TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MERYEM AKAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/56509)
Karar Tarihi: 24/10/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Ayşenur TUNCER
Başvurucu
Meryem AKAY
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun 0-6 yaş aralığındaki çocuğunu yanına alamaması nedeniyle aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) tutuklu olarak bulunmaktadır.
3. 15/3/2018 tarihinden itibaren Kurumda kalmaya başladığı tespit edilen başvurucunun 30/3/2016 doğumlu çocuğunun yanında kaldığı, pandemi dönemine kadar yanında kalan çocuğunu bir süreliğine dışarıda bulunan eşinin yanına gönderdiği, çocuğunu tekrar yanına almak için dilekçe yazdığı, ancak talebinin uygun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
4. Bunun üzerine başvurucu 17/10/2021 tarihinde Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) yaptığı şikâyet başvurusunda yukarıda belirtilen durumunu bildirdikten sonra çocuğunun 5 yaşında olduğunu, babanın dışarıda çocuğuna bakamadığını, annesinin ve kayınvalidesinin de hastalıkları olduğundan çocuğuna anne sıcaklığında bakacak kimsesi olmadığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu çocuğunun yaşı itibarıyla kısa bir süre yanında kalabileceğini, sonrasında tekrar çocuğunu dışarı vermesi gerektiğini, iki doz aşı olduklarını, her türlü karantina şartlarına razı olduğunu vurgulayarak kısa süreliğine de olsa çocuğunun psikolojisi için yanına almayı talep etmiştir.
5. Kurum tarafından şikâyet dilekçesinin gönderildiği üst yazıda; Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 30/9/2021 tarihli yazısında geçen "Ceza infaz kurumlarında annesinin yanında kalan 0-6 yaş grubu çocuklarla ilgili olarak, durumları 1/11/2021 tarihinden sonra yeniden değerlendirilmek kaydıyla; ceza infaz kurumuna annesi ile birlikte kabul edilen 0-6 yaş arası çocukların, annenin talebi olması hâlinde kurum dışındaki yakınlarına teslim edilmesi, dışarıdaki yakınlarına teslim edilen çocukların zorunluluk hâli bulunmadıkça kuruma alınmamaları" şeklindeki uygulamaya göre tutuklunun talebinin uygun görülmediği bildirilmiştir.
6. Hâkimlik kararında, Kurumun Adalet Bakanlığının (Bakanlık) kararı gereğince uygulama yaptığı, tutuklunun talebi hususunda Kurumun inisiyatifinin ve takdir hakkının bulunmadığı, Bakanlık kararlarına ilişkin şikâyetin infaz hâkimliğinin görevindeki işlerden olmadığı gerekçesine yer verilerek tutuklunun talebinin reddine 26/10/2021 tarihinde karar verilmiştir.
7. Söz konusu karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz, Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 11/11/2021 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararda, Hâkimlikce verilen kararda usule ve yasaya aykırı bir yönün bulunmadığı belirtilmiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 12/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 7/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
11. Başvurucu; pandemi döneminde kreşin kapanmasıyla birlikte Kurumda yanında kalan çocuğunu eşinin yanına bir müddet kalması için 2020 yılının Temmuz ayında gönderdiğini, çocuğunun 6 yaşını doldurmasına az süre kaldığını, mevcut durumda babanın üç çocuğa birden bakarken zorlandığını, anne bakım ve şefkatine muhtaç olan çocuğuna başka bakacak kimsesi olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca annesinin ve kayınvalidesinin hastalıkları olduğunu, çocuğunun kendisinden ayrı kalması nedeniyle fiziksel ve psikolojik sıkıntılar yaşadığını belirtmesine rağmen çocuğunun Kuruma alınmaması nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Bunun yanında başvurucu kararlarda gerekçe bulunmadığı ve iddiaları değerlendirilmediği için adil yargılanma hakkı bağlamında gerekçeli karar hakkının ve dilekçe hakkının ihlal edildiğini de iddia etmiştir. Başvurucu son olarak Adalet Bakanlığına daha önce başvurduğunda talebiyle ilgili İnfaz Hâkimliğinin görevli olarak gösterildiğini vurgulayarak yargı makamlarınca başvurunun esasının incelenmediği kararlarda tarafına başvurulacak merci ve sürenin de gösterilmemesi nedeniyle bilgi edinme hakkının da ihlal edildiğini belirtmiştir.
13. Bakanlık görüşünde, başvuruya konu uygulamanın idare tarafından ortaya konulan düzenleyici işlemin bir gereği olduğunu, bu işleme karşı başvurucu tarafından idari yargı yoluna gidilmesi gerektiği, başvurucunun idari yargı yoluna bir müracaatı bulunmadığı, bu nedenle başvurucunun olağan kanun yollarını usulüne uygun bir şekilde tüketip tüketmediği hususunun değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bunun yanında başvurucunun şikâyetlerinin incelenmesinde Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki hususları tekrar etmiştir.
14. Ceza infaz kurumunda çocukların anneleriyle kalması, devletin ebeveynler ve çocuklarını bir araya getirmek şeklinde yüklendiği pozitif yükümlülüğünden kaynaklandığı ve özü itibarıyla aile birliğinin devamını sağlamaya yönelik olduğu açıktır. Bu bağlamda bu yöndeki şikâyetlerin çocuğun yüksek yararının da gözetilerek aile birliğinin devamını sağlayacak koşulların oluşturulmasına yönelik olduğu da gözönünde bulundurulduğunda aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerekmektedir (Şükran İrge, 2016/8660, 7/11/2019, § 29).
