logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hasan Dereceli ve Mehmet Dereceli [2. B.], B. No: 2021/5680, 28/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN DERECELİ VE MEHMET DERECELİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/5680)

 

Karar Tarihi: 28/5/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucular

:

1. Hasan DERECELİ

 

 

2. Mehmet DERECELİ

Vekili

:

Av. Tahsin KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; kamu makamları tarafından öngörülebilir ve önlenebilir nitelikte olduğu ileri sürülen terör saldırısı sonucu meydana gelen ölüm olayından kaynaklanan zararların tazmini istemiyle açılan davada olayın idarenin kusuruyla meydana geldiğine ilişkin iddiaların değerlendirilmemesi nedeniyle yaşam hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde 11/5/2013 tarihinde biri belediye binası önünde, diğeri postane binası yakınlarında olmak üzere bomba yüklü iki aracın infilak ettirilmesi suretiyle terör saldırısı gerçekleştirilmiştir. Saldırı sonucu 51 kişi yaşamını yitirmiş, 222 kişi yaralanmıştır. Başvurucu Mehmet Dereceli'nin eşi, diğer başvurucu Hasan Dereceli'nin annesi olan S.D. de söz konusu saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir.

A. Başvurucuların Olaya İlişkin Olarak Açtığı Tam Yargı Davası

3. 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında başvurucu Mehmet Dereceli ile Hatay Valiliği Zarar Tespit Komisyonu arasında 25/6/2013 tarihinde sulhname imzalanmıştır. Sulhname uyarınca başvuruculara 25.842,95 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

4. Başvurucular 4/3/2014 tarihinde İçişleri Bakanlığına verdikleri dilekçeyle yakınlarının ölümünden dolayı uğradıkları maddi ve manevi zararların ödenmesi için talepte bulunmuştur. Talebin zımnen reddi üzerine başvurucular 7/5/2014 tarihinde İçişleri Bakanlığı ve Hatay Valiliği aleyhine, 5233 sayılı Kanun hükümleri kapsamında idare ile imzalanan sulhnamenin iptali ile maddi ve manevi zararlarının ödenmesi talebiyle tam yargı davası açmış; dava dilekçesinde patlamanın ve ölümlerin yaşanmasında idarenin kusuru olduğunu, istihbarat bilgisi olmasına rağmen önlem alınmadığını ileri sürerek 5233 sayılı Kanun'dan ayrı olarak kusur sorumluluğu temelinde dava açtıklarını vurgulamıştır.

5. Hatay İdare Mahkemesinin (İdare Mahkemesi) 29/5/2015 tarihli kararında olayın bir terör eylemi olduğu, idarenin hizmetin işleyişine ilişkin kusuru bulunmadığı, uyuşmazlığın çözümünde maddi tazminat istemlerinin özel bir kanun olan 5233 sayılı Kanun kapsamında, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. İdare Mahkemesince bu kabul doğrultusunda yapılan değerlendirme neticesinde;

i. Sulhnamenin iptali ile Hatay Valiliğine yönelik maddi tazminat istemi bakımından dava, maddi tazminat talepleri yönünden yargı yoluna başvurma hakkının ancak sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde uyuşmazlık tutanağı düzenlenmesi durumunda mümkün olduğu, anılan Kanun kapsamında sulhnamenin düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, başvurucuların 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanması gereken ilave maddi zararının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

ii. Hatay Valiliğine yönelik manevi tazminat istemi bakımından dava, 5233 sayılı Kanun'un terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu uğranılan maddi zararların tazminini öngördüğü, manevi zararların tazminini kapsamadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

iii. İçişleri Bakanlığına yönelik maddi tazminat istemi bakımından dava, maddi tazminat talebinin yasal düzenlemelere uygun olarak 5233 sayılı Kanun kapsamında komisyon tarafından incelenerek karara bağlandığı, bu kısmı aşan maddi tazminat isteminin 5233 sayılı Kanun uyarınca İçişleri Bakanlığınca ödenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

iv. İçişleri Bakanlığına yönelik manevi tazminat istemi ise kabul edilerek başvurucuların her biri için ayrı ayrı 40.000 TL olmak üzere toplam 80.000 TL manevi tazminatın İçişleri Bakanlığınca ödenmesine karar verilmiştir.

