TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NUSRETTİN BAĞATUR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2021/544)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Nusrettin BAĞATUR
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ilk derece mahkemesinde karar veren hâkimin kanun yolu incelemesinde istinaf dairesi başkanı olarak yargılamaya katılmasının bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının; boşanma davası kesinleştirilmediği için malların tasfiyesi davasının açılamaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Ankara 8. Aile Mahkemesinde 21/3/2013 tarihinde boşanma davası açmıştır. Mahkeme, başvurucunun tam kusurlu olduğu gerekçesiyle 5/11/2013 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Temyiz istemi Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 21/4/2014 tarihinde reddedilmiş anılan karar onanmıştır.
3. Başvurucu, Ankara 2. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) 16/6/2017 tarihinde tekrar boşanma davası açmıştır. Mahkeme, 19/6/2018 tarihinde davanın kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar vermiştir. Karar gerekçesinde; daha önce açılan davada (bkz. § 2) belirlenen kusur durumunun bu davada da bağlayıcı olduğu, ortada yeni bir vakıa iddia ve ispat edilmediğinden başvurucunun tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.
4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 18/6/2019 tarihli kararla istinaf talebinin esastan reddine karar vermiştir.
5. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 13/10/2020 tarihinde temyiz istemini reddederek onama kararı vermiş, Mahkeme 8/12/2020 tarihinde kesinleştirme işlemini yapmıştır.
6. Başvurucu, nihai hükmü 9/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 6/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
7. Başvurucu, ilk açılan boşanma davasında (bkz. § 2) karar veren hâkimin başvuruya konu (bkz. § 3) boşanma davasının istinaf incelemesinde daire başkanı olarak yer alması ve karar vermesinin bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
8. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök [2. B.], B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
9. Somut olayda başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiayı temyiz kanun yolu sürecinde dile getirmediği ve başvuru yollarını usulüne uygun olarak tüketmediği anlaşılmıştır.
10. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
13. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Diğer İhlal İddiaları
14. Başvurucu, kusur oranının belirlenmesinde ilk açılan boşanma davasının esas alınmasının hatalı olduğunu, ispat için ikinci açılan davada Mahkemeye sunduğu belgelerin dikkate alınmadığını, kusur tespitine ilişkin hatalı karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam [2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
16. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, boşanma kararının talep edilmesine rağmen kesinleştirilmemesi nedeniyle malların tasfiyesi davası açılamadığını, bu nedenle mallarını kullanamadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
19. Başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.
20. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu, Anayasa'nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa'nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği [1. B.], B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara [1. B.], B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited Şirketi [2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).
21. Devletin pozitif yükümlülükleri, mülkiyet hakkına yapılan müdahalelere karşı usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal yolları da içeren etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma, oluşturulan bu hukuksal çerçeve kapsamında yargısal ve idari makamların bireylerin özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermesini temin etme sorumluluklarını da içermektedir (Selahattin Turan [1. B.], B. No: 2014/11410, 22/6/2017, § 41).
22. Başvuruya konu somut olayda başvurucunun mal varlığı üzerindeki haklarıboşanma kararı olsa da devam etmektedir. Kaldı ki başvurucu boşanma kararından sonra kesinleştirme işlemi yapılmadığını ileri sürmüşse de Yargıtay onama kararının 13/10/2020 tarihinde verildiği, kesinleştirme şerhinin ise 8/12/2020 tarihinde yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğunu ileri sürdüğü husus, diğer bir ifadeyle kesinleştirme işlemi nihai karar verildikten sonra kısa sürede gerçekleşmiştir. Kesinleştirme işleminin kısa sürede gerçekleştiği anlaşılmış, ayrıca mal varlığını oluşturan ve boşanma sebebiyle tasfiyeye konu olabilme potansiyeli bulunan mallarının kullanımıyla ilgili ne tür bir zorlukla karşılaştığı veya kullanımının engellendiğine ilişkin bir açıklama da yapmadığı anlaşılan başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda bir ihlal bulunmadığı açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu [2. B.], B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.