|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
LİLA TURİZM İŞLETMECİLİK TİCARET PAZARLAMA TARIM İNŞAAT TAŞIMACILIK SANAYİ LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2021/7643)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 24/6/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Şahap KAYMAK
|
|
Başvurucu
|
:
|
Lila Turizm İşletmecilik Ticaret Pazarlama Tarım İnşaat Taşımacılık Sanayi Ltd. Şti.
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Mutlu SEYRAN SARITAŞ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, istinaf talebinin usulsüz tebligata dayalı olarak süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Delil Tespit Dosyasına İlişkin Süreç
2. Başvurucu 1/4/2003-31/10/2015 tarihleri arasında kiracı olarak bir işyerinin (otel) işletmesini üstlenmiştir. İşyerine ait kira sözleşmesi süresi dolduktan sonra kiralayan tarafından işyerinin hasarlı olduğu ve demirbaşların eksik teslim edildiğinden bahisle 15/12/2015 tarihinde Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde delil tespit talebinde bulunulmuştur. Kiralayan delil tespit dilekçesinde "... Mah. ... Bulvarı ... Villaları... Blok İç Kapı No: ... Alanya/ANTALYA" adresini başvurucunun adresi olarak göstermiştir.
3. Delil tespit dilekçesi, 29/2/2016 tarihli bilirkişi raporu ve Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/83 D.İş sayılı kararı anılan adrese tebligata çıkarılmış; 24/3/2016 tarihinde başvurucunun daimî çalışanına tebliğ edilmiştir.
B. İcra Memur Muamelesine Konu Yargılama Süreci
4. Başvurucu, kiralayan tarafından aleyhine başlatılan icra takibi neticesinde düzenlenen ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini belirterek ödeme emrinin iptali ve hacizlerin kaldırılması talebiyle İstanbul 27. İcra Hukuk Mahkemesinde şikâyette bulunmuştur. İstanbul 27. İcra Hukuk Mahkemesi 24/1/2020 tarihinde şikâyetin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; icra takibine dayanak Mahkemenin 15/2/2018 tarihli gerekçeli kararında adresin Saray Mah. ... Bulvarı No: ... Alanya/ANTALYA olarak yazılı olduğunun görüldüğü, gerek icra takip dosyasına Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen cevaplar gerekse de ticaret sicil gazetesi kayıtlarına göre 8836 sayılı sicile kayıtlı başvurucunun adresinin icra emrinde yazan adres olduğu belirtilmiştir. Kiralayan alacaklının da, başvurucunun adresini anılan adres olarak gösterdiği ve usulüne uygun tebliğ işlemi yapıldığı ifade edilmiştir. Dar yetkili icra mahkemesince ilamın yorumlanamayacağı, başvurucunun beyan ettiği şekilde bir yanlışlığın olması hâlinde bu durumun Mahkemece çözümlenmesi gerektiği dikkate alındığında ödeme emri tebligatlarının 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine uygun olarak yapıldığı neticesine varılmıştır.
5. Bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 7/1/2021 tarihinde istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 27. İcra Hukuk Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve usulsüz tebligat şikâyetinin kabulüne karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; taraflar arasındaki kira sözleşmesinde yer alan adreste (bkz. § 4) bulunan işyerinin 31/10/2015 tarihinde kiralayan alacaklıya teslim edildiği, Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/83 sayılı D.İş kararına ait dosyadaki 15/12/2015 tarihli tespit talepli dilekçede başvurucunun adresinin farklı bir adres (bkz. § 2) olarak yer aldığı ve bilirkişi raporunun bu adrese tebliğ edildiği belirtilmiştir. Başvurucunun ticaret sicil adresine 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre tebligat yapılmış ise de ticaret sicil adresinin başvurucunun bilinen son adresi olmadığı hususunun alacaklı tarafından bilindiğinden dolayı bilinen son adrese tebligat çıkarılmaksızın başvurucunun ticaret sicil adresine tebligat yapılmasının usulüne uygun olmadığı ifade edilmiştir.
C. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci
6. Kiralayan tarafından başvurucu aleyhine, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinde 3/8/2016 tarihinde kiralanan işyerinin tahliyesine rağmen eşyaların iade edilmemesi nedeniyle tazminat davası açılmıştır. Kiralayan dava dilekçesinde "... Mah. ... Cad. ... Apt. No: ... Alanya/ANTALYA" adresini başvurucunun adresi olarak göstermiştir.
7. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi 23/9/2016 tarihinde görevsizlik kararı vermiştir. Ön inceleme hazırlık tutanağı, dava dilekçesi ve görevsizlik kararı dava dilekçesinde belirtilen adrese tebligata çıkarılmış ancak böyle bir adres bulunmadığından ve muhatap tanınmadığından bahisle tebligat iade edilmiştir. İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi 23/11/2016 tarihinde Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünden başvurucunun en son adresinin bildirilmesini talep etmiştir. Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünün 30/11/2016 tarihli cevabi yazısında, başvurucunun tescilli son adresinin icra memur muamelesine konu yargılama sürecinde belirtilen adres (bkz. § 4) olduğu bildirilmiştir. Görevsizlik kararı bu defa anılan adrese tebligata çıkarılmış, başvurucunun adresten taşındığından bahisle 28/12/2016 tarihinde tebligat iade edilmiştir. Bunun üzerine görevsizlik kararı aynı adrese ikinci defa tebligata çıkarılmış, söz konusu karar 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince tebliğ edilmiştir. Tebliğ mazbatasında tebliğ tarihine yer verilmemiş, "T.K. 35. Madde gereğince çıkış merci tarafından düzenlenen 6 örnek no.lu tebliğ evrakının bir parçası ............... tarihinde muhatabın kapısına yapıştırılarak tebliğ edilmiştir." ibaresini içeren kaşenin mazbataya basıldığı görülmüştür.
8. Kiralayanın talebi üzerine dosya görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, ardından İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) tevzi edilmiştir.
9. Mahkeme 1/6/2017 tarihinde Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünden başvurucunun ticaret sicil adresinin bildirilmesini talep etmiştir. Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünün 20/6/2017 tarihli cevabi yazısında, başvurucunun tescilli son adresinin icra memur muamelesine konu yargılama sürecinde belirtilen adres (bkz. § 4) olduğu bildirilmiştir. Mahkeme duruşma günü ve saatini içeren tensip zaptını bu adrese 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi gereğince tebliğ etmiş, mazbataya "T.K. 35. Madde gereğince çıkış merci tarafından düzenlenen 6 örnek no.lu tebliğ evrakının bir parçası ............... tarihinde muhatabın kapısına yapıştırılarak tebliğ edilmiştir." ibaresini içeren kaşe basılmıştır. Benzer şekilde bilirkişi raporu ve 17/7/2018 tarihinde gerekçeli karar aynı adrese tebliğ edilmiştir.
10. Mahkeme 15/2/2018 tarihinde davanın kabulüne, 60.280 TL alacağın 52.079 TL'sinin dava tarihinden, 8.201 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte başvurucudan tahsiline karar vermiştir. Kararda, duruşma gün ve saati tebliğ edilmesine rağmen başvurucunun duruşmaya katılmadığı gibi davaya karşı cevap da vermediği belirtilmiştir.
11. Başvurucu tarafından 4/9/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf dilekçesinde özetle kiralayanın kendisine ait tebligat adresini mahkemeye kasten yanlış bildirdiğini, delil tespit dilekçesinde ise gerçek tebligat adresine yer verdiğini, 31/12/2015 tarihinden itibaren kayıtlı elektronik posta (KEP) adresinin bulunduğunu ancak bu adrese hiç tebligat yapılmadığını ve tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca istinaf dilekçesi ekinde, kira sözleşmesine konu işyerinin 31/10/2015 tarihinde kiralayana teslim edildiğine dair tutanağın ve KEP adresi alındığına ilişkin 31/12/2015 tarihli faturanın sunulduğu görülmüştür.
12. Mahkeme 9/9/2019 tarihinde ek kararla istinaf başvurusunun süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünün başvurucunun tescilli son adresinin icra memur muamelesine konu yargılama sürecinde belirtilen adres (bkz. § 4) olduğunu ve kaydının hâlen devam ettiğini bildirdiği, firma bilgilerine göre merkezî sicil kayıt sistemi adresinin de aynı olduğu, tebligat işlemlerinin usulüne uygun olarak 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesine göre gerçekleştirildiği ve süresinde kesinleşme yapıldığı belirtilmiştir.
13. Ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) istinaf başvurusunun usulden reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; mahkeme kararının 17/7/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği, iki haftalık istinaf süresinin 31/7/2018 tarihinde dolduğu, son günün adli tatile denk gelmesi nedeniyle sürenin adli tatilin bitiminden sonra 8/9/2018 tarihine uzadığı ancak istinaf başvuru dilekçesinin 4/9/2019 tarihinde verildiği belirtilmiştir.
14. Başvurucu, nihai hükmü 4/1/2021 tarihinde öğrendikten sonra 3/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
15. Başvurucu; yargılama esnasında KEP adresine sahip olduğunu, delil tespit dosyasında Mahkemenin doğru adrese tebliğ yaptığını ve tebligat adresinden kiralayanın bilgi sahibi olduğunu ancak daha sonraki süreçte tahliye ettiği işyeri adresine tebligat yapılmak suretiyle yargılamanın sonuçlandırıldığını ileri sürmüştür. Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesince tebligat adresine ilişkin hiçbir araştırma yapılmadan karar verildiğini, icra dosyasında delil tespit dosyasına atıf yapılmak suretiyle usulsüz tebligat yapıldığının tespit edildiğini belirterek mahkemeye erişim hakkının, gerekçeli karar hakkının, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
16. Başvurucunun iddialarının özü, istinaf talebinin usulsüz tebligata dayalı olarak süre yönünden reddedilmesi nedeniyle başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
18. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
19. Somut olayda başvurucunun istinaf kanun yoluna süresi içinde başvurmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddedilmesi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir. Hak arama özgürlüğüne yapılan bu müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen süresi içinde başvurulmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddi kararı ile yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı karar gerekçesinde dayanılan 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 345. maddesinden anlaşılmıştır. Söz konusu maddede istinaf kanun yoluna başvuru süresinin iki hafta olduğu, bu sürenin ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacağı hükmüne yer verilmiştir. Diğer yandan yargı kararlarının tabi kılınacakları bir kanun yolu incelemesi neticesinde ortadan kaldırılma ihtimalinin hukuk düzeni içinde sürekli olarak gündemde tutulması hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle bağdaşmaz. Yargılamaların sürüncemede kalmasını engellemek, uyuşmazlıkların mümkün olan en kısa süre içinde nihai çözüme kavuşturulmasını, hukuk âleminde etki ve sonuçlarını doğurması beklenen kesin hükmün bir an önce teminini sağlamak düşüncesiyle yargı kararlarına karşı üst mahkemeler nezdinde yapılması öngörülen kanun yolu başvuruları kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır. Bu itibarla kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, yukarıda belirtilen sakıncaları bertaraf ederek hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet eder (Ertuğrul Dalbaş [1. B.], B. No: 2014/7805, 25/10/2017, § 59). Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
20. Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. İşlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir. Tebligat, Anayasa'da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir (AYM, E.2018/144, K.2019/72, 19/9/2019, § 20).
21. Yetkili makamların tebliğ işlemlerini yürütürken gerekli özeni göstermemesi nedeniyle tebliğin muhatabı, tebliğ konusuna vâkıf olamayabilir. Böyle bir durumda kişinin herhangi bir kusuru bulunmadığı hâlde kişiyi tebligata bağlanan sonuçtan sorumlu tutmak hakkın varlığını anlamsız kılabilir ve bu suretle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz hâle getirebilir (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66).
22. Bu itibarla başvurucunun kanun yolu incelemesi amacıyla üst mahkemelere taşımak istediği yargı kararından haberdar edildiği hususu herhangi bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açık ve net olarak görülmelidir. Dolayısıyla yetkili makamların kanun yolu başvurusuna konu yargı kararı hakkında muhatabını bilgilendirmek -keza yargı merciinin de kanun yolu incelemesi için öngörülen sürenin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucunun incelemeye konu karardan haberdar olduğunu belirlemek- amacıyla her bir somut olayın özel koşullarının da gerektirdiği özeni gösterip göstermediğinin tespiti, mahkemeye erişim hakkına yönelik güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının ortaya konulması bakımından önem arz etmektedir (Ertuğrul Dalbaş, § 65).
23. Somut olayda kiralayanın Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesine sunduğu delil tespit dilekçesinde başvurucunun tebligat adresi olarak "... Mah. ... Bulvarı ... Villaları... Blok İç Kapı No: ... Alanya/ANTALYA" adresini gösterdiği, Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesince delil tespit dosyasına ilişkin bilgi ve belgelerin bu adrese tebligata çıkarıldığı ve başvurucunun daimî çalışanına 24/3/2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
24. Kiralayanın 3/8/2016 tarihinde açtığı tazminat davasında ise başvurucunun tebligat adresi olarak delil tespitinde başvurucuya ait olduğu gösterilen adresten farklı bir adres (bkz. § 6) gösterdiği, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesinin ön inceleme hazırlık tutanağı, dava dilekçesi ve görevsizlik kararını içeren tebligatın Mahkemeye iade edildiği, Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünden başvurucunun en son adresinin bildirilmesinin talep edilmesi üzerine icra memur muamelesine konu yargılama sürecinde belirtilen adresin (bkz. § 4) bildirildiği, bu adrese çıkarılan tebligatın başvurucunun adresten taşındığından bahisle iadesi nedeniyle aynı adrese tekrar çıkarılmak suretiyle 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi uyarınca tebliğ edildiği görülmüştür.
