TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
REŞİT ASLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/59089)
Karar Tarihi: 27/11/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Reşit ASLAN
Vekili
Av. İbrahim ÇELİKER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sürekli işçi kadrosuna geçme talebinin şartları taşımadığı gerekçesiyle reddedilmesi sonucunda iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Batman Belediye Başkanlığında (Belediye) taşeron işçisi olarak çalışırken 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (696 sayılı KHK) 127. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (375 sayılı KHK) eklenen geçici 24. madde kapsamında sürekli işçi kadrosuna atanmak için başvurmuştur.
6. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde belirtilen devlet memurluğuna alınacaklarda aranan şartları taşımadığından bahisle, Belediye tarafından başvurucunun sürekli işçi statüsüne geçiş talebi reddedilmiş ve iş sözleşmesi feshedilmiştir.
7. Başvurucunun, fesih işleminin iptali ve işe iade talebiyle 20/6/2018 tarihinde açtığı dava, Batman 1. İş Mahkemesince (Mahkeme) 18/5/2021 tarihinde reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde 696 sayılı KHK'nın 127. maddesinin Geçici 23. maddesinin 12. fıkrasında yer alan ve aynı KHK'nın 24. maddesi açısından da uygulama alanı bulunan "Şartları taşımadığı halde bu madde hükümlerinden yararlandıkları tespit edilenlerin herhangi bir tazminat ödenmeksizin istihdamına son verilir." hükmüne yer verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucu hakkında 1999 yılında PKK Terör Örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkumiyet kararı verildiği, başvurucunun 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde belirtilen şartları taşımadığı, bu nedenle kamu işçiliği başvurusunun reddedildiği ifade edilmiştir. Bu itibarla 375 sayılı KHK'ya eklenen geçici 24. madde kapsamında işçi statüsüne alınması için gerekli şartları taşımayan başvurucunun 696 sayılı KHK kapsamında iş sözleşmesinin feshedildiği vurgulanan kararda feshin geçerli nedene dayandığı belirtilmiştir.
8. Başvurucunun istinaf talebi, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (Daire) tarafından 24/11/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Karar gerekçesinde 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Geçici 23 üncü maddenin ikinci, üçüncü, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, onikinci ve onaltıncı fıkraları hükümleri bu madde kapsamında yer alanlar hakkında da kıyasen uygulanır." şeklindeki düzenleme gereği kıyasen uygulanması gerekli aynı KHK'nın geçici 23. maddesinin onikinci fıkrasında "Şartları taşımadığı halde bu madde hükümlerinden yararlandırıldıkları tespit edilenlerin herhangi bir tazminat ödenmeksizin istihdamına son verilir." hükümlerine yer verilmiştir. Kararda, belirtilen KHK hükümleri gereğince başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilerek istihdamına son verilmesinin hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.
9. Nihai karar 2/12/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup başvurucu 13/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. 657 sayılı Kanun'un "Genel ve özel şartlar" kenar başlıklı 48. maddesinin ilgili kısmı şöyledir.
" Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.
A) Genel şartlar:
...
5. (Değişik altbent: 23/01/2008-5728 S.K./317.mad) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.
B) Özel şartlar:
2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak."
11. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
''5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri (MİT Müsteşarlığı hariç) ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı listede yer alan idarelerin merkez ve taşra teşkilatlarında; ödemeleri merkezi yönetim, sosyal güvenlik kurumu, fon, kefalet sandığı, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı, gençlik hizmetleri ve spor il müdürlüğü bütçelerinden veya döner sermaye bütçelerinden, anılan liste kapsamındaki diğer idareler için ise kendi bütçelerinden karşılanan 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuattaki hükümler uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlar;
a)657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7) ve (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b)Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak,
c) (İptal bent: Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E: 2018/96, K: 2023/222 sayılı Kararı ile)
ç) (İptal bent: Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E: 2018/96, K: 2023/222 sayılı Kararı ile)
kaydıyla, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde idaresinin hizmet alım sözleşmesinin yapıldığı birimine, sürekli işçi kadrolarında istihdam edilmek üzere yazılı olarak başvurabilirler. ..."
12. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
''Sürekli işçi kadrolarına geçirileceklerin istihdam edilmesine esas hizmet alım sözleşmeleri, birinci fıkrada öngörülen geçiş işleminin yapıldığı tarih itibarıyla feshedilmiş sayılır. Feshedilmiş sayılan sözleşmelerden, sadece yapılan işin tutarı her türlü fiyat farkı hariç sözleşme bedelinin %80’ini aşmayanlar için yükleniciye, sözleşmenin yürütülmesine ilişkin her türlü zarara karşılık her türlü fiyat farkı hariç sözleşme bedelinin %80’i ile yapılan işin tutarı arasındaki bedel farkının %5’i fesih tarihindeki fiyatlar dikkate alınarak sözleşmeyi yürüten idare tarafından, yapmış olduğu vergi, resim, harç ve paylar dahil olmak üzere tüm giderler ve mahrum kaldığı kâr karşılığı olmak üzere tazminat olarak ödenir ve başkaca bir ödeme yapılmaz. Yüklenici başka bir hak talebinde bulunamaz."
13. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin on ikinci fıkrası şöyledir:
''Şartları taşımadığı halde bu madde hükümlerinden yararlandırıldıkları tespit edilenlerin herhangi bir tazminat ödenmeksizin istihdamına son verilir. Yanıltıcı bilgi ve belge sunmak suretiyle bu madde hükümlerinden yararlandığı tespit edilenlere istihdam süresince yapılan ödemeler genel hükümlere göre tahsil edilir. Şartları taşımayanları, bu madde hükümlerinden yararlandıranların sorumlulukları saklıdır."
14. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
''Geçici 23 üncü maddenin ikinci, üçüncü, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, onikinci ve onaltıncı fıkraları hükümleri bu madde kapsamında yer alanlar hakkında da kıyasen uygulanır..''
15. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
''İl özel idareleri ve belediyeler ile bağlı kuruluşlarında ve bunların üyesi olduğu mahalli idare birliklerinde, birlikte veya ayrı ayrı sermayesinin yarısından fazlası il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarına ait şirketlerde 4734 sayılı Kanun ve diğer mevzuat hükümleri uyarınca personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4/12/2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlar;
a) 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6), (7) ve (8) numaralı alt bentlerinde belirtilen şartları taşımak,
b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazanmamış olmak,
kaydıyla bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde hizmet alım sözleşmesini yapan idareye veya şirkete, ek 20 nci madde kapsamındaki şirketlerinde işçi statüsünde çalıştırılmak üzere yazılı olarak başvurabilirler...''
16. Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E.2018/96, K.2023/222 sayılı kararıyla iptal edilen 375 sayılı KHK'nın Geçici 24. Maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentleri şöyledir:
c) Bu kapsamda çalıştırılmalarına ilişkin olarak açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edeceğine dair yazılı beyanda bulunmak,
ç) En son çalıştığı idare veya şirket ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı kabul ettiğini yazılı olarak beyan etmek,
17. Anayasa Mahkemesinin 27/12/2023 tarihli ve E.2018/96, K.2023/222 sayılı kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir
"...
4. Geçici 23. Maddenin Birinci Fıkrasının (c) ve (ç) Bentleri
371. Dava konusu (c) bendinde yer alan kural ile sürekli işçi kadrosuna geçiş için başvuruda bulunacak işçilerden personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından çalıştırılmalarına ilişkin olarak idarelere karşı açtıkları davalardan ve/veya devam eden icra takiplerinden feragat edeceklerine dair yazılı beyan istenmektedir. Diğer dava konusu kural olan (ç) bendi ise ileride doğması muhtemel uyuşmazlıkların önüne geçebilmek adına işçilerin en son çalıştığı idare ile daha önce kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı bu madde ile tanınan haklar karşılığında herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmayacağını ve bu haklarından feragat ettiğine dair yazılı bir sulh sözleşmesi yapmayı şart koşmaktadır. Kurallar bu yönleriyle hem karar hakkı ve mahkemeye erişim hakkı bağlamında adil yargılanma hakkına hem de mülkiyet hakkına sınırlama getirmektedir.
