TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERDAL SULAR VE MEHMET SULAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/53503)
Karar Tarihi: 14/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucular
1. Erdal SULAR
2. Mehmet SULAR
Vekili
Av. Nejat TOPRAK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; müdafiinin mazeretinin kabul edilmemesi nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının, haberdar edilmeyen bir suçtan ötürü cezalandırılma nedeniyle de suçlamayı öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında başkaca ihlal iddiaları da bulunmaktadır.
2. Kahramanmaraş Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığının 24/12/2013 tarihli ihbarı üzerine başvurucular hakkında Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) soruşturma başlatmıştır.
3. Başsavcılık, soruşturma neticesinde başvurucuların tefecilik fiilini gizleyebilmek için cep telefon kontörü faturalarını sahte olarak düzenlediklerini ve böylece yürüttükleri pos tefeciliği faaliyetiyle 2008-2009 yıllarında sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge düzenleyerek bunları kullandıklarını belirtilerek 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na muhalefet etmek suçundan cezalandırılmaları talebiyle 2/7/2014 tarihinde iddianame düzenlemiştir. İddianamede, müşteki Kahramanmaraş Vergi Denetim Kurumu müfettişinin başvurucular hakkında düzenlediği suç duyurusu raporuna dayanmıştır.
4. Kahramanmaraş 5. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın 21/11/2014 tarihli ilk celsesinde savunması alınan başvurucu Mehmet Sular suçlamaları kabul etmemiş ve savunmasında suça konu işyerini kendisinin ve kardeşi olan diğer başvurucunun işletmediğini, yine kardeşi olan R.S.nin işlettiğini, olay tarihinde kardeşi R.S.nin işlerinin bozuk olduğunu bu nedenle kredi kartını ona verdiğini beyan etmiştir. Aynı celse tanıklar A.B., A.P., E.Y., F.D., H.B., İ.B., K.S., M.K.F., M.T.Ü., M.A., M.P., O.N., O.Ş., Ö.F.C., Ö.Y., S.Ö., S.Z., Ş.P., V.A. ve S.A.nın beyanları da alınmıştır. Tanıklar beyanlarında nakit ihtiyaçları için bir miktar komisyon karşılığında kredi kartı çekimi yaptıklarını beyan etmiştir. Tanık M.U. ise kredi kartını alışveriş ihtiyacı için kullandığını beyan etmiştir. 6/3/2015 tarihli ikinci celsede dinlenen tanıklar O.C., G.L.Y., İ.D., H.İ.D., E.T., O.Ş., N.G., R.S. ve H.A.S. de beyanlarında nakit ihtiyaçları için bir miktar komisyon karşılığında kredi kartı çekimi yaptıklarını ifade etmiştir.
5. İstinabe yoluyla savunması alınan başvurucu Erdal Sular da savunmasında suçlamaları kabul etmeyerek suça konu işyeriyle ilgisi olmadığını, bu işyerinin kardeşi R.S. tarafından işletildiğini beyan etmiştir. Yine istinabe yoluyla beyanları alınan tanık İ.A., Sular adlı işyerinden birkaç kez telefon aldığını, B.Y. kredi kartından nakde dönük işlemler yapıldığını, Ö.E. ise D. isimli işyerinde sekiz yıl kadar satış temsilcisi olarak çalıştığını, sanıkların bu işyerinin hem sahibi hem de aralarında ağabey-kardeş ilişkisi olduğunu ancak işyerinin R.S. adına faaliyet gösterdiğini, çalıştıkları süre zarfında sıkıştıkları zaman kredi kartını kullandıklarını ve zamanı geldiğinde de kredi kartı ödemesini yaptıklarını, bunun için de ekstra herhangi bir ücret ödemediklerini, çalıştıkları süre içinde herhangi bir tefecilik olayına şahit olmadıklarını, işyerinin cep telefonu ve aksesuar satışı yapan bir ticarethane olduğunu beyan etmiştir. Tanık Ö.E. daha sonra 26/2/2019 tarihli talimatla alınan beyanında ise Kahramanmaraş merkezde bulunan Sular İletişim'de tüm işlerine R.S.nin baktığını, kardeşi Mehmet Sular'ın da kendisiyle beraber çalıştığını, Erdal Sular'ın dükkana pek gelmediğini, iki yıla yakın süre bu işyerinde çalıştığını ve bu süre içinde bir usulsüzlük yapıldığını görmediğini ifade etmiştir.
6. Öte yandan başvurucular hakkında aynı eylemler nedeniyle Başsavcılıkta devam eden diğer bir soruşturmada 13/10/2014 tarihli iddianame hazırlanmıştır. Bu iddianamede 2008 ve 2009 yılları hesapları incelenmesi neticesinde müşteki kurum müfettişleri tarafından düzenlenen raporda şüphelilerin kredi kartı aracılığıyla R.S.nin adını kullanarak komisyon karşılığında borç para verdikleri ve komisyon geliri elde ettikleri, tefecilik faaliyetinde bulundukları, tefecilik faaliyetini gizleyebilmek için temin edilen bazı cep telefonu kontör faturaları ile mükellef tarafından düzenlenen bazı cep telefonu kontörü faturaların sahte olduğu, pos tefeciliği diye tabir edilen bu eylemlerini gizlemek amacıyla birden fazla kez sahte ve muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge düzenledikleri belirtilerek vergi kaçakçılığı, tefecilik ve 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 36. maddesi kapsamında gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suçlarını işledikleri iddia edilmiştir. İddianamenin kabulüyle birlikte açılan dava Kahramanmaraş 8. Asliye Ceza Mahkemesinde (2014/754 E.) görülmeye başlanmıştır. Başvurucular; müdafiinin de talebi doğrultusunda 9/3/2015 tarihli üçüncü celsede bu davanın, Kahramanmaraş 5. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden diğer dosyayla birleştirilmesine karar verilmiştir.
7. Mahkemece, başvurucular müdafiinin de hazır olduğu 8/10/2015 tarihli dördüncü celse birleştirme kararı verilerek birleşen dosya okunmuş ve dosyaya eklenmiştir.
8. Mahkemece, devam eden yargılama sırasında istinabe yoluyla bilirkişi raporu aldırılmıştır. Üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan 27/5/2016 tarihli raporun sonuç kısmında pos cihazlarının amacı dışında kullanıldığının ve 2008-2009 yıllarında kontör satışlarından düzenlenen faturaların sahte belgeler olduğunun tespit edildiği görülmüştür. 8/12/2016 tarihli dokuzuncu celsede bilirkişi raporu, başvurucular müdafiine okunmuştur. Mahkeme 9/5/2017 tarihli on birinci celsede aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar vermiştir. Aynı bilirkişi heyetince tanzim edilen 24/5/2017 tarihli ek rapor başvurucular müdafiinin de hazır olduğu 19/9/2017 tarihli on ikinci celse okunmuştur. Anılan raporda da 2008-2009 yıllarında düzenlenen faturaların gerçek mal ve hizmet alış verişine dayalı olmadığı, eylemler sebebiyle vergi kaybı olduğu, eylemlerin ödünç para verme hakkındaki 30/9/1983 tarihli mülga 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye uygun olmadığı kanaati belirtilmiştir.
9. Başvurucular müdafii 2/6/2021 tarihli yirmi ikinci celse mesleki mazeretine ilişkin dilekçeyi Mahkemeye göndermiştir. Dilekçede, Kahramanmaraş İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/735 Esas sayılı dosyasının saat 13.45'te duruşması olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, daha önceki celse başvurucular ve müdafiileri adına ayrı ayrıçıkarılan duruşma gününü bildiren davetiyelerden başvurucu Mehmet Sular'a ait olan davetiye parçası henüz dönmeden yapılan değerlendirmede Cumhuriyet Savcısının da talebi doğrultusunda dosyanın geldiği aşama dikkate alınarak sanıklar müdafinin belgelendirilmemiş mazeretinin reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
10. Aynı duruşmada Cumhuriyet savcısı iddianame doğrultusunda başvurucuların cezalandırılması yönünde mütalaasını sunmuş ve Mahkemece başvurucuların 2008 ve 2009 yılları için ayrı ayrı iki kez Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçlarından 3 yıl 1 ay 15 gün hapis, tefecilik suçundan 2 yıl 1 ay hapis ve 100 TL adli para cezası, Banka ve Kredi Kartları Kanunu'na muhalefet suçundan 2 yıl 1 ay hapis ve 100 TL adli para cezalarıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Kararda, ilgili kurumlarla yapılan yazışma cevapları, tanık anlatımları ve bilirkişi parorları birlikte değerlendirilerek Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Gerekçeli kararda, başvurucuların kredi kartı aracılığıyla komisyon karşılığında borç para vermek suretiyle tefecilik suçunu işlediği, tefecilik faaliyetini gizleyebilmek için temin edilen bazı cep telefonu kontör faturalarının sahte olduğu, pos tefeciliği diye tabir edilen bu eylemleri gizlemek amacıyla birden fazla kez sahte ve muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge düzenledikleri belirtilmiştir.
11. Anılan kararın istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi (Daire) tarafından yapılan incelemede verilen 27/10/2021 tarihli kararda, başvurucular hakkında tefecilik suçundan ve 2009 yılına ilişkin Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçundan verilen mahkûmiyetlere ilişkin başvurular kesin olmak üzere esastan reddedilmiştir. Ayrıca 2008 yılına ilişkin verilen mahkûmiyette zamanaşımı süresi dolduğu belirtilerek anılan davanın düşürülmesine veBanka ve Kredi Kartları Kanunu'na muhalefet suçundan verilen hükmün de kaldırılarak fiilin sadece tefecilik suçuna vücut vereceği belirtildikten sonra ayrıca bu suçtan hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir.
12. Başvurucular müdafii kesinleşen mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf Dairesi, verilen hükümlerin kesin nitelikte olduklarını belirterek anılan temyiz talebini 12/11/2021 tarihli ek kararla reddetmiştir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 18/9/2023 tarihli kararıyla, ek kararın onanmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 9/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 23/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
A. Savunma İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucular, müdafiilerinin mazeret dilekçesinin hukuka aykırı olarak reddedilmesi ve başvuruculardan Mehmet Sular adına çıkarılan davetiye sonucu henüz dönmeden karar verilimesi nedenleriyle esas hakkındaki mütalaya karşı savunma yapamadıklarını belirterek savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüşlerdir.
15. Başvurucunun iddialarının müdafi yardımından yararlanma hakkıyla bağlantılı olarak savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
16. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
17. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32). İddiaya karşı savunma imkânı tanınmadığı sürece adil muhakeme yapılması mümkün değildir. Savunma hakkı tanınmadan kişilerin cezalandırılması, Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesine de uygun değildir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 36).
18. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi, savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır. Bu itibarla anılan güvence adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil ve bu hakkın doğal sonucudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı düzenlenmiştir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 37).
19. Anayasa Mahkemesi de savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen adil yargılanma kavramı yanında meşru vasıta ve yollardan yararlanma kavramının da kapsamında olduğunu belirtmiştir (AYM, E.1992/8, K.1992/39, 16/6/1992).
20. Gerekli zaman yargılanan kişinin hakkındaki iddiaları öğrendikten sonra savunma için zorunlu hazırlıkları yapabileceği süreyi ifade etmektedir. Savunma için gerekli kolaylık kavramı ise şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için gerekli olanlardır. Bu kolaylıklardan biri de kovuşturma evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasına imkân verilmesidir. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ufuk Rifat Çobanoğlu, §§ 43, 45).
21. Somut olayda başvurucular müdafiinin de hazır bulunduğu ilk celsede başvurucu Mehmet Sular, suçlamaya ilişkin olarak ayrıntılı bir şekilde savunma yapmıştır. Diğer başvurucunun istinabe yoluyla alınan savunmasının okunduğu celsede de müdafii hazır bulunmuştur. Yine tanık beyanlarının alınması ve bilirkişi raporlarının okunması gibi esaslı işlemlerin yapıldığı tüm celselerde başvurucular müdafii hazır bulunmuştur. Başvurucular ve müdafii hazır bulunarak dosyadaki delillere karşı iddia ve itirazlarını ileri sürmüşlerdir.
22. Yargılamanın son celsesine ise başvurucular ve müdafii katılmamıştır. Bu celsede başvurucular müdafii tarafından Mahkemeye mesleki mazerete ilişkin dilekçe gönderilmiş ve aynı adliyede İcra Hukuk Mahkemesinde duruşması olduğu mazeret olarak belirtilmiştir. Müdafiinin mesleki mazeret bildirerek son celsesine katılmaması üzerine Mahkeme, dosyanın geldiği aşamayı da dikkate alınarak başvurucular müdafinin belgelendirilmemiş mazeretinin reddine karar vermiştir (bkz. § 9). Aynı celse Cumhuriyet Savcısı iddianame içeriğiyle uyumlu olacak şekilde başvurucuların cezalandırılması talebinde bulunmuş ve Mahkeme de mütalaa gibi başvurucular ve müdafiinin yokluğunda hükmü açıklamıştır (bkz. § 10). Başvurucu Mehmet Sular adına çıkarılan davetiye henüz dönmeden karar verilmiş ise de, her iki başvurucu müdafiinin aynı olması ve müdafinin de duruşma gününden haberdar olması karşısında, anılan başvurucu müdafiinin tebligat dönmeden karar verildiği iddiası sonuca etkili görülmemiştir.
23. Başvuru konusu yargılama yirmi iki celsede tamamlanmıştır. Başvuruculara kovuşturma evresinde müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunma imkânı verilmiştir. Buna göre başvurucuların savunma için zorunlu hazırlıkları yapabilecekleri süreye sahip oldukları, bir müdafiinin yardımından yararlanmak suretiyle yargılama aşamalarında savunmalarını yaptıkları, dava dosyasında yer alan delillere karşı iddia ve itirazlarını ileri sürdükleri anlaşılmaktadır. Ayrıca başvuru dosyası incelendiğinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma ve inceletme ile itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Eldeki başvuruya konu olayda açıklanan esas hakkındaki mütalaada da iddianamede belirtilen olaylar ve suç nitelemesi aynen tekrar edilmiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucuların şikâyetine konu esas hakkındaki mütalaanın mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek nitelikte yeni durum ortaya çıkarmadığı açıktır.
24. Öte yandan başvurucular, aynı müdafiinin hukuki ve teknik yardımından faydalanarak karara karşı istinaf talebinde bulunmuş; iddia ve itirazlarını istinaf dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklama imkânına da sahip olmuştur. Nitekim yapılan istinaf incelemesinde de talep gibi bir kısımsuçlardan verilen mahkûmiyet hükümleri (bkz. § 11) ortadan kaldırılmıştır. Sonuç olarak yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında -somut olayın özel koşullarında- başvurucunun savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu görülmektedir.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Suçlamayı (İsnadı) Öğrenme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucular; Vergi Usul Kanunu'na muhalefetten dava açılmış olmasına karşın tefecilik ile Banka ve Kredi Karları Kanunu'na muhalefet suçlarından da hüküm kurulduğunu, bu hususların iddianame bulunmadığı gibi ek savunma da verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurunun bu kısmı, adil yargılanma hakkı kapsamındaki suçlamayı (isnadı) öğrenme hakkı yönünden incelenmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında isnadı (suçlamayı) öğrenme hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altında bulunan kişiye, savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesi için isnadın bildirilmesi gerekir. Hakkındaki isnadı bilmeyen kimsenin savunma yapması mümkün değildir. İsnat, sanığın savunma yapabilmesi için bildirilmektedir. Bunun için bildirimde sanığın hangi fiil ile suçlandığı ve hangi suçu işlediği açıklanmalıdır. Diğer bir ifadeyle sanık, isnadın sebebinden ve niteliğinden haberdar edilmelidir. Sanığın hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği (yüklenen suçu oluşturan olay/olaylar) isnadın sebebini oluşturur. Bunların soyut olarak değil sanığın savunma hazırlayabilmesine yeterli düzeyde ve ayrıntılı olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık, davaya konu fiili nerede ve ne zaman işlemekle suçlandığını bileceğinden savunmasını buna göre yapabilecektir. Fiilin hukuki yönden vasıflandırılması ise isnadın niteliğidir. Suçlamanın niteliği hakkındaki bilgi de savunma yapmaya yeterli düzeyde olmalı ve sanığın işlemekle suçlandığı fiilin hangi normu ihlal ettiği bildirimde belirtilmelidir. Yargılama sırasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi durumunda da sanık bu değişiklikten haberdar edilmelidir. Böylelikle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun olarak yargılamanın adilliği de sağlanmış olur (Ali Kemal Tekin, B. No: 2014/875, 2/2/2017, §§ 40-43).
29. Başvuru konusu olayda; hazırlanan ilk iddianame olan 2/7/2014 tarihli iddianamede başvurucuların eylemi Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçu olarak nitelendirilmesine karşın, iddianame içeriğinde tefecilik faaliyetinden de bahsedilmiştir. Sonradan düzenlenen ve ilk dava ile birleşen 13/10/2014 tarihli iddianamede ise yine aynı olaylar anlatıldıktan sonra tüm suçlardan (vergi kaçakçılığı, tefecilik ve Banka ve Kredi Kartları Kanunu'nun 36. maddesi kapsamında gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek) cezalandırılmaları talebinde bulunulmuştur. Dahası açılan bu ikinci dava, başvurucular müdafiinin de talebi üzerine mükerrer yargılamanın önüne geçilmesi amacıyla birleştirilmiştir. Savunmaya ilişkin verilen beyan ve sunulan dilekçelerde de tüm suçlara yönelik açıklamalar yapıldığı görülmektedir.
30. Dolayısıyla iddia makamı tarafından tüm eylemler iddianamelerde anlatılmış ve hukuki vasıfları nitelendirilmiştir. Savunmalarda iddianamelerde anlatılan eylemler ve suçlara yönelik olarak alınmıştır. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun isnadın sebebinden ve niteliğinden haberdar olmadığı ya da savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirme imkânından yoksun bırakıldığı söylenemez.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer ihlal iddiaları
32. Başvurucuların hangi delilin hangi suça ilişkin olduğu hususunda kararda yeterli açıklamaların bulunmadığı, savunmalarında ileri sürdükleri hususlara neden itibar edilmediği konsunda ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmeden istinaf talebinin reddedildiği belirtilerek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Abdullah Topçu, (B. No: 2014/8868, 19/4/2017, §§ 75-76), Mehmet Yavuz (B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51), Yasemin Ekşi (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57) kararları doğrultusunda; istinaf aşamalarındaki duruşma istemlerinin dikkate alınmadığı, talepleri hakkında bir değerlendirme yapılmadığı belirterek incelemenin duruşmasız yapılması nedeniyle sözlü yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Nevruz Bozkurt (B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32), Feyyaz Bayram (B. No: 2014/7822, 16/11/2016, § 84-86) kararları doğrultusunda; dava konusu olayda zamanaşımının dolmasına rağmen haksız olarak cezalandırıldıkları, belirtilen işyeriyle ilgili olmadıklarına dair savunmalarının dikkate alınmadığı, alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli olmadığı, eksik araştırma ve inceleme sonucunda karar verildiği belirtilerek hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının da Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında suçlamayı (isnadı) öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.