TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
BÜNYAMİN ÇEVİK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/64199)
Karar Tarihi: 10/12/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Hüseyin Özgür SEVİMLİ
Başvurucu
Bünyamin ÇEVİK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; mahkûmiyete esas olarak suç oluşturmayan bazı eylemlere dayanılması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı itirazların karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
A. Bireysel Başvuru Süreci
2. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
3. Başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olma suçundan yapılan yargılama sonucunda Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 20/6/2017 tarihli kararıyla başvurucunun bu suçtan 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
4. Anılan karara yönelik istinaf kanun yoluna başvuru talepleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin (İstinaf Dairesi) 17/2/2020 tarihinde esastan reddedilmiştir. Başvurucu, Daire kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuş; Yargıtay kapatılan 16. Ceza Dairesi 16/6/2020 tarihli kararıyla, Mahkemenin mahkûmiyet kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin İstinaf Dairesinin kararını onamıştır.
5. Başvurucu, Yargıtay kararını 29/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 25/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyon 14/4/2023 tarihinde başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı ile suçta ve cezada kanunilik ilkesi dışındaki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna, anılan hak ve ilkeye ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
7. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca başvurucu hakkındaki onama kararına 28/5/2023 tarihinde itiraz etmiştir. Anılan itiraznamede, başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olma suçundan mahkûmiyetine yeterli delil olmadığı gerekçesiyle onama kararının kaldırılması ve İstinaf Dairesinin kararının bozulması talep edilmiştir. Dosyanın devredildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesi 19/10/2023 tarihinde itirazın kabulüne ve İstinaf Dairesinin kararının bozulmasına karar vermiştir. Bozma gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Örgüt sempatizanı olduğunda kuşku bulunmayan sanığın anılan örgütün nihai amacının kamu oyunca da bilinebilir hale gelmesinden sonra örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katıldığını gösteren yeterli faaliyet ve olguların ortaya konamamış olması karşısında, sanığın hukuki durumunun 5237 sayılı Kanun'un 30/1 maddesi kapsamında değerlendirilerek beraati yerine, müsnet suç yönünden delil ya da örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyecek olay ve olgulara hukuki değer atfedilmek sureti ile delillerin hatalı değerlendirilmesi neticesinde yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi hukuka aykırıdır."
8. Bozma kararı üzerine Mahkemenin E.2024/7 sayılı dosyası üzerinden devam eden yargılama sırasında 19/1/2024 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda duruşmanın 13/2/2024 tarihinde yapılmasına, başvurucu ile müdafiine bozma kararını içeren ve duruşma gününü bildiren davetiye gönderilmesine karar verilmiştir. Anılan davetiye başvurucu müdafiine 22/1/2024 tarihinde tebliğ edilmiştir.
9. Başvurucu hakkındaki yargılama 13/2/2024 tarihinde yapılan tek celsede tamamlanmıştır. Başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu bu celsede Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 19/10/2023 tarihli bozma kararı okunmuş, yargılama sonucunda başvurucunun atılı suçtan beraatine karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Dosyamız sanığı hakkındaki tanık beyanlarının 17-25 Aralık 2013 tarihinden öncesine ait olduğu ve tanık anlatımlarından sanığın örgütle ilişkisinin terör örgütüne üye olduğunu gösterir nitelik ve boyutta olmadığı ve sanık hakkındaki diğer delillerin örgüt üyeliği için aranan yoğunluk, süreklilik ve çeşitlilik unsurlarını sağlamadığı kanaatine varılarak örgüt sempatizanı olduğu hususunda şüphe bulunmayan sanık hakkında TCK’nın 30/1 inci maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin uygulanması gerektiği kannatine varılarak, sanığın üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediğine dair başkaca kesin, somut ve şüpheden uzak delil elde edilemediğinden atılı suçtan 5271 Sayılı CMK'nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmiştir."
10. Mahkemenin düzenlediği 26/2/2024 tarihli kesinleşme şerhine göre, başvurucu hakkındaki beraat kararı temyiz edilmeksizin 21/2/2024 tarihinde kesinleşmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; üzerine atılı suçun sübutu ve hukukî nitelendirmesi açısından aşamalarda dile getirdiği esasa etkili itirazların Mahkemece ve kanun yolu incelemesi yapan makamlarca karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının, mahkûm olduğu suç açısından kendisine isnat edilen eylemlerin yasal faaliyetler olup gerçekleştirildiği zamanda bunların suç olmadığını belirterek bu eylemlere dayanmak suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle de suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuyla ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi kararlarına değinildikten sonra anılan hak ve ilkeye ilişkin yapılacak incelemede söz konusu hükümler ve kararlar ile somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
13. Genel olarak bir hakkın açıkça öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31; S.Ö.[2. B.], B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
14. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy, § 32; S.Ö., § 29).
15. Somut olayda başvurucu hakkındaki bireysel başvuruya esas olan Yargıtay kapatılan 16. Ceza Dairesinin kararı -nihaî karar- bireysel başvuruda bulunulmasından sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyanın devredildiği Yargıtay 3. Ceza Dairesince kaldırılmış ve İstinaf Dairesinin kararı bozulmuştur (bkz. § 7). Bozma kararı başvurucu müdafiine 22/1/2024 tarihinde tebliğ edildiği gibi bozma kararı doğrultusunda başvurucunun da hazır bulunduğu 13/2/2024 tarihli celsede anılan karar başvurucuya da okunmuştur. Bu celsede başvurucu hakkında beraat kararı verilmiş ve söz konusu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir (bkz. §§ 8-10). Ancak başvurucu mahkûm olduğu suça dair nihaî karar olan ve bireysel başvuruya konu ettiği onama kararının kaldırılarak İstinaf Dairesinin kararının bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılamaya ilişkin celsede bu kararın kendisine okunduğu, aynı celsede bu suçtan hakkında beraat kararı verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği hususlarında Anayasa Mahkemesini bilgilendirmemiştir.
16. Bireysel başvurunun yapılmasından sonraki süreçte onama ilamının kaldırılarak İstinaf Dairesinin kararının bozulması ve bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda başvurucu hakkında beraat kararı verilip bu kararın kesinleşmesi, başvurucunun mağdur statüsünün değerlendirilmesine veya mahkûmiyet kararıyla ilgili diğer ihlal iddialarına yönelik kabul edilebilirlik ve esas incelemesi bakımından oldukça önem taşımaktadır. Buna karşılık başvurucu, İçtüzük'ün 59. maddesinin (5) numaralı fıkrasında belirtilen yükümlülüklerine açıkça aykırı bir şekilde yukarıda ifade edilen olgulara ilişkin olarak herhangi bir bildirimde bulunmamıştır.
17. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun başvurusunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi vermediği, bu süreçte vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesini bilgilendirmemek suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasını engellediği anlaşıldığından başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.