372. Söz konusu kuralların idareler aleyhine açılacak davalardan hangi davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edileceğini ve yine sulh sözleşmesi imzalanacak hak ve alacakların hangileri olduğunu tereddüde yer yermeyecek şekilde açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralda temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerektiğine ilişkin anayasal ilkeye aykırı bir yön bulunmadığı açıktır.
373. İşçilere sürekli işçi kadrolarına geçiş karşılığında idare aleyhine açılmış davalarından ve/veya icra takiplerinden vazgeçilmesinin ve ileride de geçmiş iş sözleşmelerinden kaynaklı hak ve alacak talebinde bulunulmamasının şart koşulması idarenin müteselsil veya doğrudan sorumlu olacağı söz konusu alacak ve hakları ödememek suretiyle avantaj elde etmesini sağlayacaktır. Söz konusu avantajın idare lehine oluşturacağı mali boyutu dikkate alındığında sınırlamanın kamu yararına dayalı meşru bir amacı olduğu söylenebilecektir.
374. İşçilerin açtıkları davalardan ve/veya icra takiplerinden feragat edilmesinin ve ileride doğabilecek geçmişe yönelik taleplerinden de feragat edildiğine dair sulh sözleşmesi imzalanmasının şart koşulmasının söz konusu amaca ulaşmak bakımından elverişli ve gerekli olmadığı da söylenememektedir.
375. 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde öngörülen müteselsil sorumluluk ilişkisi gereği kamu (asıl) işvereni, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak Kanun’dan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
376. 6098 sayılı Kanun’un 167. maddesi müteselsil borçlulukta iç ilişkiyi düzenlemektedir. Anılan maddede, aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumlu olacakları belirtilmiştir. Yine maddede, kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenleme ışığında asıl işveren, işçiye fazladan yaptığı ödeme kadar halefiyet ilkesi gereği işçinin yani alacaklının yerine geçecek ve alt işverene karşı rücu hakkı elde edecektir (AYM, E.2019/42, K.2019/73, 19/09/2019, § 17).
377. Dava konusu kuralların yer aldığı maddenin işçilere yasal haklarının ötesine geçen bir avantaj sunduğuna tereddüt bulunmamaktadır. İşçilerin bu imkân karşılığında vazgeçmesi öngörülen alacak ve haklar ise alt işveren işçisi olarak çalıştıkları dönemlere ilişkindir. Asıl işveren olan idarenin bu hak ve alacaklardan kaynaklı rücu imkânı da değerlendirildiğinde işçilere sunulan imkân karşılığında bu hak ve alacaklarından feragat etmelerinin istenmesi şeklinde mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın orantılı olduğu söylenemez.
378. Öte yandan işçilerden dava açmış olanların davalardan feragat etmeleri koşulunun konulması, hak arama özgürlüğünü kullanarak dava açmış olanların davalarından vazgeçmemelerine bağlanan sonuçlar nedeniyle kuralın yargı yoluna başvurmayı önemli ölçüde caydırıcı nitelik taşıdığı açıktır. Bu yönüyle kuralın hak arama hürriyetine getirdiği sınırlamanın da orantılı olmadığı anlaşılmaktadır.
379. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
9. Geçici 24. Maddenin Birinci Fıkrasının (c) ve (ç) Bentleri
428. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
429. 375 sayılı KHK’nın geçici 23. maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (ç) bentlerine ilişkin Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine yönelik gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.
430. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Anayasa Mahkemesinin 27/11/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
21. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu; iş sözleşmesinin kamu işçiliğine geçilmemesi gerekçe gösterilerek feshedildiğini, hiçbir terör örgütü ile bağlantısının bulunmadığını, istihbari bilgilerin kaynağı araştırılmadan ve fesih tarihinden sonra oluşturulan belgeye dayanılarak karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca eski hükümlü olması dolayısıyla çalışma hakkının elinden alınması nedeniyle masumiyet karinesinin ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu son olarak somut olayda şüphe feshinin şartlarının oluşmadığını, fesih tarihinden önce şüphenin oluştuğuna dair bir delil bulunmadığını, iş sözleşmesinin haksız ve gerekçesiz olarak feshedildiğini belirtmiştir.
23. Bakanlık görüşünde başvurucunun işçilik alacaklarının tespiti hususunda açtığı ve davanın kısmen kabulüne karar verildiğine ve 2019 yılında başvurucu hakkında yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara değinilmiştir. Görüşte ayrıca başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilmiştir. Öte yandan başvurucunun işçilik alacağına yönelik açtığı davada yargı mercilerince suç tarihinin, başvurucunun çalışmaya başladığı tarihten uzun süre öncesine ait olduğu ve iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini kanıtlamaya yeterli olmadığının kabul edildiği vurgulanmıştır. Görüşte son olarak başvurucunun adil yargılanma hakkı ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer şekildeki değerlendirmeler için C.A. (3), [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 97-101; Ayla Demir İşat, [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 106-110).
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
27. Somut olayda başvurucu, sürekli işçi kadrosuna geçme talebinde bulunmuştur. 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde belirtilen devlet memurluğuna alınacaklarda aranan şartları taşımadığından bahisle, Belediye tarafından başvurucunun sürekli işçi statüsüne geçiş talebi reddedilmiş ve iş sözleşmesi feshedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, iş sözleşmesinin feshine dair işleme karşı tespit ve işe iade istemli dava açmıştır. Yargı mercileri 375 sayılı KHK'nın emredici hükmü uyarınca başvurucunun sözleşmesinin feshedildiği, başvurucu hakkında eski tarihli bir mahkumiyet kararının bulunduğu, bu itibarla iş sözleşmesi feshinin de geçerli nedene dayandığı gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir.
28. Başvurucunun sürekli işçi statüsüne geçiş talebi, hakkında devlet memurluğuna engel nitelikte eski tarihli bir mahkûmiyet kararı bulunduğundan bahisle reddedilmiş olup başvurucunun bu işleme karşı başvuru yollarını tüketip tüketmediğine dair herhangi bir bilgi veya belgeye dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Bununla birlikte başvurucu esasen iş sözleşmesinin feshi işlemine yönelik başvuru yollarını tüketmiş ve bireysel başvuruda da bu fesih işleminin hukuka aykırı olduğundan yakınmıştır. Bu nedenle somut olayda fesih işlemi ile gerçekleştirilen müdahale ile sınırlı bir inceleme gerçekleştirilmiştir.
29. Öte yandan başvurucu hakkında uygulandığı anlaşılan 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin, sürekli işçi statüsüne başvuru için bir takım haklardan feragat koşulu getiren(c) ve (ç) bentleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir (bkz. §§ 13-15). Özellikle sürekli işçi statüsüne geçiş başvurusunda bulunmak için, kişilerin önceki iş sözleşmesine yönelik haklarından feragat etmiş sayılma koşulunu öngören 375 sayılı KHK'nın geçici 24. maddesinin (ç) bendinin iptal edilmesiyle birlikte, sürekli işçi statüsüne geçiş için başvuruda bulunulduğu takdirde önceki iş sözleşmesinden doğan hak ve alacakların ortadan kalkması gibi bir durum artık söz konusu değildir.
30. Mahkemelerin hukuk kurallarını yorumlama yetkisi, bunların Anayasa hükümleri ışığında yorumlanması yükümlülüğünü de beraberinde getirmektedir. Buna göre mahkemeler, önlerindeki uyuşmazlığa uygulayacakları mevzuat hükümlerini anayasal ilke ve güvenceleri gözeterek yorumlama mecburiyeti altındadır. Bir mevzuat hükmünün birden farklı biçimde yorumlanmasının mümkün olduğu hâllerde Anayasa'ya aykırı olan yorumun benimsenmesinden kaçınılması Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinin bir gereğidir. Diğer bir ifadeyle Anayasa'ya uygun yorum ilkesi hâkimin hukuk kurallarını yorumlama serbestîsinin sınırını oluşturmaktadır (Arif Huseynli ve diğerleri, B. No: 2019/39033, 28/6/2022, § 57).
