|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
HAKAN AYGÜN BAŞVURUSU (2)
|
|
(Başvuru Numarası: 2023/103347)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 15/10/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
|
Raportör
|
:
|
Yusuf KARABULAK
|
|
Başvurucu
|
:
|
Hakan AYGÜN
|
|
Vekili
|
:
|
Av. Semih ECER
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yapılan bir haber nedeniyle adli para cezasına hükmedilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, olay tarihinde Halk TV isimli televizyon kanalının genel yayın yönetmenidir. N.K. (müşteki/katılan) ise aynı tarihte bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı olarak görev yapan tanınmış bir siyasetçidir.
3. Halk TV 19/12/2013 tarihli yayınında saat 20.23'ten itibaren alt yazı şeklinde"[N.K.nin de] malum görüntüleri internete düştü kabineye girme hayalleri zayıfladı" ve "İnternete düşen AKP'li görüntülerinin anlamı: Üzerlerinden sadece milli görüş gömleğini değil, ne var ne yoksa çıkarmışlar" şeklinde haber yapılmıştır. Söz konusu alt yazılar aynı gün saat 21.40'a kadar dönüşümlü olarak ekrana verilmiştir.
4. Anılan haber nedeniyle müşteki tarafından suç duyurusunda bulunulmuş ve başvurucu hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 7/4/2015 tarihli iddianamesi ile hakaret suçundan dava açılmıştır. Ankara 33. Asliye Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından yapılan yargılamada; dosyada yer alan deliller, tanık ifadesi ve katıldığı bir televizyon programında Halk TV Genel Yayın Yönetmeni olarak takdim edilmesinden başvurucunun fiilen Halk TV'nin genel yayın yönetmeni olduğu sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda Mahkeme, başvurucunun Halk TV ile bağlantısının bulunmadığına yönelik savunmasını cezadan kurtulmaya dönük basit inkar olarak niteleyerek itibar etmemiştir. Esasa yönelik yaptığı değerlendirmedeyse Mahkeme, haberdeki ifadelerin katılanın onur ve saygınlığını rencide edecek nitelikte somut bir fiil isnat etmek suretiyle kişilik haklarına saldırı olduğunu, haberin katılanı tahkir kastıyla işlendiğini değerlendirmiştir. Ayrıca kararda katılana yönelik yayımlanan haberin kamu yararı taşımayıp özel hayata ilişkin olduğunu, dahası haberin doğru olmadığını vurgulamış ve nihayetinde başvurucunun hakaret suçundan 7.760 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına hükmetmiştir.
5. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 3/10/2023 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesi kararının oyçokluğuyla onanmasına karar verilerek başvurucu hakkındaki hüküm kesinleşmiştir. Karşıoy kullanan bir üye, başvurucunun yaptığı haberin gerçek dışı olduğunda şüphe bulunmasa da bunun ceza hukuku kapsamında cezalandırılması gereken bir eylem olmadığı, düzeltme ve cevap hakkı ile idari yaptırımlar ve tazminata konu edilebileceği, son çare olan ceza hukuku yaptırımıyla sanığın hakaret suçundan cezalandırılmasının ifade ve basın özgürlüğüne aykırı olduğu görüşünü savunmuştur.
6. Başvurucu, nihai kararı 7/12/2023 tarihinde öğrendikten sonra 12/12/2023 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; Halk TV'de resmî bir görevinin olmadığına ilişkin savunmasının Mahkemece dikkate alınmadığını, bir ifade nedeniyle cevap ve düzeltme hakkı veya tazminat yolu açıkken gazeteciye cezai yaptırım uygulanmasının orantılı bir müdahale olmayacağını, olaya konu haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını, bu nedenlerle ifade ve basın özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda, yargılama makamları tarafından özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğü arasında makul bir denge sağlanıp sağlanmadığının, başvuranın şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edilip edilmediğinin Anayasa Mahkemesi tarafından takdir edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
9. Başvurucunun iddiaları, ifade ve basın özgürlükleri kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Somut başvuruda ulusal ölçekte yayın yapan bir televizyon kanalında yayımlanan alt yazılarda yer alan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında hakaret suçundan görülen kamu davası sonucunda adli para cezasına hükmedilmiştir. Bu cezayla başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulduğu açıktır. Bu durumda, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
12. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin dayanağı olan 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı değerlendirilmiş, müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu belirlemenin ardından müdahale, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ölçütü bakımından incelenecektir.
13. Anayasa'nın 26. maddesinde korunan ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir ihtiyacı karşılayan orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Somut olayda başvurucunun ifade özgürlüğü ile bu özgürlüğe yapılan müdahalenin meşru amacı olan müştekinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurulmalıdır. Çatışan bu haklar arasında dengeleme yapılırken kullanılabilecek ölçütler genel olarak şunlardır:
i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği ile tarafların toplumsal konumları (Nihat Zeybekci [1. B.], B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 59),
ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7) [2. B.], B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, §§ 128, 129; Nilgün Halloran [2. B.], B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 45; İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59-61),
iii. Haberin konusu ve yayımlanma şartları, kullanılan ifadelerin türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları (Kayseri Yeni Haber Radyo Televizyon Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi Ticaret Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2019/21340, 22/2/2022, § 39; Güneş Basım Yayım Organizasyon ve Ticaret Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2018/24677, 28/1/2021, § 36; Kadir Sağdıç, §§ 65, 66),
iv. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32),
v. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan [1. B.], B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2) [1. B.], B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28),
vi. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı (Temel Coşkun [1. B.], B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2) [1. B.], B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39),
vii. İfadelerin kullanıldığı bağlamdan koparılıp koparılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45; Nihat Zeybekci, § 36),
viii. Basın özgürlüğünün korumasından faydalanan kişilerin meslek ahlakına saygı gösterip göstermedikleri, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli hareket edip etmedikleri (İbrahim Özden Kaboğlu [GK], B. No: 2015/18503, 30/5/2019, § 43; Ali Suat Ertosun (12) [2. B.], B. No: 2016/14295, 3/11/2020, § 34; Hacı Yakışıklı ve diğerleri [1. B.], B. No: 2019/13768, 26/5/2021, § 39; İleri Yayımcılık Tanıtım ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2017/30756, 1/7/2020, § 41),
ix. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatına etkisi (Şaban Sevinç (2), § 38; Bilal Uçar [1. B.], B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 14).
14. Anayasa Mahkemesi, başvurunun şartlarına göre bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Başvurucunun ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile müdahale edilmesi Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir.
15. Somut olayda öncelikle başvurucunun Halk TV'nin genel yayın yönetmeni olmadığına yönelik itirazı ele alınmalıdır. Yargı makamları, gerekçesini de açıklamak suretiyle başvurucunun Halk TV'nin genel yayın yönetmeni olduğunu kabul etmiştir. Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruya ilişkin olayda başvurucu hakkındaki yargı makamlarının anılan kabulünden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığını değerlendirmiştir. Buna göre başvurucunun genel yayın yönetmeni olduğu bir televizyon kanalında, müştekinin özel hayatına dair bazı görüntülerin sanal ortamda dolaşmaya başladığı, bu nedenle müştekinin kabineye girme hayallerinin zayıfladığı şeklindeki alt yazı bilgisi, yaklaşık 1 saat 17 dakika boyunca verilmiştir. Haberin içeriği ve veriliş şekli gözetildiğinde müştekinin müstehcen görüntülerinin bulunduğu bilgisinin haberleştirildiğinde ihtilaf yoktur. Nitekim başvurucu da ceza yargılamasında yaptığı savunmada aksi yönde bir söylemde bulunmamıştır.
16. Mahkeme gerekçeli kararında; yayımlanan alt yazı şeklindeki haberde kamu yararının bulunmadığı ve haberin yalan haber niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Kararda; müştekinin onur ve saygınlığını rencide edecek nitelikte somut bir fiil isnat etmek suretiyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu, bu durumun haber yapma ve eleştiri hakkıyla da açıklanamayacağı, eylemin tanınmış bir siyasetçi olan müştekiyi tahkir kastıyla işlendiği sonucuna ulaşılarak başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir.
17. Somut başvuruya konu haberdeki ifadeler olgusal isnat olarak kabul edilmelidir. Zira müştekinin müstehcen hâlde görüntülerinin bulunduğu ve bunların sanal ortamda yayımlandığı olgusal bir iddiadır. Değer yargısı ifade eden görüş ve yorumlar kanıtlanmaya elverişli değilken özellikle kişilik haklarına yönelen olgusal isnatların desteklenmesi için güvenilir delillerin sunulması gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Nihat Durmuş ve Durmuş Ofset Gaz. Bas. Yay. Mat. Kül. ve Spor Etk. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2014/5761, 10/5/2018, § 54; Çetin Doğan (2), § 63; Mehmet Doğan Uğurlu ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/954, 12/9/2018, § 54; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 51).
18. Hâl böyleyken tanınmış bir siyasetçiye yönelik yapılan haberlerde haberin içeriğinin denetlenmesi ve haberi desteklemek için güvenilir delil sunulması büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla somut olayda Halk TV'nin habercilik etik ve ilkelerine uygun olarak iyi niyetle topluma doğru ve güvenilir bilgi sağlama ödev ve sorumluluğunu yerine getirip getirmediği değerlendirilmelidir. Bu bağlamda anılan değerlendirme için başvurucunun sorumluluğunda olan Kanal'ın ileri sürdüğü olgusal iddiaların doğruluğu konusunda yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığı denetlenecektir (benzer değerlendirmeler için bkz. Çetin Doğan (2), § 63).
19. Başvurucunun ispat yükünü yerine getirirken kendisinden bir beyanın doğruluğunu kanıtlayan savcı gibi hareket etmesi beklenmemektedir. Burada sözü edilen araştırma yükümlülüğü somut gerçeklik anlamında değil yayının yapıldığı andaki olayın ortaya çıkış biçimine uygunluk olarak anlaşılmalıdır. Başvurucunun haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul olarak güvenilir olup olmadığı ile doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde çaba gösterip göstermediğini ortaya koyması yeterlidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Orhan Pala [2. B.], B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 51).
20. Doğrulanmamış ve/veya yanlış bilgilerin yayılmasının kamunun haber alma hakkı bulunduğu gerekçesiyle haklı çıkarılamayacağı belirtilmelidir. Başvurucu somut olayda doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde hareket etmek için çabaladığını ortaya koyamamış, yargı mercileri önünde devam eden yargılamalar boyunca pek çok fırsatı olmasına rağmen başvuruya konu haberindeki iddialarını destekleyen kaynaklarını sunamamıştır (Mehmet Ali Yılmaz [1. B.], B. No: 2019/21052, 15/3/2022, § 37; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 53). Nitekim başvuru formunda söz konusu haberin gerçek dışı olabileceği düşüncesiyle yayından kaldırıldığı da belirtilmiştir. Böyle bir durumda başvurucunun yayımladığı haberin doğruluğunu araştırmadan hareket ettiği açıktır. Bu durumda haberin yayımlanmasında kamu yararı olduğu da savunulamaz.
21. Kişilere ilişkin haberlerde, gerçeğe aykırı bir haber vermenin o kişinin şeref ve itibar hakkına verebileceği zarar gözönüne alınarak haberin gerçeğe uygunluğu iyi niyetle sorgulanmalıdır (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 54). Somut olayda herhangi bir delille desteklenmeyen ve müştekinin şeref ve itibarına yönelik olgu isnadı içeren haber nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulmasının gerekli olmadığı söylenemez.
22. Son olarak başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçeyle açıklanıp açıklanmadığı değerlendirilmelidir. Mahkemenin başvurucu hakkında verdiği adli para cezası kararında; müştekinin özel hayatına ilişkin iddia içeren ve gerçeği yansıtmayan haberin şeref ve saygınlığa yönelen kişisel saldırı niteliğinde olduğu, haberde kamu yararından bahsedilemeyeceği, haberin müştekiyi tahkir kastıyla yapıldığı belirtilmiştir. Bu hâliyle, yukarıdaki değerlendirmeler ışığında, söz konusu gerekçenin ilgili ve yeterli olduğu ve dolayısıyla müdahalenin demokratik toplumda zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşıladığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca başvurucuya verilen cezanın niteliği ve miktarı ile ilk derece mahkemesinin ve Yargıtayın farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları gözetildiğinde müdahalenin orantılı olmadığı da söylenemez.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ve Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ve Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.