|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
CEMİL KARAKUŞ BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/101853)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 14/10/2025
|
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Yavuz YAŞAR
|
|
Başvurucu
|
:
|
Cemil KARAKUŞ
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Ramazan KAYA
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, askerlik hizmeti sırasında bulaştığı iddia edilen hastalık sebebiyle vazife malullüğü aylığı bağlanması talepli yapılan başvurunun reddi üzerine açılan davada karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 29/9/1999 tarihinde yapılan askerlik muayenesi sonrasında Erzurum'da bulunan 4. Zırhlı Tugay İstihkâm Bölük Komutanlığı emrinde 24/11/2001 tarihinde askerlik hizmetine başlamıştır.
3. Başvurucu, askerlik hizmetini yaparken rahatsızlanmıştır. Bunun üzerine hakkında Mareşal Çakmak Hastanesinin 20/3/2002 tarihli sağlık kurulu raporu tanzim edilmiş ve tespit edilen hepatit B enfeksiyonu nedeniyle altı ay hava değişimine gönderilmiştir.
4. Hava değişimi sonrasında durumunda değişiklik olmayan başvurucu hakkında 4/10/2002 tarih ve 2627 sayılı sağlık kurulu raporundaki hepatit B virüsü enfeksiyonu tanısıyla askerliğe elverişli olmadığı yönünde karar verilmiş ve başvurucu terhis edilmiştir.
5. Başvurucu, askerlik hizmeti sırasında gerekli tedbirlerin alınmayarak aynı enjeksiyon ile birden fazla kişiye aşı yapılması nedeniyle hastalığa yakalandığından bahisle tarafına 4/10/2002 tarihinden itibaren vazife malullüğü aylığı bağlanması istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumuna (İdare) başvuruda bulunmuştur. Yapılan başvuru zımnen reddedilmiştir.
6. Zımnen ret işleminin iptali talebiyle başvurucu tarafından açılan dava, Ankara 13. İdare Mahkemesinin (İdare Mahkemesi) 4/9/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" Uyuşmazlıkta, Mahkememizin 4/6/2020 tarihli ara kararlarıyla, davacının Hepatit B rahatsızlığının askerlik görevinin sebep ve tesiriyle oluşup oluşmadığının belirlenmesi amacıyla (davacı hakkında 29/9/1999 tarihinde yapılan muayene sonrasında tanzim olunan son yoklama belgesi ile 600 Yataklı Mareşal Çakmak Asker Hastanesinin 20/3/2002 tarihli ve 4/10/2002 tarihli sağlık kurulu raporları da ara kararı ekinde gönderilerek) Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği, bunun üzerine düzenlenen 20/7/2020 tarih ve 5044 sayılı sağlık kurulu raporunda, 'Askerlik hizmetine başlamadan yapılan son yoklama muayenesinde fiziki muayene ve kişinin beyanına göre işlem yapılmaktadır. Rutin olarak HBsAg tetkiki yapılmamaktadır. Bu durum şahıs askerlik öncesinde Hepatit B hastalığının olmadığı söylenemez... söz konusu şahısta akut Hepatit B virüs enfeksiyonu geçirme öyküsü de bulunmamaktadır. Mevcut anamnez ve tıbbi bulgular ışığında hastanın hastalığının veya askerliğin sebep ve tesirinden kaynaklandığını söylemek mümkün değildir.' tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
Söz konusu sağlık kurulu raporunun taraflara tebliği üzerine davacı tarafından sunulan beyan dilekçesinde davacının askere katılış muayenesinde Hepatit B enfeksiyonuna ait bulguya rastlanılmadığı, askere alınırken sağlam olarak katıldığının tespit edildiği ifade edilmiş ise de, yukarıda bahsi geçen raporda askerlik hizmeti öncesindeki son yoklama muayenesinde fiziki muayene ve ilgilinin beyanına göre işlem yapıldığı, bunun dışında rutin bir şekilde Hepatit B tetkikinin yapılmadığı ifade edilerek davacının askerlik öncesinde Hepatit B hastalığının olmadığının söylenemeyeceğinin ifade edildiği görülmekle, davacı tarafından ileri sürülen bu iddiaya itibar edilmemiş ve sağlık kurulu raporu Mahkememizce hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmuştur.
Bu durumda, davacının aynı enjeksiyon ile birden fazla kişiye aşı yapılması nedeniyle Hepatit B virüsüne yakalandığı ifadesini destekler nitelikte herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, yine davacı hakkında Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 20/7/2020 tarih ve 5044 sayılı sağlık kurulu raporunda, davacının askerlik öncesinde Hepatit B hastalığının olmadığı söylenemeyeceğinin belirtildiği, bunun dışında davacının hastalığının askerliğin sebep ve tesirinden kaynaklandığını da söylemenin mümkün olmadığının ifade edildiği göz önüne alındığında, davacıda oluşan Hepatit B rahatsızlığının askerliğin sebep ve tesiriyle meydana geldiği kabul edilemeyeceğinden, tarafına vazife malullüğü aylığı bağlanması isteminin zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."
