Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Şahap KAYMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Osman KÖSE
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet Metin ÖRS
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; işe iade talebiyle açılan davanın, dava öncesinde arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Karayolları 10. Bölge Müdürlüğüne ait işyerinde alt işveren bünyesinde işçi (büro personeli) olarak çalışmaktayken iş akdinin feshedilmesi üzerine Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (iş mahkemesi sıfatıyla) (Mahkeme) iş akdinin geçerli bir neden olmaksızın feshi iddiasına bağlı olarak feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iade davası açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde ayrıca işverence işe başlatılmaması hâlinde 8 aylık ücreti tutarında tazminatın ve kararın kesinleştirilmesine kadar çalıştırılmayan süreler için 4 aylık ücret alacağının ödenmesine karar verilmesini de talep etmiştir.
3. Mahkeme, dava şartı olan arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca iş akdi feshedilen işçinin, işe iadesini talep ediyorsa fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle öncelikle arabulucuya başvurmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Dosya kapsamında yapılan incelemede fesih bildiriminin yapıldığı tarihten başlayarak bir aylık hak düşürücü süre içinde dava şartı olan arabulucuya başvuru yapılmadığı ifade edilmiştir.
4. Başvurucu tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; iş akdinin 31/3/2021 tarihinde feshedileceğinin başvurucuya 24/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan bir aylık süre geçtikten sonra 12/4/2021 tarihinde arabulucuya başvurulduğu, arabuluculuk sürecinin 22/4/2021 tarihinde anlaşamama ile sonuçlandığı, işe iade davasının ise 29/4/2021 tarihinde açıldığı belirtilmiştir. Kanundaki düzenleme karşısında dava açma süresinin fesih ile değil feshin yapılacağının öğrenildiği tarihten itibaren başlayacağı değerlendirmesinde bulunulmuştur.
5. Başvurucu, nihai hükmü 5/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 26/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
7. Başvurucu 16/3/2021 tarihli iş arama izni yazısı ile iş akdinin sona erdirildiğini anladığını, bu yazı üzerine işe iade davası açabilmek için arabulucuya başvurduğunu, 17/12/2020 tarihli fesih yazısını içeriğini bilmeden imzaladığını ve yargılama esnasında söz konusu yazıdan haberdar olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca iddialarının değerlendirilmeden karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
9. Başvurucunun şikâyetinin özünün iş akdinin feshedildiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde arabulucuya başvurmasına rağmen hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmek suretiyle uyuşmazlığın esasının incelenmemesine yönelik olması nedeniyle başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
11. Somut olayda başvurucunun iş akdinin feshedildiğinin tebliğ edildiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde arabulucuya başvurmadığından işe iade davasının reddedilmesi suretiyle uyuşmazlığın esasının incelenmemesi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir. Hak arama özgürlüğüne yapılan bu müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen dava şartı olan arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddi kararı ile yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı karar gerekçesinde dayanılan 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasından anlaşılmıştır. Söz konusu fıkrada iş sözleşmesi feshedilen işçinin, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurmak zorunda olduğu kurala bağlanmıştır. Diğer yandan fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren bir aylık hak düşürücü süre içinde arabulucuya başvurulmasına ilişkin kuralın düzenlenmesindeki amaç makul bir süre içinde arabulucuya başvuruda bulunulmasının hedeflenmesi olup anayasal açıdan meşru bir amaca dayanıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
12. Başvuruda elverişlilik ve gereklilik ilkeleri yönünden tartışmayı gerektirecek bir yön bulunmamaktadır. Asıl üzerinde durulması gereken husus fesih bildiriminin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin mahkemeye erişim hakkına orantısız bir müdahale oluşturup oluşturmadığıdır. Bu nedenle iş akdinin feshinin hangi tarihte başvurucuya bildirildiğini tespit etmek önem arz etmektedir.
13. Alt işverenin fesih bildirimi konulu 17/12/2020 tarihli yazısında, başvurucunun hizmet alımı işi kapsamında 21/5/2013 tarihinden itibaren belirli süreli sözleşme ile çalıştığı, işin süre uzatımları ile birlikte bitim tarihi 31/3/2021 tarihi olduğundan bu tarih itibarıyla iş akdine son verileceği belirtilmiştir. Bu nedenle başvurucuya iş arama izni verileceği ifade edilmiş, ayrıca bildirimin 4857 sayılı Kanun'un 109. maddesi uyarınca tebliğ olunduğu dile getirilmiştir. Fesih bildirimi yazısının başvurucunun kendisine ve imza karşılığında 24/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür.
14. Ardından alt işveren başvurucuya iş arama iznini nasıl kullanacağına dair bir tercihte bulunmaması sebebiyle iş arama izni konulu 15/3/2021 tarihli noter onaylı ihbarname göndermiş, anılan ihbarnamede başvurucuya iş akdinin 31/3/2021 tarihi itibarıyla sona ereceğinin ve iş arama izinlerini kullanması gerektiği hususunun daha önceden tebliğ edildiğinin bildirildiği açıklamasında bulunulmuştur. İhbarname 22/3/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 12/4/2021 tarihinde arabuluculuk başvuru formunu Trabzon Arabuluculuk Bürosuna sunmuştur. Arabuluculuk görüşmelerinin 22/4/2021 tarihinde anlaşamama ile sonuçlanması üzerine 29/4/2021 tarihinde işe iade davası açılmıştır.
15. Bu durumda fesih bildiriminin yazılı olarak yapıldığı, bildirimde tebliğ tarihinin gösterildiği, bildirimin başvurucuya imzalı bir şekilde usulüne uygun olarak 24/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği ve bu tarih itibarıyla başvurucunun iş akdinin feshedildiğini öğrendiği, dolayısıyla bir aylık hak düşürücü süre içinde arabulucuya başvurulmadığı anlaşılmıştır.
16. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde Mahkemenin arabuluculuğa başvurma süresinin hangi tarihte başlayacağına ilişkin yorumunun başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır. Neticede başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, hak kaybına uğradığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
19. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/1178, 5/11/2015, § 54). Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi [1. B.], B. No: 2012/636, 15/4/2014, §§ 36, 37).
20. Somut olayda başvurucunun işe iade talebiyle açtığı dava, dava şartı yokluğundan dolayı reddedildiğinden mevcut bir mülkün varlığından söz edilemeyecektir. Öte yandan başvurucu bir kanun hükmüne veya yerleşik bir yargısal içtihada dayalı meşru bir beklentinin varlığını da ortaya koyamamıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.