15. Ayrıca Anayasa Mahkemesi ceza infaz kurumlarındaki birtakım uygulamaların temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiği ve kaldırılması gerektiği konusunda ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi sunan etkili hukuk yollarının olmasının ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından bir gereklilik olduğunu Meral Danış Beştaş (3) kararında kabul etmiştir (Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020, § 40). Dolayısıyla başvurucunun yaşı küçük çocuğunu Kurumda yanına alabilmesi konusunda ileri sürdüğü iddiaların da bu kapsamda ele alınması ve bir yargı mercince incelenmesi başvurucuya etkili bir başvuru yolunun sağlanması açısından önemlidir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Meral Danış Beştaş (3), § 44).
16. Somut olaydaki başvuru özetle; ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun 0-6 yaş aralığındaki çocuğunu yanına alma talebiyle Hâkimliğe yaptığı şikâyet başvurusunun esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle ihlal iddialarının dile getirilebileceği etkili bir başvuru yolunun bulunmamasına, bir başka deyişle mevcut yargısal sistemin etkili şekilde işletilmemesine ilişkindir. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının öncelikle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen kişinin aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişinin aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 4. maddesine göre infaz hâkimlikleri; hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikâyetleri inceler ve karara bağlar. Hükümlü ve tutukluların bu konularda infaz hâkimliğine yaptığı şikâyetlerin esasa girilmeden reddedilmesi nedeniyle yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesi özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir (Meral Danış Beştaş (3); Uğur Eldemir (2), B. No: 2018/26139, 15/3/2022).
19. Öte yandan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de geçtiği şekliyle çocuğun yararı, Anayasa'nın 41. maddesi ifadesiyle çocuğun yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ile yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, § 33).
20. Bunun yanında çocuğun yüksek yararına aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ilişki kurma ve ilişkiyi sürdürme hakkının varlığı esastır. Bu kapsamda çocuğun yüksek yararı ilkesi kapsamında kamusal makamlar bir yandan ebeveyn ile çocuk arasındaki aile bağının devamlılığını sağlamak, diğer yandan çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimini sürdürebileceği bir ortamda yaşamasını sağlayacak önlemleri almakla yükümlüdürler. Ceza infaz kurumundaki uygulamalarla ilgili idarenin geniş takdir yetkisi olmakla birlikte anılan yükümlülüğün mahpus olan anneleri ile birlikte ceza infaz kurumlarında kalan çocuklar yönünden geçerli olmadığı söylenemez (Şükran İrge, § 34).
21. Somut olayda öncelikle 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 65. maddesi ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün (Tüzük) 70. maddesinde anaları hükümlü olup da dışarıda korumasına bırakılacak kimsesi bulunmayan sıfır-altı yaş grubundaki çocukların, analarının yanında kalabilecekleri ve kalma şartları düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüğün gereği ve amacının ise anne bakımına muhtaç çocukların gereksinimlerini karşılamak olduğu söylenebilir. İlgili mevzuat incelendiğinde bakıma muhtaç çocukların anne yanında kalabilmesinin -belirli şartlara bağlanmakla birlikte- bir hak olarak düzenlendiği ve çocuğun psikolojik ve fizyolojik yapısına uygun ortamın sağlanmasının ise devletin yerine getirmesi gereken bir yükümlülük olduğu anlaşılmaktadır.
22. Bu kapsamda 0-6 yaş grubunda olup da annesi mahpus olan ve dışarıda bakacak kimsesi olmayan çocukla ilgili anneye tanınan hakkın cezanın infazına ve kurumda barındırılmaya ilişkin olduğu göz önüne alındığında, Bakanlığın kararında geçen "zorunluluk hâlinin" somut olayın koşulları ile çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek Hâkimlik kararında tartışılmadığı görülmüştür. Bunun yanında Hâkimlik kararının gerekçesinde Bakanlığın kararına dayanılarak uygulamanın yapıldığı ve başvurucunun talebi hususunda Kurumun takdir hakkının bulunmadığı belirtilmiş ise de; anılan Bakanlık kararında yer verilen "zorunluluk hâlinin" ilgili mevzuat ve anayasal güvenceler gözetilerek somut olay kapsamında değerlendirilmesinin ve yeterli gerekçeyle açıklanmasının gereklilik olduğu vurgulanmalıdır.
23. Böylece başvurucunun Hâkimliğe yaptığı şikâyet başvurusunda infaz hâkimliğinin görevli olmadığı yönünde verilen kararın bu yönüyle ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği, ayrıca başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. İtiraz üzerine karar veren Ağır Ceza Mahkemesi de bu eksikliği gidermeye yönelik bir karar vermemiştir. Neticede başvurucuya, aile hayatına saygı hakkı kapsamında olduğunu ileri sürdüğü müdahalenin ortadan kaldırılması talebiyle başvurabileceği ve asgari güvenceleri içeren, pratikte de işleyen etkili bir hukuk yolunun sunulmadığı sonucuna varılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle aile hayatına saygı hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama, 250.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvurucunun çocuğunun 30/3/2016 doğumlu olduğu ve altı yaşını doldurduğu gözönüne alındığında tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
27. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2021/4644, K.2021/4622), Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesine (2021/3338 D. İş) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.