31. Anayasa Mahkemesi iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği şikâyetini içeren benzer başvurularda, derdest bir ceza davası veya soruşturmanın bulunmasının ya da başvurucular hakkında verilmiş fesih tarihinden yıllar öncesine ait mahkûmiyet kararlarının tek başına yeterli görüldüğü hâllerde mahkemenin ilgili ve yeterli gerekçe gösterme yükümlülüğü çerçevesinde hareket ederek irtibat veya iltisakı gösterir delilleri tartışarak bir sonuca varması ve bunu da gerekçesinde göstermesi gerektiğini kabul etmiştir (Süleyman Duman ve Diğerleri, B. No: 2019/14039, 20/9/2023, §§ 26-32).
32. Somut başvuruda yargı mercilerince, 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin 12. Fıkrasında yer alan "Şartları taşımadığı halde bu madde hükümlerinden yararlandırıldıkları tespit edilenlerin herhangi bir tazminat ödenmeksizin istihdamına son verilir." hükmüne ve bu düzenlemenin kıyasen uygulanmasına ilişkin aynı KHK'nın geçici 24. maddesinin 2. fıkrasına dayanılmıştır. Yargılamayı gerçekleştiren mahkemeler belirtilen kuralın emredici nitelikte olduğunu ve bu nedenle başvurucunun iş akdinin feshinin zorunlu olduğunu kabul etmişlerdir.
33. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesi birtakım kamu kuruluşlarında, geçici 24. maddesi ise belediyeler ve birtakım kamu kuruluşlarında çalışan personelin sürekli işçi statüsüne geçişlerine yönelik düzenlemeler içermektedir (bkz. §§ 11-16).Anılan maddelerin 1. fıkralarında sürekli işçi statüsüne başvuru ve atanma şartları düzenlenmiştir. Her iki düzenleme gereğince de sürekli işçi statüsüne kabulü yapılan kişilerin geçiş işlemi tarihi itibarıyla daha önceki iş sözleşmelerinin feshedilmiş sayılacağı kabul edilmiştir. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin yukarıda bahsedilen iptal kararı sonrasında (bkz. §§ 16-17) sürekli işçilik başvurusu yapma durumunda her hangi bir hak kaybı meydana geleceğine ilişkin bir yasal düzenleme mevcut değildir. 375 sayılı KHK'nın geçici 23. maddesinin 12. fıkrasında bu düzenlemeden yararlananların, dolayısıyla sürekli işçiliğe şartları taşımadığı hâlde bir şekilde kabulü yapılan kişilerin durumu düzenlenmiş ve bu kişilerin şartları sağlamadığının anlaşıldığı hâllerde sürekli işçi olarak istihdamlarına son verileceği vurgulanmıştır. Buna rağmen yargı mercilerince anılan düzenleme anayasal ilke ve güvenceler gözetilmeyerek, temel hak ve özgürlükler aleyhine çok geniş yorumlanmak suretiyle, sürekli işçi statüsüne başvuru yapan kişilerin daha önceki iş sözleşmelerinin kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı kabul edilmiştir.
34. Öte yandan yargı mercilerince başvurucu hakkında çok eski tarihli bir mahkûmiyet hükmünün bulunduğundan bahsedilmekle yetinilmiştir. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce 1999 yılında verildiği belirtilen bir mahkûmiyet kararının, başvurucunun iş akdinin feshedilmesine ne şekilde delil teşkil edebileceği tartışılmamıştır. Nitekim Bakanlık görüşünde belirtildiği üzere başvurucunun işçilik alacağına yönelik açtığı davada yargı mercilerince suç tarihinin, başvurucunun çalışmaya başladığı tarihten uzun süre öncesine ait olduğu ve iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini kanıtlamaya yeterli olmadığı kabul edilmiştir.
35. Sonuç olarak yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce, mevzuat hükümleri anayasal ilke ve güvenceler gözetilmeyerek yorumlanmış ve başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı bulunduğu ifade edilmekle yetinilmiş, anılan mahkûmiyet hükmüne konu olay ve olguların neler olduğuna, anılan kararın başvurucunun iş akdinin feshine nasıl etki ettiğine dair bir gerekçeye yer verilmemiştir.
36. Açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
37. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 100.000 TL maddi,100.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
38. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
39. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Batman 1. İş Mahkemesine (E.2018/393, K.2021/308) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.