6. Başvurucular, İdare Mahkemesi kararının maddi tazminata ilişkin kısmına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucular ve davalı idarelerin temyiz taleplerini inceleyen Danıştay 10. Dairesi (Daire) 14/11/2018 tarihli kararıyla İdare Mahkemesinin kararını bozmuştur. Karar gerekçesinde; idarenin kendi müfettişince hazırlanan ön inceleme raporu, Hatay Valiliği İl İdare Kurulunun soruşturma izni verilmesine ilişkin kararı, bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Adana Bölge İdare Mahkemesi kararı, Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameler ve kamu görevlileri hakkında açılan ceza davaları dikkate alındığında meydana gelen patlamalarda hizmet kusuru olduğu belirtilmiştir. Daire, bu kabulden hareketle maddi tazminat isteminin hizmet kusuruna dayanılarak tazminat hukukunun genel ilkelerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, 5233 sayılı Kanun'a göre sulhname imzalanmış olmasının hizmet kusuru nedeniyle genel ilkelere göre tazminat ödenmesine engel oluşturmadığını ifade etmiştir.

7. Davalı idarelerin karar düzeltme talebi üzerine Daire 19/10/2020 tarihli kararıyla, karar düzeltme istemlerinin kabulü ile bozma kararını kaldırmış, İdare Mahkemesinin kararını düzelterek onamıştır.

8. Başvurucular, nihai kararı 22/1/2021 tarihinde öğrenmelerinin ardından 18/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

B. Olaya İlişkin Olarak Görevi Kötüye Kullanma Suçundan Açılan Kamu Davası

10. Yaşanan terör saldırısıyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği tarafından düzenlenen 2/4/2014 tarihli ön inceleme raporunda; Hatay Emniyet Müdürlüğüne olay öncesi konuyla ilgili çok sayıda ihbar geldiği, istihbarat birimleri tarafından -araç plakası, şahıs isimleri gibi bilgilerin de belirtilmesi suretiyle- Hatay Emniyetine bilgi verildiği, patlamanın meydana gelmesinde önlem almayan emniyet birimlerinin hizmet kusuru olduğu ve ilgililer hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

11. İlgili emniyet görevlileri ile mülki idare amirleri hakkında Hatay Valiliği tarafından soruşturma izni verilmesi üzerine Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 30/12/2014 tarihinde görevi kötüye kullanma suçundan iddianame düzenlemiştir. İddianamenin kabulü ile Hatay 7. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde 19/1/2015 tarihinde kamu davası açılmıştır. Başsavcılık tarafından 7/1/2016 tarihinde aynı suça ilişkin olarak hazırlanan ikinci iddianamenin kabulüyle açılan kamu davası ise ilk ceza davası ile birleştirilerek görülmüştür.

12. İşbu bireysel başvuru yapıldığında derdest olan kamu davası, inceleme devam ederken neticelenmiştir. Hatay 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 1/6/2021 tarihli kararı ile -dönemin- Hatay İl Emniyet Müdürü R.K., Hatay İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürü N.E. ve Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürü M.B.nin neticeten 8 ay 10 gün hapis cezası ile tecziyelerine ancak hükmedilen cezaların ertelenmesine karar verilmiştir. Kararda; gelen bir telefon ihbarı üzerine Millî İstihbarat Teşkilatınca (MİT) hazırlanan ve bombalama eyleminin yapılacağı patlayıcı yüklü iki araç ile ilgili marka, renk ve plaka gibi somut bilgiler içeren 10/5/2013 tarihli ve 2013/32 sayılı eylem ihbarı notunun Hatay İl Emniyet Müdürlüğüne teslim edilmesine ve evrakın nöbetçi memur tarafından taranarak ilgili birimi olan TEM Şubesi ve İlçe Emniyet Müdürlüklerine PolNet olarak isimlendirilen bilişim sistemi üzerinden gönderilmesine rağmen bu istihbari bilgiye emniyet görevlilerinin yeterli ilgiyi göstermedikleri ve eyleme karşı yeterli tedbir almadıkları ifade edilmiştir. Kararda ayrıca bu patlama olayı öncesinde 23/10/2012 tarihinden itibaren İl Emniyet Müdürlüğüne MİT tarafından bombalı eylemler ve eylemi gerçekleştirecek şahıslar ile iltisaklarını içeren birçok istihbari bilgi iletildiği ancak bu bilgilerin yeterince değerlendirilmediği kabul edilmiştir. Anılan mahkûmiyet hükümleri istinaf incelemesinden geçerek 7/11/2022 tarihinde kesinleşmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucular; başvuru formunda gerçekleşen terör eylemine dair riskten haberdar olan kamu makamlarının saldırıyı önlemek adına gerekli önlemleri almaması nedeniyle yaşam hakkının, olaya ilişkin olarak hazırlanan teftiş raporu ile bir kısım kamu görevlisi hakkında yürütülen ceza soruşturması kapsamında yapılan tespitlerin idarenin ağır hizmet kusurunu ortaya koymasına rağmen İdare Mahkemesinin uyuşmazlığı sosyal risk kapsamında ele alması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yasal şartları oluşmadığı hâlde karar düzeltme taleplerinin kabulü ile kanunilik ilkesinin, benzer olaylara ilişkin olarak verilen farklı yargısal kararlar nedeniyle hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucular lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatın mağdur sıfatını kaldırıp kaldırmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Esasa ilişkin olarak ise somut olay süreci, insan hakları yargısı içtihadı ile mevzuat detaylı olarak aktarılmış; yapılacak değerlendirmede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında hizmet kusuru iddiasının yargısal süreçte tartışılmaması nedeniyle mağdur sıfatlarının devam ettiğini belirtmiş ve başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

