerinin somut, objektif olarak ortaya konulmadığı vurgulanmıştır. Bu bağlamda, başvurucunun performans düşüklüğünün sürekli olduğunun ispat edilemediği ve fesihte son çare ilkesine uyulmadığı belirtilerek feshin geçersizliği ile başvurucunu işe iadesine ve işçililik alacaklarının kendisine ödenmesine karar verilmiştir.
5. Karar hakkında istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dava Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 20/9/2021 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddine hükmetmiştir.
6. Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde başvurucunun iş akdinin 26/8/2019 tarihinde yazılı fesih bildirimi ile feshedildiği, başvurucunun 28/8/2019 tarihinde zorunlu arabulucuya başvurduğu, arabuluculuk sürecinin 9/9/2019 tarihli son tutanak ile anlaşamama şeklinde sona erdiği ve tutanağın başvurucu vekili, işveren vekili ve arabulucu tarafından imzalandığı belirtilmiştir. Kararda, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren Mahkemeye başvurulması için gereken sürenin iki hafta olduğu, bu sürenin 23/9/2019 tarihi mesai saati bitiminde dolduğu, bu nedenle 25/9/2019 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu ifade edilmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 23/9/2021 tarihinde öğrenmesinin ardından 14/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
10. Başvurucu; iş sözleşmesinin feshi sonrası 28/08/2019 tarihinde zorunlu arabulucuya başvurduğunu, 9/9/2019 tarihinde gerçekleştirilen toplantıya işveren vekilinin telekonferans yöntemiyle katıldığını, toplantıda uzlaşmanın sağlanmadığına dair tutanağın arabulucu tarafından işveren vekiline imzalaması için kargo yoluyla gönderildiğini belirtmiştir. Başvurucu, tutanağın imzalanıp gönderilme sürecinin hangi tarihte tamamlandığını bilmediğini ancak mahkemece imzaları daha sonra tamamlanan arabuluculuk tutanağı esas alınarak verilen süre aşımı kararı nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
11. Başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
14. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 38).
15. Vurgulamak gerekir ki dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirleme ve mevzuatı bu yönüyle yorumlama görevi esasen yargı mercilerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili yargı mercilerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın şartları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).
16. Başvurucunun açtığı davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
17. Somut olayda mahkemeye erişim hakkına davanın süre yönünden reddedilmesi suretiyle yapılan müdahalenin kanuni dayanağı olduğu ve sınırlamanın meşru amacı bulunduğu karar gerekçesinde dayanılan kanun maddelerinden anlaşılmıştır. Diğer yandan hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması açısından kanun yolu başvuruları için süre koşulu getirilmesinin meşru bir amacı olduğu da açıktır.
18. Kanunilik ve meşru amaç şartlarını sağladığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale, ölçülülük ilkesi bakımından da değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
19. Hak arama özgürlüğünün bağlandığı usul kurallarına uyulmaması nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin idari istikrarın sağlanması amacının gerçekleştirilmesi bakımından elverişli ve gerekli olduğu söylenebilir. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından üzerinde durulması gereken asıl husus müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.
20. 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 3/1. maddesi uyarınca işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda arabulucuya başvurulması dava şartıdır. Aynı maddenin 2. bendine göre davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. 7036 sayılı Kanun'un 11. maddesinde iş sözleşmesi feshedilen işçinin fesih bildiriminin tebliğ edildiği tarihten itibaren bir ay içinde işe iade edilmesi talebiyle arabulucuya başvurmak zorunda olduğu belirtilmiştir.
21. Somut olayda 26/8/2019 tarihinde iş akdi feshedilen başvurucu 28/8/2019 tarihinde süresinde arabulucuya başvurmuş, işveren vekili ile başvurucu vekili arasında 9/9/2019 tarihinde yapılan arabuluculuk görüşmelerine işveren vekili telekonferans yöntemiyle katılmış, toplantının anlaşamama ile sonuçlanması üzerine son tutanak düzenlenerek imzalanması için kargo yolu ile arabulucu tarafından işveren vekiline gönderilmiştir.
22. Mahkeme 3/1/2020 tarihli ara kararı ile işveren vekiline tebliğe çıkarılan evrakın ne olduğu, arabuluculuk görüşmesinde işveren vekilinin imzasının sonradan tamamlanıp tamamlanmadığı hususlarında bilgi istemiştir. Ara karara cevap olarak arabulucu tarafından 11/9/2019 tarihinde kargo yolu ile işveren vekiline gönderilen tutanağın sonradan imzalandığının belirtildiği, imzanın tamamlanma tarihine ilişkin ise bir bilgi verilmediği görülmüştür.
23. 7036 sayılı Kanun'un 11. maddesinde zorunlu arabulucuya başvurulması hâlinde dava açma süresi açıkça düzenlenmiştir. Buna göre arabuluculuk son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilecektir. Bu durumda son tutanaktaki son imzanın tamamlanmasıyla iki haftalık sürenin başlayacağı açıktır. Somut olayda tutanaktaki imzaların sonradan tamamlandığı arabulucu beyanıyla da ortaya konulmuştur. İmzaların tamamlanması amacıyla 11/9/2019 tarihinde kargo yoluyla işveren vekiline gönderilen tutanağa ilişkin kargo takip çıktısından teslim tarihinin 13/9/2019 olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davanın 25/9/2019 tarihinde açıldığı dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesinin imza aşaması henüz tamamlanmamış tutanağın tarihini esas alarak davanın iki haftalık yasal süresi içinde açılmadığı yönündeki yorumunun başvurucu açısından öngörülebilir olmadığı kabul edilmelidir.
24. Dolayısıyla Bölge Adliye Mahkemenin dava açma süresinin başladığı tarihi belirlemesine ilişkin öngörülebilir olmayan yorumunun mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorum olduğu, bu yorumun başvurucu üzerinde ağır bir külfete sebep olduğu, bu suretle başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçlarla karşılaştırıldığında orantısız olduğu değerlendirilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçüsüz olduğu kanaatine varılmıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
26. Başvurucu, ayrıca adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak somut olayda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığı için söz konusu iddia yönünden bu aşamada bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
27. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 20.000 TL maddi ve 30.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
28. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
29. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
30. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçları bakımından yeterli giderim oluşturduğundan başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Adil yargılanma hakkı kapsamında diğer ihlal iddiaları yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA,
D. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine (E.2021/1151 , K.2021/1389) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
G. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.