TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET FIRAT VE YILMAZ ALTINKUM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/62656)
Karar Tarihi: 22/5/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Mehmet AKTEPE
Başvurucular
1. Mehmet FIRAT
2. Yılmaz ALTINKUM
Başvurucular Vekili
Av. Bedrettin ARTUÇ
Av. Samir ALTUNKAYNAK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, başvurucuların (sanıkların) yokluğunda açıklanan esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre verilmeden aynı celsede mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların başvurucular tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Kolluk tarafından yolda durdurulan araçta yirmi dokuz Suriye uyruklu yabancı yakalanmıştır. Bu yabancılar ifadelerinde Şemdinli'de tanımadıkları bir kişiye kendilerini Irak'a götürmesi için 100 ABD doları verdiklerini, bu kişinin kendilerini başvurucu Yılmaz Altınkum'a teslim ettiğini, Yılmaz Altınkum'un ise kendilerinden ayrıca yirmişer Türk lirası daha para aldığını beyan etmiştir.
3. Başvurucu Yılmaz Altınkum kollukta alınan ifadesinde diğer başvurucu Mehmet Fırat'ın kendisini arayarak yanındaki izni bulunan yirmi kadar Suriyelinin Derecik'e gideceğini belirttiğini, kendisinden bu kişileri Derecik'e götürmesini istediğini, kendisinin de bu teklifi kabul ettiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, Mehmet Fırat'ın yolda kontrol noktasında durdurulduğunda bu kişilerin Derecik'e düğüne gittiklerini söylemesini kendisinden istediğini, mağdurlardan kişi başı 20 TL para alacağını, mağdurların Irak ülkesine geçiş yapacaklarını bilmediğini, diğer başvurucu Mehmet Fırat'ın kendisini kandırdığını beyan etmiştir.
4. Başvurucu Mehmet Fırat ise Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, Irak'ta bulunan akrabalarının akrabası olan ve Türkiye'ye giriş yapmış olan kişileri Derecik Mülteci Toplama Merkezi'ne götürmesi için Yılmaz Altınkum ile görüşüp anlaştığını, yolda jandarmanın durdurup bu kişilere işlem yaptığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca, kendisinin Yılmaz Altınkum'un ifadesinde bahsettiği şekilde kontrol noktalarında soran olursa bu kişilerin düğüne gittiklerini belirtmesi gerektiğini ona söylemediğini, Suriyeli kişiler ile bir bağının bulunmadığını sadece Irak'taki akrabalarının araması sonucu onlara yardımcı olduğunu, bu kişilerden para almadığını beyan etmiştir.
5. Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığının başvurucuların göçmen kaçakçılığı suçunu işlediği suçlamasıyla düzenlediği iddianamenin kabulüyle haklarında kamu davası açılmıştır.
6. Şemdinli Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen duruşma on beş celse sürmüştür. Başvurucular bu celselerin bir kısmına katılmış ve savunmalarını yapmışlardır. Başvurucular katıldıkları celseyi takip eden celsenin gün ve saatinden haberdar oldukları halde bu celselere katılmamışlardır. Duruşmada olay tarihinde il jandarma komutanı olan tanık dinlenmiş ve olay yeri tespit tutanağında imzası bulunan tanıkların istinabe yoluyla alınan beyanları okunmuştur. Başvurucuların katılmadığı son celsede iddia makamınca esas hakkında mütalaanın sunulmasından sonra Mahkemece hüküm açıklanmıştır. Mahkeme, başvurucuların göçmen kaçakçılığı suçundan ayrı ayrı 4 yıl 2 ay hapis ve 5.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
" ... sanıklar Mehmet Fırat ve Yılmaz Altınkum'un maddi menfaat elde etmek amacıyla göçmen şahıslar ile ya da göçmen şahısların Irak'a götürülmesi konusunda anlaştığı, göçmen şahısların beyanından anlaşılacağı üzere maddi menfaatin sağlandığı her ne kadar suç teşebbüs aşamasında da kalmış olsa da TCK'nın 79/1- son maddesi uyarınca tamamlanmış gibi cezaya hükmolunacağı, sanıklar her ne kadar savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiş ise de göçmen şahısların beyanları ve sanık ile göçmen şahıslar arasında göçmen şahısların sanığa iftira atmasını gerektirecek dosyaya yansıyan herhangi bir husumetin varlığının söz konusu olmadığı, sanık Mehmet Fırat her ne kadar savunmasında olay tarihinde bir akrabasının kendisine Irak'taki akrabalarının Şemdinli'de bulunduğunu, bunların hastası olduğunu ve Irak'a geçmeleri gerektiğini söylediğini, kendisinin bu durumu alay komutanına bildirdiğini, alay komutanının da emir subayına talimat verdiğini, bu durumun şahidinin Mustafa isimli uzman çavuş olduğunu, daha sonra Yılmaz Altınkum'a mültecileri götürmesini söylediğini beyan ederek tevilli ikrar içerikli savunmalarda bulunduğu,
Yargılama sürecinde sanık Mehmet Fırat'ın savunmaları doğrultusunda olaylar sırasında izin aldığını ve irtibat kurduğunu iddia ettiği dönemin askeri personellerinin alınan beyanlarında ilgili anlatımların doğrulanmadığı ve şahısların sevkinin izinli bir şekilde gerçekleşmediği, buna ilişkinde ayrıca bir delil ve kanıt ibraz edilmediği, olayda herhangi hukuka uygunluk sebebinin bulunmadığı görülmüş olup ..."
7. Başvurucular istinaf kanun yolunda, yokluklarında son celsede açıklanan esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre verilmeden salt mağdur beyanlarına dayalı olarak haksız mahkûmiyet kararı verildiğini ve bu nedenle adil yargılanma haklarının ellerinden alındığını ileri sürmüştür.
8. Anılan hüküm Van Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 11/11/2021 tarihli esastan ret kararı ile kesinleşmiştir.
9. Başvurucular, nihai kararı 2/12/2021 tarihinde öğrendikten sonra 27/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Savunma İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucular; duruşmaların yokluklarında yapılacağının tebliğ edilmemesine ve duruşmalardan vareste tutulmamalarına rağmen yokluklarında yapılan son celsede esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hakkı verilmeden mahkûmiyet kararı verildiğini, bu nedenle de savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Anayasa Mahkemesi savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına ilişkin ilkeleri Ufuk Rifat Çobanoğlu kararında belirlemiştir. Buna göre suç isnadı altındaki kişiye savunma için yeterli zamanın yargılamayı adil olmaktan çıkarmayacak şekilde tanınması, yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılmasını olumsuz etkilememelidir. Diğer bir ifadeyle yargılama, savunma için gerekli zamana sahip olma hakkını zedeleyecek şekilde aceleye getirilmemeli; anılan hakkın gerçek anlamda kullanılmasını mümkün kılacak bir süratle sonuçlandırılmalıdır. Bunların yanında yargılama sürecindeki esaslı işlemlere karşı süre verilmemesi, başvurucunun savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamaların sonucunu etkileyebilmesi noktasında iddia makamına nazaran dezavantajlı bir duruma düşmesine sebebiyet verebilir. Yargılama sürecinde ortaya çıkan ve mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek nitelikteki yeni durumlarda suç isnadı altındaki kişiye gerekli zaman ve kolaylıkların sağlanması icap eder (Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, §§ 35-49).
14. Somut olayda başvuruculara iddianamenin tebliğ edildiği, haklarındaki suçlamalardan haberdar edildikleri ve savunma için gerekli hazırlıkları yapabilecekleri zamanın verildiği konusunda bir şüphe bulunmamaktadır. Duruşmada hazır bulunma olanağı sağlanan sanıklar mahkeme huzurunda savunmalarını yapmışlar ve bir sonraki celse tarihi de kendilerine bildirilmiştir. Sözlü yargılama olan ceza yargılamasında duruşmayı takip etmeyen sanıkların kendi kusurlarından bir hak çıkarması mümkün görünmemektedir. Ayrıca sanıkların duruşmayı takip etmemeleri durumu ceza davasının yürütülmesini sekteye uğratma riski oluşturmaktadır. Bundan dolayı da kovuşturmanın zamanaşımına uğraması ve hakkaniyete uygun bir yargılama yapılamaması gibi tehlikeler ortaya çıkabilecektir.
15. Eldeki başvuruya konu olayda kovuşturma aşamasında yargılamanın seyrini değiştirecek yeni bir delil ortaya çıkmadığı gibi açıklanan esas hakkındaki mütalaada da iddianamede açıklanan olaylar ve suç nitelemesi aynen tekrar edilmiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucuların şikayetine konu esas hakkındaki mütalaanın mahkemenin kararını esaslı bir şekilde değiştirebilecek nitelikte yeni durum ortaya çıkarmadığı açıktır. Başvurucuların gerekçeli karardan sonra esas hakkındaki mütalaaya karşı -üst yargılama aşamasında- yazılı olarak iddia ve itirazlarını dile getirdiği ve bu iddia ve itirazların istinaf aşamasında incelendiği de ortadadır. Dolayısıyla yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde -somut olayın özel koşullarında- başvurucuların savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu görülmektedir.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin iddia
17. Başvurucular; soruşturma evresinde beyanları alınan Suriye uyruklu mağdurların Mahkemece tanık olarak dinlenmediğini, kendilerine bu tanıklara soru sorma imkânı tanınmadığını ileri sürmüştür.
18. Başvurucuların iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
19. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorgulama ve sorgulatma hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
20. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- SEGBİS gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayı kendi açısından anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
21. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanı delil olarak kabul edilen tanıkların duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Somut olayda Mahkeme tarafından tanıkların huzurda dinlenilmesine ilişkin herhangi bir çaba gösterilmemiştir. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda da tanıkların duruşmada hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucuların sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
22. Somut olayda Mahkeme; kolluk tarafından yapılan yol kontrolünde durdurulan araçta yirmi dokuz Suriye uyruklu kişinin yakalandığına ilişkin 25/5/2016 tarihli olay yeri tespit tutanağına, başvurucuların ikrar içerikli anlatımlarına, dinlenen askeri personelin sanık iddialarını doğrulamayan beyanlarına ve Suriye uyruklu tanıkların beyanlarına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca kararda, Suriye uyruklu tanıkların başvuruculara iftira atmasını gerektirecek dosyaya yansıyan herhangi bir husumetin olmadığı ve Suriye uyruklu kişilerin sevkinin izinli bir şekilde gerçekleştiğine yönelik savunmayı doğrulayacak bir delilin de dosyada bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu karara karşı yapılan istinaf talebi de esastan reddedilmiştir.
23. Gerekçeli karar içeriğinden Mahkemenin, -Suriye uyruklu tanıkların beyanı dışında- başvurucuların ikrar içerikli anlatımları, olay yeri tespit tutanağı, sevkin izinli bir şekilde gerçekleştiğine ilişkin yazılı bir delil bulunmaması başta olmak üzere pek çok farklı delile dayandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda duruşmada sorgulanamayan tanıkların beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir. Başvurucuların sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı Suriye uyruklu tanıkların beyanlarının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
25. Başvurucunun, mağdurlara teşhis yaptırılmaması ve eksik inceleme ve araştırma ile haksız olarak mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam (B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 22/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.