15. Başvurucuların bütün şikâyetleri esas olarak öngörülebilir nitelikte olan terör saldırısının idarenin kusuru nedeniyle engellenemediği, açtıkları tazminat davasında da aksi yöndeki olgulara rağmen herhangi bir açıklama yapılmadan idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna ulaşıldığına yöneliktir. Dolayısıyla başvurucular, yaşam hakkının usul boyutu yanında devletin kusuru nedeniyle gerçekleşen terör saldırısı sonucu yakınları öldüğünden yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutunun da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ne var ki bu iddia hakkında değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikteki kanıt, Anayasa Mahkemesinin elinde bulunmamaktadır. Bu nedenle yaşam hakkı kapsamında yapılacak inceleme yaşam hakkının usul boyutuyla sınırlı olacaktır (benzer değerlendirmeler için bkz. Hasan Kılıç [2. B.], B. No: 2018/22085, 27/1/2021; İbrahim Kanbal [2. B.], B. No: 2019/6690, 16/3/2022; Bülent Köreği [1. B.], B. No: 2021/21941, 11/6/2024).

16. Anayasa Mahkemesi Hasan Kılıç kararında, yapılan yargılama sonucunda sosyal risk uyarınca başvurucu lehine hükmedilen tazminat bakımından yaptığı değerlendirmede, yargılamada yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği yönünde bir tespitte bulunmaması ve idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca olaydan sorumlu olduğunun kabul edilmesi nedeniyle başvurucunun mağdur sıfatının ortadan kalkmadığı sonucuna ulaşmıştır (anılan kararda bkz. §§ 41-43). Somut başvuru bakımından da bu değerlendirmeden ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

17. Ayrıca başka herhangi bir kabul edilemezlik nedeni tespit edilmeyen somut başvuruda açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Yaşam hakkı kapsamındaki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılan tazminat talepli davalarda makul derecede ivedilik ve özen şartının yerine getirilmesi gerekmektedir (Perihan Uçar ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/5860, 1/12/2015, § 52) ancak yargı mercilerinin özenli inceleme yapma yükümlülükleri, yaşam hakkı ile ilgili her davada mutlaka mağdurlar lehine sonuca varılmasını garanti etmez (Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş [1. B.], B. No: 2013/4086, 20/4/2016, § 73).

19. Somut olayda İdare Mahkemesinin kararında (bkz. § 5) "Dava dosyası incelendiğinde, olayın bir terör eylemi olduğunun anlaşılması (idarenin hizmetin işleyişine ilişkin kusurunun bulunmadığının tespit edilmesi)" ifadelerine yer verilmiş ancak "idarenin hizmetin işleyişine ilişkin kusurunun bulunmadığı" yönündeki bu kanaate nasıl ulaşıldığına dair bir gerekçeye yer verilmemiştir. İdare Mahkemesi bu kabulden hareketle ihtilafı -kusur sorumluluğuna ilişkin genel hükümler çerçevesinde değil- 5233 sayılı Kanun ve sosyal risk ilkesi kapsamında çözmüştür. Bu kabul ve çözüm metodu nedeniyle de İçişleri Bakanlığı aleyhine hükmedilen manevi tazminat dışındaki talepleri reddetmiştir. Karar düzeltme talebi hakkında verilen Danıştay kararında da (bkz. § 7) hizmet kusuruna ilişkin herhangi bir değerlendirmeye yer verilmeden "Kararın düzeltilmesi dilekçelerinde ileri sürülen nedenler...uygun bulunduğundan, karar düzeltme istemlerinin kabulü"ne karar verilerek bozma yönündeki temyiz kararı kaldırılmış ve "...ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir." denilerek temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Oysa İdare Mahkemesi kararının bozulmasına yönelik olarak karar düzeltme yolu ile kaldırılan Danıştay kararında (bkz. § 6) gerekçelerine de yer verilmek suretiyle meydana gelen patlamalarda hizmet kusuru bulunduğu, maddi tazminat isteminin hizmet kusuruna dayanılarak tazminat hukukunun genel ilkelerine göre değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

