logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ekrem Bayraktar [1. B.], B. No: 2022/103758, 14/5/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EKREM BAYRAKTAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/103758)

 

Karar Tarihi: 14/5/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

Ekrem BAYRAKTAR

Vekili

:

Av. Emin Vahap ŞİMŞEK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, müşterek çocuğun yurt dışında bulunan mutat meskenine iade edilmesi talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Türk vatandaşlığından çıkan ve Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olan K.B. ile 20/4/2006 tarihinde evlenmiştir. Bu evlilikten 26/2/2008 doğumlu bir kız çocukları dünyaya gelmiştir. Başvurucu ve eşi Almanya'da Rottweil Asliye Hukuk Mahkemesinin kararıyla boşanmıştır. Anılan karar İstanbul Valiliği Yabancı Ülke Adlî veya İdarî Makamlarınca Verilen Kararların Aile Kütüğüne Tesciline İlişkin Komisyonun kararıyla başvurucunun Türkiye'deki nüfus kaydına işlenmiştir. Başvurucu, Almanya makamlarının kararıyla velayeti tarafına verilen müşterek çocuğun Türkiye'de alıkonulmak suretiyle mutat meskenine dönmesinin boşanmış olduğu eşi K.B. tarafından engellendiğini iddia ederek 25/11/1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (Lahey Sözleşmesi) uyarınca iade işlemlerinin başlatılması talebiyle 19/2/2020 tarihinde Türkiye merkezî makamı konumunda olan Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne (Genel Müdürlük) başvurmuştur.

3. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 4/9/2020 tarihli davaname ile müşterek çocuğun babasının bulunduğu Almanya'ya iadesine karar verilmesi talebiyle Ankara 3. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Davanamede; başvurucunun çocuğuyla birlikte tatilini geçirmek amacıyla 26/7/2019 tarihinde Türkiye'ye gelerek Trabzon iline gittiği, Trabzon'da bulunduğu sırada çocuğun annesi tarafından babasının bilgisi ve rızası dışında 8/8/2019 tarihinde kaçırıldığı ve o tarihten itibaren çocuğun Türkiye'de alıkonulduğu, ortak çocuğun mutat meskeninin Almanya olduğu, annenin müşterek çocuğun mutat meskenine iadesine karşı çıktığı belirtilmiştir.

4. Mahkemece yapılan yargılamada baba, anne ve çocukla görüşme yapılarak sosyal inceleme raporu düzenlenmiştir. 24/11/2020 tarihli üç kişilik uzman heyeti tarafından düzenlenen raporda; müşterek çocuğun velayetinin Almanya’da başvurucu babaya verilmiş olduğu, hatta müşterek çocuğun teslim edilmesi gerektiğine dair kararın bulunduğu ve 6 ay süre verildiği ancak çocuğun hâlen babaya teslim edilmediği, ayrıca müşterek çocuğun baba tarafından ihmal veya istismar edildiğine dair bir izlenim edinilmediği belirtilmiştir. Sonuç olarak müşterek çocuğun velayetinin uluslararası mevzuat nezdinde değerlendirildiğinde babada kalmasının, anne ile de düzenli şahsi ilişki kurulmasının müşterek çocuğun özellikle ruh sağlığı, gelişimi ve ilerideki hayatı adına yararına olacağı kanaatine ulaşıldığı ifade edilmiştir.

5. Mahkemenin 14/12/2020 tarihli kararıyla müşterek çocuğun mutat meskeninin bulunduğu Almanya Federal Cumhuriyeti'ne iadesine ve velayet sahibi başvurucuya teslimine karar verilmiştir. Kararıngerekçesinde; müşterek çocuğun doğduğundan itibaren Almanya'da yaşadığı, orada okula gittiği, tüm çevresinin orada olduğu, babası ile tatil amaçlı Türkiye'ye geldiğinde babasının bilgisi ve izni olmaksızın anne tarafından götürüldüğü, sürekli adresi değiştirilerek baba ile görüştürülmediği ifade edilmiştir. Ayrıca kararda; Almanya'da görülen davada 21/2/2020 tarihinde velayetin babaya verildiği, sosyal inceleme raporundaki kanaatin hükme esas alınması gerektiği, çocuğun mutat meskeninin Almanya'da olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanında çocuğun kaçırılmasından sonra babanın çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunduğu iddiası ileri sürülmüşse de baba ile çocuğun yazışmasından baba kız ilişkisinin sağlıklı olduğunun anlaşıldığı, çocuk hakkında düzenlenen raporda istismar belirtisinin olmadığı, çocuğun annesinin yoğun baskısı altında olduğunun anlaşıldığı ve bu durumun sosyal inceleme raporuna yansıdığı belirtilmiştir. Belirtilen hususlarla birlikte kararda babanın soruşturma nedeniyle Almanya'dan Türkiye'ye gelerek ifade vermiş olduğuna, yeni bir evlilik yaparak çocuk sahibi olduğuna, bu zamana kadar babaya yönelik olumsuz bir cinsel eğilim iddiasının olmadığına, iddia dışında somut delil bulunmadığından tutuklama tedbirinin de uygulanmasına gerek görülmediğine yer verilmiştir.

6. Müşterek çocuğun annesi K.B. karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesinin 24/11/2021 tarihli kararında, sosyal inceleme raporlarında müşterek çocuğun Türkiye'de annesi ile birlikte yaşamak istediğini ve Almanya'ya dönmek istemediğini beyan ettiği ifade edilmiştir. Bunun yanında müşterek çocuk tarafından babanın kendisine yönelik fiziksel ve sözel şiddet içeren ve cinsel istismara dönük davranışlarda bulunduğu iddiası ile şikâyetçi olduğu ve baba hakkında soruşturma bulunduğu vurgulanmıştır. Görülmekte olan davanın açıldığı tarih itibarıyla müşterek çocuğun velayetinin kesin olarak babaya verildiğine ilişkin bir mahkeme kararının bulunmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca babanın yaşadığı Almanya'da bir oluşumun liderliğini yaptığı ve söz konusu ülkede bu oluşumla ilgili uyuşturucu ticareti ve fuhuş yaptırma gibi iddialarla ilgili soruşturma bulunduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesi gereğince dava tarihi itibarıyla kendisini ilgilendiren konularda görüşlerini açıklama olgunluğuna eriştiği anlaşılan müşterek çocuğun Türkiye'de annesi ile birlikte yaşamak istediği yönündeki görüşüne gereken önemin verilmesi suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

7. Anılan karara karşı başvurucu temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (Daire) 28/3/2022 tarihli kararında Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında müşterek çocuğa yönelik cinsel istismar ve tehdit suçundan dava açıldığı, dosyaya sunulan karara göre başvurucu hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği belirtilmiştir. Bu yüzden anılan ceza dava dosyasının getirtilerek değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken sadece çocuğun beyanına itibar edilerek eksik araştırma ile davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği değerlendirilmiştir.

8. Daire kararı sonrasında Bölge Adliye Mahkemesi 18/7/2022 tarihinde verdiği kararda bozma ilamında belirtilen ceza dava dosyasını inceleyip gerekli değerlendirmeleri yapmak suretiyle davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında müşterek çocuğa yönelik tehdit ve çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının e bendi gereğince ayrı ayrı beraatine karar verildiği, söz konusu kararın istinaf edildiği ve henüz kesinleşmediği belirtilmiştir. Bununla birlikte yargılama sırasında çocuğun beyanlarında başvurucunun kendisine yönelik fiziksel ve sözel şiddet uyguladığını beyan ettiği vurgulanmıştır. Yine çocuğun yaşı gereğince ulaştığı olgunluğa vurgu yapılarak çocuğun Türkiye'de annesi ile birlikte yaşamak istediği yönündeki görüşüne gereken önemin verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca babanın Almanya'daki yaşantısıyla ilgili tespitlere bu kararda da yer verilerek (bkz. § 7) müşterek çocuğun geri dönmesi hâlinde fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz kalacağı veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşeceği yolunda ciddi bir risk olduğu kanaatine ulaşıldığına işaret edilmiştir.

9. Kararın temyiz edilmesi üzerine Daire 17/10/2022 tarihli kararıyla hükmün onanmasına kesin olarak karar vermiştir.

10. Başvurucu, nihai hükmü 14/11/2022 tarihinde öğrendikten sonra 8/12/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu; hakkında verilen beraat kararının dikkate alınmadığını, bilirkişi raporundaki kanaate itibar edilmediğini, Almanya'da çocuğun velayetinin tarafına verilmesine rağmen çocuğun mutat meskene iade edilmemesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Başvuru, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Her çocuk, menfaatleri aksini gerektirmedikçe ebeveyni ile doğrudan ve düzenli olarak kişisel ilişkisini sürdürme hakkına sahiptir. Lahey Sözleşmesi, yasa dışı kaçırılan veya taraf devletlerden birinde alıkonulan çocuğun ivedi şekilde iadesini ve ebeveyn tarafından gerçekleştirilen uluslararası çocuk kaçırma vakalarının çözümü hususunda hızlı bir prosedür öngörmekte ve Sözleşme'de yer verilen sınırlı sayıdaki istisnai hâller dışında çocuğun bulunduğu ülkenin yetkili makamlarının çocuğu mutat ikametgâhı olan ülkesine ivedi şekilde iade etmesini zorunlu kılmaktadır (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, §§ 46, 47; Emrah Acıdereli [1. B.], B. No: 2018/34860, 12/1/2021, § 34). Söz konusu istisnalardan biri de çocuğun ağır fiziksel veya psikolojik zarar riskine maruz bırakılması veya başka bir şekilde katlanılmaz bir duruma sokulması olarak sayılmaktadır (Marcus Frank Cerny, § 75; Levent Aşıklar [1. B.], B. No: 2014/13936, 8/3/2018, § 77; Nuray Öztürk [2. B.], B. No: 2017/38142, 10/6/2020, § 44). Anayasa Mahkemesi, anneye bağımlılık çağında olan ve doğumundan itibaren anne tarafından bakılan çocukların, anne yanındayken alıştığı koşullardan ve anneden koparılarak başka bir ülkeye gönderilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğinin de gözetilmesi gerektiğini belirtmiştir (Dilek Tsakırıdıs[1. B.], B. No: 2018/35068, 9/6/2020, § 46).

17. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile yaşamının tesisinde dikkate alınması gereken temel unsur çocuğun üstün yararıdır. Anayasa Mahkemesi; çocuğun üstün yararını mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilke olarak kabul etmektedir . Bu bağlamda kamu makamlarının çocuğun üstün yararını daima dikkate alarak ve ebeveyn ile çocuğun menfaatleri arasındaki adil dengeyi gözeterek karar vermeleri gerekmektedir (M.M.E. ve T.E. [2. B.], B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 133; Şükran İrge [1. B.], B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33). Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetleme ve özellikle mahkemelerin Lahey Sözleşmesi hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirleme yetkisine sahiptir (Marcus Frank Cerny, § 62; Levent Aşıklar, § 68).

18. Somut olayda müşterek çocuğun başvurucu ile birlikte Türkiye'ye geldiği ve annenin çocuğu Türkiye'de yanına aldığı, anne ve çocuğun Almanya'ya dönmedikleri görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesince çocuğun yaşı gereğince ulaştığı olgunluk dikkate alınarak çocuğun Türkiye'de annesi ile birlikte yaşamak istediği yönündeki görüşüne gereken önemin verilmesi gerektiği karar gerekçesinde belirtilmiştir. Bununla birlikte kararda başvurucunun Almanya'daki yaşantısıyla ilgili somut tespitlerin yanı sıra çocuğun beyanlarından çocuğa yönelik davranışlarıyla ilgili de ulaşılan kanaate yer verildiği anlaşılmaktadır. Anılan gerekçelerle müşterek çocuğun geri dönmesi hâlinde fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz kalacağı veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşeceği yolunda ciddi bir risk olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

19. Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesine göre çocuğun iade edilmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağının veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğinin tespiti hâlinde yargısal makamların usule ilişkin güvenceleri işleterek ve çocuğun üstün yararını gözönüne alarak iade talebini reddetme konusunda takdir yetkisine sahip oldukları şüphesizdir. Bu doğrultuda ilgili yargılama makamlarınca yapılan değerlendirmelerde; öncelikle çocuğun yararının neleri gerektirdiğine ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerin yapıldığı, gerek başvurucu olan babanın gerekse annenin iddialarının dikkate alındığı, taraflarca ileri sürülen delillerin irdelendiği ve Lahey Sözleşmesi'nin 13. maddesinde öngörülen istisnaların olayda gerçekleşmiş olduğunun kabul edilmesine ilişkin ilgili ve yeterli açıklamalara yer verildiği görülmektedir.

20. Başvurucu, dava süreçlerinde iddia ve savunmaları ile delillerini yazılı ve sözlü olarak sunmuş; verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurarak etkili bir katılım sağlamıştır. Neticede adil yargılanma hakkının usule ilişkin gereklerine riayet edilerek yapılan yargılamalar sonucunda çocuğun üstün yararının sağlanması amacı doğrultusunda ve Lahey Sözleşmesi'nin getirdiği güvenceler de gözönüne alınarak yargılama makamlarınca oluşturulan çocuğun iade edilmesi talebinin reddine ilişkin karar gerekçelerinin aile hayatına saygı hakkı bağlamında ilgili ve yeterli olduğu, bu suretle çatışan menfaatler arasında adil dengenin kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır (benzer değerlendirmeler için birçok karar arasından bkz. Yıldız Yıldız [1. B.], B. No: 2015/19293, 17/7/2018; Ali Korkmaz [2. B.], B. No: 2019/26899, 11/12/2019; Mehmet Emin Balcı [2. B.], B. No: 2015/10459, 8/1/2020; Nuray Öztürk [2. B.], B. No: 2017/38142, 10/6/2020; Turan Henden [1. B.], B. No: 2022/75081, 18/12/2024).

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Ekrem Bayraktar [1. B.], B. No: 2022/103758, 14/5/2025, § …)
   
Başvuru Adı EKREM BAYRAKTAR
Başvuru No 2022/103758
Başvuru Tarihi 8/12/2022
Karar Tarihi 14/5/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, müşterek çocuğun yurt dışında bulunan mutat meskenine iade edilmesi talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Çocuk (velayet, kişisel ilişki, Lahey Sözleşmesi, koruma kararları) İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi