|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
ERDAL SULAR VE M.S. BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/53503)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 14/1/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
|
Başvurucular
|
:
|
1. Erdal SULAR
|
|
|
|
2. M.S.
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Nejat TOPRAK
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru; müdafiinin mazeretinin kabul edilmemesi
nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının,
haberdar edilmeyen bir suçtan ötürü cezalandırılma nedeniyle de suçlamayı
öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Başvurucunun adil yargılanma
hakkı kapsamında başkaca ihlal iddiaları da bulunmaktadır.
2. Kahramanmaraş Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup
Başkanlığının 24/12/2013 tarihli ihbarı üzerine başvurucular hakkında
Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) soruşturma başlatmıştır.
3. Başsavcılık, soruşturma neticesinde başvurucuların
tefecilik fiilini gizleyebilmek için cep telefon kontörü faturalarını sahte
olarak düzenlediklerini ve böylece yürüttükleri pos tefeciliği faaliyetiyle
2008-2009 yıllarında sahte ve muhteviyatı yanıltıcı belge düzenleyerek bunları
kullandıklarını belirtilerek 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'na muhalefet etmek suçundan cezalandırılmaları talebiyle 2/7/2014
tarihinde iddianame düzenlemiştir. İddianamede, müşteki Kahramanmaraş Vergi
Denetim Kurumu müfettişinin başvurucular hakkında düzenlediği suç duyurusu raporuna
dayanmıştır.
4. Kahramanmaraş 5. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme)
görülen yargılamanın 21/11/2014 tarihli ilk celsesinde savunması alınan
başvurucu M.S. suçlamaları kabul etmemiş ve savunmasında suça konu işyerini
kendisinin ve kardeşi olan diğer başvurucunun işletmediğini, yine kardeşi olan
R.S.nin işlettiğini, olay tarihinde kardeşi R.S.nin işlerinin bozuk olduğunu bu
nedenle kredi kartını ona verdiğini beyan etmiştir. Aynı celse tanıklar A.B.,
A.P., E.Y., F.D., H.B., İ.B., K.S., M.K.F., M.T.Ü., M.A., M.P., O.N., O.Ş.,
Ö.F.C., Ö.Y., S.Ö., S.Z., Ş.P., V.A. ve S.A.nın beyanları da alınmıştır.
Tanıklar beyanlarında nakit ihtiyaçları için bir miktar komisyon karşılığında
kredi kartı çekimi yaptıklarını beyan etmiştir. Tanık M.U. ise kredi kartını alışveriş
ihtiyacı için kullandığını beyan etmiştir. 6/3/2015 tarihli ikinci celsede
dinlenen tanıklar O.C., G.L.Y., İ.D., H.İ.D., E.T., O.Ş., N.G., R.S. ve H.A.S.
de beyanlarında nakit ihtiyaçları için bir miktar komisyon karşılığında kredi
kartı çekimi yaptıklarını ifade etmiştir.
5. İstinabe yoluyla savunması alınan başvurucu Erdal
Sular da savunmasında suçlamaları kabul etmeyerek suça konu işyeriyle ilgisi
olmadığını, bu işyerinin kardeşi R.S. tarafından işletildiğini beyan etmiştir.
Yine istinabe yoluyla beyanları alınan tanık İ.A., Sular adlı işyerinden birkaç
kez telefon aldığını, B.Y. kredi kartından nakde dönük işlemler yapıldığını,
Ö.E. ise D. isimli işyerinde sekiz yıl kadar satış temsilcisi olarak
çalıştığını, sanıkların bu işyerinin hem sahibi hem de aralarında ağabey-kardeş
ilişkisi olduğunu ancak işyerinin R.S. adına faaliyet gösterdiğini,
çalıştıkları süre zarfında sıkıştıkları zaman kredi kartını kullandıklarını ve
zamanı geldiğinde de kredi kartı ödemesini yaptıklarını, bunun için de ekstra herhangi
bir ücret ödemediklerini, çalıştıkları süre içinde herhangi bir tefecilik
olayına şahit olmadıklarını, işyerinin cep telefonu ve aksesuar satışı yapan
bir ticarethane olduğunu beyan etmiştir. Tanık Ö.E. daha sonra 26/2/2019
tarihli talimatla alınan beyanında ise Kahramanmaraş merkezde bulunan Sular
İletişim'de tüm işlerine R.S.nin baktığını, kardeşi M.S.'ın da kendisiyle
beraber çalıştığını, Erdal Sular'ın dükkana pek gelmediğini, iki yıla yakın
süre bu işyerinde çalıştığını ve bu süre içinde bir usulsüzlük yapıldığını
görmediğini ifade etmiştir.
6. Öte yandan başvurucular hakkında aynı eylemler
nedeniyle Başsavcılıkta devam eden diğer bir soruşturmada 13/10/2014 tarihli
iddianame hazırlanmıştır. Bu iddianamede 2008 ve 2009 yılları hesapları incelenmesi
neticesinde müşteki kurum müfettişleri tarafından düzenlenen raporda şüphelilerin
kredi kartı aracılığıyla R.S.nin adını kullanarak komisyon karşılığında borç
para verdikleri ve komisyon geliri elde ettikleri, tefecilik faaliyetinde
bulundukları, tefecilik faaliyetini gizleyebilmek için temin edilen bazı cep
telefonu kontör faturaları ile mükellef tarafından düzenlenen bazı cep telefonu
kontörü faturaların sahte olduğu, pos tefeciliği diye tabir edilen bu
eylemlerini gizlemek amacıyla birden fazla kez sahte ve muhteviyatı itibari ile
yanıltıcı belge düzenledikleri belirtilerek vergi kaçakçılığı, tefecilik ve
23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun
36. maddesi kapsamında gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek suçlarını
işledikleri iddia edilmiştir. İddianamenin kabulüyle birlikte açılan dava
Kahramanmaraş 8. Asliye Ceza Mahkemesinde (2014/754 E.) görülmeye başlanmıştır.
Başvurucular; müdafiinin de talebi doğrultusunda 9/3/2015 tarihli üçüncü
celsede bu davanın, Kahramanmaraş 5. Asliye Ceza Mahkemesinde devam eden diğer
dosyayla birleştirilmesine karar verilmiştir.
7. Mahkemece, başvurucular müdafiinin de hazır olduğu
8/10/2015 tarihli dördüncü celse birleştirme kararı verilerek birleşen dosya
okunmuş ve dosyaya eklenmiştir.
8. Mahkemece, devam eden yargılama sırasında istinabe
yoluyla bilirkişi raporu aldırılmıştır. Üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan
27/5/2016 tarihli raporun sonuç kısmında pos cihazlarının amacı dışında
kullanıldığının ve 2008-2009 yıllarında kontör satışlarından düzenlenen
faturaların sahte belgeler olduğunun tespit edildiği görülmüştür. 8/12/2016
tarihli dokuzuncu celsede bilirkişi raporu, başvurucular müdafiine okunmuştur.
Mahkeme 9/5/2017 tarihli on birinci celsede aynı bilirkişi heyetinden ek rapor
alınmasına karar vermiştir. Aynı bilirkişi heyetince tanzim edilen 24/5/2017
tarihli ek rapor başvurucular müdafiinin de hazır olduğu 19/9/2017 tarihli on
ikinci celse okunmuştur. Anılan raporda da 2008-2009 yıllarında düzenlenen
faturaların gerçek mal ve hizmet alış verişine dayalı olmadığı, eylemler
sebebiyle vergi kaybı olduğu, eylemlerin ödünç para verme hakkındaki 30/9/1983
tarihli mülga 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye uygun olmadığı kanaati belirtilmiştir.
9. Başvurucular müdafii 2/6/2021 tarihli yirmi ikinci
celse mesleki mazeretine ilişkin dilekçeyi Mahkemeye göndermiştir. Dilekçede,
Kahramanmaraş İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/735 Esas sayılı dosyasının saat
13.45'te duruşması olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, daha önceki celse
başvurucular ve müdafiileri adına ayrı ayrı çıkarılan duruşma gününü bildiren
davetiyelerden başvurucu M.S. a ait olan davetiye parçası henüz dönmeden
yapılan değerlendirmede Cumhuriyet Savcısının da talebi doğrultusunda dosyanın
geldiği aşama dikkate alınarak sanıklar müdafinin belgelendirilmemiş
mazeretinin reddine karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
10. Aynı duruşmada Cumhuriyet savcısı iddianame
doğrultusunda başvurucuların cezalandırılması yönünde mütalaasını sunmuş ve
Mahkemece başvurucuların 2008 ve 2009 yılları için ayrı ayrı iki kez Vergi Usul
Kanunu'na muhalefet suçlarından 3 yıl 1 ay 15 gün hapis, tefecilik suçundan 2
yıl 1 ay hapis ve 100 TL adli para cezası, Banka ve Kredi Kartları Kanunu'na
muhalefet suçundan 2 yıl 1 ay hapis ve 100 TL adli para cezalarıyla
cezalandırılmalarına karar vermiştir. Kararda, ilgili kurumlarla yapılan
yazışma cevapları, tanık anlatımları ve bilirkişi parorları birlikte
değerlendirilerek Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Gerekçeli
kararda, başvurucuların kredi kartı aracılığıyla komisyon karşılığında borç
para vermek suretiyle tefecilik suçunu işlediği, tefecilik faaliyetini
gizleyebilmek için temin edilen bazı cep telefonu kontör faturalarının sahte
olduğu, pos tefeciliği diye tabir edilen bu eylemleri gizlemek amacıyla birden
fazla kez sahte ve muhteviyatı itibari ile yanıltıcı belge düzenledikleri
belirtilmiştir.
11. Anılan kararın istinaf edilmesi üzerine Gaziantep
Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi (Daire) tarafından yapılan incelemede
verilen 27/10/2021 tarihli kararda, başvurucular hakkında tefecilik suçundan ve
2009 yılına ilişkin Vergi Usul Kanunu'na muhalefet suçundan verilen
mahkûmiyetlere ilişkin başvurular kesin olmak üzere esastan reddedilmiştir.
Ayrıca 2008 yılına ilişkin verilen mahkûmiyette zamanaşımı süresi dolduğu
belirtilerek anılan davanın düşürülmesine ve Banka ve Kredi Kartları Kanunu'na
muhalefet suçundan verilen hükmün de kaldırılarak fiilin sadece tefecilik
suçuna vücut vereceği belirtildikten sonra ayrıca bu suçtan hüküm kurulmasına
yer olmadığına dair karar verilmiştir.
12. Başvurucular müdafii kesinleşen mahkûmiyet
hükümlerine karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf Dairesi, verilen
hükümlerin kesin nitelikte olduklarını belirterek anılan temyiz talebini
12/11/2021 tarihli ek kararla reddetmiştir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 18/9/2023
tarihli kararıyla, ek kararın onanmasına karar vermiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 9/11/2021 tarihinde
öğrendikten sonra 23/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
A. Savunma İçin
Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
14. Başvurucular, müdafiilerinin mazeret dilekçesinin
hukuka aykırı olarak reddedilmesi ve başvuruculardan M.S. adına çıkarılan
davetiye sonucu henüz dönmeden karar verilimesi nedenleriyle esas hakkındaki
mütalaya karşı savunma yapamadıklarını belirterek savunma hakkının
kısıtlandığını ileri sürmüşlerdir.
15. Başvurucunun iddialarının müdafi yardımından yararlanma
hakkıyla bağlantılı olarak savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
16. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia,
savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil
yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer
verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı
tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No:
2014/14673, 20/9/2017, § 37).
17. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına
alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B.
No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32). İddiaya karşı savunma imkânı tanınmadığı sürece
adil muhakeme yapılması mümkün değildir. Savunma hakkı tanınmadan kişilerin
cezalandırılması, Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet
karinesine de uygun değildir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971,
1/2/2017, § 36).
18. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen
değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi,
savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır.
Bu itibarla anılan güvence adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil
ve bu hakkın doğal sonucudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "...ile
adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf
olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b)
bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin savunmasını hazırlamak için gerekli
zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı düzenlenmiştir (Ufuk Rifat Çobanoğlu,
§ 37).
19. Anayasa Mahkemesi de savunma için gerekli zaman ve
kolaylıklara sahip olma hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen adil
yargılanma kavramı yanında meşru vasıta ve yollardan yararlanma
kavramının da kapsamında olduğunu belirtmiştir (AYM, E.1992/8, K.1992/39,
16/6/1992).
20. Gerekli zaman yargılanan kişinin hakkındaki
iddiaları öğrendikten sonra savunma için zorunlu hazırlıkları yapabileceği
süreyi ifade etmektedir. Savunma için gerekli kolaylık kavramı
ise şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan
imkânları ifade etmekte ve silahların eşitliğini sağlamayı
amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar,
savunma için gerekli olanlardır. Bu kolaylıklardan biri de kovuşturma
evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasına imkân
verilmesidir. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği
büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek
yapılmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ufuk Rifat Çobanoğlu,
§§ 43, 45).
21. Somut olayda başvurucular müdafiinin de hazır
bulunduğu ilk celsede başvurucu M.S., suçlamaya ilişkin olarak ayrıntılı bir
şekilde savunma yapmıştır. Diğer başvurucunun istinabe yoluyla alınan savunmasının
okunduğu celsede de müdafii hazır bulunmuştur. Yine tanık beyanlarının alınması
ve bilirkişi raporlarının okunması gibi esaslı işlemlerin yapıldığı tüm
celselerde başvurucular müdafii hazır bulunmuştur. Başvurucular ve müdafii
hazır bulunarak dosyadaki delillere karşı iddia ve itirazlarını ileri
sürmüşlerdir.
22. Yargılamanın son celsesine ise başvurucular ve
müdafii katılmamıştır. Bu celsede başvurucular müdafii tarafından Mahkemeye
mesleki mazerete ilişkin dilekçe gönderilmiş ve aynı adliyede İcra Hukuk
Mahkemesinde duruşması olduğu mazeret olarak belirtilmiştir. Müdafiinin mesleki
mazeret bildirerek son celsesine katılmaması üzerine Mahkeme, dosyanın geldiği
aşamayı da dikkate alınarak başvurucular müdafinin belgelendirilmemiş
mazeretinin reddine karar vermiştir (bkz. § 9). Aynı celse Cumhuriyet Savcısı
iddianame içeriğiyle uyumlu olacak şekilde başvurucuların cezalandırılması
talebinde bulunmuş ve Mahkeme de mütalaa gibi başvurucular ve müdafiinin
yokluğunda hükmü açıklamıştır (bkz. § 10). Başvurucu M.S. adına çıkarılan
davetiye henüz dönmeden karar verilmiş ise de, her iki başvurucu müdafiinin
aynı olması ve müdafinin de duruşma gününden haberdar olması karşısında, anılan
başvurucu müdafiinin tebligat dönmeden karar verildiği iddiası sonuca etkili
görülmemiştir.
23. Başvuru konusu yargılama yirmi iki celsede
tamamlanmıştır. Başvuruculara kovuşturma evresinde müdafii aracılığıyla
deliller üzerine görüş sunma imkânı verilmiştir. Buna göre başvurucuların
savunma için zorunlu hazırlıkları yapabilecekleri süreye sahip oldukları, bir
müdafiinin yardımından yararlanmak suretiyle yargılama aşamalarında
savunmalarını yaptıkları, dava dosyasında yer alan delillere karşı iddia ve
itirazlarını ileri sürdükleri anlaşılmaktadır. Ayrıca başvuru dosyası incelendiğinde
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma ve inceletme ile itiraz
etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir delil de
bulunmamaktadır. Eldeki başvuruya konu olayda açıklanan esas hakkındaki
mütalaada da iddianamede belirtilen olaylar ve suç nitelemesi aynen tekrar
edilmiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucuların şikâyetine konu esas hakkındaki
mütalaanın mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek nitelikte
yeni durum ortaya çıkarmadığı açıktır.
24. Öte yandan başvurucular, aynı müdafiinin hukuki ve
teknik yardımından faydalanarak karara karşı istinaf talebinde bulunmuş; iddia
ve itirazlarını istinaf dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklama imkânına da
sahip olmuştur. Nitekim yapılan istinaf incelemesinde de talep gibi bir
kısımsuçlardan verilen mahkûmiyet hükümleri (bkz. § 11) ortadan kaldırılmıştır.
Sonuç olarak yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında -somut olayın özel
koşullarında- başvurucunun savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip
olma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu görülmektedir.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Suçlamayı
(İsnadı) Öğrenme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucular; Vergi Usul Kanunu'na muhalefetten dava
açılmış olmasına karşın tefecilik ile Banka ve Kredi Karları Kanunu'na
muhalefet suçlarından da hüküm kurulduğunu, bu hususların iddianame bulunmadığı
gibi ek savunma da verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkı kapsamında
savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurunun bu kısmı, adil yargılanma hakkı
kapsamındaki suçlamayı (isnadı) öğrenme hakkı yönünden incelenmiştir.
28. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında isnadı (suçlamayı) öğrenme hakkı
ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre suç isnadı altındaki kişiye
savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç
isnadı altında bulunan kişiye, savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile
getirebilmesi ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesi için isnadın
bildirilmesi gerekir. Hakkındaki isnadı bilmeyen kimsenin savunma yapması
mümkün değildir. İsnat, sanığın savunma yapabilmesi için bildirilmektedir.
Bunun için bildirimde sanığın hangi fiil ile suçlandığı ve hangi suçu işlediği
açıklanmalıdır. Diğer bir ifadeyle sanık, isnadın sebebinden ve niteliğinden
haberdar edilmelidir. Sanığın hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği (yüklenen
suçu oluşturan olay/olaylar) isnadın sebebini oluşturur. Bunların soyut
olarak değil sanığın savunma hazırlayabilmesine yeterli düzeyde ve ayrıntılı
olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık, davaya konu fiili nerede ve ne
zaman işlemekle suçlandığını bileceğinden savunmasını buna göre yapabilecektir.
Fiilin hukuki yönden vasıflandırılması ise isnadın niteliğidir. Suçlamanın
niteliği hakkındaki bilgi de savunma yapmaya yeterli düzeyde olmalı ve sanığın
işlemekle suçlandığı fiilin hangi normu ihlal ettiği bildirimde
belirtilmelidir. Yargılama sırasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi
durumunda da sanık bu değişiklikten haberdar edilmelidir. Böylelikle silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun olarak yargılamanın adilliği
de sağlanmış olur (Ali Kemal Tekin, B. No: 2014/875, 2/2/2017, §§
40-43).
29. Başvuru konusu olayda; hazırlanan ilk iddianame olan
2/7/2014 tarihli iddianamede başvurucuların eylemi Vergi Usul Kanunu'na muhalefet
suçu olarak nitelendirilmesine karşın, iddianame içeriğinde tefecilik
faaliyetinden de bahsedilmiştir. Sonradan düzenlenen ve ilk dava ile birleşen
13/10/2014 tarihli iddianamede ise yine aynı olaylar anlatıldıktan sonra tüm
suçlardan (vergi kaçakçılığı, tefecilik ve Banka ve Kredi Kartları Kanunu'nun
36. maddesi kapsamında gerçeğe aykırı harcama belgesi düzenlemek)
cezalandırılmaları talebinde bulunulmuştur. Dahası açılan bu ikinci dava,
başvurucular müdafiinin de talebi üzerine mükerrer yargılamanın önüne geçilmesi
amacıyla birleştirilmiştir. Savunmaya ilişkin verilen beyan ve sunulan
dilekçelerde de tüm suçlara yönelik açıklamalar yapıldığı görülmektedir.
30. Dolayısıyla iddia makamı tarafından tüm eylemler
iddianamelerde anlatılmış ve hukuki vasıfları nitelendirilmiştir. Savunmalarda
iddianamelerde anlatılan eylemler ve suçlara yönelik olarak alınmıştır. Sonuç
olarak somut olayda başvurucunun isnadın sebebinden ve niteliğinden haberdar
olmadığı ya da savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirme imkânından
yoksun bırakıldığı söylenemez.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. Diğer ihlal
iddiaları
32. Başvurucuların hangi delilin hangi suça ilişkin
olduğu hususunda kararda yeterli açıklamaların bulunmadığı, savunmalarında
ileri sürdükleri hususlara neden itibar edilmediği konsunda ilgili ve yeterli
bir gerekçe gösterilmeden istinaf talebinin reddedildiği belirtilerek gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının Abdullah Topçu, (B.
No: 2014/8868, 19/4/2017, §§ 75-76), Mehmet Yavuz (B. No: 2013/2995,
20/2/2014, § 51), Yasemin Ekşi (B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57)
kararları doğrultusunda; istinaf aşamalarındaki duruşma istemlerinin dikkate
alınmadığı, talepleri hakkında bir değerlendirme yapılmadığı belirterek
incelemenin duruşmasız yapılması nedeniyle sözlü yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının Nevruz Bozkurt (B. No: 2013/664,
17/9/2013, § 32), Feyyaz Bayram (B. No: 2014/7822, 16/11/2016, § 84-86)
kararları doğrultusunda; dava konusu olayda zamanaşımının dolmasına rağmen
haksız olarak cezalandırıldıkları, belirtilen işyeriyle ilgili olmadıklarına
dair savunmalarının dikkate alınmadığı, alınan bilirkişi raporlarının hüküm
kurmaya yeterli olmadığı, eksik araştırma ve inceleme sonucunda karar verildiği
belirtilerek hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin
iddialarının da Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42) kararı doğrultusunda
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında savunma için
gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında suçlamayı (isnadı)
öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde
BIRAKILMASINA 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.