TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL DİNLER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/4667)
|
|
Karar Tarihi: 15/4/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Kemal ÖZEREN
|
Başvurucu
|
:
|
Halil DİNLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, resen emeklilik işleminin iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/1/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar şöyledir:
5. Birinci sınıf emniyet müdürü rütbesinde görev yapan başvurucu, 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'na 27/3/2015 tarihli ve 6638 sayılı Kanun'un 32. maddesiyle eklenen geçici 27. madde uyarınca Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulunun (İdare) 17/4/2015 tarihli ve 2015/1 sayılı kararıyla resen emekli edilmiştir.
6. Başvurucu bu işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; görevinde başarılı olmasına rağmen İdarenin takdir yetkisini kullanırken objektif davranmadığını, meslek hayatını sürdürmek konusunda haklı beklentisi bulunmasına rağmen resen emekliliğe sevk edildiğini belirterek işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
7. Ankara 13. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 30/12/2015 tarihinde oyçokluğuyla davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; gerekli şartları haiz olan personeli resen emekliye sevk etmek hususunda İdareye 3201 sayılı Kanun'un geçici 27. maddesi ile geniş bir takdir yetkisi tanındığını, anılan düzenlemede emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilme şartları haricinde başarısızlık, yetersizlik gibi herhangi bir şarta da yer verilmediğini belirtmiştir. Bu bağlamda ilgili hükmün verdiği yetkiye istinaden İdareye tanınan takdir yetkisi kapsamında, kamu yararı ve hizmet gerekleri gözönünde bulundurularak işlem tesis edildiği ifade edilerek dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Karşıoyda ise başvurucunun resen emekli edilmesine yönelik olarak görevinde başarısızlığına, yetersizliğine dair veya emekli edilmesini gerektirir somut bir hâlin gösterilmediği vurgulanarak kullanılan takdir yetkisinde kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı kanaatiyle dava konusu işlemin iptal edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
8. Başvurucu, İdarenin takdir hakkını subjektif olarak kullandığını ve İdare Mahkemesi tarafından iddialarının dikkate alınmadığını ifade ederek İdare Mahkemesi kararına karşı temyiz başvurusunda bulunmuştur. Danıştay Beşinci Dairesi (Daire) 14/12/2016 tarihinde İdare Mahkemesi kararının ve dayandığı gerekçenin hukuka ve usule uygun olduğu ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle temyiz başvurusunun reddine ve anılan kararın onanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu daha önceki iddialarını yineleyerek bu kararın düzeltilmesi talebinde bulunmuştur. Daire karar düzeltme talebinin açıklamalı olarak reddine karar vermiştir. Kararda; başvurucunun milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisak ve irtibatı bulunduğundan bahisle 3/10/2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (675 sayılı KHK) ile rütbesinin alındığı belirtilmiştir. Bununla birlikte idari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin, kural olarak söz konusu işlemlerin tesis edildikleri tarihteki hukuki duruma göre yapılması esas ise de dava konusu edilen işlemlerin niteliğine göre idari işlemin tesis edildiği tarihten önceki dönemi ilgilendirmesi koşuluyla, yargılama sürecinde veya daha sonra ortaya çıkan tüm bilgi ve belgelerin işlemin hukuka uygunluk denetiminde gözönünde bulundurulmasının gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda dava konusu resen emeklilik işleminin tesis edildiği tarih itibarıyla, görevine devam ettirilen personel ile resen emekliliğine karar verilen personelin değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerin; eşit, objektif ve istikrarlı bir şekilde uygulanması gerekmekle birlikte, gelinen aşamada meydana gelen yeni hukuki durum itibarıyla resen emekliliğe sevk edilen bir kısım personelin rütbelerinin geri alınmasına konu olan fiillerin işlem tarihinden önceki dönemleri kapsayabileceği ve bu durumun resen emeklilik konusunda yapılacak değerlendirmeyi etkileyeceğinin de dikkate alınması gerektiğinin açık olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan karşıoy kullanan iki üye, Dairenin onama kararına yönelik olarak karar düzeltme talebinin doğrudan reddi gerektiğini belirterek çoğunluk kararına katılmamıştır.
10. Nihai karar 23/12/2020 tarihinde başvurucu tarafından öğrenilmiştir.
11. Öte yandan başvurucunun 675 sayılı KHK ile rütbelerinin geri alınmasına yönelik olarak Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonuna (OHAL Komisyonu) yapmış olduğu başvurunun reddine karar verilmiştir. Başvurucunun bu işlemin iptali talebiyle açmış olduğu dava Ankara 23. İdare Mahkemesinin 19/11/2019 tarihli kararıyla reddedilmiş, bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesinin 29/6/2022 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
12. 3201 sayılı Kanun'a 27/3/2015 tarihli ve 6638 sayılı Kanun'un 32. maddesiyle eklenen geçici 27. madde şöyledir:
"1/1/2015 tarihi itibarıyla, Birinci Sınıf Emniyet Müdürü rütbesini ihraz edenlerden Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, Polis Akademisi Başkanı, Özel Güvenlik Denetleme Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, İl Emniyet Müdürü, Emniyet Müşaviri, Polis Moral Eğitim Merkezi Müdürü, Akademi Başkan Yardımcısı, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi Müdürü, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı, Teftiş Kurulu Grup Amiri, Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü, Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü ve Polis Eğitim Merkezi Müdürü kadrolarında bulunanlar dışında kalanlar ile 1/1/2015 tarihi itibarıyla İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Sınıf Emniyet Müdürü rütbesini ihraz edenlerden emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için gerekli şartları haiz olanlar; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Yüksek Değerlendirme Kurulunun teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile resen emekliye sevk edilebilir. Bu şekilde emekliye sevk edilenler hakkında da 55 inci maddenin yirmi birinci fıkrası hükümleri uygulanır."
13. 6638 sayılı Kanun'un 32. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
"3201 sayılı Kanuna eklenen geçici 27 nci maddeyle; kıdeme dayalı otomatik terfi sistemi nedeniyle bozulan kadro piramidinin düzeltilmesi, kadro sayılarının 55 inci madde ile belirlenen oranlara çekilmesi için, özellikle yığılmalar meydana gelen emniyet müdürü rütbesinde bulunan personelden emeklilikle ilgili şartları haiz olanların resen emekli edilmesine yönelik düzenlemeye gidilmiştir. Bu şekilde emekli edilecek personelin mağdur edilmemesi bakımından, Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğu gibi, bunlara belli bir miktar kadrosuzluk tazminatının yaş haddine kadar ödenmesi öngörülmüştür."
14. 675 sayılı KHK'nın "Emekli Emniyet Teşkilatı personeline ilişkin tedbirler" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 55 inci maddesinin ondokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27 nci maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilenler, kendi isteğiyle emekli olanlar veya Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan ve ekli (2) sayılı listede yer alanların rütbeleri alınır. ..."
15. 675 sayılı KHK'nın 2. maddesindeki bu hüküm 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ile aynen kanunlaşmıştır.
B. İlgili Yargı Kararları
16. Anayasa Mahkemesinin 3201 sayılı Kanun'un geçici 27. maddesinin iptali talebiyle açılan davada iptal talebinin reddine ilişkin 4/5/2017 tarihli ve E.2015/41, K.2017/98 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
305. Kanun koyucunun bu şekilde emniyet müdürlerinin resen emekli edilmelerine ilişkin temel kuralları saptayıp yasal çerçeveyi çizdikten sonra maddenin gerekçesinde belirtilen; bozulan kadro piramidinin düzeltilmesi, kadro sayılarının 55. maddede belirlenen oranlara çekilmesi ve özellikle emniyet müdürü rütbesinde meydana gelen yığılmaları önlemek suretiyle daha etkin bir personel yapısına ulaşılması amaçlarını gerçekleştirmek üzere idareye resen emekliye sevk edilecek personeli seçme hususunda yetki vermesinde hukuki belirlilik, yasama yetkisinin devredilmezliği ve kanunilik ilkelerine aykırı düşen bir yön bulunmamaktadır. Zira anılan amaçları gerçekleştirmek üzere Kanun'da belirtilen çerçeve kapsamında ve yine Kanun'da belirtilen koşulları taşıyan personel arasında hangilerinin resen emekliye sevk edilecekleri hususunda idareye takdir yetkisinin verilmesi, uzmanlık ve idare tekniği kapsamında kalan bir husustur. Kuşkusuz idareye tanınan bu takdir yetkisi, keyfîlik anlamına gelmeyip anılan yetki kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla ve objektif kriterlere uygun olarak kullanılabilecektir.
...
314. Bu bağlamda Kanun'da tüm emniyet müdürlerinin değil sadece emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için gerekli şartları haiz olanların resen emekliye sevk edilebilmelerine izin verilmiştir. Ayrıca kuralda, anılan şekilde emekliye sevk edilenlere yaş haddine kadar 3201 sayılı Kanun'un 55. maddesinin yirmi birinci fıkrasında belirtilen kadrosuzluk tazminatının ödeneceği belirtilerek bu kişilerin yaş haddinden önce resen emekliye ayrılmaları nedeniyle oluşabilecek ekonomik kayıplarını önlemeye yönelik dengeleyici tedbir de öngörülmüştür.
315. İptali istenen kuralın uygulanmasına karşı yargı yolunun da açık olduğu, böylece idarenin sınırlama aracını sınırlama amacına ve Kanun'a aykırı şekilde keyfî olarak kullanmasının önüne geçecek güvencenin de bulunduğu görülmektedir. Bu yönleriyle kuralla çalışma hürriyeti ve hakkına getirilen sınırlamanın, hakkın özünü zedelediği veya bunun demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı düştüğü söylenemez.
316. Kuralın kazanılmış haklara ve haklı beklentilere saygı ilkelerine aykırılık teşkil eden bir yönünün bulunmadığı da açıktır.
317. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 7., 10., 13., 48., 49. ve 128. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir."
17. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 3/10/2019 tarihli ve E.2017/4074, K.2019/4021 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
" ...
İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü emrinde 2. Sınıf Emniyet Müdürü rütbesiyle öğretim görevlisi olarak görev yapan davacı tarafından, 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun Geçici 27. maddesi uyarınca re'sen emekliye sevk edilmesine ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulunun 17/4/2015 tarih ve 2015/1 sayılı işleminin iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı maaş ve diğer özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi ve işleme dayanak olan 3201 sayılı Kanun'un Geçici 27. maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
...İzmir 5. İdare Mahkemesinin 11/3/2016 tarih ve E.2015/837, K.2016/424 sayılı kararıyla;
...davacının, kendi sınıfı içerisinde bulunan diğer personelle birlikte değerlendirilmesinden, Kurul kararında belirtilen; emekli edilmesini gerektirir, geçmiş hizmetlerinde başarısız veya yetersizliğine, hakkında yürütülen soruşturma ve aldığı cezalara, temsil ve yöneticilik yeteneklerinin, özgüveni, verimlilik ve benzeri özelliklerinin olumsuzluğuna ilişkin bir tespite yer verilmediği görüldüğünden, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulunca salt takdir yetkisine istinaden yapıldığı anlaşılan değerlendirme sonucu re'sen emekliye sevk edilmesine ilişkin işlemde kamu yararı ve hizmet gerekleri ile kanun önünde eşitlik ilkeleri yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ve işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
... Danıştay Beşinci Dairesinin 20/2/2017 tarih ve E.2016/29839, K.2017/3132 sayılı kararıyla;
Dava konusu işlemin dayanağı olan Kanun hükümleri ile gerekçeleri bir arada değerlendirildiğinde; Kanun'un amacının, emniyet hizmetlerinin hizmet gereklerine uygun olarak yürütülebilmesi için her bir rütbede ihtiyaç duyulan emniyet amirlerinin kadro sayılarının belirlenmesi ve sayıları Kanunla belirlenen bu kadrolara atamalarda liyakat ilkesi çerçevesinde bir değerlendirmeye ve seçmeye imkân sağlanması olduğunun anlaşıldığı,
Kadro sayılarının Kanunla belirlenmesi ve kadroların aşılamayacak olması, öte yandan mevcut polis amiri sayısının da kadro sayısından fazla olması nedeniyle, zorunlu olarak bazı polis amirlerinin resen emekli edilmelerinin öngörüldüğü ve bu kapsamdaki personelin hak kaybına uğramamaları için özlük ve parasal haklarının korunduğu,
Söz konusu yasal zorunluluk nedeniyle resen emekliye sevk edilecek polis amirlerinin belirlenmesinde idarenin takdir yetkisi bulunduğunun açık olduğu, bu kapsamda, idarenin takdir yetkisinin kullanımında sınırsız bir serbestiye sahip olmadığı bilinmekle birlikte, Kanun'un amir hükmünü yerine getirmek durumunda olan idarenin, resen emekliye sevk edilecek polis amirlerinin belirlenmesinde kamu yararı amacına aykırı ve hizmet gerekleri dışında subjektif sebeplerle hareket ettiğine ilişkin bir verinin bulunmadığı, bunun yanında, hangi polis amirlerinin emekliye sevk edileceğinin belirlenmesi konusunda idarenin yargı kararı ile zorlanmasının da hukuken olanaklı olmadığı,
Bu itibarla, Kanun'un amir hükmü gereği mevcut polis amiri sayısını sınırlı sayıdaki kadro sayısına çekmek amacı dâhilinde davalı idareye tanınan takdir yetkisi kullanılarak tesis edildiği anlaşılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak, İzmir 5. İdare Mahkemesinin 11/3/2016 tarih ve E.2015/837, K.2016/424 sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
... İzmir 5. İdare Mahkemesinin 2/11/2017 tarih ve E.2017/1636, K.2017/1560 sayılı kararıyla; dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal ve özlük hakların dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
...
Dava dosyasının ve benzer nitelikte olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu esasına kayıtlı diğer dosyaların incelenmesinden; davalı idarece yapılan değerlendirmelerde, görevine devam ettirilen personelin, kimi zaman sicil not ortalaması yüksek olmasına rağmen ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri bakımından re'sen emekli edilen personelin gerisinde kaldığı, kimi zaman ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri bakımından diğerlerinden önde olan personelin geçirdiği soruşturmalar ve aldığı cezalar dikkate alınarak görevine devam ettirilmediği; bir personelin görevine devam edebilmesi için önünde engel olan bir fiilin diğer bir personel için engel görülmediği; dolayısıyla, davalı idarece yapılan değerlendirmede dikkate alındığı belirtilen personelin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özelliklerinin gözetilmesinde eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın bulunmadığı, bunlardan birine öncelik verilmiş ise bunun gerekçelerinin açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dosyada yer alan Yüksek Değerlendirme Kurulu kararında her ne kadar, personelin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özellikleri dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığı belirtilmiş ise de; uyuşmazlık konusu dönemde görevine devam ettirilen personele ilişkin listeler ile listelerde yer alan personelin kıdem, sicil, ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri ve davranışlar ile geçmişte alınmış cezalar, geçirilen ve devam eden soruşturma bilgileri gözönüne alındığında, davalı idarece, yukarıda belirtilen ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiğinin ortaya konulamadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, davalı idarece, davacının re'sen emekliye sevk edilip edilmeyeceği konusunda yukarıda yer verilen gerekçedeki hususlar çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılacağından, diğer bir ifadeyle, İdare Mahkemesince verilen iptal kararının yukarıdaki gerekçeyle hukuka uygun görülmesi, davacının doğrudan görevine devam ettirilmesi sonucunu doğurmayacağından, dava konusu işlem nedeniyle yoksun kalınan hakların tazmini isteminin bu aşamada kabulüne hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, Mahkeme kararının tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
..
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kısmen kabulü, kısmen reddine;
2. İzmir 5. İdare Mahkemesinin 2/11/2017 tarih ve E.2017/1636, K.2017/1560 sayılı ısrar kararının, dava konusu işlemin iptaline ilişkin kısmının yukarıda yer verilen gerekçe ile ONANMASINA,
3. Dava konusu işlem nedeniyle yoksun kalınan parasal ve özlük hakların dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin kısmının ise BOZULMASINA,
... karar verildi."
18. Danıştay Beşinci Dairesinin 14/7/2020 tarihli ve E.2018/3439, K.2020/3480 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde 1. Sınıf Emniyet Müdürü rütbesiyle görev yapan davacının, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun geçici 27. maddesi uyarınca re'sen emekliye sevk edilmesine ilişkin 17/4/2015 tarih ve 2015/1 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu kararının iptali ve 4/4/2015 tarih ve 29316 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun'un (3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'na geçici 27. maddeyi ekleyen) 32. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
... Ankara 3. İdare Mahkemesinin 25/5/2017 tarih ve E.2016/1760, K.2017/1842 sayılı kararında; Yasanın amir hükmü gereği mevcut emniyet amiri sayısını sınırlı sayıdaki kadro sayısına çekmek amacı dâhilinde davalı idareye tanınan takdir yetkisi kullanılarak tesis edildiği anlaşılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
...
Söz konusu Kanun hükmü ile idareye, Kanun'da belirtilen çerçeve kapsamındaki ve yine Kanun'da belirtilen koşulları taşıyan personel arasından resen emekliye sevk edeceği personeli belirleme konusunda takdir yetkisi tanındığı açık olmakla birlikte, idareye tanınan söz konusu takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğu ve bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Nitekim, dava konusu işlemin dayanağı olan 3201 sayılı Kanun'un (6638 sayılı Kanun'la eklenen) geçici 27. maddesinin iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesi'nin (kararımızın "Anayasa'ya Aykırılık İddiasının İncelenmesi" bölümünde değinilen) 4/5/2017 tarih ve E.2015/41, K.2017/98 sayılı kararında; Kanun'da belirtilen çerçeve kapsamında ve yine Kanun'da belirtilen koşulları taşıyan personel arasında hangilerinin resen emekliye sevk edileceği hususunda idareye tanınan takdir yetkisinin, keyfîlik anlamına gelmeyip kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla ve objektif kriterlere uygun olarak kullanılabileceği, idarenin bu yetkisini kullanırken kamu hizmetinin daha iyi işlemesi veya kamu yararı esasına göre ayrım yaparak işlem yapmak zorunda olduğu, bunun için ise söz konusu kadrolarda çalışanlar yönünden birtakım ayırt edici objektif kriterlerin kullanılması gerektiği hususlarına vurgu yapılmıştır. Bunun yanında, söz konusu kriterlerin uygulanması sırasında eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın sağlanması hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucudur.
Anılan Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, resen emekli edilecek personelin belirlenmesinde birtakım ayırt edici objektif kriterlerin kullanılması gerekmektedir.
Davalı idarece bu kapsamda yapılan değerlendirmeler incelendiğinde; görevine devam ettirilen personelin, kimi zaman sicil not ortalaması yüksek olmasına rağmen ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri bakımından resen emekli edilen personelin gerisinde kaldığı, bir personelin görevine devam edebilmesi için önünde engel olan bir fiilin diğer bir personel açısından engel olarak görülmediği; dolayısıyla, davalı idarece yapılan değerlendirmede dikkate alındığı belirtilen; personelin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özellikleri yönünden eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın söz konusu olmadığı, bunlardan birine öncelik verilmiş ise bunun gerekçelerinin açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davalı idarece, resen emekliye sevk edilecek personelin seçiminde kullanıldığı belirtilen ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiğinin ortaya konulamadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, davalı idarece, davacının resen emekliye sevk edilip edilmeyeceği konusunda yukarıda yer verilen gerekçeler dikkate alınarak yeniden bir değerlendirme yapılacağından, bu karar, davacının doğrudan görevine başlatılması sonucunu doğurmayacak ve bu aşamada davacının parasal ve özlük hak kaybının varlığından söz edilmesi mümkün olmayacaktır.
...
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılıKanun'un49.maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin temyize konu Ankara 3. İdare Mahkemesinin 25/5/2017 tarih ve E.2016/1760, K.2017/1842 sayılı kararının BOZULMASINA,
...karar verildi."
19. Danıştay Onikinci Dairesinin 25/3/2021 tarihli ve E.2021/1421, K.2021/1642 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Emniyet Genel Müdürlüğünde 1. sınıf emniyet müdürü olarak görev yapan davacının, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'nun geçici 27. maddesi uyarınca re'sen emekliye sevk edilmesine ilişkin 17/4/2015 tarih ve 2015/1 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu kararının iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine, özlük haklarının iadesine ve 4/4/2015 tarih ve 29316 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun'un (3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'na geçici 27. maddeyi ekleyen) 32. maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
... Ankara 11. İdare Mahkemesinin 6/12/2016 tarih ve E.2015/1616, K.2016/4243 sayılı kararıyla; 6638 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun terfi ve atamalara ilişkin maddelerinde değişikliğe gidildiği, Emniyet Teşkilatında her amir rütbesinde bulunması gereken azami kadro sayısının belirlendiği, söz konusu değişikliklerin bir an önce hayata geçirilmesi amacıyla geçici 27. madde ile altı ay içerisinde idareye re'sen emeklilik işlemlerini gerçekleştirme yükümlülüğünün getirildiği, bunun neticesinde idarenin emniyet müdürlerini kendi aralarında değerlendirerek davacının da aralarında bulunduğu bir kısım personelleri re'sen emekliye sevk ettiği, geçici 27. maddede emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için gerekli şartları haiz olan personeli re'sen emekliye sevk etme hususunda davalı idareye geniş bir takdir yetkisi tanındığı, ilgili personelin belirlenmesi noktasında, Kanunda emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilme şartlarını haiz olmanın haricinde başarısızlık, yetersizlik vb. gibi herhangi bir şarta da yer verilmediği, kamu hizmetinin etkin ve verimli bir biçimde yürütülmesini teminen, yürürlükte bulunan 3201 sayılı Kanun'un amir hükmünün verdiği yetkiye istinaden, idareye tanınan takdir yetkisi kapsamında kamu yararı ve hizmet gerekleri gözönünde bulundurularak tesis edildiği anlaşılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; öte yandan, hukuka uygun olduğu sonucuna varılan dava konusu işlemden dolayı yoksun kalınan özlük ve parasal hakların tazminine karar verilmesinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
... Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 2/11/2017 tarih ve E.2017/7705, K.2017/12110 sayılı kararıyla; Anayasa'ya aykırılık iddiasının yerinde görülmediği istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun açıklamalı olarak reddine karar verilmiştir.
...
Söz konusu Kanun hükmü ile idareye, Kanun'da belirtilen çerçeve kapsamındaki ve yine Kanun'da belirtilen koşulları taşıyan personel arasından re'sen emekliye sevk edeceği personeli belirleme konusunda takdir yetkisi tanındığı açık olmakla birlikte, idareye tanınan söz konusu takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olduğu ve bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
Nitekim, dava konusu işlemin dayanağı olan 3201 sayılı Kanun'un geçici 27. maddesinin iptali istemiyle açılan davada verilen ve 3/8/2017 tarih ve 30143 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 4/5/2017 tarih ve E.2015/41, K.2017/98 sayılı kararında; Kanun'da belirtilen çerçeve kapsamında ve yine Kanun'da belirtilen koşulları taşıyan personel arasında hangilerinin re'sen emekliye sevk edileceği hususunda idareye tanınan takdir yetkisinin, keyfîlik anlamına gelmeyip kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla ve objektif kriterlere uygun olarak kullanılabileceği, idarenin bu yetkisini kullanırken kamu hizmetinin daha iyi işlemesi veya kamu yararı esasına göre ayrım yaparak işlem yapmak zorunda olduğu, bunun için ise söz konusu kadrolarda çalışanlar yönünden birtakım ayırt edici objektif kriterlerin kullanılması gerektiği hususlarına vurgu yapılmış olup, söz konusu kriterlerin uygulanması sırasında eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın sağlanması, hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucudur.
Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, re'sen emekli edilecek personelin belirlenmesinde birtakım ayırt edici objektif kriterlerin kullanılması gerekmektedir.
Davalı idarece bu kapsamda yapılan değerlendirmelerin incelenmesinden; görevine devam ettirilen personelin, kimi zaman sicil not ortalaması yüksek olmasına rağmen ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri bakımından re'sen emekli edilen personelin gerisinde kaldığı, bir personelin görevine devam edebilmesi için önünde engel olan bir fiilin diğer bir personel açısından engel olarak görülmediği; dolayısıyla, davalı idarece yapılan değerlendirmede dikkate alındığı belirtilen; personelin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özellikleri yönünden eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın söz konusu olmadığı, bunlardan birine öncelik verilmiş ise bunun gerekçelerinin açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davalı idarece, re'sen emekliye sevk edilecek personelin seçiminde kullanıldığı belirtilen ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiği ortaya konulamadığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan; davalı idarece, davacının re'sen emekliye sevk edilip edilmeyeceği konusunda yukarıda yer verilen gerekçeler dikkate alınarak yeniden bir değerlendirme yapılacağından, doğrudan görevine başlatılması söz konusu olmayan davacının, bu aşamada parasal ve özlük hak kaybının varlığından söz edilemeyeceği de açıktır.
...
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Ankara 11. İdare Mahkemesinin 6/12/2016 tarih ve E.2015/1616, K,2016/4243 sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 2/11/2017 tarih ve E.2017/7705, K.2017/12110 sayılı kararının BOZULMASINA,
... karar verildi."
20. Danıştay Beşinci Dairesinin 22/10/2020 tarihli ve E.2017/6014, K.2020/4691 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Trabzon İdare Mahkemesinin 25/11/2015 tarih ve E.2015/907, K.2015/1591 sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Beşinci Dairesinin 10/11/2016 tarih ve E.2016/25254, K.2016/5900 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
...
Dilekçede ileri sürülen düzeltme nedenlerinin anılan maddede sayılan nedenlere uymadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, davacının milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti/iltisakı/irtibatı bulunduğundan bahisle 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile rütbesinin alındığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin, kural olarak söz konusu işlemlerin tesis edildikleri tarihteki hukuki duruma göre yapılması esas ise de, dava konusu edilen işlemlerin niteliğine göre idari işlemin tesis edildiği tarihten önceki dönemi ilgilendirmesi koşuluyla, yargılama sürecinde veya daha sonra ortaya çıkan tüm bilgi ve belgelerin işlemin hukuka uygunluk denetiminde gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Olayda; dava konusu re'sen emeklilik işleminin tesis edildiği tarih itibarıyla, görevine devam ettirilen personel ile resen emekliliğine karar verilen personelin değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerin; eşit, objektif ve istikrarlı bir şekilde uygulanması gerekmekle birlikte, gelinen aşamada meydana gelen yeni hukuki durum itibarıyla, resen emekliliğe sevk edilen bir kısım personelin Kanun Hükmünde Kararnameler ile rütbelerinin geri alınmasına konu olan fiillerin işlem tarihinden önceki dönemleri kapsayabileceği ve bu durumun re'sen emeklilik konusunda yapılacak değerlendirmeyi etkileyeceğinin de dikkate alınması gerektiği açıktır.
...
1. Karar düzeltme isteminin yukarıda belirtilen açıklamayla REDDİNE,
...karar verildi."
21. Danıştay Onikinci Dairesinin 9/3/2023 tarihli ve E.2022/6221, K.2023/1021 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Polis Amirleri Eğitim Merkezinde 2. sınıf emniyet müdürü olarak görev yapan davacının, 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun geçici 27. maddesi uyarınca re'sen emekliye sevk edilmesine ilişkin 17/4/2015 tarih ve 2015/1 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu kararının iptali ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı maaş ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada verilen davanın reddi yolundaki Ankara 4. İdare Mahkemesinin 29/1/2016 tarih ve E.2015/1653, K.2016/252 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu'nun 53. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırılması ve dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
... Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin 9/3/2022 tarih ve E.2022/212, K.2022/485 sayılı kararıyla; davacı tarafından yargılamanın yenilenmesi dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin, 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu'nun 53. maddesinde tahdidi olarak sayılan yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında bulunmadığı görüldüğünden, yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne imkân bulunmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmiştir.
... Ankara Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin 3/11/2022 tarih E.2022/1586, K.2022/2661 sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna ve yargılamanın yenilenmesi istemine konu olan ve kaldırılması istenen Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen kararının, istinaf kanun yolunun uygulanmasına başlandığı 20/7/2016 tarihi öncesinde verilen ve temyiz incelemesinden geçen yargılamanın devamı olduğu gözönüne alındığında, bu karara karşı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunulması üzerine verilen Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen 9/3/2022 tarih ve E.2022/212, K.2022/485 sayılı kararının da temyiz kanun yolu incelemesine tabi olması gerektiği sonucuna varıldığından, istinaf başvurusunun görev yönünden reddi gerektiği gerekçesiyle Ankara 4. İdare Mahkemesince verilen anılan karara yönelik başvurunun Ankara Bölge İdare Mahkemesince istinaf yoluyla incelenmesine yasal olanak bulunmadığından, bu karara yönelik istinaf başvurusunun görev yönünden reddine, dosyanın söz konusu Mahkeme kararının temyizen incelemekle görevli olan Danıştay'a gönderilmesine karar verilmiştir.
... Resen emekliye sevk edildikten sonra 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında rütbelerinin alındığı, bu işleme karşı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'na yaptığı başvurunun kabul edilmesi üzerine rütbelerinin geri verildiği, bu kararla birlikte terör örgütü ve faaliyetleri içerisinde yer almadığının kanıtlandığı, yeniden yargılama yapılması için gerekli olan şartların gerçekleştiği gerekçesiyle Ankara 4. İdare Mahkemesinin 29/1/2016 tarih ve E.2015/1653, K.2016/252 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 53. maddesinin (h) bendi uyarınca yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırılmasına karar verilmesi için İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
...
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
...
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle yargılamanın yenilenmesi isteminin reddi yolundaki Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin temyize konu 9/3/2022 tarih ve E.2022/212, K.2022/485 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
...karar verildi."
22. Danıştay Onikinci Dairesinin 19/4/2021 tarihli ve E.2021/1073, K.2021/1967 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Kastamonu İdare Mahkemesinin 31/3/2016 tarih ve E.2015/603, K.2016/468 sayılı kararının onanmasına ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin 10/1/2017 tarih ve E.2016/36086, K.2017/748 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
...
Dilekçede ileri sürülen düzeltme nedenlerinin anılan maddede sayılan nedenlere uymadığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, davalı idarece re'sen emeklilik işlemlerine yönelik olarak yapılan değerlendirmelerde; görevine devam ettirilen personelin kimi zaman sicil not ortalaması yüksek olmasına rağmen ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri bakımından re'sen emekli edilen personelin gerisinde kaldığı; kimi zaman ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri bakımından diğerlerinden önde olan personelin geçirdiği soruşturmalar ve aldığı cezalar dikkate alınarak görevine devam ettirilmediği; bir personelin görevine devam edebilmesi için önünde engel olan bir fiilin diğer bir personel için engel görülmediği; dolayısıyla, davalı idarece işlem tesis edilirken, personelin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özelliklerinin gözetilmesinde eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın bulunmadığı, bunlardan birine öncelik verilmiş ise bunun gerekçelerinin açıklanmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak, dosyanın incelenmesinden; davacının, milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti/iltisakı/irtibatı bulunduğundan bahisle, 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile rütbesinin geri alındığı görülmektedir.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin, kural olarak söz konusu işlemlerin tesis edildikleri tarihteki hukuki duruma göre yapılması esas ise de, dava konusu edilen işlemlerin niteliğine göre, idari işlemin tesis edildiği tarihten önceki dönemi ilgilendirmesi koşuluyla, yargılama sürecinde veya daha sonra ortaya çıkan tüm bilgi ve belgelerin işlemin hukuka uygunluk denetiminde gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Bakılan olayda, dava konusu re'sen emeklilik işleminin tesis edildiği tarih itibarıyla, görevine devam ettirilen personel ile re'sen emekliliğine karar verilen personelin değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerin; eşit, objektif ve istikrarlı bir şekilde uygulanması gerekmekle birlikte, gelinen aşamada meydana gelen yeni hukuki durum itibarıyla, re'sen emekliye sevk edilen bir kısım personelin Kanun Hükmünde Kararnameler ile rütbelerinin geri alınmasına konu olan ve re'sen emeklilik işleminden önceki dönemleri kapsayan fiillerinin, re'sen emeklilik konusunda yapılacak değerlendirmede dikkate alınabileceği de açıktır.
...
1. Karar düzeltme isteminin yukarıda belirtilen açıklama ile REDDİNE,
... karar verildi."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Anayasa Mahkemesinin 15/4/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
24. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay [2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
B. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu; aktif bir şekilde görev yaparken ve mesleği ile ilgili haklı beklentileri varken öngöremediği bir zamanda emekli edildiğini, idarenin kendisine tanınan takdir yetkisini keyfî bir şekilde kullandığını belirtmiştir. Danıştay içtihadında idarenin takdir hakkının mutlak ve sınırsız olmadığının bunun kamu yararı ve hizmet gerekleri sınırları içinde kullanılması gerektiğinin kabul edildiğini vurgulayan başvurucu resen emekli edilmesine gerekçe olarak görevinde başarısızlığına ya da yetersizliğine yönelik somut bir durumun gösterilmediğini ifade etmiştir. Bu bağlamda başvurucu hukuki güvenliğinin ve haklı beklentisinin ortadan kaldırıldığını belirtmiş, eşitlik ilkesinin ve kamu hizmetine girme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde; yargısal makamlar tarafından başvurucunun itirazları dikkate alınarak ilgili mevzuat uyarınca talebinin incelendiği ve resen emekliye sevk edilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı, ayrıca başvurucunun 675 sayılı KHK ile rütbelerinin geri alınmış olması nedeniyle yapılacak incelemede Anayasanın 15. maddesinin de gözetilmesinin faydalı olacağı vurgulanmıştır. Sonuç olarak ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşulları hatırlatılmış ve bunların dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
27. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki beyanlarını yinelemekle birlikte rütbelerinin geri alınmasının önceki resen emeklilik işlemine dayanak yapıldığını, sonra gerçekleşen bir işlemin önceki bir işleme gerekçe olamayacağını belirtmiştir.
C. Değerlendirme
28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddiaları ve Danıştayın somut olayla ilgili içtihadı gözönüne alınarak başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
31. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "... adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu [1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75; Faruk Büyük [2. B.], B. No: 2015/17044, 11/12/2018, § 33 ).
32. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34; Faruk Büyük, § 35). Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak yargılama mercileri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır (Faruk Büyük, § 36).
33. Öte yandan temyiz mercilerinin yargılamayı yapan mahkemenin kararına katılmaları hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararlarına yansıtmaları yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde öne sürülmüş ana unsurları incelediğini, ilk derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932, 6/1/2015, § 60).
34. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39; Faruk Büyük, §§ 37, 38).
35. Diğer taraftan yargısal kararlardaki değişiklikler, hukukun dinamizmini ve mahkemelerin yaklaşımlarını yaşanan gelişmelere uyarlama kabiliyetlerini yansıtması yönüyle olumludur. Bu değişiklikler yargı organlarının takdir yetkisi kapsamında olup öz itibarıyla önceki çözümün tatminkâr bulunmaması anlamına gelmektedir. Ancak uygulamadaki birlikteliği sağlamaları beklenen yüksek mahkemeler içinde yer alan dairelerin benzer davalarda tatmin edici bir gerekçe göstermeksizin farklı sonuçlara ulaşmaları ihtimale dayalı ve birbirine zıt sonuçları ortaya çıkartır. Bu ise hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerine ters düşecektir. Ayrıca böyle bir algının toplumda yerleşmesi hâlinde bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına duymaları beklenen güven zarar görebilir. Bu bağlamda aynı hususta daha önce çıkan kararlardan farklı bir hüküm kurulması hâlinde mahkemelerce bu farklılaşmaya ilişkin makul bir açıklamanın getirilmesi gerekmektedir (Türkan Bal, §§ 53, 55, 64; Faruk Büyük, § 39).
36. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi norm denetimi ve bireysel başvuru kararlarında (örnekler için bkz. Ercan Din [2. B.], B. No: 2014/94, 8/6/2016; Semra Bekiroğlu ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6717, 16/12/2015; Ahmet Gül ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/1182, 22/9/2016) hukuki güvenlik ve belirlilik kavramının mahkeme kararlarında makul bir istikrarın sağlanması hususu ile de doğrudan ilgili olduğu, yargı makamlarının benzer davalarda daha önceki kararlarıyla kabul edilebilir oranlarda uyumlu kararlar vermesi gerektiği, mahkeme kararlarında istikrarlı değerlendirmelerin dışındaki bir yaklaşımın hukukun dinamik yorumuyla uyumlu ve gelişmeye yönelik olarak verildiğinin ilgili ve yeterli gerekçeyle açıklanması gerektiği değerlendirilmiştir (Faruk Büyük, § 40).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
37. 3201 sayılı Kanun'un geçici 27. maddesi, madde gerekçesinde de belirtildiği üzere emniyet teşkilatında kıdeme dayalı otomatik terfi sistemi nedeniyle bozulan kadro piramidinin düzeltilmesi amacıyla yığılmalar meydana gelen emniyet müdürü rütbesinde bulunan personelden emeklilikle ilgili şartları haiz olanların resen emekli edilmesi gerekliliğinden hareketle getirilmiştir (bkz. § 13). Düzenlemenin iptali talebiyle açılan davanın reddine ilişkin kararda da vurgulandığı üzere Anayasa Mahkemesi getirilen bu düzenlemeyle idareye verilen takdir yetkisinin kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla ve objektif kriterlere uygun olarak kullanılabileceğini belirtmiştir (bkz. § 16).
38. Nitekim bu belirlemeden de hareketle resen emekli edilen kişilerin açtıkları davalarda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından ilgililerin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özellikleri şeklindeki ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiğinin ortaya konulması gerektiğine yönelik bir içtihat belirlenmiştir. Danıştayın ilgili daireleri de aynı gerekçelerle idare mahkemelerinin benzer uyuşmazlıklarda verdiği davanın reddine ilişkin kararların kişilerin resen emekliye sevk edilip edilmeyeceği konusunda yeniden bir değerlendirilme yapılması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar vermiştir (bkz. §§ 17-19).
39. Bu kapsamda bahse konu resen emeklilik müessesesinin uygulanması ile ilgili olarak hem Anayasa Mahkemesinin anılan kararında hem de Danıştayın ortaya koyduğu ilkelerde belirtilen temel husus 3201 sayılı Kanun'un geçici 27. maddesi uyarınca haklarında resen emeklilik kararı verilen kişilere uygulanan ölçütlerin eşit, objektif ve istikrarlı bir şekilde uygulanmış olduğunun ortaya konulması yönündeki gerekliliktir. Bu gerekliliğin belirlenmesinde ise yargı yerleri, idareye verilen takdir hakkının kamu yararı ve hizmetin gereklilikleri doğrultusunda kullanıldığının ortaya konulması şeklindeki temel prensibi kararlarına yansıtmıştır.
40. Somut olayda başvurucu, hakkında verilen resen emeklilik kararı sonrasında işlemin iptali talebiyle dava açmış, İdare Mahkemesi İdarenin konuya ilişkin olarak sahip olduğu geniş takdir hakkından bahsederek resen emeklilik işleminin tesis edilebilmesi için emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilme şartlarının haricinde başarısızlık, yetersizlik gibi herhangi bir şartın gerekmediğine vurgu yapmıştır. Nitekim İdare Mahkemesinin bu kararına karşı yapılan temyiz başvurusu Daire tarafından reddedilmiştir. Karar düzeltme yolunda ise başvurucunun 675 sayılı KHK ile rütbelerinin geri alındığı belirtilerek resen emekliliğe sevk edilen bir kısım personelin rütbelerinin geri alınmasına konu olan fiillerin işlem tarihinden önceki dönemleri kapsayabileceği ve bu durumun resen emeklilik konusunda yapılacak değerlendirmeyi etkileyeceğinin de dikkate alınması gerektiğinin açık olduğu şeklindeki açıklamaya yer verilmiş ve karar düzeltme talebi bu açıklamayla reddedilmiştir. Bu bağlamda somut uyuşmazlıkta Dairenin başvurucunun rütbelerinin geri alınmasını yeni hukuki durum olarak değerlendirdiği ve bu hususa vurgu yaptığı görülmektedir.
41. FETÖ/PDY ile iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle rütbeleri geri alınan kişilerin iltisak veya irtibatlarını ortaya koyan eylemlerinin önceki dönemleri kapsayabileceği ve bunun da resen emeklilik konusunda yapılacak değerlendirmeyi etkileyebileceği düşünülebilir. Önemli olan ise bu etkinin yine içtihatla ortaya konulmuş olan eşit, objektif ve istikrarlı uygulama başlığı altında kişiselleştirilmiş olmasıdır. Daha açık bir ifadeyle salt rütbelerin geri alınması şeklindeki işlemin varlığından hareketle daha önce tesis edilmiş olan resen emeklilik işleminin hukuka uygun olduğu söylenemez.
42. Zira rütbelerin geri alınmasına ilişkin işlemin OHAL Komisyonu kararıyla ya da yargısal makamlarca iptal edilmesi hâlinde resen emeklilik işleminin de dayanağının kalmayacağını kabul etmek gerekir. Nitekim ilgili hukuk başlığında aktarılan Danıştay Onikinci Dairesinin 9/3/2023 tarihli kararında benzer durumdaki bir davacının rütbelerinin iade edildiği gerekçesiyle resen emeklilik işlemine yönelik olarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, ilk derece mahkemesinin bu talebi reddettiği ve temyiz makamının da ilk derece mahkemesi kararını onadığı görülmektedir (bkz. § 21). Dolayısıyla somut olayda olağan yargı yerleri tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
43. Öncelikle idare mahkemelerinin somut olaydaki uyuşmazlıklarla ilgili olarak idarenin geniş takdir hakkının var olduğundan bahisle resen emeklilik işleminin tesis edilebilmesi için emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanabilme şartlarının haricinde başarısızlık, yetersizlik gibi herhangi bir şartın gerekmediği şeklindeki gerekçesinin temyiz merciince kabul görmediğini ve bu yöndeki kararların yukarıda aktarılan Danıştay içtihadı çerçevesinde bozulduğunu tekrar vurgulamak gerekmektedir.
44. Diğer yandan somut olayda İdare Mahkemesinin başvurucunun resen emeklilik işleminin iptali talebiyle açtığı davanın reddine de dayanak olarak idarenin geniş takdir hakkından bahisle ortaya koyduğu aynı yöndeki gerekçe, başvurucunun rütbelerinin geri alındığı belirtilerek Daire tarafından kabul görmüştür. Fakat Danıştay içtihadıyla belirlenmiş olan eşit, objektif ve istikrarlı uygulama ilkesi kapsamında kişiselleştirilmiş gerekçelerin başvurucunun rütbelerinin geri alınmasına sebep olan FETÖ/PDY ile iltisak veya irtibatlarını ortaya koyar nitelikteki eylemleri değerlendirilerek resen emeklilik işleminin iptali talebiyle açılan davada bir sonuca varılması gerekir.
45. Sonuç olarak yargısal makamlar tarafından bahsedilen yönde bir değerlendirme yapılmaksızın konu ile ilgili mevcut içtihadın aksine salt idarenin geniş takdir hakkının varlığından ve başvurucunun rütbelerinin geri alınmış olmasından hareketle ortaya konulan gerekçenin ilgili ve yeterli nitelikte olduğu söylenemez.
46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
47. Öte yandan bu ihlal kararının başvurucu tarafından açılan davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözetmek suretiyle söz konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek olağan yargı yerlerinin takdirindedir.
VI. GİDERİM
48. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesine, yeniden yargılama yapılmasına ve 400.000 TL maddi, 600.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
49. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
50. Diğer yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 13. İdare Mahkemesine (E.2015/1499, K.2015/2235) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve bilgi için Danıştay Beşinci Dairesi (E.2016/27667, K.2016/10351) ile Danıştay Onikinci Dairesine GÖNDERİLMESİNE 15/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.