TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HABİP GÜLER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/21601)
|
|
Karar Tarihi: 15/4/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
Habip GÜLER
|
Vekili
|
:
|
Av. Barış TOPUK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde başvurucunun karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddialarının karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda başkaca temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Olayın Arka Planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine İlişkin Genel Açıklamalar
5. Olayın arka planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine (Bank Asya/Banka) ilişkin genel açıklamalar için bkz. Raziye Akçay [2. B.], B. No: 2019/1665, 28/6/2022, §§ 5-10; Gürcan Balık [2. B.], B. No: 2020/16435, 17/11/2022, §§ 7-13).
B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar
6. 1978 doğumlu olan başvurucu ve onunla birlikte çok sayıda şüpheli hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) medya yapılanmasıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmış ve İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 29/7/2016 tarihli kararıyla tutuklama tedbiri uygulanmıştır.
7. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 16/1/2017 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede 2000-2016 yılları arasında Zaman gazetesinde gazeteci ve parlamento muhabirliği yapan başvurucunun "Baransu Tutuksuz Yargılansın" ve "17 Aralık'ta" şeklinde açılmış tag (sosyal medyada kullanıcı adına ve/veya hesabına etiket eklemek) hesapları içinde örgüt amacı ile uyumlu paylaşımlar yaptığı, örgüt ile mücadele kapsamındaki soruşturmaları itibarsızlaştırdığı, Bugün ve Zaman gazetelerine kayyım atanmasını müteakip Zaman gazetesinin eski çalışanlarının bir araya gelerek örgütün algı amaçlı kurduğu Yarına Bakış gazetesinde çalışmaya başladığı, örgüt liderinin talimatının olduğu dönemde Bank Asyaya anlamlı miktarda para yatırdığı ve evinde örgüt liderine ait çok sayıda kitabın bulunduğu iddialarına dayanılmıştır.
8. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada duruşma hazırlığı işlemleri 1/2/2017 tarihinde yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucuyla birlikte tüm sanıklarla ilgili delillerin toplanmasına yönelik yazışmaların yapılmasına ve duruşmanın ilk celsesinin 27-31/3/2017 tarihlerinde yapılmasına karar verilmiştir.
9. İlk celsede duruşma salonunda hazır bulunan başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında; üniversite son sınıfta staj yapmak için çeşitli gazetelere başvurduğunu, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin Konya bürolarının stajyer çalıştırmadıkları gerekçesiyle başvurusunu kabul etmediğini, ardından Zaman gazetesi bürosunun başvurusunu kabul edince staj yaptığını ve sonrasında da orada çalıştığını, eğer o gün Hürriyet veya Sabah'ta staj yapabilseydi belki de o gazetelerden birinde çalışacağını ve yargılanmayacağını, maaş ödemeleri nedeniyle ismi geçen bankayı uzun yıllar boyunca bankacılık faaliyetlerinde, başka faizsiz banka hesabı olmadığı için de kullandığını ve en yoğun para yatırma dönemi olduğu belirtilen 2014 yılında mevcut parasını çektiğini ifade ederek suçlamaları kabul etmemiştir. Ayrıca yaptığı paylaşımların demokrasiyi savunan, medya ve yargı bağımsızlığını vurgulayan içeriklere sahip olduğunu, hükûmetin bir kısım icraatlarını öven birçok paylaşımının da bulunduğunu, 4/3/2016 tarihinde çalıştığı gazeteye kayyım atandıktan bir süre sonra birçok çalışanın işine son verilirken kendisiyle uyumlu bir şekilde çalışılmaya devam edildiğini ve nisan ayı sonunda Ankara bürosu kapandığı için kendisinin de işsiz kaldığını, önce başka işler aradığını bulamayınca eşinin de çalışmaması nedeniyle mecburen daha önce Yarına Bakış gazetesinden gelen iş teklifini kabul etmek zorunda kaldığını, bu gazetede de ekonomik sıkıntılar olduğunu ve maaşların ödenmediğini, bu nedenle buradan da iki ay sonra ayrıldığını beyan etmiştir. 31/3/2017 tarihinde sona eren ilk celsede dosyaya gelen bilgi ve belgeler başvurucuya okunmuş, savunmaları tespit edilen diğer bir kısım sanıklarla beraber tahliyesine ve eksik olan hususların giderilmesine yönelik ara kararları alınmıştır. Aynı tarihte Başsavcılığın itirazı üzerine başvurucu hakkında yeniden tutuklama kararı verilmiştir.
10. Duruşmanın ikinci celsesinde dosyaya gelen belgelerle birlikte Bank Asyayla ilgili belgeler başvurucuya okunmuş, hazır edilen tanıklar dinlenilmiştir. Mahkemece 6/7/2017 tarihli üçüncü celsede Bank Asyayla ilgili eksik bilgiler temin edilerek dosyanın bankacılık işlemleri yönünden uzman bilirkişiye tevdine karar verilmiştir. Dördüncü celsede, Bank Asya hesaplarına yönelik hazırlanan ve Mahkemeye ibraz edilen bilirkişi raporu ile gelen diğer belgeler başvurucuya okunmuştur.
11. Anılan raporda başvurucunun açtığı hesaplara ilişkin bilgiler verildikten sonra müşteri davranışlarının dönemsel olarak farklılık göstermediği, 1/10/2014 tarihinde 39.000 TL tutarlı açılan katılım hesabı dışında yeni kaynak girişi olmadığı, diğer hesapların birbirlerinin devamı oldukları ve normal bir banka müşterisi davranışına aykırı olarak değerlendirilebilecek finansal işlemi bulunmadığı kanaati belirtilmiştir. Mahkemece beşinci ve altınca celselerde de eksik hususların giderilmesi ve delillerin toplanması yönünde işlemlere devam edilmiştir.
12. 6/2/2018 tarihli yedinci celsede dosyaya gelen dijital materyallerle (sabit disk, flash bellek imajları vb.) ilgili rapor başvurucuya okunmuş ve diyecekleri sorulmuştur. Anılan raporda dijital materyallerin imajları üzerinde yapılan incelemelerde dava konusu ile alakalı herhangi bir bilgi ya da bulguya rastlanılmadığı kanaati bildirilmiştir. Aynı celsede iddia makamı esas hakkında mütalaasını sunmuştur. Mahkeme 23/2/2018 tarihli sekizinci celsede başvurucu ve müdafiinin esas hakkında mütalaaya karşı beyanlarını aldıktan sonra 8/3/2018 tarihli son celsede başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin de devamına karar vermiştir. Kararda; başvurucunun Bank Asya hesap hareketleri, FETÖ/PDY iltisaklı olan gazetelerde çalışması, örgütün amacı doğrultusunda yaptığı belirtilen yazı ve paylaşımları ile yapılan aramada örgüt elebaşısı Fethullah Gülen'e ait kitapların bulunması Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Habib GÜLER'in Zaman Gazetesi'nde gazeteci ve Parlamento muhabirliği yaptığı, FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında gazete yönetimine kayyım atanması sonrasında ayrıldığı, daha sonra Zaman Gazetesinin eski çalışanlarının bir araya gelerek kurmuş oldukları Yarına Bakış isimli gazetede çalışmalarına devam ettiği tespit edilmiştir.
...
Sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün finansman kaynağı olan Bank Asya ile irtibatı 2007 yılında başladığı ve Ankara, Çukurambar, Etimesgut, Güneşli, Kızılay, Ostim ve Yenibosna şubelerinde hesapları bulunduğu, ilki 2008 yılında ve 12 tanesi örgüt elebaşısının çağrısından sonra olmak üzere toplam 24 adet TL ve USD cinsinden birbirinin takibi niteliğinde katılım hesabı açtırdığı dosyaya gelen belgeler ve bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır.
Yapılan aramalarda terör örgütü elebaşısı Fethullah Gülen'in 2 ve 3 seri Gurbet Ufukları, Sonsuz Nur, M. Fetullah GÜLENLE 11 Gün isimli kitaplar ele geçirilmiştir.
Sanığın iddianamede belirtilen ve kendisine aidiyeti sanık tarafından kabul edilen çok sayıda yazı ve twit şeklindeki paylaşımlarında FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü övücü, hükûmeti ve Cumhurbaşkanını çok sert bir dille eleştirir içerikler bulunduğu, sanığın anılan örgütün fikir ve ideolojisine paralel olarak örgüte destek verdiği, özellikle;
Sosyal medya hesabından 'Bugün ve Millet'i basan Habertürk kayyım tehdidiyle dün bu gazeteleri basmadı Gazeteleri Hürriyet bastı. Teşekkürler cesur @Hurriyet' şeklinde,
www. postmedya.com/twitter/habib-gulerden- internet sitesi üzerinden Habib Güler'den Anlamlı Bank Asya twiti haber başlığının içeriğinde 'Zaman Gazetesi parlamento muhabiri Habib Güler, Bank Asya operasyonu sonrasında sosyal demokrat bir arkadaşının yaptığı fedakarlığı yazdı' şeklinde haber yapılıp sanık tarafından paylaşılmış 'Garanti Bankası'ndaki 170 bin TL'sini çekip Bank Asya'ya yatıran sosyal demokrat arkadaşım, senden öğrenecek çok şeyimiz olduğunu gördüm..' şeklinde,
01 Temmuz 2016 günü habib güler @habibguler adresinden 'Yüksek yargıyı sıfırlayan kanun Meclisten geçti. Yargıçlar hiçbir kişi, grup veya kurumdan değil, sadece hukuk kurallarından talimat almalı.' şeklinde,
16 Mayıs 2016 günü 'Haberleri nedeniyle suçlananlar tutuksuz yargılanmalı. Tutukluluk tehdidi, habercileri ve gerçekleri susturur.. #BaransuTutuksuzYargılansın' şeklinde,
30 Nisan 2016 günü 'Yaklaşık 20 yıldır çalıştığım ve 4 Mart 2016'da hukuksuz şekilde kayyım atanan Zaman Gazetesi'nden bugün itibarıyla işten çıkarıldım..' şeklinde,
17 Aralık 2015 günü 'Bugün vuslat günü. Şeb-i Aruz (düğün gecesi) zamanı. Mevlana, Rabbine kavuşmuştu bugün. Ve herkes sevdiği ile anılacak her #17Aralık'ta.' şeklinde,
18 Ekim 2015 günü 'Yanlış şeyleri cesurca eleştiren Zaman, güzel şeyleri de güzel başlıklarla ilk sayfadan veriyor. Gazetecilik budur..' şeklinde,
13 Ekim 2014 günü 'okul yapan cemaat terör örgütü ilan edilecekse, okul yakan PKK da terör listesinden çıkarılsın; olsun, bitsin!.' şeklinde paylaşımlar yaptığı görülmektedir.
Sanık Habip GÜLER, FETÖ/PDY terör örgütüne ait Zaman gazetesinde 2000 yılından 2016 yılına kadar muhabir olarak çalışmış, ve kayyım atanarak işten çıkarıldıktan sonra da örgüt ile bağını koparmayarak Zaman Gazetesi'nin eski çalışanlarının bir araya gelerek kurmuş oldukları Yarına Bakış isimli gazete de çalışmalarına devam etmiştir. ...FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü içerisinde faaliyet göstermeyen, örgüt üyesi olmayan bir kişinin örgütün medya yapılanması içerisinde ve özellikle en yaygın, en uzun süreli medya organlarında uzun süreli istihdam edilmeyeceği, profesyonel çalışma hayatlarının tamamını ya da önemli bir kısmını bu medya organlarında geçiren, dönüp dolaşıp yine örgütün medyasında çalışan veya örgüt medyasında sorumlu düzeyinde bulunan sanıkların örgütün varlığını bilmeden veörgüt ile organik bağları olmadan klasik bir işveren ve çalışan durumunda oldukları, geçimlerini temin maksadıyla bu iş yerinde çalıştıkları yönündeki savunmalarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, bunun yanısıra sanığın örgütün finans kaynağı olan Bank Asya hesabını aktif olarak kullandığı, Ankara, Çukurambar, Etimesgut, Güneşli, Kızılay, Ostim ve Yenibosna şubelerinde hesapları bulunduğu, ilki 2008 yılında ve 12 tanesi örgüt elebaşısının çağrısından sonra olmak üzere toplam 24 adet TL ve USD cinsinden birbirinin takibi niteliğinde katılım hesabı açtırdığı, yukarıya alıntı yapılan twit ve yazılarında örgütün temel amaç ve fikirleri doğrultusunda hükûmeti ve Cumhurbaşkanı'nı halk nezdinde küçük düşürmeyi, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini Uluslararası platformda zor duruma düşürmeyi, örgütü, örgüt üyelerini ve örgüt liderini sempatik göstermeyi, örgüt aleyhine yapılan soruşturmaları ve soruşturma yapanları itibarsızlaştırmayı amaçladığı, yazdığı yazılar ve attığı twitlerle de örgütün amacı doğrultusunda açık paylaşımlar ve propaganda yaparak kastını ve örgüt hiyerarşisi içinde bulunduğunu, FETÖ/PDY terör örgütüne ve örgüt elebaşısı Fethullah Gülen'e bağlılığını açıkça ortaya koyduğu, yapılan aramada terör örgütü elebaşısı Fethullah Gülen'in 2 ve 3 seri Gurbet Ufukları, Sonsuz Nur, M. Fetullah GÜLENLE 11 Gün isimli kitaplar ele geçirildiği, tüm bu delillerin sanığın örgüt hiyerarşisi içerisinde bulunduğunu desteklediği görülmektedir..."
13. Başvurucu hakkındaki hüküm, istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek 16/3/2020 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu kesinleşen cezasının infazı kapsamında ceza infaz kurumundan 10/9/2020 tarihinde tahliye edilmiştir.
14. Başvurucu, nihai hükmü 8/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 2/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
15. İlgili mevzuat için bkz. Gürcan Balık, §§ 34-37.
B. Yargıtay Kararları
16. Yargıtay kararları için bkz. Serkan Gölge [2. B.], B. No: 2019/22453, 13/9/2022, §§ 30-39; Raziye Akçay, §§ 24, 27; Gürcan Balık, § 46.
17. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 31/10/2024 tarihli ve E.2022/6934, K.2024/12842 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosya içerisinde bulunan hesap hareketlerinin incelenmesinden, sanığın Asya Katılım Bankası A.Ş.'de bulunan hesabını 2011 yılında açtırdığı, vadeli vadesiz hesap açma işlemlerinin ve parasal hareketlerinin bulunduğu, örgüt liderinin bankaya sahip çıkılması şeklindeki talimat dönemlerine denk gelecek şekilde katılım hesabı açtırarak para yatırdığı tespit edilmiş ise de, sanığın savunmasında söz konusu işlemleri faizsiz bankacılık amacıyla bu banka üzerinden gerçekleştirdiğini, örgüte yardım kastıyla hareket etmediğini ifade ettiği; örgüte yardım suçlarında sanıkların bilerek ve isteyerek bu eylemi gerçekleştirmeleri gerektiği, sanıkların rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, somut olayda sanığın savunmasının aksine örgüt liderinin talimatı üzerine, örgüte yardım kastıyla, bilerek ve isteyerek bu hesabı açtığını gösterir, sanığın kastını ortaya koyan yeterli delil bulunmadığı, örgütle iltisaklı iş yerinde eski tarihli kısa süreli çalışmasının da atılı suçun delili olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle sanık hakkında 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekil karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur."
(Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 31/10/2024 tarihli ve E.2022/6932, K.2024/12841 sayılı; 23/9/2024 tarihli ve E.2022/4850, K.2024/10337 sayılı; 25/6/2024 tarihli ve E.2022/2510, K.2024/8435 sayılı; 11/3/2024 tarihli ve E.2024/1427, K.2024/3513 sayılı; 23/1/2024 tarihli ve E.2022/15442, K.2024/1007 sayılı kararları da aynı yöndedir.)
18. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2/12/2024 tarihli ve E.2022/20777, K.2024/16144 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Örgütün hiyerarşik yapısına dâhil olduğuna dair herhangi bir bağlantı tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki savunmalarının aksine örgüt liderinin talimatı doğrultusunda terör örgütüne yardım etmek kastı ile örgütle iltisaklı bankaya para yatırdığına ve bankacılık işlemleri yaptığına dair kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, mevcut şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan belirtilen sebepten dolayı hükmün ... [bozulmasına]"
(Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 6/11/2024 tarihli ve E.2022/13733, K.2024/13718 sayılı; 17/9/2024 tarihli ve E.2022/4564, K.2024/9890 sayılı kararları da aynı yöndedir.)
19. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 31/10/2024 tarihli ve E.2022/5912, K.2024/12839 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosya içerisinde bulunan hesap hareketlerinin incelenmesinde, sanığın Asya Katılım Bankası A.Ş'de bulunan hesabını, 25/3/2011 tarihinde açtırdığı, örgüt liderinin talimatından önceki tarihlerde kredi kullanımı, para yatırma çekme, kredi kartı kullanımı şeklinde işlemlerinin bulunduğu, bankanın TMSF'ye devrinden sonra da benzer nitelikteki hesap hareketlerinin devam ettiği, örgüte yardım suçlarında sanıkların bilerek ve isteyerek bu eylemi gerçekleştirmeleri gerektiği, sanıkların rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği, somut olayda sanığın savunmasının aksine örgüt liderinin talimatı üzerine, örgüte yardım kastıyla, bilerek ve isteyerek bu hesabı açtığını gösterir, sanığın kastını ortaya koyan yeterli delil bulunmadığı, örgütle iltisaklı sendika ve dernek üyeliğinin de atılı suçun delili olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle sanık hakkında 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekil karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. "
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Anayasa Mahkemesinin 15/4/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru aşağıdaki başlıklar altında incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucu; maaş ödemeleri ve başka faizsiz banka hesabı olmadığı içinuzun yıllar boyunca bankacılık faaliyetlerinde kullandığı Bank Asyadaki mutat hesap hareketlerine dayanılarak cezalandırılması, mahkûmiyet kararında savunmasında belirttiği bu konularla ilgili yeterli açıklamalara yer verilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Bakanlık görüşünde; Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği ve kesinleşen hükme karşı başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca ilgili içtihatlara atıflar yapılarak gerekçeli karar hakkı, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemelerde yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
23. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda ileri sürdüğü iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri [1. B.], B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).
28. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri, ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
29. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak yargılama mercileri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) yargı mercilerinin davanın esas sorunlarını incelemiş oldukları gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
30. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmelidir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
31. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, ilk derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılmış olması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz [2. B.], B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).
32. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak yargı mercilerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme görevi olmadığı gibi yargı mercilerinin kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de görevi değildir (Halit Kabadağ [1. B.], B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
33. Mahkeme, başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasında FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Zaman gazetesinde uzun yıllar çalışmasını ve bu gazeteye kayyım atanması sonrası işten çıkarıldığında yine aynı konumda olan kişilerin bir araya gelerek kurdukları Yarına Bakış isimli gazetede çalışmasını delil olarak kullanmıştır. Bu tür eylemlerin örgütsel alanda olduğunun kabul edilmesi için örgütsel özellik taşıdığının belirlenmesi gerekmektedir (Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, § 20). Başvuruya konu olayda ise ilk derece mahkemesinin başvurucunun iltisaklı kurumlarda uzun yıllar çalışmasının örgütsel özellik taşıyıp taşımadığı konusunda bir değerlendirmede bulunmadığı görülmüştür. Nitekim Yargıtay, kişilerin Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre örgüte müzahir kurum veya kuruluşlarda çalışmalarının tek başına örgütsel bir faaliyet olarak kabul edilemeyeceğini belirtmektedir (birçok karar arasından bkz. Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 20/10/2022 tarihli ve E.2021/14774, K.2022/6617 sayılı kararları).
34. Mahkeme, terör örgütü üyeliği suçuna ilişkin mahkûmiyet gerekçesinde başvurucunun yazı ve paylaşımlarını da dikkate almıştır. Kararda gerekçeye dayanak yapılan başvurucunun yazı ve paylaşımları sıralanmış, ancak bu yazı ve içeriklerin ne şekilde örgütün temel amaç ve fikirleri doğrultusunda hükûmeti ve Cumhurbaşkanı'nı halk nezdinde küçük düşürmeyi, hükûmeti uluslararası platformda zor duruma düşürmeyi, örgütü, örgüt üyeleri ve örgüt liderini sempatik göstermeyi, örgüt aleyhine yapılan soruşturmaları ve soruşturma yapanları itibarsızlaştırmayı amaçladığı konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Anayasa Mahkemesi Metin Birdal ([GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019) kararında, temel hak ve özgürlükler kapsamında kalan birtakım eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyet kararında delil olarak değerlendirilmesini incelemiştir (Metin Birdal, §§ 60-72). Anayasa Mahkemesine göre yargı mercilerince başvurucunun terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduğunu gösteren deliller birlikte incelenmeli; temel haklar kapsamında kalan her bir delil terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir (Metin Birdal, § 72). Mahkemece değerlendirmeye alınan yazı ve paylaşımlar da bu ilkeler çerçevesinde incelenmelidir. Nitekim Yargıtay birçok kararında doğrudan terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek nitelikte olup olmadığının gerekçede değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir (bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 11/6/2024 tarihli ve E.2023/24095, K.2024/8203 sayılı; 11/6/2024 tarihli ve E.2022/22314, K.2024/7881 sayılı kararları). Buna karşılık somut olayda Mahkemece sadece başvurucunun yazı ve paylaşımlarına değinilmekle yetinilmiş, söz konusu içerikler hakkında -Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararlarında belirtilen ilkeler çerçevesinde- herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
35. Geriye ilk derece mahkemesinin ifade ettiği şekliyle "sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün finansman kaynağı olan Bank Asya ile irtibatı 2007 yılında başladığı ve Ankara, Çukurambar, Etimesgut, Güneşli, Kızılay, Ostim ve Yenibosna şubelerinde hesapları bulunduğu, ilki 2008 yılında ve 12 tanesi örgüt elebaşısının çağrısından sonra olmak üzere toplam 24 adet TL ve USD cinsinden birbirinin takibi niteliğinde katılım hesabı açtırdığı" hususu kalmaktadır. Bank Asya hesap hareketleri başvurucunun cezalandırılmasında tek ya da belirleyici delil olarak kullanılmıştır.
36. Anayasa Mahkemesi Gürcan Balık kararında başvurucunun Bank Asyadaki mevduatına ilişkin ileri sürdüğü iddiasının karar sonucunu değiştirebilecek nitelikte esaslı bir iddia olduğu hâlde bunun gerekçede karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (aynı kararda bkz. §§ 68-72). Anayasa Mahkemesi anılan kararında öncelikle ilgili Yargıtay içtihadına atıf yapmak suretiyle bahse konu Bankada parasal bir işlem yapılmasının kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilmediğini belirtmiştir. Nitekim Yargıtay kararlarında 22/7/2016 tarihinde faaliyet izni kaldırılıncaya kadar faaliyetlerine devam eden ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Bank Asyada gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir. Yargıtay önceki tarihli kararlarında mutat işlemlerin dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmiştir (ilgili kararlar için bkz. Gürcan Balık, §§ 39-47). Bununla birlikte Yargıtayın sonraki içtihadında, sanığın örgüte yardım kastıyla, bilerek ve isteyerek bu hesabı açtığını gösterir, kastını ortaya koyan yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesini bozma gerekçesi yaptığı anlaşılmaktadır (ilgili kararlar için bkz. Ruhi Erginer ve diğerleri [2. B.], B. No: 2023/24807, 15/4/2025, §§ 15-17). Anayasa Mahkemesi ilgili Yargıtay içtihadına da atıf yapmak suretiyle başvurucuların örgüte yardım kastıyla, bilerek ve isteyerek bu hesabı açtıklarını, bankacılık işlemleri yaptıklarını gösterir, kastlarını ortaya koyan yeterli delil bulunup bulunmadığı hususunun kararlarda yeterince değerlendirilmediği nedeniyle gerekçeli karar hakkından ihlal kararı vermiştir (bkz. Ruhi Erginer ve diğerleri, §§ 9-26).
37. Başvurucu; Mahkemedeki savunmalarında çalıştığı kurumun maaş ödemeleri dolayısıyla zorunlu olarak çok eski tarihte Bank Asyada hesap açtırdığını, o dönemlerde başka faizsiz bankacılık faaliyeti bulunmaması ve Bank Asyanın faizsiz finans kuruluşu olması sebebiyle de uzun yıllar bankacılık faaliyetlerinde bu bankayı tercih ettiğini ifade etmiştir. Başvurucu, örgüt liderinin talimat tarihi öncesinde de bu bankada hesap hareketlerinin olduğunu, belirtilen çağrı döneminde örgüt liderinin talimatıyla bu bankaya para yatırmadığını, aksine o dönemde mevcut olan yüklü miktardaki parasını çektiğini, düzenli olarak bankacılık faaliyetlerinde kullandığını savunmuştur.
38. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak -usul güvencelerini anlamsızlaştıracak biçimde açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece- yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu [1. B.], B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67).
39. Somut olayda Mahkemece, bankacılık verileri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve raporda başvurucunun hesaplarının incelenmesinde bankacılık işlemlerinin normal müşteri davranışı olarak değerlendirilebilecek işlemlerden ibaret olduğu belirtilmiştir. Gerekçeli karar içeriğine ve dosyadaki delillere göre başvurucunun maaş ödemeleri ve diğer bankacılık faaliyetlerinde ilgili bankayı uzun yıllar kullandığı açıktır. Başvurucunun 12 tanesi örgüt elebaşısının çağrısından sonra olmak üzere toplam 24 adet TL ve USD cinsinden birbirinin takibi niteliğinde katılım hesabı açtırdığı belirtilerek örgüt üyeliği suçunu işlediği sonucuna varılmıştır. Başvurucunun savunmalarında belirttiği hususların bilirkişi raporuyla da desteklenmesi karşısında anılan bankacılık işlemlerinin ne şekilde örgüt üyeliği suçunu oluşturduğuna dair kararda herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle mutat bankacılık faaliyetleri kapsamında kabul edilebilecek söz konusu bankacılık işlemlerinin neden mutat olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin yeterli bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun örgüt liderinin ve yöneticilerinin Bank Asyaya destek olunması şeklindeki talimatı sonrasındaki bankacılık işlemlerinin bu talimattan önceki dönemle uyumlu olmadığı veya olağan dışı bir hesap hareketliliği niteliğinde olduğu da ortaya konulmamıştır. Mahkûmiyet gerekçesinde talimat üzerine mevduat hesabında artışa gidildiği veya mutat hesap hareketleri dışında bir işlemle bankaya likidite sağlandığı soyut ve genel ifadelerle dile getirilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak maksadıyla hareket etmediğine, söz konusu işlemlerin rutin bankacılık işlemleri olduğuna ilişkin olarak kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialarının gerekçede karşılanmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki Yargıtay mutat bankacılık işlemleri dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden, örgüte yardım kastıyla, bilerek ve isteyerek ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmekle beraber bu tür bir eylemi 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası çerçevesinde örgüte yardım etme suçu kapsamında değerlendirmektedir (Gürcan Balık, § 43).
40. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
41. Başvurucu ayrıca, hukuka aykırı delillerle tarafsız, bağımsız ve kanuni hâkimlik ilkelerine aykırı karar verildiğini, müdafii yardımından faydalanma ve savunma hakkının kısıtlandığını, masumiyet karinesi ile non bis in idem ilkelerinin ihlal edildiğini belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında bir kısım hakları ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin, basın ve ifade hürriyetinin de ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuca ve uygun görülen giderime göre ileri sürdüğü diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına ihlalin sonuçları itibarıyla bu aşamada gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
42. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Fırat İşgören ([1. B.], B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle; eşitlik ilkesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden ise açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğün yerine getirilmediği ve dolayısıyla bu iddialar temellendirilemediğinden Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
43. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 800.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
45. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
46. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Adil yargılanma hakkının diğer bir kısım güvenceleri ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden İNCELEME YAPILMASINA GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/67, K.2018/43) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/4/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu, terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünde karar sonucunu değiştirecek esaslı iddia ve savunmalarının gerekçede değerlendirilmediğini ileri sürmüş, Sayın Mahkemece yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirtilen gerekçeler ile çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
Yerel mahkeme başvurucunun FETÖ/PDY üyeliğinden mahkumiyet gerekçesinde, başvurucunun 2000-2016 yılları arasında Zaman gazetesinde gazetecilik ve parlamento muhabirliği yaptığını, gazeteye kayyum atanması sonrasında görevine son verildiğini, gazeteden ayrılan bir grup gazeteci ile birlikte kurdukları Yarına Bakış isimli gazetede çalıştığını, 2008 yılından itibaren Bank Asya’da hesaplarının bulunduğunu, 12 adet hesabın terör örgütü elebaşısının çağrısından sonra olmak üzere Bank Asya’da 24 adet TL ve USD hesabının bulunduğunu, sanık tarafından kendisine aidiyeti kabul edilen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünü öven, hükümeti ve Cumhurbaşkanını çok sert bir dille eleştiren twit ve yazılarının olduğunu belirtilerek söz konusu yazıları sıralamıştır. Yerel mahkeme yine gerekçesinde, bunun yanında başvurucunun çok uzun bir süre FETÖ/PDY’nin yayın organlığını yapan bir gazetede örgütün varlığını bilmeden ve örgüt ile organik bağ kurmadan klasik bir işveren ve çalışan konumunda olamayacağını, yazıların içeriğinden hareketle örgüt liderini sempatik göstermeye, örgüt aleyhine yapılan soruşturmaları ve soruşturmayı yapanları itibarsızlaştırmaya amaçladığını belirtmiştir.
Çoğunluk tarafından başvurucunun Bank Asya hareketlerinin mutat bankacılık faaliyetinde olduğu iddiasının bilirkişi raporu ile desteklendiği, yerel mahkemenin ise bu hususta bir değerlendirme yapmadığı, yine başvurucu tarafından yazılan yazı ve twitlerin sıralandığı ancak bu yazıların ne şekilde hükümeti ve Cumhurbaşkanını halk nezdinde küçük düşürmeyi amaçladığı ya da örgüt üyelerini sempatik gösterdiği hususlarının açıklanmadığı ileri sürülmüştür. Belirtmek gerekir ki, yerel mahkemece FETÖ/PDY’nin yayın organı olan bir gazetede çok uzun bir süre çalışan ve bu çalışması esnasında gerekçeli kararda belirtilen yazıları yazdığını ve twitleri attığını kabul eden başvurucunun, söz konusu yazıların içeriği ve zamanlaması dikkate alındığında artık maruf ve meşhur bir vakıa olduğu kabul edilerek, ne şekilde hükümeti küçük düşürmeye çalıştığı ya da terör örgütü üyelerini ne şekilde sempatik göstermeyi amaçladığı gibi soruların sorulması ve bu soruların gerekçeli kararda cevaplanması gerekmemektedir. Örneğin, yerel mahkeme gerekçesinde başvurucunun 13 Ekim 2014 tarihli “okul yapan cemaat terör örgütü ilan edilecekse, okul yakan PKK da terör örgütü listesinden çıkarılsın, olsun, bitsin” paylaşımına yer verilmiştir. Bu paylaşımın FETÖ/PDY terör örgütüne ne şekilde destek vermeyi amaçladığı açık olup, yerel mahkemece bu ve benzeri paylaşımlar konusunda ayrıca değerlendirme yapılmaması kararın yeterli bir gerekçe içermediği şeklinde yorumlanamaz.
Yargılamayı yapan mahkeme ve bu kararı denetleyen istinaf ve temyiz mahkemeleri başvurucunun sadece çalıştığı kurum nedeniyle örgüt üyeliğini kabul etmemiş, yazdığı yazılara yer vererek ve Bank Asya hesaplarının olağan dışı sayılabilecek nitelikte çok sayıda olmasına değinerek, özellikle örgüt elebaşısının çağrısı sonrasında 12 adet hesabın açılmış olmasını gerekçe göstererek örgüt üyeliğini kabul etmiştir. Başvurucunun 2008 yılından itibaren Bank Asya hesabı bulunsa da örgüt elebaşısının çağrısından sonra mevcut hesap sayısı kadar 12 adet hesabı daha açmış olması, bu hesaplarda yüksek tutarlar olmasa bile çağrı uyarınca Bank Asya’ya destek verdiği şeklinde yorumlanabilecektir. Başvurucunun olağan dışı sayılabilecek sayıda Bank Asya hesabının bulunduğu ve terör örgütü elebaşısının çağrısı sonrasında söz konusu bankada çok sayıda hesap açılmış olduğu nazara alındığında, başvurucun bu hususların nedenlerini (neden çok sayıda hesap açtığı ve neden elebaşının çağrısı sonrasında ve Bank Asya’nın bankacılık faaliyeti tehlikedeyken 12 adet daha hesap açma ihtiyacı hissettiğini) yeterli ve makul bir gerekçe ile açıklayamadığı görülmektedir. Bu anlamda yerel mahkemenin hesap sayısına vurgu yapması, hesaptaki miktarlar konusunda değerlendirme yapmaması, yerel mahkeme kararının yeterli bir gerekçe içermediği şeklinde yorumlanamaz.
Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, kural olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42). Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinin sübut bulduğunu kabul eden yerel mahkeme somut olay bağlamında başvurucunun paylaşımlarını, yazılarını, çalıştığı kurumları ve Bank Asya’da bulunan hesapları değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve hüküm kurmuştur. Yerel mahkeme gerekçeli kararında gerek başvurucunun yazı ve paylaşımlarını gerekse Bak Asya hesap hareketlerini ve sayısını nazara almıştır. Yerel mahkemenin kararında, hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de mevcut değildir.
Bu nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı ihlal edilmediğinden, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.