25. Dosya görevli ve yetkili mahkemenin esasına kaydedildikten sonra devam eden yargılama sürecinde de Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünden başvurucunun ticaret sicil adresinin bildirilmesi istenmiş, alınan cevapta başvurucunun tescilli son adresinin icra memur muamelesine konu yargılama sürecinde belirtilen adres (bkz. § 4) olduğu bildirilmiştir. Bu kapsamda tensip zaptı, bilirkişi raporu ve 17/7/2018 tarihinde gerekçeli karar anılan adrese tebligata çıkarılmak suretiyle 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesi uyarınca başvurucuya tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucunun istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü temel iddiasının usulsüz tebligat nedeniyle karardan haberdar olduğu 29/8/2019 tarihine göre istinaf süresinin başlatılarak talebinin esastan incelenmesi gerektiği hususuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
27. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucunun yargılama sürecinde adına çıkarılacak tebligatların delil tespit dosyasında kiralayan tarafından gösterilen adrese gerçekleştirileceği yönündeki beklentisinin makul olmadığı söylenemez. Zira taraflar arasında akdedilen 31/10/2011-31/10/2013 ve 31/10/2013-31/10/2015 dönemlerine ait en son iki kira sözleşmesinde başvurucunun adresinin "... Villaları ... Mevkii Alanya/ANTALYA" olarak belirtildiği, Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünün bildirdiği adresin 1/11/2007-31/10/2009 ve 31/10/2009-30/10/2010 dönemlerine ilişkin kira sözleşmelerine konu olan ve 31/10/2015 tarihinde kiralayana teslim edilen işyerine ait olduğu görülmektedir. Tazminat davasında kiralayanın gösterdiği adresin (bkz. § 6) ise 1/4/2003-31/12/2007 dönemine ait kira sözleşmesinde bulunduğu saptanmıştır. Dolayısıyla Alanya Ticaret Sicil Müdürlüğünün bildirdiği adrese tebligat yapılmasının başvurucu açısından somut olayın özel şartlarında öngörülebilir bir durum olmadığı değerlendirilmiştir.
28. Diğer yandan istinaf incelemesine konu kararın ticaret sicilindeki güncel olmayan işyeri adresine tebliğ edildiği, tahliye edilen bu adrese çıkarılan tebligatların aslında kiralayana yapıldığı, istinaf başvuru süresini başlatan usule uygun bir tebligatın olmadığı vurgulanmalıdır. Kaldı ki başvurucunun, aleyhine başlatılan icra takibi neticesinde düzenlenen ödeme emrinin iptali ve hacizlerin kaldırılması talebiyle yaptığı şikâyet, ticaret sicil adresinin başvurucunun bilinen en son adresi olmadığından kiralayanın haberdar olduğu, bu durumda ticaret sicil adresine tebligat yapılmasının usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi tarafından kabul edilmiştir.
29. Bununla birlikte 7201 sayılı Kanun'un 35. maddesinde daha önce tebligat yapılmamış olsa bile tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı kuralına yer verilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ticaret sicil kaydındaki tahliye ettiği işyeri adresini değiştirerek yeni adresini sicile kaydettirmediğinden özen yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenemez. Gerek kiralayanın gerekse de delil tespit dosyasını inceleyen Mahkemenin başvurucunun güncel adres bilgisine sahip olduğu ve bu durumun yargı kararıyla da tespit edildiği gözetildiğinde başvurucuya sorumluluk yüklenmesi hakkaniyet ile bağdaşmayacaktır. Çünkü başvurucunun tazminat davası sürecine katılımının sağlanmadığı, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olmadığı, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili delil ve iddialarını sunma ve karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulmadığı görülmektedir.
30. Başvurucu; güncel adres bilgisinden kiralayanın haberdar olduğu hâlde tazminat davasında yanlış adres gösterdiğini, 31/12/2015 tarihinden itibaren KEP adresinin bulunduğunu, kira sözleşmesine konu işyerini 31/10/2015 tarihinde kiralayana teslim ettiğini ileri sürmüştür. Bu iddialarını ispata yönelik olarak ilgili belgeleri istinaf dilekçesi ekinde sunmuştur. Buna rağmen tebligatın usulüne uygun olup olmadığına ilişkin ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren bu esaslı iddiaların Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararında değerlendirilmediği görülmektedir.
31. Tüm bu tespitler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, istinafa konu kararın tebligatının usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığına yönelik sadece Ticaret Sicil Müdürlüğünün yazısına itibar edilerek başkaca hiçbir araştırma yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır. Başvurucunun sonuca etkili nitelikteki iddialarına ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı, ihtilaf konusu tebliğ tarihinden itibaren istinaf süresinin başlatılması şeklindeki yorumun hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içinde olmadığı, dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
33. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
35. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
36. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 16. Sulh Hukuk Mahkemesine (E.2017/132, K.2018/167) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.