7. Başvurucu, karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur. Mahkemeye sunduğu dava dilekçesindeki benzer iddiaları Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi önünde de ileri sürmüştür. Ayrıca 31/5/2022 tarihli ek beyan dilekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin 21/4/2022 tarihli ve E.2020/954 sayılı emsal nitelikteki iptal kararını sunarak davasının benzer yönde kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Emsal kararın gerekçesinde kişinin askere alınmadan önce yapılan tıbbi muayenesi sonucu düzenlenen sağlık raporu ile askerliğe kabul edildiği, askerlik öncesinde herhangi bir rahatsızlığı olduğunun somut olarak ortaya konulmadığı, askere alındıktan yaklaşık dokuz ay sonra teşhisi konulan kronik hepatit C hastalığı sebebiyle askerliğe elverişli olmadığından bahisle terhis edildiği belirtilmiştir. Kararda ayrıca söz konusu enfeksiyonun bulaşıcı olduğu, özellikle toplu yaşanan yerlerde bulaşma riskinin bulunduğu vurgulanarak kişinin askerlik görevi sırasında yemekhane, yatakhane, eğitim alanı gibi toplu yaşam alanlarında belirtilen hastalığa yakalanmış olabileceğinin kuvvetle muhtemel olduğu değerlendirilmiştir. Belirtilen hususlar birlikte değerlendirildiğinde rahatsızlığın askerlik görevi sırasında, görevinin neden ve etkisiyle meydana geldiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.
8. Başvurucunun istinaf talebi, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin 5/10/2022 tarihli kararıyla, herhangi bir ek gerekçe belirtilmeksizin kesin olarak reddedilmiştir.
9. Nihai karar 8/11/2022 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, 21/11/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu, 4. Zırhlı Tugay İstihkâm Bölük Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yapmaktayken aynı enjeksiyon ile birden fazla kişiye aşı yapılması nedeniyle hepatit B virüsüne yakalandığını iddia etmiştir. Ayrıca askere alınmadan önce yapılan tıbbi muayenesi sonucu düzenlenen sağlık raporu ile askerliğe kabul edildiğini, askerlik öncesinde herhangi bir rahatsızlığı olduğunun somut olarak ortaya konulmadığını vurgulamıştır. Askere alındıktan yaklaşık beş ay sonra teşhisi konulan hepatit B virüs enfeksiyonu hastalığı sebebiyle askerliğe elverişli olmadığından bahisle terhis edildiğini, rahatsızlığının askerlik görevi sırasında ve görevinin neden ve etkisiyle meydana geldiğinin kabulü gerektiğini ileri sürmüştür. Son olarak istinaf incelemesini yapan Ankara 11. İdari Dava Dairesinin benzer olayda aynı durumdaki kişiler hakkında verdiği E.2020/954 ve E.2020/3759 numaralı lehe kararların bulunduğunu iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşü ekinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından (SGK) temin edilen görüş ve ilgili belgeler başvurucunun şikâyetlerine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir. SGK yazısında, başvurucunun askerlik öncesinde hepatit B hastalığının olmadığının söylenemeyeceği gibi oluşan hepatit B rahatsızlığının askerliğin tesiriyle meydana geldiğinin de kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Bu sebeple başvurucuya vazife malullüğü aylığı bağlanması isteminin zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı bildirilmiştir.
12. Başvuru, adil yargılanma hakkının unsuru olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
15. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
16. Yargılama makamlarınca gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp gerekçenin aynı zamanda makul olması da aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.
17. Başvurucu; ısrarla askere alınmadan önce yapılan tıbbi muayenesi sonucu düzenlenen sağlık raporu ile askerliğe kabul edildiğini, askerlik öncesinde herhangi bir rahatsızlığı olduğunun somut olarak ortaya konulmadığını, askere alındıktan yaklaşık beş ay sonra teşhisi konulan hepatit B hastalığı sebebiyle askerliğe elverişli olmadığından bahisle terhis edildiğini ve rahatsızlığının askerlik görevi sırasında ve görevinin neden ve etkisiyle meydana geldiğinin kabulü gerektiğini iddia etmiştir. İdare Mahkemesi, başvurucunun bu iddialarına istinaden hepatit B rahatsızlığının askerlik görevinin sebep ve tesiriyle oluşup oluşmadığının belirlenmesi amacıyla başvurucuyu Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk etmiştir. Alınan sağlık kurulu raporunda askerlik hizmetine başlamadan yapılan son yoklama muayenesinde fiziki muayene ve kişinin beyanına göre işlem yapıldığı vurgulanmıştır. Raporda ayrıca rutin olarak hepatit B virüs taraması tetkikinin yapılmadığı belirtilmiştir. Mahkeme, başvurucunun aynı enjeksiyon ile birden fazla kişiye aşı yapılması nedeniyle hepatit B virüsüne yakalandığı iddiasını destekler nitelikte herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığını vurgulayarak hükme esas aldığını belirttiği rapora göre kararını vermiştir.
18. Başvurucu bu kez aynı iddiaları istinaf incelemesinde ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca 31/5/2022 tarihli ek beyan dilekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin E.2020/954 sayılı emsal nitelikteki iptal kararını yine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesine sunarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
19. Somut olayda başvurucu tarafından ek beyan ile sunulan kararın içeriği incelendiğinde başvuruya konu yargılama konusuna benzer mahiyette olduğu görülmüştür. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi başvurucunun esasa etkili iddiasına yönelik olarak aynı olaya ilişkin farklı karar vermesinin gerekçesini ortaya koymadan anılan taleple ilgili herhangi bir değerlendirme yapmaksızın istinaf istemini kesin olarak reddetmiştir.
20. Bu itibarla uyuşmazlığın sonucuna etkili olabilecek nitelikteki esaslı bir iddia olan aynı istinaf dairesinin benzer mahiyetteki hükmünün kararda tartışılmaması nedeniyle başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır.Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
25. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 13. İdare Mahkemesine (E.2019/940, K.2020/1458) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 664,10 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.664,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.