20. Mülkiye müfettişi tarafından hazırlanan ön inceleme raporundaki tespitler doğrultusunda verilen soruşturma izni üzerine ilgili emniyet personeli hakkında görevi ihmal suçundan kamu davası açılmıştır. İdare Mahkemesi nezdinde açılan tam yargı davasında bahsi geçen ceza yargılaması sürecinin tamamlanması beklenilmediği gibi ne bu ceza yargılaması sürecinde elde edilen deliller ne de mülkiye müfettişi inceleme raporu irdelenmiştir. Yürütülen ceza yargılaması neticesinde, yaşanan terör olayında ihmalleri tespit edilen -dönemin- il emniyet müdürü ile TEM şube müdürü ve ilçe emniyet müdürünün hapis cezası ile tecziyesine karar verilmiştir (bkz. § 12). Ceza yargılaması neticesinde ulaşılan sonuç, bombalama eyleminin yapılacağı patlayıcı yüklü iki araç ile ilgili marka, renk ve plaka gibi somut bilgileri içeren istihbari bilgiye yeterli önem gösterilmediği ve eyleme karşı yeterli tedbir alınmadığı şeklindedir.

21. Anayasa Mahkemesi benzer bir terör saldırısı olayına ilişkin olarak verdiği Hasan Kılıç kararında mahkemelerce uyuşmazlığın çözümü için gerekli delillerin toplanması ve başvurucunun anılan iddialarının karşılanması hususlarında Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği dikkat ve özende bir inceleme yapılmadığı gerekçesiyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Somut olayda da yargısal makamlar tarafından başvurucuların hizmet kusurunun varlığına ilişkin iddiaları irdelenmemiş, sorumlu kamu personelinin ihmallerine işaret eden somut veriler ve somut verilere dayanan idari raporlar ve ceza kovuşturması dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkeler ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

23. Başvurucular; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının, İdare Mahkemesinin maddi tazminat talebini süre yönünden reddetmesi ve aleyhe vekâlet ücretine hükmetmesi nedeniyle de mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, makul sürede yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar yönünden bir kanaat belirtilmemiştir.

24. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

25. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

26. Öte yandan İdare Mahkemesinin maddi tazminat talebini süre yönünden reddetmesi ve aleyhe vekâlet ücretine hükmetmesi nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının İdare Mahkemesi kararında süre yönünden redde ilişkin bir hüküm bulunmaması nedeniyle incelenmesi gerekli görülmemiştir.

III. GİDERİM

27. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile toplam 400.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

30. Öte yandan başvurucuların manevi tazminata yönelik temyiz taleplerinin olmadığı hatta manevi tazminat yönünden onama kararı verilmesini talep ettikleri gözönüne alındığında yeniden yargılamanın sadece maddi tazminat yönünden yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hatay İdare Mahkemesine (E.2014/549, K.2015/1213) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hasan Dereceli ve Mehmet Dereceli [2. B.], B. No: 2021/5680, 28/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı HASAN DERECELİ VE MEHMET DERECELİ
Başvuru No 2021/5680
Başvuru Tarihi 18/2/2021
Karar Tarihi 28/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kamu makamları tarafından öngörülebilir ve önlenebilir nitelikte olduğu ileri sürülen terör saldırısı sonucu meydana gelen ölüm olayından kaynaklanan zararların tazmini istemiyle açılan davada olayın idarenin kusuruyla meydana geldiğine ilişkin iddiaların değerlendirilmemesi nedeniyle yaşam hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar İhlal Yeniden yargılama
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi