|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
TEVFİK FİKRET ÇELİK BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/51752)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 5/11/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
Muhterem İNCE
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Tuğba TUNA IŞIK
|
|
Başvurucu
|
:
|
Tevfik Fikret ÇELİK
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet YALÇIN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; hâkimin sorumluluğu sebebiyle açılan tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, temyiz başvurusunun esasının incelenmemesi nedeniyle de mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Isparta'nın Uluborlu ilçesi, Pazar Mahallesi'ndeki bir taşınmaz Denizli İcra Dairesinden başlatılan icra takibi kapsamında haczedilmiştir. Keçiborlu İcra Dairesinin talimat dosyası ile söz konusu taşınmazın 2/4/2015 tarihinde yapılan satış ihalesinde ihale üzerinde kalan alacaklının ihale bedelini yatırmaması nedeniyle yeniden verilen satış günü sonrasında ihale 24/6/2015 tarihinde 47.000 TL bedelle başvurucunun üzerinde kalmıştır.
3. Keçiborlu İcra Dairesi tarafından 2/7/2015 tarihinde, ihalenin feshine ilişkin bir davanın açılıp açılmadığı Keçiborlu İcra Hukuk Mahkemesinden (İcra Hukuk Mahkemesi) bir müzekkere ile sorulmuştur. İcra Hukuk Mahkemesince 9/7/2015 tarihli cevabi yazı ile ihalenin feshi davası açılmadığına yönelik verilen bilgi üzerine ihale kesinleşmiş, ihale bedeli 20/7/2015 tarihinde dosya alacaklısına ödenmiştir.
4. 15/4/2015 tarihinde Keçiborlu İcra Hukuk Mahkemesinde açılan ihalenin feshi davası sonucunda 21/4/2017 tarihinde ihalenin feshine karar verilmiştir. Esas dosyasının kayıtlı olduğu Denizli İcra Müdürlüğü alacaklı vekilinin dosyaya iade ettiği 24.000 TL veharç miktarından oluşan toplam bedeli başvurucuya ödemiştir.
5. Denizli 1. İcra Dairesi Müdürlüğü 25/4/2018 tarihinde ihale bedelinden kalan 15.689,36 TL'nin -masrafı verildiğinde- faizi ile istenmesi için alacaklı vekiline muhtıra yazılmasına karar vermiştir.
6. Başvurucu 11/12/2019 tarihinde Maliye Hazinesini davalı göstererek Yargıtay 12. Hukuk Dairesinde (Daire) Hâkim T.A.K.nın sorumluluğu sebebine dayanan tazminat davası açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde ihalenin İcra Hukuk Mahkemesince verilen ihalenin feshine yönelik herhangi bir davanın açılmadığı bilgisi üzerine kesinleştiğini, ihalenin kesinleşmesinden önce ihalenin feshi davası açılmasına rağmen İcra Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından yanlış bilgi verildiğini, doğru bilgi verilseydi ihalenin kesinleşmeyeceğini ve ihale bedelini ödemek zorunda kalmayacağını belirtmiştir.
7. Daire 17/3/2021 tarihinde davanın reddine, başvurucunun takdiren 700 TL disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına temyiz yolu açık olmak üzere karar vermiştir. Kararda, davanın hâkim T.A.K.ya ihbar edildiği belirtilmiş ve hâkimin cevap dilekçesindeki beyanına yer verilmiştir. Söz konusu beyanda; ihalenin feshi davasına ilişkin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kayıtlarından yapılan taramada ihalenin feshi davasının görülmediği ancak daha sonra yapılan incelemede davanın, itirazın kaldırılması ve tahliye davası olarak kayıtlara geçtiğinin tespit edildiği, bu nedenle bir kusurunun bulunmadığı ifade edilmiştir. Kararın devamında hâkimin hukuki sorumluluğuna dayanan tazminat davasının 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46. maddesinde sayılan sebeplerle sınırlı olarak inceleneceği, Hâkim T.A.K.nın eyleminin anılan madde kapsamında olmadığı, başvurucunun iddiasına ilişkin hukuki süreci başlattığı ancak bu sürecin tamamlanmaması nedeniyle ortada bir zararın olmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 6/7/2021 tarihinde başvurucunun temyiz talebi hakkında dava konusunun 2021 yılı temyiz kesinlik sınırı olan 78.630 TL'nin altında kalması nedeniyle temyiz kanun yoluna başvurulmasının miktar itibarıyla mümkün olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde 6100 sayılı Kanun'un 341. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince manevi tazminat davaları yönünden kesinlik sınırı olmaksızın istinaf kanun yoluna başvurulabilmesine rağmen temyiz kanun yoluna ilişkin olarak mezkûr Kanun'da bir istisna yer almadığından maddi tazminat açısından temyiz kesinlik sınırı gözönünde bulundurularak temyizin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken kararın verildiği tarihteki hukuksal durumun esas alınacağı hususuna dikkat çekilmiştir. Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi sonucunda verdiği kararlar için ayrım yapılmaksızın temyiz kesinlik sınırı uygulanırken Yargıtay hukuk dairelerince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararların temyizi için de bu parasal sınırın esas alınması ve bu sınırı geçen kararlara karşı temyiz kanun yolunun açık olduğunun kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Aksi takdirde kanun koyucunun bölge adliye mahkemesi için ilk derece mahkemesi sıfatıyla veya istinaf incelemesi yapan mahkeme olarak tanıdığı parasal sınır dâhilinde kesin karar verme yetkisinin Yargıtay hukuk dairelerine tanınmadığı sonucunun ortaya çıkacağı ifade edilmiştir.
9. Başvurucu, nihai karardan 29/9/2021 tarihinde haberdar olmuş; 22/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu, Yargıtay Dairesinin temyiz yolu açık olmak üzere karar vermesine rağmen temyiz incelemesinde esasa yönelik inceleme yapılmamasından yakınmış; adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Başvurucunun iddiaları mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Anayasa Mahkemesi A.Ö. ([GK], B. No: 2019/15444, 5/9/2024) kararında mevcut başvuru ile benzer nitelikteki bir başvuruyu incelemiş ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Anılan başvuruda 6100 sayılı Kanun'un 362. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı olarak tespit edildikten sonra müdahale ile temyiz merciinin iş yükünün hafifletilmesinin amaçlandığını ifade etmiştir. "Ölçülülük" başlığı altında yaptığı değerlendirmede müdahalenin söz konusu amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olduğunu tespit etmiş, asıl incelemenin orantılılık yönünden yapılması gerektiğinin altını çizmiştir. Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı sorumluluk sebeplerine dayanılarak açılacak tazminat davalarının yüksek mahkemede (Yargıtayın ilgili hukuk dairesinde) görülmesinin ilgililer açısından başlı başına bir güvence teşkil ettiği, temyiz kanun yoluna başvurulması için bir sınır belirlenmişse de bazı dengeleyici tedbirlerin/imkânların devreye sokulduğu, bireysel başvuruya konu davanın değeri gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun temyiz talebinin reddedilmesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin elde edilmek istenen kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği için orantılı olduğu sonucuna varmıştır.
13. Başvuru konusu olayda temyiz sınırının davanın açıldığı 2019 yılı için58.800 TL, kararın verildiği 2021 yılı için de 78.630 TL olduğu tespit edilmiştir. Başvurucunun dava konusu ettiği 15.689,36 TL'nin hem dava tarihi hem de karar tarihi itibarıyla temyiz sınırının altında kaldığı anlaşılmıştır. Bu durumda A.Ö. başvurusunda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu; icra daireleri ve icra mahkemelerine güvenerek ihaleye katıldığını, hâkimin kusurlu davranışı nedeniyle ihalenin kesinleştiğini, alacaklıya ödenen ihale bedelinin bir kısmının ihale iptal olmasına rağmen kendisine ödenmediğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun iddiaları mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların öncelikle yargı mercileri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt [2. B.], B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
18. Başvurucunun katıldığı ihalede ihalenin kesinleşmiş olması nedeniyle ihale bedeli olan 47.000 TL alacaklıya ödenmiş, ihalenin feshedilmesi üzerine İcra Dairesi tarafından ihale bedelinin bir kısmı başvurucuya iade edilmiştir. Başvurucu; ihalenin feshi davası hakkında doğru bilgi verilmiş olsaydı ihalenin kesinleşmeyeceğinden, böylece ihale bedeli alacaklıya ödenmeyeceğinden herhangi bir zararının da doğmayacağını iddia etmiştir. Başvurucu; ödenmeyen kısım nedeniyle uğradığı zararın hâkimin kusurundan kaynaklandığı gerekçesiyle hâkimin sorumluluğuna dayanan tazminat davası açmış, bakiye alacak için başka herhangi bir icra/dava yoluna başvurduğuna ilişkin bilgi sunmamıştır.
19. Mülkiyet hakkının devlete tahmil ettiği pozitif yükümlülükler, devletin koruyucu ve düzeltici önlemler almasını gerektirebilmektedir. Koruyucu önlemler mülkiyete müdahale edilmesini önleyici; düzeltici önlemler ise müdahalenin etkilerini giderici, diğer bir ifadeyle telafi edici yasal, idari ve fiilî tedbirleri kapsamaktadır. Pozitif yükümlülükler mutlak olmayıp bunların ne tür koruyucu ve düzeltici edimleri kapsadığı ve bu edimlerin derecesi, her somut olayın kendi koşulları içinde belirlenebilir (Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi,[2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 47).
20. İcra müdürlükleri, mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler gereğince oluşturulan ve özel kişilerin ödenmeyen alacaklarını kanunda öngörülen usullere uygun olarak gerektiğinde zor kullanmak suretiyle tahsil ederek alacaklılara ödeyen kamu kuruluşlarıdır. İcra müdürlüklerinin bu görevlerinin ifası sırasında tesis ettiği işlem ve eylemler kamu gücü işlem ve eylemleri niteliğinde olup bu işlem ve eylemler veya eylemsizlikler nedeniyle hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının icra takibinin temelindeki borç ilişkisinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerekmektedir (Fatma Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 55)
21. Rızaen ödenmeyen alacakların tahsili amacıyla oluşturulan ve bu çerçevede kamu gücü yetkileriyle donatılan cebri icra organlarının bu görevini yerine getirirken alacaklı, borçlu ve hacizli malı satın alan tüm tarafların menfaatlerinin ve icra işlemine konu mülkün korunmasına yönelik birtakım tedbirler alması gerekebilir. Alınması gereken tedbirlerin neler olduğu, her somut olayın kendi koşulları içinde değişebilmektedir (Vedat Oğuz [1. B.], B. No: 2018/35120, 15/9/2021, § 56).
22. Başvuruya konu somut olayda başvurucunun mağdur olduğunu iddia ettiği meselenin asıl nedeni icra dosyası kapsamında yapılan taşınmaz satış ihalesinin mahkeme kararıyla iptal edilmiş olmasıdır. Başvurucu, devletin gözetim ve sorumluluğu kapsamındaki bir satış sürecine dâhil olmuş ancak ihalenin iptal edilmesine rağmen dosya kapsamında ödediği bedel kendisine iade edilmemiştir. Başta İcra Müdürlüğü olmak üzere ilgili devlet kurumlarının ihale yoluyla gerçekleştirilen satış işleminde hacizli taşınmazı satın alan iyi niyetli kişilerin hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik mülkiyet hakkı kapsamında pozitif yükümlülükleri vardır.
23. Başvurucu, ihale bedelinin kendisine ödenmemesinin sorumlusunun ihalenin feshi davası hakkında doğru bilgilendirme yapmayan icra mahkemesi hâkimi olduğu gerekçesiyle devlet aleyhine tazminat davası açmıştır. Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 46. maddesinde sayılan sebeplerin gerçekleşmesi durumunda Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenlenmiştir. Kanun koyucu hâkimin her türlü kusura dayanan eylemi nedeniyle değil yalnızca Kanun'da sayılan sebeplerin gerçekleşmesi durumunda tazminat davasının açılabileceğini benimsemiştir. Başka bir ifadeyle hâkimin sorumluluğu nedeniyle Devlet aleyhine açılacak tazminat davasını düzenleyen 46. madde hâkimlerin her türlü kusurundan kaynaklanan zararların karşılanmasını teminat altına almamaktadır. Anayasa Mahkemesinin görevinin hâkimin eyleminin 6100 sayılı Kanun'da tahdidî olarak sayılan eylemlerden biri kapsamında olup olmadığını belirlemek veya Dairenin yaptığı tespitin yerindeliğini denetlemek olmadığı ifade edilmelidir.
24. Başvurucu, somut olayda meydana gelen davranışın kanunda sayılan hangi sebep kapsamında olduğunu belirtmemekte; yalnızca hâkimin imzasının yer aldığı müzekkere ile doğru bilgi verilmediği gerekçesiyle meydana geldiğini iddia ettiği zararının devlet tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürmektedir. Tazminat davasına bakan Daire, hâkimin eyleminin kanunda yer alan sebeplerden birinin kapsamına girmediğini belirlemiş; başvurucunun alacağını tahsil için hukuki yollara başvurduğunu ancak bu süreçleri tamamlamadığını vurgulamıştır. Dairenin vardığı bu sonucun açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve bariz takdir hatası içermediği değerlendirilmiştir.
25. Öte yandan başvurucunun icra dairelerine güvenerek girdiği ihalede ihalenin iptal edilmesi nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın tazmini için hâkimin sorumluluğuna ilişkin tazminat davası açmak ve icra dairesi yoluyla alacaklı vekiline bakiye alacak için muhtıra gönderilmesini istemek dışında, devletin mülkiyet hakkının korunmasına yönelik pozitif yükümlülüğü kapsamında devlet kurumlarına açabileceği tazminat davası da dâhil olmak üzere alacağını tahsil etmek için başka bir hukuki yola başvurduğuna ilişkin bilgi/belgeyi dosya kapsamında sunmadığı dikkate alındığında olağan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuru yoluna başvurduğu sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 5/11/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.